Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYE* 29 Temmnz 1951 Boşvaktinizi hoşgeçirmekiçin [Sherlock Holmes'in Meselelerinden: Yazan: Alec Waugh INANILMÂZ MACER Çeviren: Vahdet Gültekin Bir Mantık Meselesi «Alo? Sherlock Holmes? Sana mühim bir iş var Meşhur milyoner Harvey Hamilton ölduruldü. Ölduren de yeğem Enoch Jones » Sherlock Holmes: «O halde bana iş kalmadı» dıye cevab verdi. vMadem kaül malum . » Komiser cevab verdi: «Evet ama, kendısi nefsîni müdafaa için ateş etmek zorunda kaldığını soyluyor. İddıasına gore, dayısı ile kavga etmişler. Harvey, bırdenbıre tehevvüre kapılıp, duvarda asılı duran eski kılıcıru çekmiş, yeğeninın üstüne yürumüş. Enock da. kendini müdafaa ıçin, ateş etmiş.» Sherlock Holmes vak'a mahalline koştu. Sırtından yaralanan Harvey Hamilton yerde yüzukoyun yatiyordu. Kılıcı da yanıbaşına düşmüştu. Polis hafiyeIsi, sahneyi gozden geçirdıkten sonra kararıru verdi: «Bu bir taammüden katıl vak'ası!» Sherlock Holmes, bu hukme nasıl varmıştı? Yeni Bir Karakter Tahlili A AA. F H JL 1 2 3 4 1 2 3 4 12 3 4 • 'Hf 1 2 3 4 Düğüm Zincir Ayak .izi Kravat Bebek Şamandıra Kadın Sepet 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 Baca Makara Duman İphk Huni Borazan Testi Vazo Divart İnek Geyik At. f\ sene Ingılterede kendısinden ^ ^ en fazla bahsedılen adam Sir Regınald Thayne ıdı. Gazetelerin «bir asılzade aleyhıne ağır itham» gıbı başlıklarla verdıklen haber ağızdan ağza dolaşıyor, dedikodular, tefsırler, tarız ve mudafaalar birbirmi takıb edıyordu. Bir koy mektebi hocası olan on yedı yaşında genc bir kız, trende Sır Regınald'ın taarruzuna uğramış, şerefını ve namusunu ancak ımdad ı zılıne yapışarak kurtarmıştı. Hakkında boyle ağır bir itham ilerı surulen bu asılzade, ıkı kız ve bir erkek evlâd babası, kırk yaşlarında bir adamdı. Hâdıse herkesi hayrette bıraktı. Bunun sebebi, sade Sır Regınald'ın kendısinden boyle Dir şey beklenmıyecek bir kımse olması değıldı; asıl hayretı mucıb olan şey, bu adamın Sybıl gıbı her bakımdan fevkalâde bir kadmın kocası oluşuydu. Lord Wılmot'un kızı olan Sybil herkesın hayran kalacağı kadar guzel, başak sarısı saçlı, mıne mavısı gozlu, pembe, be>az bir kadındı.. Bu kadar da değıl; zıra duayada bu vasıfları haız bir çok kadın bulunur. Fakat Sybıl'de kelimelerle tarıfı ımkânsız oyle bir şey vardı ki buna pek az insanda rest Eelınir: Yanında bulunduğunuz zaman kendınızı başka bir memlekette, guneşın daha sıcak, ruzgânn daha tatlı, renklerin daha parlak olduğu bir âlemde hıssederdınız. Onun içın Regınald Thayne'ın genc kıza karşı alâka duyması tabıî gorulebılırdı; fakat Sybıl'in kocasının boyle bir harekette bulunmasını havsala kabul etmıyordu. Bu hâdısede en fazla merak ettiğımız şey de, zavallı Sybıl'in bunu nasıl karşıiayacağı idı. Ona her sene hazıranın son haftasında Wessex Dukunun vermeyi âdet edindığı beş yuz kışılik ziyafette rastlardık. Sıcak, bunaltıcı derecede sıcak bir gundu. Fakat Sybıl, arkasındaki çiçeklı muslin elbıse içınde, etrafına o kadar serin bir hava saçıyordu ki insan tatlı bir meltem teneffus eder gıbi oluyordu Hâdıseden bahsetmıyecek sanıyorduk. Or.da da yanılmıştık. Söz arasmda bu bahsi açtı: «Bugun hava ne guzel'» diyordu. «Bızım Dukün talıhı vardır. Her sene hazıranın son haftasında hep boyle olur. Buna guvenen'k bız de bu hafta Le Touquet'ye gıdecektık. Fakat Reggie'nın başına gelen hâdıse mânı oldu. Gazetelerde okumuşsunuzdur, tabıî. Okumadınızsa da duvmuşsunuzdur, bo\ le şejleı çabuk duyulur zira. Hulâsa, bu haftayı plâjda geçireceğımize avukatlarla geçırdık. Nihayet dava\ı Patrıck Forrester'e verdık. Muhakemeye gelırsınız, değıl mı? Herhalde çok eğlenceh olacak'» Bu hafta kfndinizi ruhî bir ımtıhana tâbi tutacaksınız. Burada goıduğunuz acaıb şekıllere ne mâna veriyorsunuz? Her birıni dort muhtelıf şeye benzetmek kabildir. Ilk bakışta hangisıne benzetıyorsanız yanına ışaret edin. Şekıllere verdığıniz mânalar sizın karak terinizi meydana çıkaracaktır. Cevabları «meselelerın halledılmiş şekilleri» arasında bulacaksınız. Balta Gemi Tampon Ay Fırça Kırkayak Tarak Dİ9 Alev Çıçek Yılan Kurd Çocuk Çan Bıblo Tuzluk Çizme Kapı Şapka Kütuk 1• 2 • 3 • 4 1 • 2 • 3 4 Kibrit Oyıııııı 1 Gölğe Oyunları 1 1 Arkadaşlannızı biraz uğraştırmak istiyorsanız. bir kibrit kutusundan yir mi dört kibrit alarak şu sekli yapın, sonra deyin ki «Bu sekilden dört kibrit alacaksınız. ortada yalnız beş tane dort köşe kala^ak'» zuldu, değıl mi?» «E\et ,efendım.» «Ondan sonra ne oldu, lutfen anlatır mısınız? Dıyorsunuz ki size doğru dondü ve yuzünuze baktı. Peki, peneereyi acmadan önce mi, açtıktan sonra mı"1» «Açmadan once » «Demek pencereye doğru gitti, *** sonra durdu.» Muhakeme hakıkaten eğlenceli «Evet, efendım » oldu. Davacı mevkiındeki kızı gö «Peki, dururken ayaklan ne rünce ağzım açık kaldı: Bir erkeği vaziyetteydi, hatırlıyor musunuz?» hele Sır Regınald gıbi ağır başlı, Kız hatırlayamıyordu. Avukat kendını bilır bir adamı herhangi bunun gıbı daha bır çok şeyler sorbir taşkınlıkta bulunmıya sevkede du: Sır Reginald pencereden tarafa cek hıç bir tarafı yoktu. Ortâ boy mı donük duruyordu, yoksa kapıva lu, yuvarlak çehreli, kumral bir rmud gelecek şekilde mi dönmuşkızdı. Yuzünün hatları pek yumu tu? K:za başını yan çevırıp mi şak ve sılıktı. Belkı gulduğu zaman bakmıştı, yoksa tamamen ona doğgenclığın verdığı tabıi bir güzellık ru mu donmuştu"7 Avukatın butun goze çarpabılırdi ama, hıç bir haıtı bu suallerle nereye varmak istediiçin biçımlı denilemezdi. Uzerinde , ği anlaşılıvordu: lâcıverd bır kostum vardı ve mah I Sir Regınald'ın. pencereyi açmak kemeye annesile, babasıle beraber üzere ayağa kalktığı sırada, trenin gelmişti. sarsıntısıle one doğru kaydığını ve Hâdiseyi anlattı: duşmemek içın kollarını ıki yana «Şehre öteberi almaya inmiştim. açtığını ıleri sürecek, onu bu suretle Dönüşte trene bındığim zaman içe müdafaa edecekti. rıde kımse yoktu. Kalkmadan biraz Nihayet bütün bu sorduklarıle önce, kompartımana Sır Regınald hakıkati oğrenmış ve ısbata hazır girdi. Kendısıni tanınm. Beledıye gıbı bir vdzıyet takınarak, mahkemechsı azasından olduğu içın, mek me reisine dondü: teb ışleri dolayısıle gorüşmuşluğu «Bu tasallut ıddiasının nereden muz vardır. Bırbirımıze «merhaba» geldığını ve hakikatte neden ibaret dedık. Sonra o, karşı tarafa oturdu, olduğunu tamamıle anlamış bulunu gazetesini açtı. Ben de elimdeki ki yorum. Yalnız bir rıcam var: Databı okumaya devam ettım. vacıdan salınenın temsılen tekrarını «Bir aralık Sır Regınald gazetesi istiyorum. Müsaade eder mısınız?» ni bıraktı. «Hava çok sıcak. PenHâkımın müsaadesi uzerme Sir cereyi açabıhr mıyız"*» dıye sordu. Patrıck, kızı elinden tuttu, annesi«Hayhay.» dedım Ayağa kalktı. nın yanına götürdü: Pencerenin önunde durdu, bana «Farzedin siz Sir Reginald'sidoğru döndü Bana baktı Sonra, kol nız, annenız de siz.» larını açarak üzerıme atıldı. Dehşet Kız tereddüd ediyordu . içinde, yana doğru çekildim, yeSalonu derin bir sessizlık kapladı. rımden fırlayarak kapıya doğru atıldım, imdad zılıne yapıştım. Aynı zamanda avazım çıktığı kadar bağırdım » Kız bunu somurtuk bir halle ve sakın bır sesle anlatrruştı. Salonu derın bır sessızlık kapladı. Sonra Reginald Thayne'm avukatı ona bir takım suaıler sorrnaya başladı: «Trenın gıdışi, okumakta olduğunuz kıtabı sarsıyor muydu?» «Pek değıl.» «Fakat, biraz zorlukla okuyoıdunuz değıl mı?» «Evet » «Yani, gözlerinizi kitaba dikmış mıydıniz?» ><Evet.» «Sir Reginald sizinle konuşmaya teşebbüs etti mi?» «Hayır.» Sımef yattıkJaftna karfi «Demek siz kitabınızı okurken muhdkkak o da gazetesini okuyordu?» «Evet.» «Aradaki sükut ancak Sir ReKullanmız ginald'in pencereyi açmak için sizden müsaade ıstemesı üzerıne bo Avukat müşfık bir tavırla kıza baktı ,sonra mahkeme heyetıne dondü: *• «Meselenin az çok mahrcm bır mahiyeU haız olması bakımından, ıhtımal davacı bu sahneyi hazırun önünde tekralamaktan çekınir. Bınaenaleyh, celsenın hafı olmasuu tensıb buyurursanız. » Avukatın sözünü bıtirmesine, hâkımın de bu talebe cevab vermesine vakit ve luzum kalmadı: Kız birdenbire annesinin kucağına atıldı, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı: «Yanıldım . Yanıldım » dıye inliyordu. «Yapmadı . Oyle bır hareket yapılmadı .. Evet ^abul edıyorum, yanılmışım » Dava düştü. *** Uç gün sonra Sır Kegınald Thayne'le karısına yolda rastladım. Sybıl'ın pek canlı bir halı vardı. «... Kıza acıdım,» diyordu «Zavallı, hasta. Kendini doktora gosterse "iyı eder. Pek mahcub bır tabıatı olduğu içın turlu evhama kapıhyor. Gördunüz, aldandığını mahkemede nihayet kendısi de kabul etti. Reggıe pencereyi açarKen sendelemiş, kız buna bakın ne biçım bır mana vermiş! Okuduğu romanların da tesiri var bunda. Malum ya ,romanlarda kotu kalbli baronlardan çok bahsedıhr . «Annesıne, babasına da acıyorum. Zavallılar, şehirden gıtmeye kalktılar. Vazgeçırmeye çalışıyorum. Butün ömurleri burada geçmiş, başka yerde ne yaparlar? Yalnız, Susan gıdebılır. Tanıdığım bir mekteb müdurü var, ona yazdım. Kızı oraya alacak sanıyorum. Hasılı, acıklı bır hâdise » Bunları soylerken kadının sesinde muzaffer bir eda, halinde intikam almış gıbi bir tavır yoktu. Kocasının böyle bır hâdiseye ısmının kanşmasından dolayı hiç bir üzüntü duymadığı belli idi. «Mahkemeye geldiğiniz için çok memnunum,» diyordu. «Soylemeğe lüzum yok: Kimbilir bu hâdıse daha ne kadar halkın ağzında dolaşacak. Ateş olmıyan yerden duman çıkmaz, derler. Meselenin içyuzunu oğrfnememış olanlar, bu söze dayanarak, türlü masaüaî uyduracaklardır. Fakat, kızı gorenlerin buna inanmalarına imkân yok » Sybıl burada durdu ve bir kahkaha atarak kocasına baktı: «Kız guzel bile olsaydı benim Reggie'yı bılenler ger.e ınanmazlardı1» Hâdiseyi bu kadar metaneı'.e karşılayan, bu kadar ağır ithım karşısında bile kocasından zerre kadar şuphe etmıyen bu harıkulade kadına karşı hayranbğım bır kat daha arttı. *** Bu anlattıklanm 1939 yazmda buraya gelip büyük bir çiftlik al Sybü'ın hakkı vardı: Bu kız hasta dı, hindistancevızile domates yetij idi; fazla mahcubiyetten ileri getırıyor. Adanın sayıh zengınlenn len bir takım evhamın esiri idi. den oldu. Gerek kendısıne, gerek Fakat bu oyle bir hastalıktı ki derkansına herkes hayran. Bir hayır hal karşısındaküıe de sirayet ediişi oldu mu, en başta onlar geliyor » yordu. «O anda ikimiz de, aynı ruh hnli Gidip kendısinı buldum Hararetle kucaklaştık ve bır masaya kar içinde, kendımizden geçmiştik. Façılıklı oturup konuşmağa başla1'k. kat onun kendıne gebnesi daha «Wessex'de yaşıyamadım.» çabuk oldu. Yana doğru kaçıp eldiyordu. «Harb esnasında bızıra lerımın hedef dairesinden kurtuldu malikâneye hükumet el koydu. ve ayağa fırladı. O zaman ben de .Harbden sonra da işın tadı kaçtı. kendime geldim ve, korkulu bir İHerşeyi yenı baştan kurmak lâzım ruyadan uyanırken olduğu gıbi, geliyordu. Ona kendımde cesaret kısa bir şaşkınlık devresı geçirdüru bulamadım. Alıştığım hayatı süıe Kız bu arada imdad zıline yapışmedıkten sonra da İngilterede ya mış, haykınyordu. şamakta ne mana vardı? Satıp ~av«Olan olmuştu Sybil'e bunu nadım, buraya geldim » sıl anlatacağım, diye düşünuyor«Yenı hayatınızdan Sybıl de dum Anlatmak, izah etmek, hâdiseyi hakikî mahıyetıle kabul ettırmemnun mu?» diye sordum. «Sybıl mi?» dedi. «Onun yeni mek ısterdım Fakat kıme? Ne iahayatımla ne alâkası var?« man başlayacak olsam Sybıl: «Taf «İşıttığıme gore burada da bıî, canım' Senden oyle şey umuherkes karuııza hayranmış,» ded m lur mu' Kimse inanmaz'» diye sözumu kesıyordu Benden ve kenBır kahkaha attı. «Olabihr. Fakat Sybıl değıl dınden o kadar emindi kı karşısına o. Bız çoktan boşandık » I hakıkatle çıkacak olursam buyuk Şaşırmıştım. bır sukutu hayale uğrayacakü. O «Sybıl kıminle evlendi?» dıye na bu acıyı veremezdım. Sustum. Susmağa mecbur ve hayatımın «osordum. «Bıldığime göre, henuz kim nuna kadar mahkumdum. «Fakat bu benım içın çok a a t i r seyle evlenmedi » şeydı. Trendekı o sahne esnasuıda, «Nasıl oldu bu iş?» o bır dakıka zarfında, içımdeki Omuzlarını kaldırdı: gizli şahsiyetı tanımıştım. Şimdi «Harbi bahane ettım. Es!:i kendımı bambaşka bir insan olaevimizden aynlınca bunu fırsat rak goruyordum Fakat Sybıl ıçın bıldim, ben başka yere gittim, onu ben eskıden neysem gene o başka yere gonderdim. Bu suret'e, idım. Boylece, iki huviyet içinde alâka kendilığınden kesılmiş ol yaşamak zorunda bulunuyordum. du » Hakıki huvıyetımden başka bır «Demek siz ayrıldınız?» huvıyete burunüp oyle gorunmek Başını salladı. içın kendımı zorlayacaktım. Sy «Pek mesud bir haliniz var bıl'm karşısında artık kendimi Kendı,» dedım. dım olarak hıssedemıyecektim. O «O hâdiseye kadar öyleydı » bana bakarken başka birını goıe «Peki ama, hatırladığıma 9,0 cek, ben ayna\a bakarken başka re Sybil meseleyı gayet metın ve birını gorecektım... ve daima hagerek «izden, gerek kendınden e tırlıyacaktım" O kız bır dakfca min bir halde karşılamıştı.» zarfında beni Sybıl'in on ıki sene Sir Reginald acı acı güldü: zarfında tanıdığından çok daha iyi «t?m kotu tarafı o ya. Lüzu tanımışü. » mundajı fazla emindi. Benim o şeSir Regınald durdu. Etrafına bakilde hareket edebileceğimi zeır» kındı. Derin derin içini çekti. Sonkadar aklına getiımiyen bir kadın ra devam etti: la daha fazla yaşıyamazdım » «Tekrar evlenmeye niyetıra «Demek oyle bır harekette yoktu. Fakat, eğer evlenirsem bebulundunuz?» nim hakikî hüvıjetimi veya içme «Evet,» dedi ve anlattı: «Pen gırebileceğim hüviyeti ben söyVcereyi kapamağa kalktığım zam a n meden keşfedebilecek bir kadın'a birdenbire bır tuhaf oldum. Çok evlenirim, diyordum. Böyle bır Stcak bir gundü Havada insam kadtna rastlayarağımı hiç ummosarhoş eden bır yanık kokusu ^ar yordum ama... Işte bak. Diana gedı. Gözüm kıza gıttı. Onun masum lıyor.» yüzü, trkasındaki açık yakalı, sıkı I Gozleri ışı'dayarak ayağa olmuştu. Bir kaç ay sonra dünya bedenli keten gomleğı, yari çıplak | kalkmıştı. Onun döndüğü tarafa ahvalı karıştı, harb patladı, herkes kolUn bana tarıf edemıyeceğım baktımİ Uzunboylu, endamlı bir başka gaıleşe düftü, mesele unu bir hij verdi O anda bir şur havası kadın bize doğru geliyordu. Kara ulup gıtti. içinde kalmıştım. Aradan seneler san bir cildı, simsiyah saçlan, KÖBundan üç sene evvel Antil A »ılinmiş, yırmı, yırmı beş yaşımda mür gıbi gözleri vardı. Adeta adırn dalarında bulunuyordum. Bır çun ki röazim canlanmıştı. atmadan, süzülür gibi yürüyor ve Nontserrat'daki buyuk bir otelm OCzgöze geldik O zaman ya bu halıle bir parsı andırıyordu. taşlığında otururken, yandakı bi ;âdı|ım bu hajali âleme daha fazla «Neredesin, yavrum! Seni aârdo salonundan kulağıma bir daldım: Kızın gözlennde bend°n nyorum!» derken sesı pek boğuk kahkaha geldı. bır şey bekleyen bir bakış vardı. çıktı. Yanımdakılere. «Reggie Thayne' Onun, gozlerımde bır arzu arar gıDunyada Sybil'in bu kadar zıddı in kahkahasına ne kadar benzı bi, benden şüphelenır gıbı bakma bir kadın olamazdı Sir Regınald'ın yor!» dedım. sı benim bu arzuyu daha şıddetlı hakikî huvıyetını onun nasıl olup «O,» dedıler. «Harbden sonra bir şekilde du\mama sebeb oldu da anladığına hıç şaşmadım. Moskovaya davet: 4 Kapıya gelince, muhafızım ıçerı doğru uzandı ve masanın başında oturan adsma haber verdi: «Mahbusu getırdım » Sonra bir kâğıd uzattı, mahbusu teslim ettığıne dair imza »İdı ve gıttı. Şımdı ben, kaderımi tayin edecek olan adamla başbaşa kalmıştım. Bu, otuz, otuz beş yaşlarında bir bınbaşı ıdı. Sorgu subayı adı verılen komıserlerden birı o'duğu anlaşılıyordu. Komiser, hareketsiz durar^k, beni uzun muddet süzdu. Sonra: «Oturun!» dıye karşısındakı sandalyayı gosterdı. Soze başlangıc olarak bir ikı nezaket cumlesı sarfetmek luzumunu duymuş olacak ki: «Bır Leh Bakanı ıle tanıştığun ıçın memnunum,» dcdı. «Yolculugunuz iyı geçtı mı?» Bu suale ne cevab verebilirdım? «Oldukça,» diye kısa bir mukabelede bu'undum. Sonra daha tuhaf bir sual sordu: «Buraya rasıl geldiniz?» «Bunu siz benden daha iyi bılırsinız,» dedim. «Benim hiç de Lubyanka hapisanesine gelmeğe nıyetım yoktu Mareşal Jukov'ia beraber oğle yemeği yemeğe davet edılmiştik » Sonradan isminin Tiçonov olduğunu öğrendığim subay buna da cevab hazırlamıştı: «Bır yanhşlık olacak,» dedi. «Düzeltirız. Fakat, siz de bir hukuk adamı olduğunuz için tes'im edersiniz: Evvelâ hüviyetinizi tes bıt etmem lâzım.» Bunun üzerine ismimi, yaşımı, adresımi, malımı mülkümü, ıı'.e efradımu» kimlerden müteşekk'l olduğunu, nerede bulunduklarını ve ne ışle meşgul olduklannı sordu. «Annem, kanm ve baldızım üç senedenberi Ravensbrück'tcki Alman tecrid kampındalar,» dedım. «Ne yaptJîlarını, hattâ hayatta olup olmadıklannı bile bılmıyorum » «Erkek kardeşiniz yok mu?» «Küçük kardeşim 1939 c a Almanlarla harbed'^rken oldü Ağabeyım de kayıb » «Oğlunuz yok mu?» «Var. Fakat ondan da haber alamıyorum. Almanlar beni ele gecırmek ıçın rehıne olarak yalca \ Sorgu ve işkence başlıyor! VAZAN: KRMOJEN Meselelerın halled m ş şeralleri gazetemizın 4 üncu sahifesindedir «Ne gıbı bir suçla itham edıliyorum, lutfen soyler misiniz?» «Siz bunu benden iyı bilirLeh Millî Demokrat sinız!» dıye bağırdı. «Bana mı partisi lıderlerınden soruyorsunuz? Uzatmayın. Anlatın çabuk!» Sakin görünmeye ve soğukkanlıhğımı muhafazaya çalışarak celadılardı. Para vererek kurtaT vab verdım: mağa muvaffak oldum. Bır çıft «Şımdıye kadar bütün faalilığe arkadaşımın yanına bırak yetım, Almanlara karşı açık veya mıştım. Sovyet kıtaları çıfthğı ış gızlı mukavemet hareketınden ve gal ve musadere ettıler. Ondan Rus mılletıle dostane munasebet sonra oğlum da ortadan kaybol temınıne gayretten ıbaret kalmışdu. Henuz on beş yaşındadır » tır.» Bınbaşı Tiçonov adeta benımle Sorgu komıserı daha haşin bir alay eder gıbi: «Bır babanın bu tavır takındı: yaşta bır çocuğu yuzustu bırak «Inkâra luzum yok'» dedi. ması doğru değıldır,» dedi. «Kendısıni arayıp bulmalısınız. Bu «Zıra bız nasıl olsa ogreneceğız. Bıze yalan soyleyemezsınız' Eğer hususta sıze yardım ederız » yaptıklarınızı ıtıraf etmez de sakTeşekkur ettım. Fakat sonra Jan larsanız Sovyet devletıne karşı anladım ki bu tatlı vaıd rıyakâr yalan soylemış olmak gıbi yeni bır yalandan ibaretti. Benım gıbı, ötekı arkadaşlarla da başlangıcda bır suç daha işlemiş oiursunuz. «Pekâlâ bılıyoruz kı Leh milleboyle ahpabca bır hasbıhal ve tatlı bır sohbet şeklınde komış tınin bır mumessılı olmak sıfatile muşlar, onların aıle efradı ara elinizde bır takım salâhıyetler sında en fazla kimi sevdıklerıni vardı. Sovyetler Birliğıne karşı oğrenmeğe çalışmışlardı ki bun duşmanca hareketlerde bunlardan dan da maksad, onları yakalayıp istıfade etmışsınız. Son defa söyicabında rehine olarak kullan luvorum: Hepsıni butün teferruatıle anlatır mısınız?» maktı. Ben Rusyaya karşı hiç bir duşBu ılk sorgu faslı hayli uzun sürdü. O akşam yatağıma kıvrı manca harekette bulunmadığımı lırken komiserin alaylı tebessumu söylemekte ısrar ettım, komiser hâlâ gözumun onundeydı ve: beni boyle bır harekette bulun«Acaba verdığım cevablarla bır muş olmakla ıthamda ısrar etti, pot mu kırdım?» dıye düşunme sabahı bulduk. «778 A yı gotürün!» diye eye başladım. mir verdiği zaman şafak sokmüşBu, işkencenin ilk şekliydi. tü. Uykum kaçtı, vakit geceyancHucreme dondukten sonra o m çoktan geçtığı haıde uyuyagün oğleye kadar bu sorgu işkenmıyordum. cesinın tesırı altmda kaldım. OğSaat üçte kapı açıldi. Dalmak le üzeri yemek getirdıler. Yiyeüzereydım, sılkmerek yerimden rnedını. Muhafız yarım saat sonra fırladım. tekrar geldi: Muhafız: «Hazırlan! Sorguya «Yemeğini ye. tekrar sorguçıkacaksın'» diye haber verdi. ya çekı'eceksin'» dıye ıhtar etti. Bu vakıtsiz saatte yenı bır sorÜçuncu sorgudan dönüp geldiguya niçin lüzum görmuşlerdj? ğım zaman saat sekız oımuştu. O Onu da sonradan anladım • Mah gece, ertesı sabah. daha ertesı akpusları uyku sersemı bır halde şam sorgular bırbırım takıb etti. sorguya çekmek de Sovyet işkenYedıncı sorguya gotürülurken ce usullermden birıydi. kendı kendime: «Daha fazlasma *** tahammul edemiyeceğım,» diyorBınbaşı Tiçonov bu sefer beni dum sert bır tavırla kar='!?dı Meğerse insan, tahammülünün «Sovjetler Bırlığjne karşı hududunu evvelden tayın edemiduşmanca hareketleruiızın hepsı yormuş. Yuz kırk bıruıa sorgunı bırer bırer anlatır mıs aız?» ya bile tahammul ettım! «Boyle bır harekette bulun ] GELECEK YAZI: İtıraf etmeduğumu bılmıyorum.» dedim dim' Z. Stypulkovski