25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 MAYIS 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 1 Mayıs 3 Kadınların Mesajı Nasıl Algılanmalı? ’nin devletin erkini eline geçirmeye başladığı anAKP dan itibaren, hemen devletin bütün kurumlarına saldırarak, demokrasinin tüm öğelerini hedef alarak, yürütmeye koyulduğu şeriatçı sivil darbe girişimi, Çankaya tepesini ele geçirme aşamasına gelince, büyük bir toplumsal gerginliğin, hatta krizin içine düştük. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin en büyük krizini yaşadığını söylerken haklıydı. Şimdi o krizin tam ortasında yaşıyoruz. Her şey öylesine baş döndürücü bir hızla gelişiyor ki kimi zaman insan olanları algılamakta güçlük çekiyor; kimi zaman normal koşullarda, günlerce tartışılacak bir konu, hemen ardından gelen olayla birden önemini yitirmiş gibi görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kilitlenmesi ve Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesi üzerine, bütün dikkatler yüce yargıya çevrilmişken cuma gecesi kamuoyuna ulaşan Genelkurmay bildirisi bu kez herkesin bir başka noktaya bakmasına yol açtı. Hemen belirteyim: Türkiye’nin ne ekonomik, ne sosyal, ne politik sorunları askeri darbeyle çözülebilir. Yukarıdaki tümce bu konudaki görüşümü net bir biçimde açıklamaya yeter sanırım. Ancak Genelkurmay bildirisini, toplumu şeriatçı sivil darbeyle muhtıra arasına sıkıştıran, AKP’nin dört buçuk yıllık icraatından soyutlanarak ele alınırsa, gerçeğin tam olarak kavranması yine mümkün olmaz. ??? Cuma gece yarısına doğru yayımlanan Genelkurmay bildirisi de aradan 48 saat geçmeden, Çağlayan’da çağlayan milyonların gür sesiyle, ikinci plana düştü. Çağrı kadınlardan gelmişti, Necla Arat, Türkan Saylan, Nur Serter’in konuşmalarında somutlaşan ve oraya toplanmış, milyonları kucaklayıp onlarla bütünleşen mesaj da... Çare sivil, demokratik, laik bilinçti. Sayılarının iki milyona ulaştığını tahmin ettiğim, takunya ile postal arasında sıkışmak istemediklerini haykıran göstericiler, görmek istemeyen gözlerin bile artık görmezden gelemeyecekleri biçimde, bu bilincin varlığını dünya âleme ilan ettiler. Tabii ki AKP’nin de, komutanı Erdoğan’ın da bu gerçeği görüp gereğini yerine getirmelerini beklemek abes olur. Çok şükür ki Türkiye onlardan ibaret değil. Onların dışında bir çoğunluk var. Tıpkı 14 Nisan’da Ankara Tandoğan ve Anıtkabir’de olduğu gibi, 29 Nisan’da da İstanbul Çağlayan’da milyonlar, çözümün yolunu göstermişler, o demokratik çözüm çerçevesinde bütün güçlerini seferber edeceklerini ilan etmişlerdir. Çağlayan’da, şeriatçı sivil darbenin girişimcisi AKP’ye kararlı bir mesaj iletilmekle kalınmamış, aynı zamanda laik Cumhuriyeti koruma işlevini yüklenmiş olanlara da şu çağrı yapılmıştır: Biz buradayız. Şimdi iş hepimize düşüyor; işte şeker, işte un, işte yağ...Hadi bakalım, şimdi helvayı karalım! ??? Tandoğan’da olduğu gibi Çağlayan’da da krizden çıkışın yolu gösterilmişti, ama iş bununla bitmiyordu. Eğer çağrının muhatapları, mesajı alabilirlerse, uyarının muhataplarının sivil şeriatçı darbelerini sürdürmelerinin doğurduğu kriz aşılabilirdi. Çağrının adreslerinden biri olan CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal, olayın üzerinden çok geçmeden, pazartesi öğlen saatlerinde yaptığı basın toplantısında, içinde bulunduğumuz krizin nedenlerini doğru teşhis ettiğini, kurtuluşun ilk adımını doğru saptadığını gösterdi. Krizden çıkışın yolu bir erken seçimdi. Ama Baykal’ın da belirttiği gibi Meclis aritmetiğini değiştiremeyecek bir seçimle çözüme ulaşmak mümkün değildi. Buraya kadar Sayın Baykal’ın saptamalarına katılmamak olanaksız. Sayın Baykal rejim konusunda uzlaşmaya yatkın olan bütün güçlerin iş ve güç birliğine açık olduğunu belirtiyorsa da bu noktada, daha önce söylediklerinden değişik ve yeni bir şey söylemiyor. Yine de kendisinin güç ve işbirliğinin zorunluluğunu kabul etmesi çok önemli bir gelişme. Bu noktada, eleştiriden çok, işbirliğinin birçok olasılığını kucaklayan yeni önlemleri öngörüp açıklamasını gerekli gördüğümüzü belirtmekle yetinelim. Yeni bir sinerji yaratacak, yalnız laiklikle sınırlı kalmayacak, her alanda laik çözümler öneren yeni, ortak bir hedefler programıyla seçmen karşısına çıkacak; Cumhuriyetçi, demokratik güç birliği için herkese özverili görevler düştüğünü, bütün ilgililerin anlaması gerek. Kadınların öncüsü olduğu çağrının, bu şekilde anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. “MİLLİ GELİRİ KİŞİ BAŞINA BEŞ BİN DOLARA ÇIKARDIK..” Rte Frankfurt’ta, Türkiye’deki son gelişmeler ve yansımaları tartışılacak “Cumhuriyetine sahip çık!” Avrupa’daki Türk toplumuna yansımaları mercek altına alınacak. Toplantıda, Almanya Türk toplumunun değişik temsilcileri görüşlerini dile getirirken, katılımcılara, konu ile ilgili sorularını ilgili örgüt temsilcilerine bizzat iletme olanağı da verilecek. 5 Mayıs 2007 Cumartesi günü saat 14.30’da Hamburger Alle 2 adresindeki Marriott Hotel’in konferans salonunda, Cumhuriyet Hafta ile Avrupa Türk Gazeteciler Birliği bir toplantı düzenleyecek. Toplantıya, Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu (AADDF) adına Genel Başkan Dursun Atılgan, Almanya Türk Sosyal Demokratlar Derneği (HDF) adına Genel Başkan Ahmet İyidirli, Almanya Türk Öğretmenler Birliği Federasyonu (ATÖF) adına Hessen Şubesi Başkanı Yücel Tuna ile Türkiye’nin son 40 yılını aktif ve etkili gazeteciliği ile günü gününe takip etmiş ve görüşlerini “Politika Günlüğü” köşesinde okurlarıyla paylaşan Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya katılacak. FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) – Türkiye’de toplumun değişik kesimlerince de dile getirilen ve cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye tarihindeki en önemli seçim olduğu yönündeki görüşün yansımaları, Frankfurt‘ta düzenlenen bir toplantıda ele alınacak. Türkiye dışında en çok Türk yurttaşının yaşadığı ülke olan Almanya’nın Frankfurt kentinde 5 Mayıs 2007 cumartesi günü gerçekleştirilecek “Cumhuriyetine Sahip Çık!” başlıklı toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan süreç ve onun Hikmet Çetinkaya Fransa’nın gözü Ankara’da Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL Fransız basını Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geniş yer ayırdı. Fransız gazetesi Le Monde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e yönelik olarak “Ilımlı İslamı destekliyor ancak laiklere güven vermiyor” ifadelerini kullanırken Le Figaro Recep Tayyip Erdoğan’ın Gül’ü seçerek Çankaya kapılarını kendisi için açık tuttuğu yorumunu yaptı. Konuya başyazı ve haberlerinin yanı sıra Gül’e özel bir profil yazısında yer veren Le Monde, AKP tabanı ve Kayseri’deki tutucu çevrelerin Gül’ün eşinin türban takmasını takdir ettiklerini belirterek, bu özelliğinin “Kemalist elitlerin tüylerini diken diken ettiğini” ileri sürdü. Yazıda bu çevrelerde Gül’ün bu özelliğinin Erdoğan gibi “samimi” olarak ülkenin laik değerlerine bağlı olmadığının kanıtı olarak görüldüğü görüşü dile getirildi.Gazete ayrıca Başbakan Erdoğan’ın, Gül’ün eşinin türbanı sayesinde kendi “Derin Türkiye” taraftarlarına “ordunun baskılarına boyun eğmediğini gösterme şansı yakaladığını” da öne sürdü. Öte yandan Le Monde başyazısında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in gitmesiyle “kilidin ortadan kalktığı” yorumunu yaparak şimdiye kadar izlediği ılımlı çizgiyi terk ederek Türkiye’nin İslamlaştırılmasını hızlandırıp hızlandırmayacağı sorusunu yöneltti. Gazete Türk halkının önemli bir kısmının Batı tarzı yaşama bağlı olmasını ve AB hedefini ülkenin İslamlaştırılması önünde iki engel olarak saydı. Başyazıda “Laik devletin radikal bir biçimde sorgulanması, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tüm umutlarının sonu anlamına gelir” ifadeleri kullanıldı. Sağ eğilimli Fransız gazetesi Le Figaro ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’e yerini veren Erdoğan’ın, “sağ kolunu” seçerek Çankaya Köşkü’nün kapılarının kendine sürekli açık kalmasını sağladığı yorumunu yaptı. Gazete, Gül’e yönelik “Müstakbel cumhurbaşkanı AB destekçisi ve dindar Müslümanlardan oluşan yeni burjuvazi sınıfını temsil ediyor” ifadelerini kullandı. Gazete Gül’ü “Erdoğan’dan daha açık ve daha az dogmatik” şeklinde niteleyerek Dışişleri Bakanı’nın “orduyu ve milliyetçi bürokrasiyi tavlayabileceğini” ileri sürdü. Gazete ayrıca “Laiklerin barikatıyla geri çekilen Erdoğan, sonbahar seçimlerinde rövanşı hesaplıyor” yorumunu getirdi. renkli ilan azyikli su, biber gazı, cop ve bini aşkın gözaltı... 1 Mayıs kutlamalarında görüntü böyle İstanbul’da... Taksim Alanı’na çıkan tüm yolları polis kesmiş!.. Trafik kilitlenmiş!.. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmek olanaksız!.. 1 Mayıs dünyanın tüm ülkelerinde güle oynaya kutlanırken İstanbul’da tazyikli su, biber gazı, cop ve gözaltıyla kutlanıyor... İşte size AKP iktidarının işçiye, emekçiye, 1 Mayıs’a bakış açısı... DİSK’in öncülüğünde yapılan kutlamalar neden engellenmek isteniyor?.. 14 Nisan’da Ankara Tandoğan, 29 Nisan’ta İstanbul Çağlayan... Milyonlar coşku içinde yürüdü, milyonlar Cumhuriyet’e, Türk devrimlerine sahip çıktı... Tayyip Bey, Abdullah Bey, Bülent Arınç Bey 14 Nisan’dan ders çıkarabildi mi? Ne gezer!.. 14 Nisan’ın, 29 Nisan’ın hıncını, öfkesini Dolmabahçe’de çıkardılar, işçileri, sendikacıları, sanatçıları gözaltına aldılar... ??? 1 Mayıs, tüm Avrupa ülkelerinde “uluslararası tatil” günüdür. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi de Türkiye’de 1 Mayıs tatildi. Evren Paşa ve cuntacı arkadaşları 27 Mayıs ve 1 Mayıs’ı “tatil” olmaktan çıkardı. İstanbul dünya kentidir. Güvenlik güçlerinin 1 Mayıs’a gölge düşürmeleri düşündürücüdür. İstanbul’da yaşanan olaylar, görüntüler çağdışıdır... Ellerinde kırmızı karanfillerle “barış ve sevgi” zinciri oluşturan insanların üzerine tazyikli su sıkmak, biber gazıyla karşılamak ilkelliktir. Türkiye’de toplum hareketleniyor... Suskunluk çemberi 14 Nisan’da kırıldı, 29 Nisan’da sesini tüm dünyaya duyurdu... 29 Nisan öncesi, 14 Nisan’ı “bindirilmiş kıtalar, darbeciler” diye nitelendiren AKP yalakaları, “milyonlarca bayrak” ya da “demokratik tepki” diyerek dönüş yapıp “feminen darbe” gibi sözlerle tavır değiştirdiler... Bazı kaz kafalılar AKP’yi hâlâ öve öve bitiremiyorlar, Türkiye’ye “ılımlı İslam” elbisesi giydirmek isteyen ABD ve AB’nin çizdiği yol haritasını gösterip şöyle diyorlar: “CHP siyasi tabloda artık yok. AKP’ye alternatif teşkil edebilecek başka parti de yok.” Tandoğan’da, Çağlayan’da toplanan milyonlar kime tepki gösteriyordu hâlâ anlamadınız mı? Elbet anladınız! AKP’ye karşı, gericiliğe karşı, tarikatlara karşı, emperyalizme karşı!.. ??? Köşklerde, yalılarda, villalarda ahkâm kesmek kolay!.. Lütfen şöyle Akdeniz’e, Ege’ye, Karadeniz’e, Çukurova’ya inip halk ne diyor, bir dinleyin!.. Cem Uzan’ın Genç Parti’si, özellikle gençlerin gözdesi; CHP, DSP, MHP, DYP, ANAP üreticilerin kurtarıcısı bugün!.. CHP yüzde 22’lerde, MHP yüzde 17’lerde, DYPANAP yüzde 18’lerde, Genç Parti yüzde 14’lerde... AKP’ye gelince... O da yüzde 1819’larda... Kafadan atmıyorum, AKP’nin yaptırdığı kamuoyu anketlerinde çıkan sonuçları yazıyorum... Kaz kafalılar da biliyor bu gerçeği... Paniklemeleri de bu yüzden!.. Evet!.. 1 Mayıs tüm dünyada kutlandı... Türkiye’de ise hüzünlü geçti... ??? 5 Mayıs Cumartesi günü Manisa’da “Cumhuriyetimize Sahip Çıkıyoruz” Mitingi var. Miting Düzenleme Komitesi’nin gönderdiği açıklama şöyle: “...Laiklik karşıtı açıklamalarıyla, ulusumuzun büyük çoğunluğunun tepkisini üzerine çeken bir hemşehrimizin; Atatürkçü, demokrat, aydın insanlarla dolu Manisa’mızın ülke genelindeki algısına ciddi zararlar vermiş olması bizleri üzmüştür.” Manisa’daki miting Sultan Camisi Alanı’nda saat 12.00’de yapılacak ve Cumhuriyetten, laiklikten, demokrasiden yana olan Egeliler orada buluşacak... T asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear