22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Temsilciler Meclisi, Irak savaşı için tahsis edilecek 124 milyar doları takvime bağladı C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 4 MAYIS 2007 CUMA ABD meclisinden çekilme kararı Dış Haberler Servisi ABD Temsilciler Meclisi, Irak’taki savaş için 124 milyar dolarlık fon ayrılması ve ABD askerlerinin 31 Mart 2008’e kadar çekilmesini öngören yasa tasarısını kabul etti. Temsilciler Meclisi’nde 208’e karşı 218 oyla kabul edilen yasa tasarısı Irak ve Afganistan’daki savaşlar için tahsis edilen 124.2 milyar doları ABD askerlerinin en geç 1 Ekim’de Irak’tan çekilmeye başlamaları şartına bağlıyor. Çekilmenin, bağlayıcı olmamakla birlikte 6 ay içinde tamamlanması öngörülüyor. Meclis ardından ABD Senatosu da, 46’ya karşı 51 oyla, ABD askerlerinin Irak’tan 1 Ekim’ten itibaren çekilmeye başlamasını öngören tasarıyı onayladı. Bush’un tasarıyı veto etmesinin engellenmesi için, Senato’daki oyların 3’te 2’sinin sağlanması gerekiyor. Ancak 5146’lık sonuca bakılacak olursa Senato’da, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmeye başlaması yönündeki Demokrat Parti destekli görüş, Bush’un vetosunu engelleyecek kadar ağırlıklı değil. Demokrat Parti, ocak ayından bu yana kongrenin iki kanadında da çoğunluğu elinde bulunduruyor. AŞKAN YASAYI VETO EDECEK’ Senato Tahsisler Komitesi Başkanı olan Demokrat Parti Batı Virginia Senatörü Robert Byrd, “Başkan Bush, cağını söyledi. Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ise işgal nedeniyle ölen ABD askerlerine ve Iraklılara dikkat çekerek işgalin şu anda sona erdirilmesi halinde bile trilyonlarca dolara mal olacağını kaydetti. Pelosi “askerlerin ve ailelerinin yaptıkları fedakârlığın’’ Bush’un açık çekiyle ödenemeyeceğini belirtti. Bush’a yasayı imzalaması çağrısında bulunan Pelosi, böylelikle ABD’nin “Amerikan halkı için asıl tehdit olan teröre karşı savaşı kazanmaya odaklanabileceğini’’ söyledi. ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesini öngören tasarının Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesi, Irak meclisinde farklı tepkilere neden oldu. Şii lider Mukteda el Sadr’a bağlı milletvekillerinden Salih Hasan İsa el İgaili tasarıyla ilgili olarak “ABD böylece Irak’ta yenildiğini ve çekilmek zorunda olduğunu kabul etti. Bu Iraklıların çabalarının ve sabrının bir sonucudur’’ dedi. Irak İslam Partisi’nden Sünni milletvekili Ömer Abdülsettar Mahmud, tasarının ABD’nin “iç tüketimi için’’ olduğunu, bunun Iraklıları ilgilendirmediğini söyledi. NBC ve Wall Street Journal tarafından ABD genelinde yapılan bir araştırma, Amerikalıların yüzde 56’sının Irak’ta zaferin artık mümkün olmadığını düşündüklerini ve Demokratlar gibi işgal kuvvetlerinin çekilmesi için takvim belirlenmesini istediklerini ortaya koydu. Hatırlatma larını devletin önemli kademelerine taşırsan... Aile fertlerinden bazılarına ticari çıkar sağlayacak davranışlar içine girmenin yanında, onların yaptıklarını onaylayan açıklamalar yaparsan... PKK’yı destekleyen ve Türkiye’yi parçalamak için her dümeni çeviren Iraklı Kürt liderlere karşı ilginç yaklaşımlar içine girersen... Bir takım kriterlerle (!) Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen AB’nin çok bilmiş liderlerine tepki vermeyip, hatta bazılarına hiç ses çıkartmazsan... Cumhurbaşkanlığına “dini” bir aday isteyen, bu doğrultuda davranışlar sergileyip, şantajlarla istediğini yaptıranlar yüzünden ülkenin kaosa sürüklendiğini anlamazdan, görmezden gelirsen... “Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu gelmeli. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” diyen bir kişiyi Cumhurbaşkanlığı gibi devletin en üst makamına aday gösterirsen... Bu kişinin illa da seçilmesi için meclis oturumunda yapılan türlü oyunlara arkanı dönersen... Bürokrasiyi dinci, laik olmayan kadrolara emanet edersen. Seni kullanmaları için ABD’ye telkinde bulunan kişileri hala etrafında tutup, prim verirsen... Arkandayız diyen çıkarcı, dinci, entel ve dantellere aldanıp gidersen... Olacağı budur… ??? Şunu unutmayın, bugüne kadarki din motifli uygulamalarınız, davranışlarınız, vatandaşa olan yaklaşımınız, iç ve dış politikalarınız, demokrat, laik ve Atatürkçü çevrelere olan saygısızlıklarınız olayları bu noktaya kadar getirdi. Biz ve bizim gibi milyonlarca insan “tehlikeyi gördüğümüz için” size olan demokratik tepkimizi meydanlara çıkarak göstermeye çalıştık. “Tandoğan” bunun en somut örneğiydi. Çağlayan ise perçinledi. Yazık ki anlamadınız, anlamazdan, görmezden geldiniz. Üstelik milyonların demokratik tepkisine “bindirilmiş kıt’a, bir atımlık barut” yakıştırması yaptınız. Endişelerimize alaycı yaklaştınız. Ancak aynı endişeleri bizimle paylaşan çevreler olduğunu da unuttunuz. İşte pasifize edip sindirmeyi bir türlü başaramadığınız bu çevreler sonunda sizi anlayacağınız dilde uyardılar. Siz bize ister “askerci” ister “darbeci” deyin. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, laik, çağdaş ve demokrat olan bizler, bugüne kadar ne idiysek, bundan sonra da o olacağız. Unutanlara, görmezden gelenlere, geçmişten ders almayanlara hatırlatılır. murilem@otenet.gr Askerlerin en geç 1 Ekim’de Irak’tan çekilmeye başlamaları şartını getiren tasarı, çekilmenin 6 ay içinde tamamlanmasını öngörüyor. ABD’deki savaş karşıtları da Kongre’nin Bush ve Cheney için azil sürecini başlatmasını istiyor.(Fotoğraf: REUTERS) Irak halkına barış ve istikrar getirme misyonunda başarısız oldu. Şimdi askerlerimizi Irak’tan eve getirme zamanı’’ dedi. Oylamanın ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Temsilciler Meclisi bugün Irak’ta yenilgi lehine oy verdi. Başkan yasayı veto edecek’’ ifadesi kullanıldı. Beyaz Saray sözcüsü Dana Perino, “Oval Ofis’te başkanla görüştüm, haftalardır söylediği gibi, bu tasarıyı veto edecek’’ dedi. Perino açıklamanın devamında Bush’un Kongre liderliğiyle birlikte çalışarak askerlere para tahsis eden ve geri çekilme konusunda komutanların iradesine saygı gösteren “temiz’’ bir yasa hazırlaya ‘B Danimarka’da Sosyal Demokratlar’ın genel başkanı, Müslüman kızlara seslendi: İsyan başlatıp türbanı atın Dış Haberler Servisi Danimarka’da ana muhalefet partisi Sosyal Demokratlar’ın genel başkanı Helle Thorning Schmidt, Müslüman kızlara türbanlarını çıkarmaları çağrısında bulundu. Schmidt, “Gençlik isyanı başlatıp başörtünüzü çıkarın, size destek olalım” dedi. Haber.dk internet sitesinde yer alan habere göre, toplumda tam eşitlikten yana olduğunu söyleyen Schmidt, “Umarım Müslüman kızlar başlarını açarlar” ifadesini kullandı. “Türban, erkekle kadın arasında hoşlanmadığım bir fark yaratıyor” diyen Sosyal Demokratlar’ın kadın lideri Schmidt, birçok Müslüman kızın ergenlik çağına gelince anne baba Hz. Muhammet karikatürlerinin ardından türban tartışmasıyla yeniden gündeme gelen Danimarka’da ana muhalefetteki Sosyal Demokratlar’ın genel başkanı Schmidt, birçok genç kızın baskıyla başını örttüğünü belirterek “Gençlik isyanı başlatıp başörtünüzü çıkarın, size destek olalım” dedi. larının baskısıyla başlarını örttüklerini belirtti. Ancak Schmidt, türbanın yasaklanmasından yana olmadığını ve meclise de bu şekilde girilebileceğini savundu. Politiken gazetesinde verdiği demeçte Schmidt, bazı Müslüman kadınların erkeklerle el sıkışmamasını eleştirdi. “Bu çok provokatif bir davranış” diyen Schmidt, erkeklerin kendilerine el uzatmamalarından da rahatsız olduğunu söyledi. Bir Danimarka gazetesinde yayımlanan Hz. Muhammet karikatürleri ile dünyada büyük tepki gören ülkede türban konusundaki tartışmalar, eski komünistlerden oluşan Birlik Listesi tarafından milletvekilliğine aday gösterilen Esma AbdülHamid’in, seçilmesi durumunda başörtüsünü çıkarmayacağı ve meclise türbanıyla gireceğini söylemesinin ardından patlak vermişti. Bunun ardından da Danimarka Halk Partisi milletvekili Sören Krarup, “Gamalı haç Naziler için neyse başörtüsü de İslam için aynıdır” ifadesini kullanmıştı.İktidara dışarıdan destek veren ve yabancı karşıtlığıyla tanınan Krarup, İslam dinini “totaliter bir ideoloji” olarak nitelemişti. Washington eleştirmekten kaçındı Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL ABD, Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı’nın laiklik üzerine bildiri yayımlaması konusunda eleştiriden kaçınarak temkinli açıklamalar yapmakla yetindi. Brüksel’de Cumhuriyet’e konuşan ABD’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, “Yeni Cumhurbaşkanı sadece Türkiye’nin seçimi olacak. Bu konuya Amerika karışmaz, bizim söz hakkımız yok” dedi. Fried, “Siyasi tartışmalar yaşayan tek ülke siz değilsiniz. Eğer sistem gerektiği gibi işlerse endişe edecek hiçbir şey yok” dedi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamanın ABD tarafından demokrasiye bir müdahale olarak algılanıp algılanmadığı sorusunu Fried, “... Bildiğim bir şey varsa o da Türk demokrasisinin son on yılda önemli bir şekilde derinleştiğidir. Türkiye laik bir ülke ve biz Amerikalıların yaptığı gibi laikliğin modern dünyada ne olduğu konusunu tartışıyor. Türk ordusu siyasette rol oynadı, ama Türkiye güçlü bir anayasaya sahip” şeklinde yanıtladı. Olmert topun ağzında Dış Haberler Servisi İsrail’in Lübnan’ı işgalini inceleyen Vinograd raporu, Başbakan Ehud Olmert, Savunma Bakanı Amir Peretz ve dönemin Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’a ağır eleştiriler yöneltti. Olmert tarafından, geçen eylülde oluşturulan, eski Yüksek Mahkeme Yargıcı Eliyahu Vinograd başkanlığındaki komite, açıkladığı raporunda Olmert’i, İsrail ordusunun böylesi bir harekât için yetersizliğini göz ardı etmekle suçladı. Peretz tecrübesiz olmasına karşın Savunma Bakanlığı görevini üstlendiği için Halutz, Hizbullah’ı küçümsediği için eleştirildi.Liderlerin istifa etmesine yönelik bir tavsiyede bulunmayan Vinograd Komitesi, buna halkın karar vereceğini belirtti. Olmert’in Kadima partisinden adı açıklanmayan üst düzey bir yetkili Haaretz gazetesine yaptığı açıklamada, parti üyelerinin önünde sonunda Olmert’in başbakanlık görevinden istifasını isteyeceklerini belirtti. erkes biliyor ki, Genelkurmay’ın internet sitesine dökülen satırlar son üçbeş gün içinde meydana gelen olaylardan kaynaklanmadı. AKP hükümetinin iş başına geldiği dört yıl öncesinden başladı. Demokrasi, laiklik, Atatürk ilkeleri, hukukun çiğnenmesi, anayasanın uygulanması gibi birçok konuda yapılan ihlaller sonrası alınan notlardan yola çıkarak hazırlanmış metindi. Sen kalkıp cumhuriyetin anayasada var olan değerlerine aykırı davranışlar içine girersen... “Ben yüzde otuz oy aldım” diyerek ülkeyi kaosa sürükleyecek uygulamalar yaparsan... Sana oy vermeyen 25 milyon kişiyi ve onların tepkilerini görmezden gelirsen... Bol bol “takiyye” yaparsan. Fikirlerini benimsediğin, politikalarını ve amaçlarını çok iyi bildiğin Milli Nizam, ardından Milli Selamet ve Refah Partisi’nin izinden gitmekte direnirsen... Bu partiler içinde yer alan bazı kişilere “ağabey” muamelesi yaparsan... Dini istismar eden politikalar uygulamaya kalkarsan... Milli eğitim kurumlarını kendi arka bahçen gibi görüp, çoluk çocuğu kullanmaya, onlara din aşılamaya kalkarsan... Adalet ve içişleri gibi önemli bakanlıkları devletin bazı kurumlarını yıpratmak için araç sayarsan... Ülkesi için can veren, kan döken binlerce insanımıza “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyerek tepki gösterirsen... Hatta hayatlarını kaybeden bu şerefli insanlardan “kelle” diye söz edersen... Yaptığın uygulamalar ve atamalarda din faktörünü ön plana çıkartırsan... Elinde Türk bayrağı ile demokratik haklarını kullanmak isteyen “çağdaş ve Atatürkçü” insanları Meclis önünden toplatıp gözaltına aldırırsan... Bir taraftan sıkma başlıları meclise doldurup, diğer taraftan aynı oturumu dinlemek isteyen “laik” vatandaşları kapıdan bile sokmazsan... Beş yaşındaki çocuklara ilahiler okutup, küçücük beyinlerinin loplarına din faktörünü pompalarsan... Şikayetlerini dile getiren vatandaşlara “al ananı da git” dersen... Hatta bu insanların karakola çekilerek dayak yemelerini görmezden, duymazdan gelirsen... Atatürk ilkelerine bağlılığın bir yana, ulu önderin kutsal saydığımız evinde bulunan ve seni Ata’ya şikayet eden satırların yer aldığı sayfayı yırtıp çıkartırsan... Kutsal parlamento çatımız altında din ağırlıklı her türlü tezgaha arkanı dönersen... Türbanı siyasi sembol haline getirirsen... Devletin Atatürkçü ve laik kurumlarından gelen uyarıları dikkate almazsan... Yavru vatan Kıbrıs’ı satışa açık hale getirirsen. Kendine yakın adam H ‘İyi komşuluk’ta anlaştılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Afganistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref ve Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai’nin, iki ülke arasındaki krize neden olan terör sorununu çözmek için Çankaya Köşkü’nde yaptığı zirveden “Ankara Bildirisi” çıktı. Pakistan ve Afganistan, ikili ilişkilerini, “iyi komşuluk, toprak bütünlüğüne saygı ve birbirinin içişlerine karışmama temelinde daha da güçlendirme” konusunda mutabık kaldı. Zirvede, içinde Türkiye’nin de bulunacağı “Ortak Çalışma Grubu” oluşturulması kararı çıktı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Müşerref ve Karzai ile bir araya geldi. Çankaya Köşkü’nde yapılan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı görüşmenin sonunda, “Ankara Bildirisi” yayımlandı. Sezer, görüşmenin sonunda yaptığı açıklamada, yayımlanan bu bildirinin üç ülke arasındaki somut işbirliğinin daha da geliştirilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu belirtti. “Halklarımızı birbirine sıkı bir şekilde bağlayan gerçekleri unutmamız olanaksızdır” diyen Sezer, Pakistan ve Afganistan halklarının Türkiye için ayrıcalıklı yerlere sahip olduğunu kaydetti. Görüşmelerin sonucu olarak Ankara bildirisi üzerinde uzlaşma sağladıklarını söyleyen Sezer, Müşerref ve Karzai’nin 2007 sonu ya da 2008 başlarında Türkiye’nin ev sahipliğinde yeniden bir araya gelme konusunda Ankara’nın önerisini olumlu karşıladıklarını ifade etti. Bu açıklamanın ardından Sezer, Müşerref, Karzai ve Erdoğan ele ele basına poz verdiler. İki ülke cumhurbaşkanının arasında duran Sezer, Müşerref ve Karzai’nin ellerini tutup havaya kaldırınca, Erdoğan’ın eli boşta kaldı. Bir süre sonra durumun farkına varan Karzai, Erdoğan’ın elini tutup havaya kaldırdı. “Aşırıcılığın ve terorizmin Afganistan ve Pakistan’a yönelik ortak bir tehdit olduğu kadar, bölge için de tehlike oluşturduğu konusunda mutabık kalmışlardır” denilen Ankara Bildirisi’nde Karzai ve Müşerref’in ülkelerinde, teröristler ile yıkıcı ve devlet karşıtı eylemlere karışan unsurlara sığınak, eğitim ve finansman sağlamama ve bu konularda da somut istihbarat değişimi üzerine hemen harekete geçme hususlarında mutabık kaldıkları belirtildi. Bildiri çerçevesinde, Karzai’nin milyonlarca Afgan mülteciye ev sahipliği yapmayı sürdürdüğü için Afgan halkının Pakistan halkına olan minnettarlığını belirttiği ve Pakistan’ın, Afganistan Bölgesel Ekonomik İşbirliği Konferansı’na ev sahipliği yapma önerisinin takdirle karşılandığı da kaydedildi. Başbakan Erdoğan, iki ülke devlet başkanı için Başbakanlık konutunda bir öğle yemeği verdi. Türkiye üçlü zirve sürecinde, tarafların alınganlık göstermemesi için, Müşerref ve Karzai’ye “eşit mesafe” politikası izledi. Hatta liderlerin Çankaya Köşkü’ne geliş gidişlerinde aksaklık yaşanmaması için kronometre bile tutuldu. eclis aylardır Cumhurbaşkanlığı’na odaklı. AKP bir yıldır Cumhurbaşkanlığı’na odaklı. Anayasa Mahkemesi’nden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na, Danıştay’ın da bir kısım üyelerini belirleme yetkisi Cumhurbaşkanı’nda olduğu için mi? Hayır! Valilerin, YÖK Başkanı’nın, hatta Genelkurmay Başkanı’nın göreve başlaması Cumhurbaşkanı’nın imzasına bağlı olduğu için mi? Hayır!.. Petrol, tarım, orman, su alanlarını ulusötesi maden şirketlerinin kullanımına açan yasalardaki düzenlemelerin engellemeyle karşılaşmadan çıkarılması… Petrol şirketlerinden tıp merkezlerine yabancıların çalışmasıyla ilgili izinlerin verilmesi için mi? Hayır! Tabii ki hayır. AKP bunların hepsini kukla bir Cumhurbaşkanı’yla da yapabilir. Kaldı ki küresel sermayenin kamulaştırma, vergi, transfer kısıtlamaları ve de toplusözleşme duvarlarına çarpmadan serbestçe dolaşabilmesi için gerekli yasaların neredeyse hepsini de çıkardı. Ne var ki, yasaların çıkması Türkiye’yi vahşi kapitalizmin paylaşımına açan yapının devam edeceği anlamına gelmemekte. Bu yapının devam ettirilmesi: İcraat ve denetimin tek elde toplanmasına bağlı. Dahası: Türkiye’yi de içine alan GOP paylaşımının ulusal çıkarlar adına da olsa engellenmemesini ve… GOP’un askeri gereksinimlerinin karşılanmasını ve… 3 Mart tezkeresine benzer kesintilerin olmamasını da dayatmakta! M GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Bunun yolu da 24 Ocak12 Eylül birlikteliğinde başlayan muhalefetsiz yönetim biçiminden… Cumhurbaşkanı’nın cumhurun başkanı olmaktan çıkarıldığı “başkanlık sistemi”nden geçmekte! AKP’nin Cumhurbaşkanlığı’nda ısrarcı davranmasının, uzlaşmaya yanaşmamasının nedeni de bu zaten. Çünkü, AKP’nin iktidar karşılığında küreselleşmenin kalelerine taahhüt ettiği siyasal yapıyı gerçekleştirmesinin artık zamanı geldi!. Ulusötesi enerji, petrol, maden arama şirketleri, genetik yapısı değiştirilmiş tohum ihracatçıları giderek huzursuzlaşmakta! Onlar huzursuzlaştıkça AB’nin, ABD’nin siyasi stresi de artmakta! Hatırlarsanız… Tayip Bey “Siyasetteki arzum başkanlık sistemi, benim için en ideali ABD modeli” dediğinde tarih 21 Nisan 2003’tü. ABD’ye gitmiş miydi hatırlamıyorum ama… Cumhurbaşkanlığı seçimine daha 4 yıl varken ezberini bir anda söyleyivermesi ilginçti! Kısacası… AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimine bu denli odaklanması Tayip Bey’in siyasi kariyeriyle ilgili hırslarıyla ta Başkanlık Sisteminin Son Adımı President Erdoğan’dan nımlanmayacak kadar önemli. Aslında “başkanlık sistemi” 24 Ocak 1980 modeliyle uyumlu bir model. İlk olarak Turgut Özal’ın rüyalarını süslemesi de zaten bu nedenleydi. Tayip Erdoğan modelin çatısını çattığına göre göbek adı “cumhur” olmasa da gerçekleştirmek anlaşılan ona kalacak! Ne var ki, başkanlık sistemi dediğiniz öyle kolay bir geçiş değil. Hele hele, tam bağımsız, laik, koşulsuz demokrasiye dayalı Cumhuriyetin istendiği bir ülkede. Çünkü başkanlık sisteminde: Cumhurbaşkanı ve/veya başbakan yerine sadece “Başkan” var. Meclis ve başkan doğrudan halk tarafından seçilir ama… Başkanın bakanları Meclis içinden seçme zorunluluğu yok. Meclis yasaların ve bütçenin hazırlanmasında yetkili, ama yönetime karışamaz. Daha çok teknik bir organdır. Başkansa ülkenin tüm politikalarının belirlenmesi ve icraatında yetkili. Yasama ve yürütme birbirinden kesin çizgilerle ayrılır. Anayasa Mahkemesi bir nevi tahkim mekanizması gibi işler. Başkan ile Meclis arasındaki uzlaşmazlıkların hakemliğini yapar. Şu basit tanımlamadan baktığınızda ne de olsa başkanı da Meclis’i de halk seçiyor deyip başkanlık sistemi aklınıza yatabilir. Seçmenin kendini at yarışında sanıp sürekli parti değiştirdiği Türkiye’ye en uygun model diye düşünebilirsiniz. Gelin görün ki, sistemin adı üstünde başkanlık, yani: Başkanın seçiminde çoğunluk hâkim, ama bu durum ABD örneğinde olduğu gibi kitlelerin genellikle iki parti etrafında yoğunlaşmasına neden olmakta!.. Böylelikle ülke içinde farklı grupların kendini ifade etme özgürlüğü ortadan kalkmakta!.. Katılımcıpaylaşımcı yönetim yerine, kutuplaşmanın arttığı bir yönetim yaratılmakta!. Başkan süresi doluncaya kadar ülkenin başkanı!. Hem de başarısız olsa bile! Başkan dış politikayı saptama ve yürütme yetkisine sahip. Hatta imzaladığı uluslararası anlaşmaların yürürlüğe girmesi için Meclis çoğunluğunun onayını alması gerekmekte. Ama, başkan “executive agreement” diye adlandırılan uygulama anlaşmaları yaparak Meclis’i dışlama olanağına da sahip!. Ne dersiniz Türkiye başkanlık sistemini kendine yakıştırabilecek mi? Eminim, 14 Nisan’da, 29 Nisan’da meydanları dolduranlar bunun farkındaydı. turkmini@superonline.com www.turkelminibas.net
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear