Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 Prof. Dr. Nadim MACİT Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi TUSAM/Danışman Cumhuriyetin politik mantığı ve son dönemdeki zihniyet ayrışması… C S TRATEJİ açık bir şekilde reddedilir: Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet çağdaş milletler karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir muameleye tabi tutulamaz. Yabancı bir devletin koruma ve dostluğunu kabul etmek insanlık özelliklerinden yoksunluğu, acizliği ve tembelliği itiraftan başka bir şey değildir.(8) 19. yüzyılın etkinlik alanı imparatorluk geleneğinin yıkılarak milli devletlere geçişe eşlik eden politik sürece ve batılılaşma faaliyetlerine eşlik eden anlayışa dayanır.(9) Fakat Anadolu İhtilali batılılaşma kalıbını çağdaşlaşma kalıbına, imparatorluk siyasi kalıbını milli devlet siyasi kalıbına dönüştürme çabası olarak tezahür eder. Milli devlet ve çağdaşlaşma fikrini tercih eden(10) ve bunu laik ve demokratik toplum oluşturma amacına bağlayan irade her ne kadar tarihi durumun kendine özgü hassasiyetleri açısından bunu fiili duruma dökme imkânını tam olarak bulamamış olsa da, bu irade, cumhuriyetin erken döneminde temel politik amaç olarak belirlenmiştir.(11) Şahsi hegemonyaya dayanan siyasi anlayışın terki, siyasi sistemi belli ve açık hukuki kurallara bağlama, bu kuralların tespitinde halk çoğunluğunun onayını alma ve katılımını sağlama gibi esaslar demokratik toplumsal modelin oluşturulmak istendiğini kanıtlar. Bu bağlamda belirtmemiz gerekir ki Cumhuriyetin kuruluşu ne salt siyasi hislerin ürünüdür ne de belli bir istikrara sahip toplumun zoraki değiştirilmesidir. Yeniden yapılanma süreci yaşanılan krizin uç noktalara ulaştığı bir zeminde her şeyini kaybetme durumuna düşmüş bir milletin yeniden diriliş sürecidir. Söz konusu değişim sürecini siyasi mücadelenin tabiatı, bağımsızlık ve değişim modellerinin mantığı açısından düşünürsek, değişim sürecinin ve kurulması hedeflenen politik sistemin, tarihi ufku oluşturan yönlendirici ve etkileyici unsurlarla iç içe olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü bu süreç aniden ortaya çıkan bir olgu değildir. Bunun tarihi, felsefi ve kültürel sebepleri vardır. Değişimi zorunlu kılan iç ve dış dinamikler, kararları ve oluşturulan yapıları çok derinden etkilerler. Çünkü bir çöküşün ardından bağımsızlık mücadelesi veren ve yeni bir siyasi model oluşturan siyasi güç, tarihi yönelişin izlerini okunaklı biçimde taşır ve dönüştürür. Cumhuriyetin erken döneminde demokratik siyasi kültür oluşturma çabasının olduğunu gösteren siyasi uygulamalardan birisi şahısla anılan siyasi gücü milletin iradesine devretmektir. Daha ilk yıllarda bu öncül şöyle ifade edilir. Bizim için güç kaynağı millettir. Milletin iradesini siyasi gücün kaynağı gören bu öncül oldukça önemlidir. Çünkü siyasi meşruluğu milli irade temelinde tanımlamak; siyasi eylemi yaymaya ve herkesin katılımını gerçekleştirmeye yönelik olduğu kadar, siyasi pratikleri eleştirme imkânını oluşturmaya da yöneliktir. Milletin iradesini siyasi gücün T ürkiye Cumhuriyeti Devleti, çözülmüş ve ayrışmış bir yapının yeniden kuruluşunu simgeleyen siyasi modeldir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra hükümet merkezinin galipler tarafından askeri işgal altına alınması üzerine hükümetin fiilen bağımsızlığını ve egemenliğini kaybetmesi siyasi ve sosyal alanda yaşanan çözülüşün sonuçlandığını gösterir. Anadolu’da başlatılan siyasi eylem hükümet merkezini değiştirip, fiili bir hükümet kurma girişimiyle hem yeni bir söylemle hem de yeni semboller ve mitlerle siyaset düşüncesini şekillendirmeye yönelmiştir. Bu yönelişin en büyük amacı; bağımsız milli devlet kurmaktır. Federasyonun ön hazırlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, Osmanlı’nın son dönemindeki ‘hastalıkların’ tespit edilmesi ve yinelenmemesi üzerine inşa edildi. Yabancı etkisi ve mandacılık benzeri tahribatlara Cumhuriyetin kuruluş yıllarında izin verilmedi. Atatürk, toplum yaşamındaki din anlayışını TBMM’deki konuşmalarıyla net şekilde ortaya koydu. kurucu iradesi bu noktada oldukça nettir; halife ve padişah kimliğini takınmış olan kimsenin bu milleti yanıltmak ve zehirlemek için şahsen uğraştığı bir takım fesat ocakları vardır. Bu örgütlerle o ifsatlara kendisinde cesaret gören bir adam reddedilmiştir ve redde mahkumdur.(6) Bu tavır sadece politik alanda değil ekonomik, teknolojik ve kültürel alanda da geçerlidir. Buna göre cumhuriyetin politik mantığının dayandığı üçüncü esas; varlığımızı korumak ve milli hedefimizi sağlamak için gerçek dayanağı dışarıda değil, içerde kendi vicdanımızda aramaktır.(7) Dış etkilere ve yönlendirmelere karşı örülen bu duvar; tam bağımsızlığın gereğidir. Mandacılık şu sözlerle POLİTİK MANTIĞIN ESASLARI Milli direnişin parolası ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk esası bağımsızlık oldu. Atatürk bunu şöyle ifade eder; iki şeyden birine karar vermek lazımdır. Ferit Paşa kabinesinin kabul ettiği şeyi kabul etmek, şerefimizi, hayatımızı, her şeyimizi bırakmak, yani esir olmak, ya da milleti namus ve şerefi ile yaşatmak için bizi ortadan kaldırmaya çalışan düşmanların emellerini kırmak.(1) Görüldüğü üzere milleti namus ve şerefi ile yaşatmayı tercih eden kurucu iradenin politik zihniyetini oluşturan ilk esas tam bağımsızlıktır. Bu politik öncül şöyle ifade edilir: Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkenin bir karış bağımsız toprağı kalsa bile onun üzerinde yine bağımsızlık davasını sürdürmeye karar vermiştir.(2) Çöküşün belirleyici nedeni millet sistemine dayalı olmayan politik mantıktır.(3) Bu nedenle kurucu akıl, millet kavramını yeniden tanımlamıştır. Cumhuriyetin politik mantığına göre bir milleti bir arada yaşatan unsur tek başına ne ırk ne de dindir. Bir milleti birlikte yaşatan bütün halka mal olmuş tarih, tarihi ve kültürel olarak belirlenmiş ölçüler, ortak akıl, ortak kader ve mücadele, bütünleşmiş kültürel unsurlar ve iradeye dayalı politik katılımdır. Nitekim cumhuriyetin kurucusu Atatürk, milli sınır olarak çizilen alan içinde herkesin kardeş ve aynı millet olduğunu söyler.(4) Bu ifade milli sınırlar içerisinde milli ittifaka dayanan ortak vatandaşlığı, kültürel birlikteliği ve bağımsızlık mücadelesi içinde yer alan herkesi kapsar. Öyleyse politik zihniyeti belirleyen ikinci esas; milli mücadele hareketini halk hareketine dönüştüren ve bütün dünyaya ortak bir bilinci tembihleyen milli bilinçtir. Osmanlı devletinin dayandığı siyasi model iç yetersizlikler ve dış etkilerle parçalanma sürecine girince yeniden yapılanma adı altında başlayan dönem dış etkilere açık hale geldi. Bunun siyaset düşüncemizdeki adı batılılaşmadır. Bu süreç dış etkilere ve önerilere açık olup, sonuç olarak mandacılığı beraberinde getiren dönemi simgeler.(5) Cumhuriyetin