Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Barış ADIBELLİ Akademisyen Yazar badibelli@yahoo.com Myanmar’dan sonra Çin’de de ayaklandılar… C S TRATEJİ işbirliği yapar hale gelmesinden oldukça rahatsız olmaktadır. Bu yakınlaşma, Çin’e bölgede inanılmaz stratejik mevziler kazandırmıştır. ABD, Çin’in giderek Güney Asya’da etkin bir güç haline gelmesini kendi ulusal çıkarları açısından büyük tehlike olarak görmektedir. Bu bölgelerde Avrupa’da ya da eski Sovyet coğrafyasında bulunan örgütlü sivil toplum kuruluşları veya açık toplum benzeri örgütlenmeler olmadığı için ister istemez bu renkli devrimleri başlatacak yerel dinamiklere başvurulmuştur. Bu dinamiklerin başında ABD’nin sadık müttefiki Dalay Lama’nın başında bulunduğu Budistler gelmektedir. Dalay Lama’yı adeta Tanrı gibi gören Budistler onun işaret edeceği her türlü eylemi gerçekleştirmede tereddüt göstermeyecektirler. Ekim 2007’de Dalay Lama ile Bush’un Beyaz Saray’da bir araya gelmesinden sonra Myanmar’da Budist rahiplerin ayaklanmasının çıkması hatırlardan çıkarılmaması gerekir. Bugün ABD sadece Dalay Lama’ya kucak açmamıştır, ayrıca Çin’de yeni çıkan ve geleneksel Çin düşüncelerini farklı yorumlayan Falung Gong tarikatının lider kadrosu da ABD’de yaşamaktadır. ABD, Çin’deki dinsel dinamikleri kontrol altına alarak ÇKP’nin ülke üzerindeki kontrolünü zayıflatmayı amaçlamaktadır. Tibetliler, Çin’den kaçmalarının 49. yıldönümü nedeniyle başta Hindistan olmak üzere Nepal ve Tibet’te büyük gösteriler yaptılar. Ancak Hindistan ve Nepal bu gösterileri sert bir şekilde bastırarak yasakladı. Dolaysıyla, gösteriler Tibet’e kaydı. Tibet’te yine her zaman olduğu gibi kıvılcımı Budist rahipler yaktı. Başkent Lasa’da özellikle Çinlilere ait işyerleri ateşe verilerek özerk bölgede adeta geniş kapsamlı bir halk kalkışması ortaya çıktı. Gösteriler daha tırmandırılarak adeta Çin ordusunun bölgeye müdahale etmesi sağlanılmaya çalışıldı. Bu durum aslında Çin açısından oldukça tanıdık bir süreçti. Çin daha önce de benzer bir durumu 1989 yılında Tiananmen öğrenci gösterilerinde de yaşamıştı. Tahrik edilen Çinli öğrenciler şiddete başvurmuş ve Çin ordusunun sert cevabıyla karşı karşıya kalmıştı. Çin ordusunun göstericileri sert bir şekilde bastırmasının Çin’e maliyeti oldukça ağır olmuş, ABD ve Batı Çin’e ekonomik ambargo uygulamıştır. Daha sonra ABD’de açıklanan belgelerde 1989’daki Tiananmen olaylarının CIA tarafından tezgâhlandığı ortaya çıkmıştı. Bugün Tiananmen olaylarında aktif rol alan öğrenci liderlerinin hepsi ABD’de yaşamaktadır. Olayların ardından CIA bir operasyonla bu öğrencileri Çin’den çıkarmıştır. Bu belgelerde CIA ajanlarının çadır çadır gezerek öğrencilere şiddete başvurmaları konusunda telkinde bulundukları açıkça gösterilmektedir. ABD’nin amacı ikinci bir Tiananmen olayının yaşanarak Çin’in tekrar uluslararası politikadan soyutlanarak yalnızlaştırılmasıdır. Böylelikle, ABD, AsyaPasifik’te kaybettiği mevzileri yeniden kazanabilecektir. G eçtiğimiz günler Çin açısından oldukça zor geçti. Hükümet reformunun tartışıldığı ve 17. hükümetin resmen göreve atandığı Çin Parlamentosu’nun 11. yıllık olağan toplantısı gerçekleştirildi. Parlamento toplantıdayken Çin’in Tibet özerk bölgesinde büyük bir isyan çıktı. Budistlerin önderliğinde çıkan bu isyan hızla Çin’in diğer bölgelerine de yayıldı. Son birkaç yıldan beri Asya’da renkli devrimler gündemdeydi. Budistlerin renkli devrimlerin yeni itici güçleri ve mimarları olacağı Myanmar’daki Budistlerin gerçekleştirmek istediği Safran Devrimi girişiminde görülmüştü. Tibet’te başlayan gösterilerin kökeni aslında Tibet’in 1950 yılında Mao’nun deyimiyle Çin ordusu tarafından özgürleştirilmesinden itibaren başlayan süreçte Dalay Lama ve taraftarlarının 1959 yılında Hindistan’a kaçmaları ve burada sürgünde Tibet hükümetini kurmalarına kadar gitmektedir. Çin tarihine göre Tibet neredeyse bin yıldan beri Çin’in egemenliği altında bulunmaktaydı. Tibet tıpkı Kore gibi uzun bir süre Çin’e bağlı bir krallık olarak hayatına devam etti. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Çin, Tibet üzerindeki egemenliğini kaybetti. Komünist devrim ile birlikte Çin, Tibet üzerinde tekrar egemenliğini kurdu. Tibetliler bu egemenliği tanımadılar ve işgal olarak adlandırdılar. Dünya Budistlerinin ruhani önderi Dalay Lama yıllarca Batı’da Çin aleyhinde kampanya yürüterek Tibet’in bağımsızlığını savundu. Başta ABD olmak üzere birçok ülke destek verdi, ancak Soğuk Savaş sonrası yükselen Çin gücü karşısında Dalay Lama da güç kaybetti. Son zamanlarda bağımsızlık söylemlerini bırakarak geniş özerkliği savunmaya başladı. Çin ise Dalay Lama’nın ruhani liderliğini tanımıyor ve onun yerine merkezi hükümet bir Dalay Lama seçmiş durumdadır. Çin geçtiğimiz yıllarda da Dünya Budizm Kongresini düzenleyerek Dalay Lama’nın elini zayıflatmaya çalışmıştır. Dalay Lama Çin’de istenmeyen adam olarak ilan edilmiştir. Çin, son olarak Dalay Lama’dan ülkeye dönebilmesi için Tibet’in bağımsızlığından vazgeçmesini ve bugüne kadar yaptıklarından dolayı Çin’den özür dilemesini istemiştir. Soğuk Savaş sonrası ‘Budist devrimi’ arayışı Çin’in Asya Pasifik’te giderek güçlenmesi ABD ve Batı’yı tedirgin ediyor. Irak ve Afganistan’da yıpranan ABD’ye karşın 2008 olimpiyatlarını da düzenleyerek ülkesinin imajını düzeltmek isteyen Çin, Tibet’te ‘Budist ayaklanmasıyla’ karşı karşıya kaldı. AB ve ABD Çin’i eleştirdi. Rusya Çin’i destekledi. dinamikleri içinde ABD, Dalay Lama’yı tamamen gözden çıkarmış değildir. Dünyadaki Budistlerin tahmini sayısı 350 milyon olduğu sanılmaktadır. Bu durum dünya nüfusunun yüzde 6’sını oluşturmaktadır. 350 milyon Budist’in ağırlıklı yaşadığı coğrafya Güney Asya’dır. Budistler hiyerarşik olarak sıkı örgütlenmiş bir yapıları bulunması nedeniyle Dalay Lama tarafından çok rahat bir şekilde kontrol edilmekte ve yönlendirilebilmektedir. Son yıllarda, ABD, hatırı sayılır Budist nüfusun yaşadığı Güney Asya’daki demokratik olmayan yönetimlerin giderek Çin’le daha sıkı İKTİDAR MÜCADELESİ Tüm bu isyan süresi boyunca Dalay Lama’dan da Çin’e yönelik sert ifadeler gelmiştir. Dalay Lama Çin’i kültürel soykırım yapmakla itham etmektedir. Çin ise Dalay Lama’yı sert bir şekilde eleştirerek, "Dalay Lama bölücüsüne karşı son derece kanlı ve ateşli bir mücadele" verdiklerini söylemişlerdir. Çin Komünist Partisi'nin Tibet'teki başkanı Çang Çingli, sürgündeki Tibet lideri Dalay Lama'yı "Rahip kılığına bürünmüş bir kurt, insan yüzlü ve hayvan kalbi taşıyan bir canavar" olarak nitelendirmektedir. Çin’in Dalay Lama’ya bakış açısı o kadar serttir ki Dalay Lama, kendisinden sonra yerine geçecek halefini daha hayattayken belirleyeceğini açıklamıştır. Bilindiği üzere Dala Lama öldükten sonra yerine geçecek kişi birtakım işaretler ve rüyalar sonucu belirleniyor. Fakat Dalay Lama Dalay Lama