22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Çin’in bu süreci sabote ederek kendi Dalay Lama’sını getireceği korkusu binlerce yıllık Budist geleneğini değiştirmiştir. Budistlerin eyleminden... C S TRATEJİ 17 Bazında İnsan Hakları Raporu'na karşı, "ABD İnsan Hakları Sicili" adıyla üst üste 9. defa yayımladığı rapor oldu. Raporda, ABD'nin başka ülkelerin egemenliğini ve insan haklarını kabaca çiğnediğine ve ABD ordusunun Irak'ı işgal ederek, bu ülkede en büyük insan hakları trajedisine ve insanî felakete yol açtığına dikkat çekildi. "2007 Yılı ABD İnsan Hakları Sicili"nde, ABD'ye insan hakları sorununda çifte standart uygulamaktan vazgeçmesi ve insan hakları bahanesiyle başka ülkelerin içişlerine müdahaleye son vermesi çağrısında bulunuldu. Çinli insan hakları uzmanlarına göre, "kimse kendi insan hakları modelini insan haklarının ta kendisi olarak görmemeli. Yani egemenlik, eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde diyalog ve temaslar kurulmalı; diyalog ve temaslardan sonra eşit şekilde işbirliğinin gerçekleştirilmesi, fikir ayrılıklarının giderilmesi ve ortak gelişmelerin sağlanması gerekir." İnsan hakları raporunun gerekçesinde Çin, insanı merkez gören ilkeye dayalı iktidar anlayışı temelinde, yasalara göre insan haklarına saygı gösterdiğini ve koruduğunu; demokrasinin genişletilmesi, hukuk inşasının güçlendirilmesi ve insan haklarının ilerletilmesi için sürekli çaba harcadığını ve bu alanlarda elde ettiği başarıların uluslararası toplumca kabul görüldüğünü belirtilmektedir. İSYANIN ESAS AMACI Tibet isyanında aslında temel amaç Pekin 2008 olimpiyatlarını engellemek yatıyor. Fakat Tibetlilerin olimpiyatları engellemesinde ne gibi çıkarları olacak diye de bakmak gerekiyor. İşin aslına bakıldığında olimpiyat için kurulan şantiyelerinde Tibet’in de dahil olduğu bir çok bölgeden işçi gelip çalışarak para kazanıyor, geçimini sağlıyor. Konuya Çin dış politikası açıdan bakıldığında Pekin 2008 Çin’in yeni yüzünü sergileyeceği çok önemli bir vitrin olacaktır. Yüzü eskiyen ABD ise, Çin’in dünyanın yeni ilgi odağı olmasından rahatsızdır. Soğuk Savaş’ta en önemli mücadele alanlarından bir tanesi de sporda olmuştur. Sovyetler Birliği, spora çok önem vererek ülkesini dünyaya tanıtmak için bütün spor müsabakalarına katılmıştır. Çin de olimpiyatlar aracılığıyla ülkesini tanıtmak istemektedir. Ülkesinde yaşanan mucizevi gelişme ve yükselişi Çin tarzı sosyalizmle bütünleştirerek ABD’ye alternatif yeni bir siyasi sistem ortaya koyacak olması da ABD’deki yeni muhafazakarları korkutan en önemli unsurdur. Sovyetler Birliği’nin yenilmesini kendilerine fatura eden yeni muhafazakârlar daha güçlü bir komünist devletin kendilerine meydan okumasını hazmedememektedirler. Dolaysıyla, Çin’in olimpiyatları başarılı bir şekilde düzenlemesini el altından üçüncü şahıslar ve gruplar üzerinden sabote etmeye çalışmaktadırlar. Çin, Tiananmen gibi bir tecrübe yaşadığı için bu defa bu gösterilere daha temkinli yaklaşarak başından sonuna kadar dünya medyasının faydalanmasını belirli sınırlar içerisinde sağlamıştır. Ayrıca Çin parlamento toplantısında savunma bütçesini yüzde 17 artırmıştır. Sonuçta Çin 17 Mart gece yarısına kadar isyancılara teslim olmaları için süre tanımış sürenin bitmesinden birkaç gün sonra da isyancılar teslim olmuştur. Tibet’te durum sakinleşirken başta Nepal olmak üzere Japonya ve Hindistan’da protesto gösterileri devam etmiştir. Bütün bu olaylardan sonra Dalay Lama yaptığı açıklamada Çin’le görüşmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Kuşkusuz bu olaylarda dikkat çeken en önemli unsur Tibetli sürgünlerin geleneksel destekçileri olan Hindistan ve Nepal’in gösterilere izin vermemesi ve Çin’in yanında yer almaları olmuştur. Bu da ABD’nin endişelerinde haklı olduğunu göstermektedir. Geçtiğimiz sonbaharda Çin ve Hindistan arasında savunma konularında imzalanan protokolün etkileri bugün Tibet’teki olaylarda görülmüştür. Nepal’de ise Pekin yanlısı Maocu gerillaların siyasi bir güç olarak iktidara ortak Tiananmen olaylarından deneyimli olan Pekin yönetimi, Tibet’teki gösterilere daha ılımlı yaklaştı. ŞİÖ, üyeler adına, ‘Tibet’in Çin’in iç sorunu olduğunu’ açıkladı. Nepal ve Hindistan’ın Budist gösterilere izin vermemesi, ABD’nin kaygılanmasının nedeni olarak gösteriliyor. olmaları Tibetlilerin destek bulmasını engellemiştir. ŞİÖ’NÜN AÇIKLAMASI Şanghay İşbirliği Örgütü Genel Sekreterliği yaptığı resmi açıklamada "ŞİÖ ve üye devletler, Tibet’in Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul eder. Tibet, Çin’in toprağı olması nedeniyle buradaki sorunun çözümü Çin iç işlerini ilgilendirmektedir. Biz, Tibet’teki bu olayların kullanılarak her hangi bir siyasi amaç için özellikle de Pekin 2008 Olimpiyat Oyunları kullanılmasına karşıyız. Çin hükümetine ve Çin halkına olimpiyatları en iyi şekilde düzenleyeceklerine, oyuncular ve misafirlerin güvenliğini en iyi şekilde sağlayacakları konusunda güvenimiz tamdır." GENEL DEĞERLENDİRME Sonuç olarak, Çin’in Tibet bölgesindeki isyan Çin’de renkli devrim girişimi olarak yorumlanabilir. Budistlerin isyanı gerek İç Moğolistan bölgesinde, gerekse Çin’in diğer bölgelerinde yoğun bir şekilde bulunan Budist nüfusun yaşadığı bölgelere yayılmasını önlemek için Pekin oldukça çaba sarf etmiştir. Şu an için Tibet’te durum normale dönmüştür, ancak Çin, bölgedeki askerî varlığını artırmaktadır. Tibet olaylarında ABD ve AB Çin’i sert bir şekilde uyararak Çin’in uluslararası ve bölgesel politikalarını yeniden gözden geçirmesine neden olmuştur. İlginç olan Rusya’nın Tibet olaylarını pek fazla medyasına taşımaması olmuştur. Bu durum Rusya’nın Çin’in kendi iç sorunu olarak görülen Tibet sorununda Pekin’i desteklediği şeklinde yorumlanabilir. Çin yaşadığı bu olayı daha önce sanki görmüş gibi geçtiğimiz sonbaharda Tibet’e yakın bölgelerde Hindistan ile birlikte terörizmle mücadele tatbikatı yapmıştı. Toparlamak gerekirse, Tibet’te olan olaylar önümüzdeki yaz yapılacak olan ŞİÖ zirvesinin temel gündem maddesi olacağı şimdiden Çinli yetkililerin ifadelerinden anlaşılmaktadır. Rusya da benzer olayların kendi topraklarında da yaşanmaması için Çin’i ŞİÖ’de destekleyecektir. Geçtiğimiz günlerde Çeçenistan’da yeniden başlayan çatışmalar da aslında Rusya’nın bu endişesini destekler niteliktedir. ABD VE ÇİN RAPORLARI Çin’de yaşanan kargaşalıklar aslında iki önemli insan hakları raporunun yayınlamasının gölgesinde geçti. 11 Mart günü ABD Dışişleri Bakanlığı Çin dâhil dünyadaki 190'dan fazla ülke ve bölgenin insan hakları durumu hakkında "2007 Yılı Ülkeler Bazında İnsan Hakları Raporu"nu yayınladı. Ancak bu raporda her zamanki gibi kendi ülkesinin insan hakları sorunlarına hiç değinmedi. ABD’nin yeni raporunda ilk defa Çin kara listeden çıkarıldı. Çin de ABD’nin raporuna yanıt olarak 13 Mart günü "2007 Yılı ABD İnsan Hakları Sicili" adlı bir rapor yayınladı. Çin'in, dünya halklarının ABD'deki gerçek insan hakları durumunu kavraması ve ABD'nin kendi davranışlarını gözden geçirmesi için "2007 Yılı ABD İnsan Hakları Sicili"ni yayınladı. Bu rapor, Çin hükümetinin, ABD'nin Ülkeler
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear