25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü ürkiye'de özellikle 1938'den yani Ulu Önder'in hayata gözlerini yummasından sonra iktidara gelen çevreler, iktidarlarını sürekli kılmak için halkın bilinçlenmesine giden yolları tıkamaya ve kapatmaya özen göstermişlerdir. Bu konuda kendilerini sorumluluktan ve suçluluktan kurtarmak adına sözüm ona 'çağdaş eğitim' adı altında bu ülkenin gerçekleriyle uyuşmayan, üstelik bütün gençleri kapsama alanına almayan projeleri gündeme getirmişlerdir. Anne ve babalar için çocukların eğitimi önemlidir. Çünkü çocukları ancak eğitim sayesinde başarılı olacak, bir iş ve kariyere kavuşacak ve böylelikle mutlu ve huzurlu bir yaşamın kapısını aralayacaktır. Ama Türkiye'de ne okuma çağındaki nüfusun, ne anne babaların, ne de ülkenin ihtiyaçlarını harmanlayan çağdaş ve istikrarlı bir eğitim modeli maalesef hayata geçirilmemiştir. Bunun temelinde yatan sebebi ülkenin siyasal istikrarsızlığına bağlayanlar pek de yanlış düşünüyor olmazlar. Türkiye'nin ilk Milli Eğitim Bakanı, İkinci Meşrutiyetin ilanı ile açılan Osmanlı Meclisi Mebusan döneminde, daha sonra da TBMM'nin birinci ve ikinci dönemlerinde Sinop Milletvekilliği yapmış Türkolog ve tarihçi ama aynı zamanda bir hekim olan Rıza Nur'dur. Lozan Anlaşması müzakerelerine de katılmış bir siyaset adamı olan Rıza Nur, 1. İcra Vekilleri arasında Maarif Vekili olarak 4 Mayıs 1920'de göreve başlamıştır. 17 Mart 2003'de Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan Van Milletvekili Hüseyin Çelik Türkiye Cumhuriyetinin 72. Milli Eğitim Bakanıdır. Yani Türkiye 88 yılda değişik dünya görüşlerine sahip 72 Milli Eğitim Bakanı değiştirmiştir. Her bakana ortalama olarak düşen süre 400 gündür. Dolayısıyla T Sosyal sorumluluk… bu siyasal istikrarsızlık, sadece ülkemizin değil, toplumumuzun, insanlarımızın, ailelerin, çocukların, gençlerin de sosyoekonomik ve kültürel yapısını olumsuz şekilde etkilemiştir. Bu olumsuzluklar sebebiyle Türkiye, kimilerine göre ilkokul 5'ten terk, kimilerine göre ise ilkokul 4'ten terk olarak açıklanan eğitim ortalamasına mahkum edilmiş bir ülkedir. Bu durum, her 400 günde bir bakan değiştiren siyasal sistemin eseridir. Toplumu oluşturan bireylerin eğitim düzeylerinin düşüklüğü bilinçlenmeleri önünde büyük bir engeldir. Bu engeller, cahil bırakılmış çoğunlukların siyasal iktidarlar tarafından 'kullanılması' gibi bir tehlikeyi de beraberinde taşımaktadır. Bu kullanmalar sebebiyle SağSol, AleviSünni, KürtTürk, LaikAntilaik. EmekSermaye şeklinde suni ayrılıklar gündeme getirilmiş başta gençler olmak üzere toplumun büyük bir bölümü siyasetçilerin kötü ve kirli düşüncelerinin kurbanı olmuştur. Bugünün Türkiye'sinde kadınlarımızın ve genç kızlarımızın başlarının örtünmesine odaklanan siyasal yaklaşımlar da bunlardan farklı değildir. Bu tartışmaları Türkiye'nin sosyal yaşamının temeline yerleştirenler de başörtüsü ve türbandan yana tavırlarını oya 'tahvil etmek' isteyenler de siyasetçilerdir. İşte bu tür kullanmalara son vereceği için siyasetçiler, 'bilinçli bireyleri' yani eğitimi istemezler… Türkiye'deki eğitim hakkında zaman zaman çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan araştırmalar, içinde bulunduğumuz daha doğrusu millet olarak C S TRATEJİ içine düşürüldüğümüz durumun vahametini göstermektedir. En son TİSK'in yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye'de 2007 yılı sonu itibarıyla 15–29 yaş grubunda 5 milyon 324 bini kız olmak üzere toplam 6 milyon 624 bin genç, geleceklerine yatırım yapma imkânından yoksun şekilde en verimli çağlarını boşa harcamaktadır. TİSK tarafından bu durumun 'alarm zili' olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilerek ülkeyi yönetenlerden genç kızların eğitim ve istihdamdan dışlanmasına son vermeleri isteniyor. Elbette ki siyasi iktidarların öncelikli görevi toplumun en temel sorunlarının başında gelen eğitim, sosyal ve güvenlik konularında toplumun sadece belirli bir kesimini değil, tamamını kucaklayan çözüme yönelik projeler üretmektir. 2008 Türkiye'sinde siyasi iktidar, bu anlamdaki reflekslerden uzaktır. Sağlık hizmetleri paralıdır. Eğitimi paralı yapmaya yönelik girişimler söz konusudur. Bu tablo, Türkiye’yi üçüncü dünya ülkesi yapmak isteyenlerin eseridir. Zaten emperyalizmin istediği de budur. Bu anlayıştaki iktidarların büyük güçler tarafından desteklenmesi de işte bu yüzdendir. TÜRK METAL VE MESS’İN ORTAK ESERİ Türkiye'de ülkenin temel sorunlarına duyarlı sivil toplum kuruluşları vardır. Özellikle çevre ve güvenlik konusunda toplumsal dayanışmayı güzel bir şekilde fotoğraflayan sivil toplum etkinlikleri hafızalardaki yerini korumaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının özellikle eğitim sorunlarımıza merhem olmak amacıyla gerçekleştirdiği kampanyalar, hükümetler tarafından ciddiye alınması gereken mahiyettedir. Bu anlamdaki sivil toplum hareketlerini motive etmek de iktidarların görevleri arasındadır. Ülkemizde sivil toplum örgütleri de üyelerinin sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik gelişmelere Eğitim, Türkiye’nin en önemli sorunlarından...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear