22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

yıllardır reddettiğini politik görüşünün omurgası haline getirmesi ve politik duruşa karşı çıkanları ağır kelimelerle tanımlaması politik oyundur. Böyle bir oyunla İslâm’ı bir arada düşünmek çelişkilerin düzensiz ve biçimsiz yörüngesinde şaşkın yaşamaktır. Ne hazin ki bu oyun; referansını İslâm’dan aldığını söyleyen kişiler tarafından oynanmaktadır. Din adı altında politik oyun sahnelemek, politikdin oyununun ince bir türüdür. Daha dün başörtüsü İslam açısından furu, yani asli ilkelerden değildir diyen birisi, şimdi kalkıp şöyle demektedir: "Tesettür, İslam’ın beş şartı arasında yer almaz. Fakat Kur’ân’ın açık emridir. Tesettür meselesinin bazıları tarafından politize edilerek ayağa Bush, ayinde... düşürülmek istendiğine esefle şahit oluyoruz. Ne yazık ki bazı kesimlerde çok ciddi bir din düşmanlığı var. Bunlar, her fırsattan istifade ediyorlar." Bu iki ifade, ülkemizde dini düşüncenin düzeyini ve din diliyle "devleti ele geçirme amacında olan dış mahreçli dini grupların" izledikleri politikanın ne kadar kıvrak olduğunu gösterir. Aynı kişi "Bu karar, laikliği yıkmaz, cumhuriyet’e ve demokrasiye de hiçbir zarar vermez. Tam tersine, bunları güçlendirir" diyor. Bu ifade "cumhuriyetten ve demokrasiden yana bir duruşa" gönderme yapıyor, değil mi? Peki, soruyoruz eğer yukarıdaki tablo esas alınırsa, birkaç yıl sonra aynı şahsın din adına "Kısas, el kesme İslam’ın beş şartı arasında yer almaz. Fakat Kur’ân’ın açık emridir demeyeceğini nerden bilelim? Ilımlı İslam adına Cumhuriyet ve Demokrasiyi lağvedelim, buna karşı cihat edelim" denilmeyeceğini nereden bilelim? Nasıl güvenelim. Dün söylenen dinse bu gün söylenen nedir? Aslında din üzerinden siyasi oyun sahnelemek yeni bir şey değildir. Bu çelişkiyi bize anlatan birçok olay vardır. Hz. Ali halife olunca, Muğire b. Şube ona gelir ve şöyle bir teklifte bulunur: "Muaviye ve arkadaşları dünya ehlidirler. Eğer onları yerlerinde bırakırsan onlar, hilafete kim gelirse gelsin buna aldırmayarak görevlerini sürdürmeye çalışırlar. Onları görevlerinden azledecek olursan bu kez, hilafet işi şuraya başvurulmadan gerçekleştirilmiştir ve o bizim akrabamızı öldürdü, deyip insanları senin aleyhine kışkırtmaya çalışırlar. Bu aşamadan sonra Şam ve Irak senin aleyhine geçer…" Hz. Ali "ben dünya işlerim yürüsün diye dinime zarar verecek şekilde dalkavukluk yapamam, diyerek teklifi reddeder. Daha sonra aynı şahıs gelip bu kez; "ben sana geçen gün bazı tavsiyelerde bulunmuştum ve sen bana muhalefet etmiştin. Sonra düşündüm ve kanaate vardım ki senin onlardan istediklerini azletmen ve yerlerine güvendiğin adamları tayin etmen daha iyi olacaktır. Onların yerine tayin edeceğin kişiler onlardan daha hayırlı olacaktır." Birbirinden farklı iki öneride bulunan bu kişi olaylar ateşlenince şöyle der: Ben, Ali’ye nasihat ettim, nasihatimi kabul etmedi. Arkasından onu aldattım. (İbnü’lEsir, elKamil fi’ttarih, 3/8688) İşte sözün ve eylemin düştüğü politika budur. İş yürütme sanatı olarak tarif edilen bu politikanın içinde yer alan kişi, dinin insana yüklediği ahlaki değerleri taşıyamaz. Oyun düzeneğine uydurulmuş politika çoğu kez, açık ve seçik mantıkî kuralları aşar. Politika çoğu kere birbirini aşan, çelişen düşünce ve önermelerle beraber gider. Politikanın açık ve bilinen bir konusu vardır. Ne var ki politika dayandığı teorik modellerin ve ilgilendiği konuların ötesinde araçlar kullanır. Bu nedenle politika kaygan ve oynak bir dile sahiptir. C S TRATEJİ 23 dönüşen din; iman ve ahlakın değil, iktidarı ele geçirmenin ve çıkar temin etmenin aracı olur. Eğer siyaset topluma hizmet etmenin bir aracı ise politik rol; bu hizmetin fikri, ahlaki, kültürel ve ekonomik boyutlarını anlamak, bu alanda politik tavır ve çözüm önerileri sunmakla elde edilir. Politikanın rasyonel boyutunu ihmal ederek meseleleri din diliyle izah etmek ve tanımlamak politik yeterlilik değildir. Politik rol üstlenmek için insanları din diliyle etkilemek ve dini meselelerin çözümü için araç yapmak, dini kullanmaktır. POLİTİK DİL DİNİ ÇARPITIR Siyasi dili dinselleştirmekle dini çarpıtmak arasında yakın bir bağ vardır. Siyasi dili dinselleştirmenin veya din dilini siyasi kalıplara dökmenin kaçınılmaz sonucu; dini çarpıtmaktır. İki boyut birbirini besler ve tahkim eder. Siyasi dili dinselleştirmenin ve dini çarpıtmanın en çarpıcı unsuru, dini ifadeleri çarpıtarak farklı anlayışı benimseyen kişi için kullanmaktır. Nitekim Hz. Ali’yi tekfir eden bir grup: "İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatına dair sözü, senin hoşuna gider. Kalbinde olana Allah’ı şahit tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır." (Bakara 2/204) bu ayeti Hz. Ali için kullanır. Öbür taraftan "İnsanlardan öylesi var ki kendisini Allah’ın rızasını kazanmaya satar. Allah’da kullarına çok şefkatlidir." (Bakara 2/207) ayetinin ise Hz. Ali’yi öldüren İbn Mülcem hakkında indiğini ileri sürer. (Şehristânî, elMilel ve’nNihal, 1/120) Politik saf tutmanın ürettiği bu mantık her ne kadar kaba görünse de, unutmayalım ki siyasi rakiplerini aynı üslup ve dille tanımlayan, bütün politik düşüncesini bunun üzerine inşa eden politik hareketleri gördük. Dindar insanların taraftarlığını kazanmak için dini kullanmaktır. Kendi siyasi faaliyetlerine kutsallık kazandırmak için duruş ve tutumunu din diliyle açıklamaktır. Hz. Peygamber böyle bir tutumu ahır zaman fitnesi olarak tanımlar ve şöyle buyurur: Ahır zamanda yeni yetme bir topluluk çıkacaktır. Beyinsiz ve akılsız kimselerden oluşan bu topluluk, yaratıkların en hayırlısının sözünü söyleyeceklerdir, ama imanları hançerelerini aşmayacaktır. (İbn Kesir, elBidâye ve'nNihâye, 6/212) Bunlar, sembolik düzeyde dini görüntüyü her şeyiyle tamamlamış tiplerdir. Fakat dinin maksadını kavramadıkları için, her şeyi şekli düzeyde değerlendirir ve bu basit algıları çıkarları için kullanırlar. Politik dili dinselleştirmenin ve din dilini çarpıtmanın diğer boyutu; dini kendi siyasi tutum ve davranışlarına uydurmak için din dilini tahrif etmek ve dini hükümleri çarpıtmaktır. Bunun en somut göstergesi özel din dili geliştirmektir. Özel din diline bağlı olarak özel ibadetler üretmektir. Dinin ortak dilini ayrıştırma faaliyeti; kendi kutsallığına alan açma girişimidir. Dini duyarlılığın gereği gibi sunulan bu faaliyetin üzerinden gerçekleştirilmek istenen stratejinin ne olduğunu izlemek gerekir. Din adı altında özel evler, özel kurumlar ve bunları politik cephe olarak kullanmak dini duyarlılığın değil, ayrımcılığın göstergesidir. Böyle bir davranışın ulaşacağı nihai nokta şudur: Müminlerin arasını ayırmak ve kendi varlıklarını sürdürmek için gerekirse ittifak içine girmek ve bazı mahfiller adına gözcülük yapmaktır. Ülkemizde bu faaliyetler çok ince ayarlı dille ve davranışlarla yapılmaktadır. Cumhuriyetin kuruluş bilincinden kopmuş etkili ve yetkili insanlar ise bundan büyük bir haz almakta ve her şeyi "kutsal iktidar" için kullanmaktadırlar. Siyasi dili dinselleştirmenin veya din dilini siyasi kalıplara dökmenin kaçınılmaz sonucu; dini çarpıtmaktır. İki boyut birbirini besler ve tahkim eder. Politik oyun, deyimi politikanın bu yönünü ele verir. Böyle bir dile ve mantığa sahip olan politikayla açık ve kesin hükümleri olan dini özdeşleştirmek dinisiyasi oyun sahnelemek anlamına gelir. Bu oyunu çok izlediğimiz halde, aynı oyunu hala özlem ve iştiyakla izlememiz garip bir durumdur. Politika tabiatı gereği faydacı ve ayrıştırıcı dile sahiptir. Zira politika ihtilaftan beslenir ve kendini birey ve topluma bir takım faydalar sağlama noktasında daha özel imkânlara sahip olmakla tanımlar. Kendi dışındakini anlamaya ve onun hareketlerine göre tutum geliştirmeye dayanan politik eylem; durumdan faydalanmayı hedefler. Bu yönüyle politika bir oyundur. Yukarıda sunulan misal, tarihin her hangi bir döneminde yaşanmış istisnai bir hadise değildir. Aynı mantığın modern ve postmodern ürünleriyle her gün yüzleşiyoruz. Bütün politik faaliyetlerini böyle bir mantığın üzerine kuranlar, iktidar olmak ve iktidarı sürdürmek için her türlü değerle insafsızca oynamaktadırlar. Burada söylenecek tek söz şudur: Dünya işlerini yürütmek için bu oyunu oynayanlar, artık, kutsal dinimizden ellerini çeksinler. İslâm; kendi politik beklentileriyle çeşitli mahfiller arasında sıkışmış oyuncuların ne aracıdır ne de eğlencesidir. KUTSALLAŞTIRMAK Dini politik oyunun ikinci aşaması, politikayı ve lideri mistik dille kutsallaştırmaktır. Mistik dille kutsallaştırılan kişi ve onun temsil ettiği dinipolitik anlayış masumdur. Dini ifadeleri ve sembolleri kullanarak fertleri etkilemeye veya onun siyasi tutumuna tepki oluşturmaya yönelik faaliyet; politikayı kutsallaştırma alanına girer. Peygamberlerin taşıdığı ismet sıfatını bir lidere vererek, tamamlanmış nübüvvet kurumunu canlandırarak kendini sahtepeygamber ilan etmektir. Taraftar kazanma ve öteki oluşturma sürecinde kutsal ifadelerin tanımlayıcı dilini öne çıkartmak veya dinin kendi politik anlayışını onayladığını ve diğerini ötekileştirdiğini vurgulayarak dini şiddet uygulamak böyle bir mantığın uzantısıdır. Herkese açık olan alanı dini tebliğin alanı olarak değil de, politik görüş ve taleplerin mümbit zemini olarak görmek politikayı dine öncelemek veya dini politik amaç için kullanmaktır. Oysa herkese açık olan alan söz ve eylemle topluma yönelmenin en uygun zeminidir. Eğer buna politik anlamda iktidar arzusu bulaştırılırsa din; politikanın diline dönüşür. Politikanın diline
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear