Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Prof. Dr. Nadim MACİT TUSAM/Danışman Güncel uygulamalar ve göstergeler ışığında… C S TRATEJİ zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır. Korunanlar da onlardır." (Bakara 2/177) İnançla hayat arasında güçlü bir bağ kuran Kur’ân; iyiliği sadece ibadetin şekli yönüne değil, insanın yaşantı alanlarına karşı duyarlı olmakla kazanılacak bir erdem olarak tanımlar. İlahi geleneğin ortak esaslarını belirleyen Kur’ân, insanın kendisiyle yüzleşmesinin esaslarını belirtir: Allah’ın birliğine iman etmek, yalnız O’na ibadet etmek, anne ve babaya iyilik etmek, onlara güzel davranmak, merhamet etmek, şefkat göstermek, inanç ve davranış bütünlüğünü sağlamak, akrabaya ve yoksula hakkını vermek, israftan kaçınmak, serveti korumak, cimrilik yapmamak, çeşitli gerekçelerle insan neslini yok etme ortamını hazırlamaktan kaçınmak, insanların bedenini meta, araç ve sermaye yapmamak, haksız yere insan öldürmemek, yetimin ve yoksulun malına göz dikmemek, insani ilişkilerde ölçüyü korumak, bilgiyi hayatın rehberi yapmak, kendini benliğin dev aynasında görmemek. (İsra 17/2237) İnsanı ekonomik üretimin aracı gören, metalaştıran bir mantığın aracı hangi düşünce olursa olsun Kur’ân nazarında geçersizdir. Böyle bir düşüncenin dilinde insana saygı sadece görüntüden ibarettir ve bu, iştahın körleştirdiği bir kurgudur. İslâm’ın temel mesajı şudur: İnsan mükerremdir. Kerîm olmayan, her şeye kâr, menfaat, çıkar ve sermaye açısından bakar. Kendini benliğin dev aynasında gören insan, etekemiğe bürünen bir varlık olduğunu unutur. Böyle bir bakış açısına sahip olan insan, kendi sınırlarını aşarak kendine zulmeder. Sınırlarını aşan insan ne yeri yarabilir ne de yücelikte dağları aşabilir. İktidarın heveskâr tahriklerine kapılan ölçüsüzlere, zamanın değişen çehresi, mantığı ölçüyü koyar. Bu nedenle hiç kimse geçici araçların ritmine uyarak kendini müstağni görmemelidir. İslam; Kur’ân’ın belirttiği zihni ve ameli duyarlılığın dışına taşındığı zaman dinle aldatma faaliyeti başlar. Dinle aldatmanın farklı türleri ve araçları vardır. Fakat bunun en tehlikeli aracı dini politik çıkar için kullanıp, bunun Allah rızası için yapıldığını ileri sürmektir. Dini politik çıkarın diline döken kişi, iktidara ait faaliyetlerin vuku bulduğu alanı dinle tanımlar. Toplumun ihtiyaçlarını yerine getirme ve sorunları çözme konusunu dine havale eder. “D üşünceye karşı olanlar, hayvani nefislerinde yer eden haset kiri ve düşünce ufuklarını kapayan karanlık, gerçeğin nurunu görmeyi engellemiştir. Saldırgan ve zalim düşman durumunda olan bunlar, haksız yere işgal ettikleri kürsüleri korumak için, elde edemedikleri ve çok uzağında bulundukları insani faziletlere sahip olanları aşağılarlar. Amaçları riyaset ve din tacirliğidir. Oysa kendileri dinden yoksundur. Çünkü bir şeyin ticaretini yapan onu satar, sattığı ise artık kendisinin değildir. Kim din tacirliği yaparsa onun dini yoktur. Gerçekte varlığın hakikatinin bilgisini edinenlere karşı çıkan ve onu küfür sayanın dinle bir ilişkisinin kalmaması gerekir." KİNDİ İslâm dini açısından Kur’ân, insanı için hayatı anlamlandırma mücadelesinde yol göstericisi, hidayet kaynağı ve uyarıcıdır. Dini bilginin temelidir. Kur’ân’dan kopuk dini bilgi, tarihi varlık olan insanın kendi çağının gereklerine bağlı olarak tek boyutlu üretilen kültürel öğeler içerir. Bu nedenle, İslâm düşüncesi açısından bütün din anlayışlarının kabulü ve elenmesinde ölçü Kur’ân’dır. Eğer, kültürle iç içe olan bir takım görüşler ve metinler Kur’ân’ın önüne geçirilirse gelenek dinselleştirilir. Elbette geleneksiz bilgi olmaz. Fakat İslam tarihi sürecinde oluşan bilgi birikimini anlamlı kılan ölçü Kur’ân’dır. Kur’ân, Allah’ın rızasını kazanmanın yollarını gösterir. Yaratıcı Varlığa ulaşmanın yollarını, O’na ibadet etmenin esaslarını, insanlarla olan ilişkilerimizde ahlaki davranışların neler olduğunu, hangi davranışların insan benliğini yıktığını, dolayısıyla böylesi davranışlardan uzak durmamız gerektiğini gösterir. "Şüphesiz ki Kur’ân en doğru yola iletir, iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler." (İsra 17/9) Çok farklı eğilimlerin öznesi olan insanı manevi disipline çekerek eğiten Kur’ân, ibadetleri zihni ve ameli duyarlılığı kazanmanın önemli esaslarından biri olarak sunar. Bu da gösteriyor ki hem insanların birlikte yaşamasını sağlayan adalet, katılım ve paylaşım gibi ahlaki esasları hem de akılsöz ilişkisini hayatı inşa etmenin gerekli şartları olarak ortaya koyan Kur’ân; insanın dengeli bir hayat sürmesinin yollarını gösterir. İnsanın insana, güç odaklarına köle olmasını eleştiren Kur’ân, insani değerleri mesajının temeli yapar. Varlık üzerinde tefekkür etmeyi, tefekkür eşliğinde barışçı ve inşacı eylem içinde bulunmayı telkin eden Kur’ân, insanın hem var oluşsal hem de filleri açısından sürekli olarak kendisiyle yüzleşmesini tavsiye eder. Kur’ân’ın özeti olarak tanımlanabilecek şu ayet, iyiliğin ne olduğunu şöyle tanımlar: "Yüzlerinizi, doğu ve batıya Dinin politik kullanımı Politikanın rasyonel boyutunu ihmal ederek meseleleri din diliyle izah etmek ve tanımlamak politik yeterlilik değildir. Politik rol üstlenmek için insanları din diliyle etkilemek ve dini meselelerin çözümü için araç yapmak, dini kullanmaktır. çevirmek iyilik değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi. Anlaşma yaptıkları zaman anlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş TEHLİKELİ OYUN Savaş esnasında düşmana karşı hile, aldatma tatbik edilmesi hariç tutulursa Hz. Peygamber hiçbir ayrım yapmadan herkes karşısında uyguladığı ilke adalet, güven ve ahlakiliktir. İma ve zımnen dahi olsa verilen sözün tutulması Hz. Peygamber’in bütün hayatı boyunca tatbik ettiği bir davranış kodudur. Oysa daha sonraki dönemde politik oyun, hayatın bir parçası olmuştur. Politik oyunla din birbiriyle bağdaşmaz. İşini yürütme ve iş bitirme mantığına uyarlanmış politika oyundur. Belli bir politik geleneğin içinde yıllardır, bir siyasi duruşa ve tutuma karşı çıkan kişi veya kişilerin, birdenbire değiştiğini söyleyerek