Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 ST R A T E J İ c devletini kurup Türkiye’deki siyasi zihniyetin desteğiyle güçleneceğini, PKK’nın ise sözde liderleriyle sürgünde Kürt hükümeti kurup DTP eliyle Türkiye’deki siyaseti yönetmeye soyunacağını söylemek mümkündür. Yine aynı projeyle, dağ kadrolarının ovaya indirilip affedileceğini çünkü kimin suç işlediği kimin işlemediği hala bilinmemektedirböylece Türkiye’de silahsız bir PKK gücü oluşturulmak istendiğini de söylemek mümkündür. Irak’taki örgüt üyelerinin Türkiye’ye nakli için Birleşmiş Milletler’in devreye sokulması planına gelince, hem teröristlerin can güvenliği garantisi için, hem de sonrasında gelişecek olaylarda Türkiye’nin iç işlerine müdahale için kapı aralamaktan başka bir şey olmadığı açıktır. Eğer ki Türkiye böylesi bir ihanet projesine ortak olursa; Irak’tan PKK’nın çıkarılması, kalanların otorite vardır. Otuz yıllık bir süreçte elde edilen bu imkânlardan, gerek örgütün sözde lider kadrosu ve gerekse örgütten beslenenlerin bir anda vazgeçmesini beklemek akılcı bir yaklaşım olmayacaktır. Dolayısıyla örgütün, elindeki gücü yok etmemek için, silahlı eylemlerini kısmen sürdürmeye, ama siyasi eylemlerini ise sonuç almaya yönelik olarak kullanmaya çalışması güçlü bir olasılıktır. ABD istihbaratı ile yapılan hava harekâtının PKK terör örgütünü hırpaladığı, lojistiğine darbe vurduğu ve hareket serbestisini kısıtladığı doğrudur, bundan kimsenin de şüphesi yoktur. Yurt içinde gerçekleşen operasyonlarda örgütün dağ kadrosunun önemli ölçüde kayıp verdiği de doğrudur, bundan da şüphe duyulmaması gerekir. Sonuç olarak, bu tablo içerisinde örgütün elinde 9 itaatsizlik eylemlerinin içine çekmeye çalışması alışageldik örgütsel hareketler olarak karşımıza çıkması beklenmelidir. Aynı çerçevede, 29 Mart yerel seçimleri öncesi kutlanacak olan 21 Mart Nevruz Bayramı’nın bölücü örgüt yandaşları tarafından provoke edilerek kitlesel eylemlere dönüştürülme riski oldukça yüksek bir olasılıktır. Örgütün Türkiye’deki silahlı misyonuna küresel güçler tarafından son verilmesi kararının uygulamaya konulduğu bu günlerde, gerek pazarlık gücünü artırmak ve gerekse varlığını sürdürebilmek için kitle hareketlerine girişebileceği değerlendirilen PKK terör örgütünün Nevruz Bayramı kutlama ve şölenlerini güç gösterisine dönüştürebilmek için her yola başvurabileceği hususunu gözden kaçırmamak gerekmektedir. Özellikle Yunanistan’da gerçekleşen toplumsal olayların da dikkate alınarak benzer olayların meydana gelmemesi için halkımızın her zamankinden daha fazla uyanık, güvenlik güçlerimizin de her zamankinden daha fazla dikkatli olmasının gerektiği düşünülmektedir. temasların sürdürülebilmesi" olarak açıklanıyormuş, yani hem terör örgütü demek hem de bu örgütle ilişkiye girmek uygun olmuyormuş ama yasa dışı örgüt deyince işler düzeliyormuş. Ayrıca bu şekil davranmakla PKK’nın eyleme karışmamış ve silahını teslim etmeye hazır örgüt mensuplarının da Türkiye'ye dönmeleri için bir açık kapı bırakılmış oluyormuş. Üzerinde anlaşılmış olan bir diğer unsur ise, örgütü terk edip Irak makamlarına teslim olacak PKK'lıların sorgusuna Iraklı Kürt yetkililerin yanı sıra MİT'ten de isimlerin katılması ve tutanakların Ankara'ya iletilmesiymiş. Böylece Türkiye’nin işleyen süreçten anında haberdar olabileceği düşünülüyormuş. Dağdaki PKK'lıların silah bırakıp teslim olmaları için "üç aylık bir süre” verilmesi uygunmuş, bu süre zarfında teslim olmayan olur ise, bunlar için bir yakalama emri çıkarılabilir ve hemen yakalanabilirmiş. Ayrıca, PKK'dan kopan ancak Irak Federe Kürt Hükümeti sınırlarında yaşayan 4359 kişinin önce Birleşmiş Milletler gözetimine alınması ve ardından Türkiye'ye gelmelerinin kolaylaştırılması da öngörülüyormuş. PKK'nın lider kadrosundaki 152 kişinin ise "eve dönüş" olanağından yararlandırılması düşünülmüyor ancak bu kişilerin "üçüncü bir ülkeye gönderilmeleri" seçeneği üzerinde duruluyormuş. Anlaşılan o ki, sözde lider kadro kaçacak, dağdaki robotik yaratıklara gelince, bir kısmını Türkiye, kalan kısmını ise Barzani alacak ve sonra birlikte ortaya çıkıp “terörü bitirdik, hadi gözümüz aydın” diyecek bunlar, neden mi? TÜRKİYE EYLEME GEÇMELİ Türkiye, tarihten aldığı derslerin ışığında, PKK terör örgütünün tasfiyesine yönelik olduğu ifade edilen ancak tasfiyeden öte legalleştirilmesine yönelik bir tuzak olduğu anlaşılan böylesi bir sürecin başlatılmasına izin verememelidir. Türkiye, PKK terör örgütünün tasfiyesi aldatmacasıyla kendine yanaşan Barzani ve Talabani ile işbirliğine gitmemeli, Irak kuzeyinde zaten kurulu olan Kürt devletinin tanınmasına fırsat verecek ilişkiler Bölücü örgüte geliştirmemelidir. Türkiye, yönelik geçen Şubat’ta içinde bulunduğu koşullar düzenlenen dikkate alınarak, “eve dönüşGüneş Harekatı yuvaya dönüş” gibi sonu başından daha büyük bir trajediyle sonuçlanması kuvvetle muhtemel olan bir süreci başlatmamalı, kendi ulusal istihbaratı ve kendi ulusal güçleriyle terörle mücadelesini baştan sonra ulusal bir strateji çerçevesinde kullanabileceği güç nedir; AB sürdürmelidir. Türkiye, PKK terör ülkelerindeki ERNK siyasi cephe örgütünün siyasi kol ve kanatlarının teşkilatı, Türkiye’deki DTP siyasi demokrasi ve insan hakları adına kanadı, bazı belediye başkanları ile kalkıştığı yasa dışı eylemleri şehir merkezlerindeki işbirlikçileri, ama görmezden gelmemeli, örgütün en önemlisi, Başbakan Erdoğan’ın da halkımız üzerindeki baskılarına son ifade ettikleri gibi, baskı ve şiddet vererek iç güvenlik, barışı ve huzuru uygulayabilecekleri yalnız ve çaresiz artık sağlamalıdır. Türkiye artık karar bırakılmış bir halkımız vardır. vermelidir; ya ABD yörüngesinde Dolayısıyla örgütün varlığını izleyeceği bir rota ile Türk milletini bir sürdürebilmesi için önümüzdeki karanlığa sürükleyecek, ya da ulusal günlerde, bu siyasi kol ve kanatlarını reflekslerini ulusal politikalar harekete geçirmesi beklenmelidir. yörüngesinde kullanarak Türk milletini Örgüt bu şekilde AB siyasetinin aydınlığa çıkaracaktır. Bununla birlikte dikkatini Türkiye’ye çevirmesini yaşadığı coğrafyada Müslüman Türk sağlamayı hedefleyecek ve öncelikle varlığını, üniter ve laik yapısını ABD, Barzani ve AKP ile arasındaki koruyarak, sürdürmek isteyen bir Türk pazarlık gücünü artırmayı düşünecektir. milletinin karanlıklara sürüklenmek Bu düşünceden hareketle, önümüzdeki gibi bir seçeneğinin olmadığı dönemde örgütün toplumsal hareketlere unutulmamalıdır. yönelmesi ve masum halkı sivil OYUN İÇİNDE OYUN PKK, Türkiye için terör örgütü ama Barzani için zaten yasa dışı bir örgüt, çünkü Irak topraklarında illegal olarak kalıyor bunlar, yani yasa dışı kişiler bunlar, çünkü yasal kimlikleri yok. Dolayısıyla Irak’ın bu örgütü yasa dışı ilan etmiş olmasının Türkiye açısından bir mantığı yoktur, kaldı ki, uluslararası hukuka göre bu örgütün terör örgütü olduğu yolunda, uygulaması olmasa da, verilmiş kararlar vardır. Bu örgütün silahsızlandırılmasına gelince, ABD’nin Irak hava sahasını açarak Türk jetlerine yol vermesiyle zaten örgütün dağlarda dayanacak hali kalmadı ki, bunu uçan kuşlar görüyor artık. Dolayısıyla burada ki amacın; örgütü silahsızlandırmak değil, örgütün dağ kadrosunu kurtarmak, legal hale getirmek ve sözde lider kadroları üçüncü ülkelere geçirip bir yandan Türk adaletinden kaçmalarını ama öte yandan yasal görünümlü sözde bir Kürt hükümetinin kurulmasını sağlamaya yönelik olduğu açıkça görülmektedir. Kısacası bu projeyle, Barzani’nin kendi Kürt PKK’nın tasviye girişimine direneceği, özellikle de yerel seçimler öncesindeki Nevruz Bayramı’nda Türkiye’yi zora sokacak kitlesel eylemlere yönelebileceği dikkate alınmalı. Barzani emrinde teşkilatlanması, gidenlerin affedilerek DTP’nin emrine verilmesi ve sözde lider kadroların üçüncü ülkelere gönderilerek bir nevi yasal görünümlü sürgünde Kürt hükümetinin kurulmasıyla geri dönüşü olmayan bir sürecin içerisinde kendisini bulacaktır. Peki PKK terör örgütü böylesi bir projeyle tasfiye edilebilir mi? OLASI PROVOKASYONLAR PKK terör örgütü artık kurumsallaşması tamamlanmış organize bir suç örgütüdür, bir anda tasfiye edilebileceği düşünülmemelidir. Örgütün olanaklarından beslenen binlerce insan vardır, örgütün faaliyetlerinden elde edilen milyonlarca dolarlık bir kara para vardır ve örgütün bazı kişi ve kurumlara sağladığı güç ve