Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 vardır. Bu ilişkiye rağmen artan gelirin mutluluğa yansımaması da büyük ilgi çekmiş, akademik çevrelerde tartışmalara yol açmıştır. Gerçekte ortada böyle bir paradoks olduğunu öne sürebilmek için öncelikle insan mutluluğuna etki yapan diğer faktörlerin etkilerinin göz önüne alınması gereklidir. Çünkü ülkelerin gelirleri artarken bile insanların yaşam koşullarında gelir dışındaki başka nedenlerden dolayı olumsuz gelişmeler görülebilir. Bu olumsuz gelişmelerin etkileri ulusal gelirdeki artıştan daha güçlü ise artan ekonomik büyüme mutluluğa yansımayacaktır. Benzer bir biçimde ekonomik büyüme insanların yaşamlarına olumlu bir katkıda bulunurken bile ekonomik büyüme dışındaki faktörlerde bir kötüleşme yaşanmış ise hem ekonomik büyümede hem de dinin insan yaşamındaki öneminde bir artış görülebilir. Örneğin 1980’lerden itibaren uygulanan neoliberal politikalar dünya çapında ve ülke içindeki eşitsizliği gözle görülebilir bir biçimde arttırmıştır. Aşağıda daha detaylı tartışacağımız gibi, eşitsizlikteki bu artış ile dinin insan yaşamındaki önemi arasında doğrudan istatistiki bir ilişki vardır. Bunun yanında uygulanan politikalar toplumdaki risk faktörünü arttırmış, sosyal dokuyu bozmuş, sosyal yabancılaşmayı arttırmış, sosyal tolerans ve toplumsal barışı azaltmıştır. Bu bozulmanın yansıması olarak dinsel radikallikteki artış yanında, ırkçılıkta, milliyetçilikte ve suç oranlarında da birçok ülkede ciddi artışlar gözlenmiştir. ST R A T E J İ c Serbestleşmenin Filipinlerdeki yoksulları... Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 Ekonomik politikalarla toplumun dinsel inançlarının güçlenmesi, yaygınlaşması üzerine yapılan araştırma, dikkat çekici sonuçlar ortaya koyuyor. Veriler üzerinden yapılan çalışmada, ekonomide serbestleşmenin arttığı dönemlerde dinsel inançların güçlendiği net şekilde gözleniyor. ilişkinin sunulması daha sonraki tartışmalara ışık tutması açısından yararlı olacaktır. Yaptığımız çalışma Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi ile gelir dağılımı arasında çok güçlü bir ilişkinin olduğunu kanıtlıyor. Bu gelir dağılımının bozuk olduğu ülkelerde Tanrı’nın insan yaşamındaki öneminin daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Bu hem yurt içi gelir eşitsizliği hem de ücret eşitsizliği açısından doğrulanıyor. Bu durum, dinin yazının başında belirttiğimiz her iki fonksiyonuna da uyuyor. Yani dini inanç hem gelir dağılımının bozuk olduğu ülkelerde zenginlerin yoksulları bir uyutma aracı olarak kullandıklarını hem de yoksulluk içindeki halkın Tanrı’ya dönerek güç bulmaya çalıştığının bir göstergesi gibi görünüyor. Dahası yaptığımız çalışma ülkeler bazında insanların yaşam koşullarının iyiliğini ölçen İnsanlık Gelişme Endeksi ile Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi arasında da son derece güçlü bir ilişkinin varlığını ortaya koyuyor. Yani Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi İnsanlık Gelişme Endeksi’nin düşük olduğu ülkelerde yüksek, yüksek olduğu ülkelerde ise düşük görünüyor. Son olarak diğer etkenleri kontrol etmek şartıyla ekonomik serbestleşme ile hem gelir dağılımı hem de İnsanlık Gelişme Endeksi arasında istatistiksel olarak güçlü bir ilişkinin olduğunu vurgulayalım. Ekonomik serbestlik hem gelir dağılımını bozuyor hem de İnsanlık Gelişme İndeksi’nde bir düşüşe neden oluyor. siyasal istikrar (political stability), hükümetin etkinliği (government effectiveness), düzenleme kalitesi (regulatory quality), yasanın egemenliği (rule of law), yolsuzluğun kontrolü (control of corruption).(1) Yaptığımız regresyon analizleri iyi yönetişimin bütün birleşenleri ile Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi arasında çok güçlü negatif bir ilişkinin olduğunu gösteriyor. Bu, devletin kalitesinin iyi olduğu ülkelerde Tanrı’ya atfedilen önemin zayıfladığını gösteriyor. Devletin görevlerini yerine getirmediği, yolsuzluğun yüksek olduğu, hukuk kurallarının çalışmadığı, siyasal istikrarın olmadığı toplumlarda ise insanların kendilerini daha az güvende hissetmeleri Tanrı’ya daha fazla dönmelerine neden oluyor. Yukarıda bahsettiğimiz veriler bize Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi ile insan yaşamının kalitesi arasında negatif bir ilişkinin olduğunu gösteriyor. Burada risk faktörü önemli bir rol oynuyor. Ekonomik zenginlik Tanrı’ya atfedilen önemi azaltan bir faktör iken, ekonomik eşitsizlik Tanrı’ya atfedilen önemi arttırıyor. Bu nedenle 1980’lerden itibaren dini inançlarda ve dinsel radikalizmde görünen ciddi artış, uygulanan ve toplumsal dokuyu bozan politikalarla açıklanabilir. Dipnot: 1 Bu göstergeler Kaufman, Kraay, and Mastruzzi (2007), Governance Matters VI: Aggregate and Individual Governance Indicators1996–2006, World Bank Policy Research Working Paper No. 4280. ’dan alınmıştır. DEĞERLER ANKETİ Dini inanç ve serbestleşme politikaları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla Doç. Dr. Sacit Akdede ile yaptığımız bir çalışma çok çarpıcı bazı sonuçlar ortaya koymuştur. Bu çalışmada dini inancı ölçmek için Dünya Değerler Anketi (DDA) adlı araştırmadan yararlandık. DDA 1981’den itibaren 80’in üzerinde ülkede yaklaşık bin adet soru ile insanların temel değerlerini ortaya koymaktadır. Bu anketten dini inancı ölçmek için kullandığımız soru “Tanrı’nın birey için önemi”dir ve bu soruda bireylerden Tanrı’nın kendileri için önemini 1 (hiç önemli değil) ile 10 (çok önemli) arasında belirtmeleri istenmektedir. Ekonomik serbestliği ölçmek için ise Fraser Enstitüsü (Fraser Institute) tarafından oluşturulan Ekonomik Özgürlük Endeksi (Economic Freedom Index) raporları kullanılmıştır. Ekonomik Özgürlük Endeksi 1970 den beri 60’ı aşan sayıda ekonomik değişken içerecek şekilde üretilmiştir ve ekonomik özgürlük genelde bireylerin mülklerinin korunması ve ekonomik aktivitelerinin serbestlik ve gönüllülük temeline dayanmasını gerektirir. Bu açıdan devletin ekonomiye olan etkisinin azaltılması ekonomik özgürlüklerin arttırılmasının temel kaynağı olarak görülür. Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi ile ekonomik özgürlük arasındaki çalışmamızın ortaya çıkardığı sonuçları sunmadan önce Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi ile ekonomik eşitsizlik ve İnsanlık Gelişme Endeksi (Human Development Index) arasındaki SERBESTLEŞMENİN SONUÇLARI Dini inanç ile ekonomik serbestliğe geri dönersek, yaptığımız çalışma Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi ile issizlik sigortası, sosyal transferler ve sübvansiyonların ulusal gelire oranı, en yüksek gelir vergisi oranı, işgücü piyasalarının regülasyonu, işten çıkarmanın kolaylaştırılması, devletin büyüklüğü, hükümet harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı ve sendikalaşma oranı ile istatistiksel olarak güçlü bir ilişkinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bir başka deyişle yukarıdaki alanlarda görünen ekonomik serbestlik Tanrı’nın insan yaşamındaki önemini arttırıcı bir yönde etkide bulunmaktadır. Dikkat edileceği gibi yukarıdaki ekonomik göstergelerin hemen hepsi ya doğrudan ya da dolaylı olarak gelir dağılımı, çalışma koşulları ve risk faktörüyle ilgilidir. Son olarak devletin kalitesi ile ilgili olarak “iyi yönetişim” (good governance) ile Tanrı’nın önemi arasındaki ilişkiye bakalım. İyi yönetişim 6 ayrı birleşenden oluşuyor ve devletin fonksiyonlarını ne kadar iyi yaptığını gösteriyor: Halkın sesi ve hesap verme sorumluluğu (voice and Taliban’ın ve ElKaide’nin kıskacındaki accountability), Afganistan yoksullukla da anılıyor.