22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 ST R A T E J İ c Rus ordusunun teçhizatı eski teknoloji... 13 zafer sarhoşluğu içindeki Rus Ordusunun bu eksikleri kısa sürede tamamlaması da beklenmemektedir. Dipnotlar: 1 George Kolt: “Roots of Russian National Security”, Edt. Michael H. Crutcher: “Russain National Secuity Perceptions, Policies, and Prospects”, US Army War College, (Carlisle, 2001), p.2. 2 Putin’in Federal Meclise 10 Mayıs 2006 tarihinde yaptığı konuşma. www.president.ru 3 Christopher Bluth: “Russian Military Forces: Ambitions, Capabilities, and Constraints”, in Security Dilemmas in Russia and Euroasia, ed. Roy Allison and Christopher Bluth, Royal Institute of International Affairs, (London 1998), p.69. 4 International Institute for Strategic Studies: a.g.e., (2005), p.158168. 5 Andrew Krepinevich: “Strategic Shocks”, Center For Strategic and Budgetary Assessments, (Washington D.C., 2006), p.12. 6 David Halley: “Russia Seeks Safety in Nuclear Arms”, Los Angeles Times, (December 4, 2004). 7 International Institute for Strategic Studies: a.g.e., (2005), p.158164. 8 Keir Giles: “Russian Regional Commands”, Conflict Studies Research Centre, (London, 2006), p.3. 9 Georgyi Kasyanov: “Discharged Generals Lead Military Reform”, Nezavisimoye Voyennoye Obozreniye, (March 17, 2006). 10 Nikita Petrov, Filipp Sterkin: “Airborne Troops Are To Receive Modern Equipment”, www.strana.ru, (May 18, 2006). 11 Nikita Kohan: “For Providing A Secure Parity”, www.oborona.ru (26 Şubat 2006). 12 Alexander Babakin: “The Retaliation Strike Is Unavoidable”, Nezavisimoye Voyennoye Obozreniye (May 19, 2006). 13 Nikita Petrov: “Special for RIA Novosti”, Moscow News, (December 4, 2008). Rusya, uzay kuvvetleri ile erken ikaz kabiliyetini; radara dayalı sistemden kurtarmayı hedeflemektedir. Kara Kuvvetleri için 170 adet modern zırhlı araç; 30 adet T90 ana muharebe tankı, 40 adet hafif piyade muharebe aracı, 125 zırhlı muharebe aracı (BTR 80 ve BTR 90). Hava Kuvvetlerine 10 adet yeni Mi28 ve K50 helikopteri. GÜRCİSTAN’DAN ALINMAYAN DERSLER Gürcistan’a yapılan harekat Rus Ordusundaki eksikliklerini tespit etmek için bir fırsat oldu. Savunma Bakanlığı silahlanma programında değişikliğe giderek yeni silah yerine muharebe destek sistemlerine öncelik verdi. Gürcistan’ın saldırısının başladığı ilk saatlerde verilen zayiatlar ve 58. Ordu’nun harekete geçmekte zorlanması ve Gürcü birliklerin yerini tespit etmekte yaşanan güçlükler bu değişimin nedenleri oldu. Özellikle keşif sistemleri ve insansız hava araçları yönünden eksiklikler dikkati çekti. Ruslar keşif için Tupolev Tu22M3 startejik bombardıman uçağı göndermek zorunda kaldı. Gürcü Çok Namlulu Roket (MLRS) silahlarını susturmak için Su25 jetleri kullanıldı ve bunların dördü düşürüldü. Böylece Afganistan’dan sonra bir kez daha Su25 jetlerinin radara yakalanma ve yer hedeflerini tespit zafiyeti ortaya çıktı. Pek çok savunma sanayi sergisinde gösterisi yapılmış olmasına rağmen Ruslar, Gürcü topçusu ve karadan havaya füzelerine karşı uygun silahlar bulamadı. Rus elektronik karşı tedbirlerinin de Gürcü SAM füzeleri, keşif sistemleri, radarları ve UHV haberleşmesi ile birlik muhaberesini karıştırma ve baskı altına almada yetersiz olduğu görüldü(12a). Bu sonuçlar Gürcü ordusunun modern teçhizattan yoksun olduğu bilindiğinden daha da rahatsız edici oldu. 58. Ordu gereğinden çok fazla zayiat verdi ve teçhizat kaybetti. Rus Ordusu uzun zamandır önemli problemler yaşamaktadır. Kuzey Kafkasya Askeri Bölgesi’ndeki ana muharebe tankı olan T72’lerin gece görüş kabiliyeti yoktur. Aslında daha sofistike olan T80 ve T90’ların da aynı sorunu bulunmaktadır. Üstelik tankların üstündeki reaktif zırhların içinde patlayıcı olmadığından tanksavar silahlarına karşı tepki vermeyeceği bilinmektedir. Ruslar yıllardır birliklerini ve ateş sistemlerini entegre edecek bir muharebe destek sistemi eksikliği çekmektedir. Bununla beraber Serbestleşme B dinselleştiriyor Yoksullaşan kitlelere misyoner yardımı... İnançlarda muhafazakarlaşmanın neoliberalizm’le ilişkisi… Turan SUBAŞAT İNANÇGELİR İLİŞKİSİ Buradan hareketle dini inançların insanların zor koşullar ve riskler altında yaşadığı yerlerde daha güçlü olacağını beklemek şaşırtıcı olmaz. Örneğin yapılan araştırmalar kişi başına düşen ulusal gelir ile dini inancın seviyesi arasında negatif bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Gerçekten de yoksul ülkelerde dini inanç varsıl ülkelere göre çok daha yüksektir. Fakat son 2025 yılda ulusal gelirdeki artışa rağmen dünyada dinin öneminin birçok ülkede artması, ABD gibi yüksek gelirli bir ülkede dinin politika belirlemede oynadığı rol ve hatta dinsel aşırı tutuculukta görünen açık bir artış “dinin toplumun afyonu” olmaktan çok doğal bir ihtiyaç olduğu yorumlarının yapılmasına neden olmuştur. Gerçekten de 1980 ve 2000 yılları arasında elimizde veri olan 50 ülkenin 35’inde dini inançta bir artış ve 15’inde bir azalış görülmektedir. Bu eğilim sadece ülke sayısı açısından değil, dini inançtaki değişmenin şiddeti açısından da ilgi çekmektedir. Dini inançtaki artışın derecesi azalıştakinden çok daha yüksek düzeylerdedir. Genel yaşam koşulları ekonomik büyüme sayesinde iyileşirken insanların dine daha çok sarılması nasıl açıklanabilir? Bu çelişki çokça tartışılan bir başka ilginç çelişkiyi daha hatırlatmaktadır. Araştırmalar zengin ülkelerde artan gelire rağmen insanların belirttikleri mutluluk oranlarında ciddi bir artış olmadığını göstermektedir. Oysa ülkelerin ortalama mutluluk oranları ile kişi başına düşen ulusal gelir arasında istatistiksel olarak pozitif bir ilişki u yazının amacı 1980’lerden sonra yaşanan serbestleşme politikaları ile artan dini muhafazakarlık arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yazı devletin ekonomi politikaları ve genel kalitesi ile Tanrı’nın insan yaşamındaki önemi arasındaki ilişkiyi ampirik olarak ele alacaktır. Araştırmamız ekonomik serbestlik düzeyi ile Tanrı’nın önemi arasında çok ciddi pozitif bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Bunun nedeni serbestleşme politikalarının ekonomik eşitsizliği, risk faktörünü arttırması ve yaşam kalitesini düşürmesi olabilir. Devletin genel kalitesindeki bir artış ise bireyin yaşamındaki risk faktörünü azalttığı için Tanrı’nın önemini azaltıcı bir etkide bulunmaktadır. Karl Marx’ın “Din toplumun afyonudur” sözü iki değişik anlamda yorumlanmıştır. Bunlardan birincisi dinin insanları uyuşturarak otoriteye karşı koyma isteğini azaltmasıdır. Dinin tarih boyunca politik bir araç olarak bu amaçla sıkça kullanıldığı görülmüştür. İkincisi ve genelde daha çok kabul gören yorum ise afyonun eskiden bir ağrı kesici olarak kullanıldığı gibi dinin de insanların acılarını geçici bir süre de olsa azaltma rolüdür. Marx, “din insanın ezilmişliğinin bir göstergesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhudur” derken muhtemelen dinin bu fonksiyonuna atıfta bulunuyordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear