25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 ST R A T E J İ c İç ve dış mahfillerin oluşturduğu elektronik ağlarla, üstü örtük maskelerle kurumlara sızdırılan ebeler vasıtasıyla TSK’yi yıpratma girişimi bunun en çarpıcı örneğidir. Bir ülkeyi kasıp kavuran, hiçbir hukuki ve insani değeri gözetmeyen gücün liderine bir gazetecinin pabuç fırlatmasını nezaketsizlik gören, bombaları özgürlük ritüeli olarak okuyan birisi kesinlikle beşinci özgürlük kalıbının üyesidir. “Hepimiz Hrantız ve hepimiz Ermeniyiz” sloganı altında yapılan yürüyüş ve “özür diliyorum” kampanyası aynı algı kalıbının ürünüdür. Kendi devletinin siyasi geleneğini ve kuruluş felsefesini 11 özgürlükçü ve barışçı gösterme tutumu, yaşanılan bir sorunu çözmenin yolu ve yöntemi değildir. Çünkü bu; çözümü kendi köklerinde ve vicdanında aramak değil, ötekini kutsamaktır. Bu, planlı bir operasyonun parçasıdır. Kodlama ve insan hayatına ve tutkularına ilişkin temaları kullanarak bir toplumu, kendine karşı ötekileştirme projesidir. Ülkemizde bu ötekileştirme değerler ve kurumsal düzeyde işletilmektedir. psikolojik savaşın aracıdır. Ülkemizde yönlendirmeye kadar uzanır. İşte ‘din özgürlüğü yoktur’ bahanesiyle ‘bu özgürleştirme projesi yeniden inşa operasyona katılmak’ beşinci faaliyetinin sessiz ve yumuşak yüzüdür. özgürlüktür. Aldatıcı bir inşa aracılığıyla İnsanın, insanlığını gerçekleştirmesinin anılan operasyona katılmaktır. yolu olan özgürlük ‘tutku ölçüsünde’ bir Hedef gösterilen devletlerin tarihi ve gerçeklik olunca, çoğu kere insanın diğer kültürel nedenlerle demokratik kültürden özelliği olan hakimiyet alanı oluşturma yoksunluğu özgürleştirme projesine eğiliminine maske yapılır. haklılık kazandırmaktadır. Tarihi geç Beşinci özgürlük; merkezi/eksen kalmışlığın ürünü olan özgürlük zaafiyeti güçlerin, şirketlerin, kurumların, iki yönlü kullanıma elverişli ortam medyanın, sivil toplum kuruluşlarının oluşturmaktadır. Demokratik kültürü ürettiği zihniyet doğrultusunda geliştirememiş hedef toplumlarda oluşturduğu algı kalıbıdır. Bu algı özgürlük arayışına eşlik eden iç kalıbına bağlı olanlar, özgürlüğün muhalefet, egemen gücün üzerinde mücadelesini verdiklerini düşünürler. Bir yoğunlaştığı dinipolitik hareketleri devlet veya toplumun kendi siyasi kapsar. Belki başlangıç itibariyle iyi niyetle dillendirilen bu politik duruş ve tutumlar, psikolojik savaşı uygulayan aktörlerin politik hedeflerini gerçekleştirmeye aracılık eden unsurlara dönüşmektedir. Bunun en çarpıcı örneği Irak’tır. İslâm coğrafyasında özel yeri olan ülkemiz, bağımsız, laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olma özelliğiyle farklılık arz etmektedir. Türkiye’nin kültürel ve politik gücünü temsil eden bu özelliği önemli ölçüde ‘özgürleştirme projesini’ kırsa bile, bazı alanlarda oldukça etkili psikolojik savaş yöntemine tabi tutulduğu görülmektedir. Uzun yıllardır Irak’ta uygulanan baskıcı sistemin ürettiği muhalifler, ABD askerlerini bayram havası eşliğinde karşılamışlar ve o dönemde Irak’ı temsil eden liderin büstünü pabuçlarla tokatlayarak caddelerde sürüklemişlerdir. Fakat ‘özgürleştirme’ adına Irak topraklarına giren merkezi devletlerin askerleri daha önce yaşanan baskıyı aratan işgal politikasını uygulamışlar, Ukrayna’daki renkli binlerce insanı, çoluk çocuk demeden devrim göstericileri.... öldürmüşlerdir. Özgürlük adına uygulanan ayartma, bağlama ve belirleme yöntemi vahşi bir işgalle sonuçlanmıştır. Bunun beşinci özgürlük, yani esaret olduğunu anlayan Irak halkı direnme yolunu seçmiş, bu direnme merkezi gücü temsil eden Bush’a pabuç fırlatmaya dönüşmüştür. Fırlatılan pabuç, özel amaçlara ve stratejik hedeflere bağlı olarak üretilen ‘özgürleştirme projesine’ karşı duyulan tepkinin ve nefretin sembolik olarak dışa vurumudur. Fakat hem ayartılmışlığın dipsiz çukuru, hem de aldanmışlığın tepkiye dönüşen boyutu ‘kendi bilincine ve değerlerine dayalı geleneğinden, tarihi ve kültürel olarak milletleşme sürecini değerlerinden koparak başka bir gücün tamamlayamamış, kendi iradesiyle kendi politik, kültürel ve stratejik hedeflerine sorunlarını aşamamış bir sistemin ve uygun söz söylemesi, politik duruş ve toplumun zaafiyetleri olarak karşımıza tutum sergilemesi böyle bir algı kalıbının çıkmaktadır. üyesi olduğunu gösterir. Yani esareti Hedef toplumun/devletin toplumsal özgürlük sanar. Diğer bir deyişle egemen özelliklerine sızarak onun zaafiyetlerini güçlerin politik faaliyetlerini özgürlük kullanma yöntemi tarihin her döneminde çağrısıyla topluma taşıyan aktörlerin icad geçerli olmasına karşın iletişim ağlarının edilmesi ve kullanılması psikolojik zaman ve mekânı daralttığı çağımızda bir savaşın en büyük başarısıdır. toplumu işgal etmekten daha önemli yere Merkezi güçlerin üretip, Türkiye sahiptir. Çünkü bu yöntem; çeşitli Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kullandığı araçlarla hedef toplumu kendi politikPKK’nın ve onun yumuşak yüzünü temsil stratejik hedeflerine bağlar ve eden aktörlerin kullandığı özgürlük, barış yönlendirir. Bir milletin varoluşunu ve benzeri değer içerikli kavramların sağlayan ve fertleri birbirine bağlayan tümü; beşinci özgürlük kapsamına girer. mafsalları kırarak Bush’a tepki olarak ayakkabı fırlatan gazeteci ElZeydi... dönüştürmekle başlayan bu yöntem, dağılmış ve gücünü parçalamış, iç gerilimlerin ve yoksunlukların içine sürüklenmiş bir toplumu belirleme ve GÜCÜN DİLİ VE ÖTEKİLEŞTİRME Bir psikolojik savaşın aracı olarak ‘özgürleştirme projesi’ gücün dilidir. Gücün diline uygun söylem geliştirme ve politik vaziyet alma, ‘güç adına’ konuşmaktır. Bunun psikolojik boyutu, güç adına konuşmayı insanın en öncelikli hakkı ve tutkusu olan özgürlük etiketi altında saklamaktır. Amaç; hedef toplumu geriletmek ve her konuda şüpheye düşürmektir. Hedef ülkenin temel değerlerini ve sembollerini saf dışı bırakmaktan başlayan ve herkesin birbirinden şüphelendiği bunalım ortamı üretmeye kadar uzanan bu faaliyet; toplumu gruplar haline getirerek, herkesin kendini ‘kesin gerçeğin temsilcisi’ görmesini sağlamaktır. Nitekim ülkemizin bağımsızlığını temsil eden bayrak çiğnendiğinde bu konu ortak sembolün ve ortak şuurun gereği olarak herkes tarafından sahiplenmesi gerekirken, her kafadan bir ses çıkmıştır. Bazıları bayrak konusunda gösterilen hassasiyetin anlamsız olduğunu ileri sürmüş, ne var bunda, bayrak dediğin bir pez parçasıdır, yorumunu yapmıştır. Bazısı ise bunun terör örgütü tarafından değil, bazı güçler tarafından olay çıkarmak için bir tuzak olarak sahnelendiğini iddia etmiştir. Dikkat edilirse bu milletin ortak sembolü olan bayrağın çiğnenmesi tartışma konusu yapılmıyor. Tartışma konusu yapılan, belli grupların bu milletin bağımsızlığının sembolü olan bayrak hakkındaki ölçüsüz, kıblesiz görüşleridir. Neredeyse suçlu olanın bayrak olduğuna hükmedildi. Bu olay dikkatlice analiz edildiğinde Türk Milleti’nin ortak sembollerini dışlama konusunda özel bir yöntemin uygulandığı görülür. Neden? Çünkü bu yorumları yapanlar sürekli olarak bu ülkede insan haklarının ihlal edildiğini ve özgürlüklerin engellendiğini dillendirenlerdir. Keza PKK örgütünün Aktütün Karakolu’na yaptığı baskın, ihmal edebiyatından başlayarak güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu iddiasına, hatta böylesi olayların güvenlik güçleri tarafından tezgahlandığı imasına kadar uzandı. Böylesi iddiaların tümü, özgürlüğün AB ve ABD misyonuna tabi olmaktan geçtiğini savunan yazarçizer ve basın yayın tarafından dile getirilmiştir. Toplum nazarında sembolleri ve kurumları ötekileştirme ve herkesin birbirinden şüphe etmesini sağlayan zemin oluşturma psikolojik savaşın çok özel yöntemlerle sürdürüldüğünü gösteren verilerdir. Dipnotlar: 1Oğuz Kalelioğlu, “Psikolojik Harp İstihbaratı” 2002, 110 İnsanın öncelikli tutkusu olan özgürlük, yereltoplumsal dinamikler, tarihi süreçlerden üretilmediği sürece güçlü ülkelerin psikolojik harekatına dönüşüyor. İnsan tutkularına ilişkin temalar kullanılarak, toplum kendine karşı ötekileştiriliyor. Batıcılık etiketiyle tanımlayıp dinsiz gösteren, dini özgürlüğü dış güçlerin mahfillerinde, daha doğrusu din özgülüğü bürolarında arayanlar aynı algı kalıbının kutsal görüntülü aktörlerdir. Bireysel ve toplumsal özgürlükler fikri ve siyasi mücadeleyle elde edilir. Özgürlük alınıp, satılmaz. Kazanılır. Hiçbir egemen devlet, diğer bir devlete özgürlük getiremez ve bahşedemez. İster bir devlet olsun isterse bir toplum ya da birey olsun dış güçlere sığınarak ya da onların desteğine dayanarak özgürlükten bahsederse başka bir projenin devreye sokulduğu anlaşılmalıdır. Kendi devletini ve siyasi geleneğini ilkel, sıradan ve özgürlük düşmanı, dış gücü medeni,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear