22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 Türkiye, ABD’nin yeni yönetimiyle kötü başlangıç yapabilir… Irak’taki işgale tepkinin sembolü ABD’nin yeni Başkanı Obama, yardımcısı Biden ile birlikte ülkesindeki Ermeni fanatiklerce “tarihin en büyük Ermeni yanlısı ikili” olarak ilan edildi. Merve Kavakçı ve benzerleri ile “içerideki Ermeniler” sorunu daha da ağırlaştırırken, Türkiye kıpırdamadan susuyor. Ocak 2009 tarihinde Başkan Bush’tan görevi devralacak ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama, Ekim (2008) ayı içinde seçim kampanyasına katkıda bulunarak propaganda faaliyetlerini sürdüren “Obama Yanlısı Ermeni Kuruluşu” Başkanı Arsen İbranosyan’a teşekkür ettikten sonra, “sözde soykırımı”nı destekleyeceğine ilişkin yazılı taahhütte bulunmuştur. Bu gelişmeler ışığında, yeni dönemde Ermeni sorunu TürkAmerikan ilişkilerinde gündemin baş köşesinde yer alacak, bu sorunla başımız yeniden derde girecektir. Ermeniler ve Obama 20 Daver DARENDE Emekli Diplomat Yazar ERMENİ DOSTLARI Obama’nın seçim Obama kampanyası sırasında “sözde Ermeni soykırımını tanıyacağına” ilişkin yazılı taahhüdünü önemli bir koz olarak kullanan ABD’nin etkili yayın organlarından “Californian Courier” gazetesinin yayıncısı Harut Sasunyan, ObamaBiden ekibini tarihin en büyük Ermeni yanlısı ikilisi olarak tanımlamıştır. ABD’de ülke çapında kurumsal yayın yapan PBS adlı kuruluş, 25 Kasım 2008 tarihinde internet sayfalarında Ermeni iddialarını destekleyen, ülkemizi ve tarihimizi karalayan yeni bir belgeseli yayınlamaya başlamıştır. Tarihten silinen bir Ermeni ailesinin öyküsünü konu alan bu sözde belgeselin yapımcısı George Kachadorian’dır. Söz konusu belgesel internetten rahatlıkla izlenmektedir. Yapımcı Kachadorian bir yazısında 19151917 yılları arasında dünyadaki Ermenilerin yüzde 80’inin Osmanlı Türkleri tarafından soykırıma uğratıldığını söyledikten sonra bu olayı “organize yok etme kampanyası” şeklinde tanımlamış(!), Ermeni gerçeğinin “içimizdeki” kimi romancı, yazar ve aydınlar(!) tarafından açığa çıkarıldığını açıkça ifade etmekten de çekinmemiştir. Günümüzde Ermenilerden “özür dileme” kampanyasını başlatan, Kurtuluş Savaşı öncesi dönemi anımsatan sözde aydınların basın ve internet sitelerinde yer alan imzalarını okurken yurtdışında kendi ülkesini karalamakla ünlenmiş Merve Kavakçı’nın ABD’deki Ermeni Kilisesi temsilcisi Vertanes Kalaycıyan ile yaptığı basın açıklamasında Kalaycıyan’ın ulu önderimiz Mustafa Kemal için acımasızca söylediği sözleri anımsadım. Yurdunun sorunlarını kendine dert edinmiş değerli araştırmacı yazar Mustafa Yıldırım’ın dillere destan “Sivil Örümceğin Ağında” kitabının 483. sayfasında (18. Basım) bu söyleşi şöyle yer alıyor: “Vertanes Kalaycıyan, Merve Kavakçı’nın Türkiye’ye saldırmasından güç almıştı. ‘Belirtmeliyim ki: Şimdi bir kahraman olarak düşlenen Kemal (Atatürk) de bir başka (insan) kasabıdır’ demekten kendini alamadı.” (Kaynak: US Helsinki Briefing, April 12, 2005, CSCE UnOfficial Hearing Transcript; ‘Sivil Örümceğin Ağında, Sayfa:483, 18, Basım) Bu konuda değerli yazar Mustafa Yıldırım’ın yorumu da şöyle idi: “Anlaşılıyordu ki, Türkiye egemenliğini teslim ettikçe ve sessiz kaldıkça her önüne gelen her türlü hakarette bulunmayı özgürlük sayacak ve stratejik müttefik ilan edilen ABD kurumları da onlara destek vermek için elinden geleni yapacak. Ne ki “bu işler uzakta oluyor” diye geçiştirilebilirse de Merve Kavakçı’nın yurttaşlıktan çıkarılmasıyla rahatlayan Türkiye, işi “türban” boyutunun dışına çıkartmaya niyetli değildi. O günlerin en tipik örneği de buna bir kanıttır.” Tutsaklık kutsanıyor Emperyalizmin ‘özgürleştirme’ projesinin gerçeği: SESSİZLİKTE KARARLILIK Türkiye, günümüzde karşı karşıya kaldığı yaşamsal önemdeki çok yönlü sorunlarla boğuşurken, tüm sorunlarda olduğu gibi Ermeni sorununda da sessizliğini ve çaresizliğini sürdürmekte kararlı görünmektedir. Atlantik ötesi güçler ve Batı, sessizliğimizden ve çaresizliğimizden yararlanarak Ermeni sorununu her dem gündeme getirmekte kararlıdır. Ermeni diasporası ve onun içimizdeki uzantıları da bu çabalarında ne acıdır ki başarılı olmaktadır. “Özür dileme” kampanyasında önemli bir rol üstlendiklerini sanan Kemalizm karşıtı sözde aydınlar, Ermenistan’ın Türkiye’nin bugünkü sınırlarını tanımadığını bilmiyorlar mı? “Batı Ermenistan” bugünkü Ermenistan’ın ve Atlantik ötesi güçlerin tarihsel hedefidir. “Batı Ermenistan” Doğu Anadolu demektir. ABD ve AB güdümünde hareket eden Ermeni diasporası “sözde soykırımı” öne sürerek, egemenliğimizi ve bütünlüğümüzü tehdit etmekte, yalnız tazminat talebiyle yetinmeyerek toprak talebinde de bulunmaktadır. ABD içinde her geçen gün artarak etkinliğini sürdüren Ermeni diasporasının yeni yılda ve özellikle 24 Nisan tarihi yaklaşırken kendi çıkarları doğrultusunda Obama yönetimini etkilemesi ve baskılarını arttırması beklenmelidir. “Sistem”in içteki ve dıştaki temsilcileri zor günler yaşadığımız bu duyarlı dönemde ne yapacaklarını, ne zaman ne isteyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle “özür dileriz” kampanyasının zamanlaması büyük önem taşımaktadır. Arkalarına ABD ve Batı emperyalizminin desteğini de alan ikinci cumhuriyetçiler ve onları gönülden destekleyen tatlısu aydınları ne yaparlarsa yapsınlar Atatürk’ün Cumhuriyeti’ni yıkamayacaklardır. Ülkemiz için yaşamsal önem taşıyan bu sorun karşısında Türkiye sessizlik ve çaresizlik içinde kalmamalıdır. B Prof. Dr. Nadim MACİT TUSAM Danışmanı eşinci özgürlük, bir psikolojik savaşın aracı olarak Soğuk Savaş’ın ardından ilan edilen ÖTEKİ ile bağlantılı bir konudur. Yeni tehdit algılamasına bağlı olarak geliştirilen kötülük ekseni, politikstratejik vizyonun ‘özgür olan ve olmayan’ ayrımına dayanır. Böyle bir ayrım, ötekine ilişkin zaafiyetin öne çıkarılarak egemen gücün lehine kullanılmasını ifade eder. Bu çerçevede özgürleştirme projesi, aldatıcı bir inşa ve psikolojik savaşın bir enstrümanıdır. Bazı ülkeler açısından fiili müdahaleye dönüşen bu araç, ülkemizde psikolojik savaşın malzemesi yapılmaktadır. Önümüzdeki süreçte bu yöntemin daha etkin biçimde kullanılacağı anlaşılmaktadır. Yeniden şekillenen ABD politikası ve politik aktörlerin söylemi doğrultusunda vaziyet alan bazı çevrelerin sözde soykırım iddiasını ‘özür diliyorum’ kampanyasına dönüştürmeleri bunun göstergesidir. Bu psikolojik operasyon; değerler, ortak semboller ve kurumlar üzerinden bir ötekileştirme faaliyeti olarak sürdürülecektir. YENİ ARAÇ Özü itibariyle psikolojik savaş; bir devletin diğer devlet üzerinde milli menfaatlerini gerçekleştirmek üzere siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, ideolojik, teknolojik ve benzeri her alandaki zaafiyetlerin, hassasiyetlerin, sistematik biçimde belirlenmesi, sınıflandırılması, yorumlanması ve istihbarat haline getirilmesidir.(1) Bu tanım gereğince merkezi/egemen devletin YENİ ÖTEKİ olarak ilan ettiği ve 22 ülkenin yer aldığı coğrafyanın önemli zaafiyetleri ve duyarlılıkları söz konusu olunca, karşımıza özgürlük sorunu çıkar. Bu nedenle merkezi/egemen devlet, yeni politikstratejik vizyonuna özgürlük/özgürleştirme projesini eklemiş ve faaliyetini bunun üzerinden sürdürmüştür. Diğer bir deyişle merkezi/egemen devlet yayılma, ayartma, bağlama, belirleme ve işgal etme süreçlerini ‘özgürleştirme projesi’ altında gerçekleştirme yolunu seçmiştir. Irak’a müdahaleyi eleştiren yeni yönetim; temel politikalarından vazgeçmeyeceğine göre psikolojik savaşı daha etkin kullanacaktır. Özgürleştirme projesi merkezi devlet açısından psikolojik savaşın bir aracıdır. Hedef toplumun bu aracı özgürlük adına dillendirilmesi ise BEŞİNCİ ÖZGÜRLÜKTÜR. Yani esareti, özgürlük adına kutsamaktır. Kültürel değerlerin ve dinlerin öne çıktığı şu tarihi zeminde ABD’nin geliştirdiği din özgürlüğü projesi,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear