Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 29 Aralık 2008/235 ST R A T E J İ c 15 Tek önlem ‘temenni’ İklim değişikliği konferansından umut yok… G Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası dfidanoglu@tusam.net eçtiğimiz günlerde Polonya’nın Ponzan kentinde yaklaşık iki hafta süren Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı düzenlendi. Konferans sonrasında beklentiler küresel ısınma ile mücadele konusunda ciddi adımlar atılması yönündeydi. Ancak ne yazık ki beklenen olmadı ve konferans sonrasında sadece 8 maddelik ve klişe sayılabilecek bir sonuç bildirisi yayınlandı. Yayınlanan bildiri eski temennilerin yinelenmesinden ibaret olup konferansta iklim değişikliği ile ilgili yeni bir karar alınmadığının göstergesi olarak algılandı. Konferans 912 Aralık tarihleri arasında 192 ülkeden yaklaşık 9 bin 500 kişinin katılımı ile düzenlendi. Katılan Batılı ülkelere göre konferans gayet başarılı ve umut verici oldu. Ancak sera gazlarının azaltılması ile ilgili somut hedeflerin belirlenmediği gözden kaçmadı. ABD BAŞ AKTÖR Dünyayı tehdit eden küresel ısınma ve beraberinde yaşanan iklim değişikliğinin en önemli nedenleri arasında doğaya salınan sera gazları bulunuyor. ABD ise sera gazı emisyon oranlarının yer aldığı kara listenin en tepesindeki ülke. ABD’nin 44. Başkanı seçilen Obama, 20 Ocak 2009’da başkanlığı resmen devralacak ve Obama ile birlikte bu konuda önemli değişimler bekleniyor. Obama’nın son yaptığı atılımla Enerji Bakanlığı’na Nobel ödüllü fizikçi Steven Chu'yu aday göstermesi bu konudaki beklentileri daha da artırdı. Chu, yeni enerji kaynaklarıyla sera gazlarını azaltmaya yönelik çalışmalarıyla tanınan bir fizikçi ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukları aşmanın mümkün olduğunu düşünüyor. Chu’yu enerji bakanlığına aday göstermesi Obama’nın bu konudaki kararlılığı şeklinde yorumlandı. Zira Obama’nın son söylemi önceliklerinin yabancı petrole bağımlılıktan kurtulmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek olduğu şeklinde. Obama, “Önümüzdeki bir kaç yıl içinde yapacağımız tercihler, çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya bırakacağımıza karar vermemize yardımcı olacak” şeklinde açıklama yaparken sorunun kökeninde yabancı petrole bağımlılığın yattığını bildiklerini söyledi. Ayrıca Obama’nın “Bu ekonomimizi sınırlıyor, refahın düşman rejimlere kaymasına neden oluyor ve bizi istikrarsız bölgelere bağımlı kılıyor. Bunların dışında uzun vadeli tehditlere gelince, harekete geçmezsek bu durum başka ülkelerde kuraklık ve kıtlığa, hava koşullarının değişmesine, kıyılarımızda korkunç fırtınalara ve sahillerimizin yok olmasına yol açacak” şeklinde konuşması ve Bush’un çevre konusunda verdiği sözleri tutmadığını söyleyerek Bush’a sataşması özellikle Obama taraftarlarını memnun etti. Ne var ki ülkede sera gazı sınırlamasına gitmek şu sıralar zaten ekonomik krizle mücadele eden ABD için oldukça zor görünüyor. Zira ülkedeki dev şirketlerin bu durumu kabullenmesi imkansız olduğundan ABD hükümeti de bu konuya çok sıcak bakmıyor. Her ne kadar Obama’nın görevi devralmasından sonra yeni gelişmeler beklense de pek çok uzmana göre bu gelişmelerin olumlu yönde olması şimdilik mümkün gözükmediği gibi ABD’nin sera gazını azaltacağı konusunda bir beklenti içinde olanlar ise bu gidişle yine hayal kırıklığına uğrayacak gibi gözüküyor. Bunun en önemli kaydedemeyeceğinin sinyallerini veriyor. YENİ ANLAŞMA ZORDA Poznan'daki konferansın asıl amacı 2009'un sonunda süresi bitecek olan Kyoto Protokolü yerine geçecek bir anlaşma için uzlaşma yolları aramaktı. Dolayısıyla söylemler de bu yönde oldu ve küresel ısınmayla mücadelede acil harekete geçilmesi gerektiği tekrar tekrar vurgulandı. Şayet önlem alınmaz ise 2050 yılında dünyanın yarısında su kıtlığının baş göstereceği uyarısı yenilendi. Konferansta yoksul ülkelere iklimin korunması için daha fazla yardım edilmesi yönünde yeni bir adım atılmadı, sera etkisine yol açan gazların salınımının azaltılması için elle tutulur bir karar da alınamadı. Yani iklim değişikliği ile ilgili bir karar alınmadı. Hal böyle olunca BM İklim Değişikliği Konferansı’ndan da beklendiği gibi ciddi bir sonuç alınamadı. Oysa bu Konferans Kyoto Protokolü'nün yerini alacak yeni bir sözleşmenin ana hatlarının oluşturulabilmesi için ön hazırlık niteliği taşıyordu. Alınan en önemli karar ise Kyoto Protokolü’nün devamı olacak, gelecek yıl Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenecek zirve öncesi görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi oldu. Batılı ülkeler sonuçtan memnun olurken gelişmekte olan ülkeler mali destek konusunda verilen vaatlerin yerine getirilmediği konusunu bir kez daha yenilediler. Sadece gelişmiş ülkeleri yükümlülük altına sokan ve 2012 yılında süresi dolacak olan Kyoto Protokolü’nün yerini alacak yeni bir anlaşmanın 2009 yılının Aralık ayında Kopenhag’da kabul edilmesi de zora girmiş gibi gözüküyor. Yapılan tüm uyarılara rağmen iklim değişikliğine yönelik gerekli önlemler ile ilgili yeni kararlar alınmamış olması, küresel ısınmayla mücadele konusuna yeteri kadar önem verilmediğini gösteriyor. İklim değişikliğine karşı gerekli önlemler alınmazsa, dünyayı büyük felaketlerin beklediği artık yadsınamaz bir gerçeklik haline gelmiş durumda. Küresel ısınma nedeni ile gelecekte olası kuraklık, su sıkıntısı, salgın hastalıklar, seller, yaşanacak gıda krizleri gibi pek çok etken sonrasında insanoğlunun yaşayamayacağı bir dünya bizleri bekliyor. Dünyanın geleceğine etkileri artık tartışılmayan iklim değişiklikleri için düzenlenen konferanstan çıkan tek sonuç temenni oldu. Oysa iklim değişikliğinin şakası yok… göstergesi ise daha Konferansın ilk gününde ABD Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Harlan Watson’un küresel ısınmayla mücadelede Obama ile birlikte büyük bir değişim beklenmemesi gerektiği şeklindeki açıklaması oldu. Watson’un görüşü küresel ısınmaya neden olan gazlara sınırlama getirilmesi konusunda kısa zamanda anlaşmaya varmanın mümkün olmadığı ve Obama’dan büyük beklentiler olduğu ancak 2009 Aralık ayına kadar bir anlaşmaya varılmasının da çok zor olacağı şeklinde. Ayrıca ABD açısından sera etkisi yaratan gazlara sınırlama getirme sözü vermenin çok zor bir konu olduğu, Obama’nın da ülkesindeki çatışan bölgesel çıkarlar arasında bir denge bulmakta zorlanacağı şeklinde açıklamalar yapması önümüzdeki yıl da ABD’nin bu konuda olumlu gelişmeler