25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ST R A T E J İ c on çeyreği oldukça hızlı ve sıcak geçen 2008 yılını geride bırakmaya hazırlandığımız bugünlerde 2009 yılına dair sofistike kehanetler yine dünya gündeminde ilk sıralara yükseldi. Ağustos 2008’de Kafkaslarda yaşanan savaşla ısınmaya başlayan dünya siyaseti, hemen ardından patlak veren ve bir anda ABD’den başlayarak önce Avrupa’ya oradan da neredeyse tüm dünyaya yayılan küresel mali krizle deyim yerindeyse “el değmez” hale geldi. Ancak 2008’in son çeyreğinde yükselen tansiyonun aslında buzdağının görünen kısmı olduğu, gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda asıl “küresel ısınmanın” 2009’da yaşanacağına dair yapılan öngörüler 2009 projeksiyonlarının son derece karamsar ifadeler içermesine neden oldu. Her ne kadar yeni yıla dair yapılan negatif öngörülerin odağında günden güne derinleşerek yayılan küresel mali kriz ve olası yan etkileri bulunsa da 2009’a, özellikle de ilk yarısına ilişkin yapılan kehanetlerden biri de her daim dünyanın en sıcak bölgelerinden biri olan Ortadoğu’da suların yine, yeniden iyiden iyiye ısınacağı yönünde. Zira Ocak 2009’dan başlayarak Ortadoğu’nun en sıcak duraklarında ardı sıra seçimler yapılacak. Bölgesel konjonktürü doğrudan etkileyecek hatta bir ölçüde belirleyecek olan seçimlerden biri de son yıllarda başka faktörleri de olmakla birlikte temelde yürürlükteki seçim yasası nedeniyle ciddi siyasi krizlere sürüklenmiş olan Lübnan’da gerçekleşecek. Haziran 2009’da yapılacak olan parlamento seçimleri, daha 6 ay gibi uzun bir süre olmasına rağmen Lübnan gündemini şimdiden esir almış görünüyor. 2005 yılında yaşanan Hariri Suikastı’ndan bu yana durulmak bilmeyen bir siyasi kaos içerisine sürüklenen Lübnan’ı ülkenin kaderini değiştirecek seçimler öncesinde yine zor günler bekliyor gibi. Her şeyden önce ülke için bir çok anlamda dönüm noktası hatta kimilerine göre milat olarak nitelendirilen Hariri Suikastı sonrasında oluşan siyasi kamplaşmalar, yerel/ulusal siyasi Cihat Yolcuları EL KAiDE’NiN SIRLARI Faik BULUT Lübnan’ın çok daha büyük bir felakete sürükleneceğini iddia ediyorlar. Nitekim, Hizbullah’ın Gazze için büyük kitlesel eylemlere hazırlandığını açıklayarak, halkı İsrail’i protesto etmek için eyleme davet etmesinin hemen ardından Lübnan Ordusu’nun yaptığı resmi açıklamaya göre 1617 Aralık günlerinde İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasını ihlal etti. Resmi açıklamaya göre İsrail uçakları Hizbullah’ın kalelerinden biri olarak bilinen güneydeki Bint Cibeyl kasabası ile Merceiyun kasabası ve doğudaki ünlü Bekaa Vadisi üzerinde taciz uçuşlarında bulundu. Ancak İsrail’in bu manevrasını yeni bir savaşın alameti olarak görmek abartılı olur. Zira İsrail’in komşularına yönelik hava sahası ihlalleri artık olağan bir durum olarak görülüyor. Kaldı ki Şubat ayında İsrail’de de genel seçimlerin yapılacağını ve bu manevranın da İsrail açısından bir seçim yatırımı olabileceğini de gözden kaçırmamak gerekiyor. S H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Hem içerden hem de dışarıdan baskı altında… Lübnan’a ‘kriz kuşatması’ Lübnan’da 6 ay sonra yapılacak seçimlere hazırlıklar erken başladı. Lübnan hem dışardan hem içerden yıpratılan bir ülke. Hizbullah ile Saad Hariri’nin partisi arasında geçmesi beklenen yarışın tüm Ortadoğu’ya yansımaları olabilir. motiflerden çok küresel ve bölgesel sistemin dayattığı kategorizasyondan izler taşıyor. Sistemik nedenlerin dışında Lübnan Anayasa’sının artık ülke gerçekleriyle bağdaşmadığı, ne siyasal ne de toplumsal anlamda ihtiyaçları karşılamadığı, tabiri caiz ise “kadük olduğu” düşünüldüğünde Beyrut’un hem dışarıdan hem içerden “kriz kuşatması” altında olduğunu söylemek pek de abartılı olmayacak. Hele ki sözü edilen bu nedenlerden dolayı üstelik sadece sembolik değeri olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan krizin Lübnan’ı aylarca meşgul ettiği hatırlara getirilirse durumun ne denli “ciddi” olduğu daha da net bir şekilde anlaşılacaktır. ikişer ortaya koymaya başladı. İlk adım Hizbullah’tan geldi. Halkı, 19 Aralık’ta “Gazze’nin özgürlüğü için” sokaklara davet eden Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın yaptığı konuşma her ne kadar Gazze’ye destek temalı olsa da 14 Martçılar tarafından seçim yatırımı olarak algılandı. Nasrallah’ın hem gösteri öncesi Hizbullah’ın yayın organı olan Al Manar televizyonunda hem de gösteri sırasında yaptığı konuşmada Filistin özellikle de Gazze konusunda sessiz kalmayı tercih eden Lübnan hükümeti (14 Martçı kanat) ve susan tüm Arap ülkelerine yönelik sarf ettiği “Susmak suça ortak olmaktır” ithamını Hizbullah’ın Filistin sorununu müzayedeye çıkarması ve seçim malzemesi haline getirmesi olarak değerlendiren 14 Martçılar, Hizbullah’ın ülkeyi yeni bir felakete götüreceğini de satır aralarında vurgulayarak yarışın kızışmaya başladığının sinyallerini verdiler. Hükümetteki 14 Martçıların sözünü ettiği felaket ise aslına bakılırsa bir süreden beri ülkede dillendiriliyor. Hem basın organları hem de hükümet kanadından siyasiler 2006’da yaşanan savaşta olduğu gibi Hizbullah’ın yine Gazze’nin intikamını almak için İsrail’i tahrik edip, ülkeyi yeni bir savaşa sürükleyeceği yorumlarını yapıyorlar. Ancak bu defa İsrail’in “gafil avlanmayacağını” ve Hizbullah yüzünden BÖLGEYE YANSIMALARI 14 Martçıların oldukça sert iddialarına karşılık Hizbullah ise hükümeti hem ulusal konularda hem de “Arap Davası” olarak görülen Filistin konusunda sessiz kalarak İsrail’in işlediği insanlık suçuna ortak olmak ve genel anlamda “Batı ağzıyla” konuşmak hatta Lübnan’ı ABD/Batı mandası haline getirme amacı gütmekle eleştiriyor, daha doğrusu suçluyor. Bu iddiasını da her fırsatta dile getirmekten çekinmeyen Hizbullah ve 8 Martçı muhalefet kanadının diğer üyelerinin seçimler yaklaştıkça tavrını ve söylemlerini daha da sertleştireceği düşünülüyor. Sadece Hizbullah ve yandaşlarının değil karşı tarafın da zaman ilerledikçe sertleşeceği, karşılıklı olarak ellerindeki tüm kozları paylaşacakları kesin. Seçimlere kadar geçecek olan altı aylık süreçte en iyi tahminle Lübnan’da yine iç içe geçmiş, girift krizler yaşanması kuvvetle muhtemel görünürken bu sürecin sadece Lübnan için değil tüm bölge için endişeli bir bekleyişe dönüşeceği söylenebilir. Sonuçta kazanan kim olursa olsun, yine birilerinin deneme tahtası haline gelecek Lübnan’da yaşanacak olan dalgalanmanın tüm bölgeyi etkileyeceğini de unutmamak gerekiyor. SEÇİM HAVASINA GİRİLDİ Bilindiği üzere Lübnan’da mevcut düzen karmaşaya oldukça müsait; toplumsal zemin ise zaten her türlü kaosa, çatışmaya hatta savaşa hazır ve nazır. ABD, İran, İsrail, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Filistin, Fransa ve Arap Birliği, AB, BM gibi örgütlerin de Lübnan’da değişen seviyelerde etkileri kimi zaman yetkileri olması ise ülkedeki durumu “arap saçına” dönüştürüveriyor. Yazının başında değinildiği gibi Lübnan’da Haziran ayında yapılacak olan seçimler için çalışmalar şimdiden başlamış durumda. Lübnan’da seçim yarışının bir önceki seçimlerde olduğu üzere Müstakbel Partisi lideri Saad Hariri önderliğindeki Batı yanlısı 14 Martçılar ile Hizbullah önderliğindeki Batı karşıtı 8 Martçılar arasında geçmesi bekleniyor. Hatta artık beklemeye gerek kalmadı zira seçim startı verildi bile. Her iki taraf da elindeki kozları birer Hariri Nasrallah
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear