Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 22 Aralık 2008/234 ST R A T E J İ c 15 TOHUMDA BAĞIMLILIK Çiftçilerin zorunlu olarak kullanması sağlanan bu tohumların bir özelliği de üretilen üründen yeni tohum alınamaması, dolayısıyla her yıl tohuma yeni paralar yatırılması ve tohum konusunda yabancı ülkelere bağımlı hale gelinmesi. Yerli tohum çeşitlerinin neredeyse yok olduğu günümüzde yabancı şirketler eliyle ülkeye sokulan tohumların fiyatlarının dolarla belirlenmesi tohum fiyatlarının da fahiş fiyatlara çıkmasına neden olmakta. Sadece bir gram domates tohumu altın fiyatının çok çok üstünde. 2008 yılı başlarında basına bile malzeme olan domates tohumunun fiyatı “domates tohumu altını solladı” yorumlarına neden olmuştu. Ayrıca bu tohumların toprağa verdiği zarar da cabası. Uzmanlara göre yabancı tohuma bağımlı hale gelen toprakta yerli tohumla yeniden üretime geçilmesi de mümkün olmuyor. Her ekimde toprağa verdiği zarar giderek arttığı için de gün gelecek bu toprak kullanılamaz hale gelecek. Çünkü toprak kanserojen maddelerle doluyor. Nitekim patateslerde görülen hastalık nedeniyle 2004 yılında Nevşehir ve Niğde bölgelerinde patates ekimine yasak getirilmişti. Dünya tohum pazarı milyar dolarlarla ifade ediliyor ve bu pazarda en büyük pay ise yüzde 70 gibi bir oranla ABD, Fransa, İsrail, Almanya, Danimarka ve Hollanda’nı elinde bulunuyor. Türkiye ise tohumda neredeyse tamamen dışa bağımlı olan ithalatçı bir ülke konumunda. Genetiği değiştirilmiş tohumlarla ilgili yapılan haberler her ne kadar spekülatif bulunsa da doğruluk payı da unutulmamalıdır. Yabancı şirketlerin Türkiye’ye soktuğu ne olduğu belli olmayan tohumlar toplum sağlığını tehdit eder hale gelmiştir. Zira uzmanlara göre Türkiye’de bundan 20 yıl önceki kısırlık oranı ile bugünkü kısırlık oranları arasındaki farklar bunun en açık kanıtıdır. Günümüzde giderek artan alerjik hastalıklar, enfeksiyonlar, kanser, depresyon, psikolojik bozukluklar sakat doğan çocuklar gibi pek çok olumsuzluğun altında tükettiğimiz gıda ürünlerinin yetiştirilmesinde kullanılan tohumların büyük etkisi olduğu konusunda hemfikirdir. Yasa çıktığı günden beri söylenen bu yasayla tohum üretim ve dağıtımı çokuluslu şirketlerin tekeline geçecektir. Dolayısıyla da Türkiye’de tarım sektöründe tohum üretimi ve satışının özelleşmesinden söz etmek mümkündür. Tohumculuk Kanunu Türkiye’nin çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Zira bir ülkenin çöküşünü hazırlayan nedenlerin başında tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetemeyip dışa bağımlı hale gelmesi gelir. ürkiye’nin 1980’li yıllardan beri izlediği yanlış politikalar sonucu özelleştirmelere verdiği hız her alanda olduğu gibi tarım alanında da kendini gösteriyor. Türk tarımı, zor günler yaşadığı günümüzde her ne kadar başka gündem konuları arasında kaybolup gitse de 2006 yılında çıkarılan tohumculuk kanununun etkilerini görmeye başladı. 1980’li yıllardan önce tarım ürünlerinde kendi kendine yetebilen, hatta pek çok tarım ürününü ihraç eden ülkemiz, bugün başta temel gıda maddelerinden buğday ve mısır olmak üzere birçok tarım ürününü ithal eder duruma gelmiştir. Türkiye için stratejik öneme sahip olan tarım ve hayvancılık, çıkarılan bu kanunla şirketleştirilme yolunda ilerlerken, bu duruma gelinmesinin en önemli sebebi şüphesiz AB’ye dahil olma uğruna verilen tavizlerdir. Özelleştirme sevdasının bir devamı niteliği taşıyan tohumculuk kanununun, sadece AB ve ABD’nin desteklediği yabancı tohum şirketleri lehine çıkarıldığı açıkça görülebilmektedir. Tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı konuma getirilmeye çalışılan Türkiye’de, mülklerin yanı sıra tarım arazileri de yabancılara satılmaktayken tarımın devamı için gerekli olan tohum konusunda da dışa bağımlı hale getirilmeye çalışılmaktadır. T Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası dfidanoglu@tusam.net Pazar çok uluslu şirketlere teslim… Yabancı ve çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan anlayış, tarım alanında da etkin. Genetiği değiştirilmiş ve çok pahalı tohumların ithali, yerli tohumu yok etti. Tarım çekirdekten çökertiliyor… giderek yok olmaktadır. Dünyadaki çiftçilerin yüzde 80’i kendilerinin ayırdıkları tohumlarla tarım yaparken Türkiye’de çıkarılan yasa ile çiftçinin kendi tohumunu kullanmasının önüne geçiliyor ve önceden tohum üreten ve tohum araştırmaları yapan merkezlerin kapatılmasıyla birlikte de devlet tohumculuk alanından tamamen elini çekiyor. Türkiye’de tohumculuk ise en başta İsrailli firmalar olmak üzere Avrupa ve ABD’li yabancı şirketlerin eline geçiyor. Dolayısıyla çiftçilerimiz bu çok uluslu şirketlerden almak zorunda kaldıkları genetiği değiştirilmiş tohumları kullanmak zorunda bırakılıyorlar. Oysaki girmek için deyim yerindeyse kırk takla attığımız AB’ye üye ülkelerin Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların ülkelerine girişini yasakladıkları düşünüldüğü zaman Türkiye’deki özellikle insan sağlığını tehdit eden, gelecek nesiller için oldukça tehlikeli sonuçlar yaratacak olan bu uygulamayı anlamak mümkün değil. Türkiye’nin yetişmiş çok değerli ziraat mühendisleri ve uzmanları varken İsrail’in genetiği değiştirilmiş tohumlarına muhtaç olmak ise tek kelime ile inanılmaz. İsrail aslında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın izni ile genetiği değiştirilmiş tohum ithal edilen ülkeler arasında ancak Türkiye’ye neredeyse en çok kaçak tohum sokulan ülke konumunda da yine İsrail var. ABD, Hollanda, Fransa ve Almanya diğer tohum ithalatı yaptığımız ülkeler. Türkiye’nin yıllık tohum ithali 100 milyon doları buluyor. Üstelik uzmanların genetiği değiştirilmiş bu tohumların insan sağlığını tehdit ettiği konusundaki uyarıları hatta bunun Türkiye’ye karşı kullanılması muhtemel bir çeşit silah olabileceği yönündeki uyarılarına rağmen. Türkiye’nin ‘tohumu kurutuldu’ TOHUMCULUK KANUNU 31.10.2006’da TBMM’den geçerek yasalaşan 5553 sayılı Tohumculuk Yasası’nın ardından kısa adı UPOV olan Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği’ne üyelikte de geç kalmayan Türkiye 13.03.2007 tarihinde 5601 sayılı kanunu kabul ederek tohumculuğu özelleştirme yolunda bir adım daha attı ve UPOV’a 65. üye olarak katıldı. Başta ABD ve AB’deki büyük tohum şirketlerinin desteklediği UPOV 1960 yılında bugün tohumculukta lider Türk tohumculuğu, yabancılara tesilm ediliyor... durumda olan altı Avrupa ülkesi tarafından kuruldu. Birliğe üyelikte zorunluluk olmamasına rağmen özellikle gelişmekte olan ülkeler birliğe üyeliğe zorlandılar. Birliğe üye ülkelerin sözde bitki çeşitleri üzerindeki fikir mülkiyet haklarının korunması amaçlanıyor. Oysaki Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerinden de anlaşılacağı üzere dünya biyoçeşitliliğindeki yüzde 75’lik kayıptan da anlaşılacağı gibi bu sözleşme sayesinde bitki çeşitlerinin çoğunluğu kaybolmuştur denilebilir. Türkiye’nin akıbetinin de aynı olacağına hiç kuşku yok. Zira çiftçinin kendi tohumunu kullanamaması sonucu yerli çeşitler