Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 22 Aralık 2008/234 ünyanın en kanlı iç savaşlarından birine sahne olan Lübnan, 19751991 yılları arasında yaşanan iç savaşın miras bıraktığı toplumsal travmayı henüz atlatabilmiş gözükmüyor. Nitekim iç yapısal özellikleri nedeniyle yaşanan siyasal krizler ve her daim etkileşimin son derece yüksek oranlarda olduğu bölgesel gelişmeler de bu travmayı kronik hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Ülkedeki bitmek bilmeyen siyasal kaosu besleyen ana damarlardan biri de hiç şüphe yok ki Filistin. Gerek Lübnan içerisindeki Filistinli mülteciler gerekse İsrailFilistin sorunu gerekse de Filistin’deki El FetihHamas çekişmesi Lübnan’ı bir çok yönden etkiliyor. Geçmişte Lübnan’daki Filistinlilerin öznelerinden biri olduğu çatışmalar yüzünden oldukça büyük hasarlar gören Lübnan son yıllarda yine aynı hüzünlü nakaratı söylüyor. 2007 yılında başlayan Filistin kaynaklı çatışmaların sonuncusu Aralık ayı başında yaşandı. Bu seferki çatışma El Fetih ve Hamas taraftarları arasında Lübnan’ın güneyindeki Sayda kenti yakınlarında bulunan Miye Miye Filistin mülteci kampında meydana geldi. Filistin’deki El Fetih ve Hamas arasındaki kavganın 2009 yılı başındaki seçimler nedeniyle giderek alevlendiği bir dönemde Lübnan’a da sıçradığını gösteren olaylar kısa sürede bastırılsa da hem Lübnan Ordusu hem de mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler tedirgin. Nitekim yakın bir zamanda yine Sayda kenti yakınlardaki Ayn el Hilve kampındaki bir patlamada El Fetih’in önemli isimlerinden biri hayatını kaybetmiş ve olayın ardından ufak çaplı çatışmalar baş göstermişti. Yaşanan olaylar üzerine hem El Fetihli yetkililer hem de Hamas’lı yetkililer Lübnan yönetimi ile temasa geçmiş hatta Hamas'ın Suriye'deki siyasi lideri olan Halid Meşal Kasım ayında Lübnan’daki Filistin Mülteci kamplarının durumunu görüşmek üzere Beyrut’ta bir dizi görüşmeler yapmış ancak işlevsel çözümler üretilememişti. D H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Kavga Lübnan’a sıçradı Filistin’i fiilen ikiye bölen El Fetih ve Hamas arasındaki gerginlik, Lübnan’a da yansıdı. Lübnan’daki kamplarda yaşayan 400500 bin Filistinli de bölünmüş durumda. Gruplar arasındaki gerginlik, istikrara susamış Lübnan’ın bitmeyen sorunlarından biri durumunda… tozlu aynasını parlattığımızda Lübnan’ın İsrail’in kurulduğu 1948 yılından bu yana, toplu Filistin göçlerinden nasibini en fazla alan ülkelerin başında geldiğini görüyoruz. Öyle ki bugün Lübnan’da 12 mülteci kampında resmi kayıtlara göre 391 bin, gayri resmi verilere göre ise de 400500 bin civarında Filistinli yaşıyor. Yani yaklaşık olarak Lübnan nüfusunun yüzde 10’u Filistinli mültecilerden oluşuyor. BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü UNRWA’nın raporlarına göre Ortadoğu’daki tüm Filistin mülteci kamplarında olduğu gibi Lübnan’daki kamplarda da çok büyük sorunlar var. 60 yılı aşkın bir süredir Lübnan’da yaşayan Filistinli mültecilerin henüz bir statüsü yok. Yani dünya üzerinde herhangi bir ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı değiller ve yasal olarak da Lübnan vatandaşı olmaları imkansız. Sağlık, eğitim gibi temel hizmetlerden çok kısıtlı oranlarda yararlanabiliyorlar ve söz konusu temel bazı hizmetleri BM Mülteciler Örgütü sağlıyor. Nitekim Lübnan devleti kendi halkına dahi temel hizmetleri sunabilecek durumda değil çoğu zaman. İç savaştan bu yana Lübnan’da tek bir gün bile 24 saat kesintisiz olarak elektrik verilebilmiş değil. Haliyle mülteci kamplarındaki durum daha da vahim oluyor. Tahmin edilebileceği gibi işsizlik neredeyse mülteci nüfusuna eşit. Lübnan yasalarına göre Filistinli mültecilerin birçok meslek dalında çalışmaları da yasak. Örneğin Lübnan’da yaşayan bir Filistinli doktor veya avukat olamaz. Toprak sahibi olup, çiftçilik yapamaz. Bunun yanı sıra toplumsal ve siyasi haklardan da yoksun olan Filistinli mülteciler pasaport sahibi olamaz ve seçimlerde oy kullanamazlar. Görüldüğü üzere yasal olarak Filistinli mültecilerin Lübnan’da pek fazla hakları yok ancak uygulamada olaylar yasalardan biraz farklı gelişmiş El Fetih ile Hamas çatışması… görünüyor. Zira aradan geçen 60 yıl boyunca Filistinliler resmi değil belki ama filli olarak her daim Lübnan siyasetini etkilemişlerdir. Hatta Filistin’in merhum lideri Yaser Arafat da uzun yıllar boyunca Lübnan’daki kamplarda yaşamış ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) alt yapısını bu kamplarda oluşturmuştur. FKÖ, özellikle 70’li yıllarda ve 80’li yılların başında eylemlerini Lübnan merkezli olarak sürdürmüştür. Lübnan İç Savaşı’nın da dolaylı ya da doğrudanmüsebbiplerinden biri olarak gösterilen Filistinli mülteciler, geçmişte olduğu gibi bugün de Lübnan’da “sorunlu” cümlelerin içerisinde yer alıyorlar. 2007 yılında Lübnan’daki ikinci büyük mülteci kampı olan Nahr el Barid kampında başlayıp diğer Filistinli mülteci kamplarına yayılan çatışmalar Lübnan gündemini uzun bir süre meşgul etmişti. Filistin mülteci kampları içerisinde filizlenen radikal İslamcı örgütlerden Feth’ül İslam ile Lübnan Ordusu arasındaki çatışmalar iç savaştan bu yana yaşanan en kanlı, en şiddetli iç çatışmalar olarak nitelendirilirken, Lübnan halkı iç savaşın hayaletleri ile yüzleşmek durumunda kalmıştı. Aradan geçen süre içerisinde Lübnan Ordusu’nun yoğun bombardımanları sonrasında çatışmalar durulmuş gibi görünmesine rağmen zaman zaman kıvılcımlar yeniden beliriyor. ÇÖZÜM YİNE YOK Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarının yarım yüzyıllık sorunlarının besleyip büyüttüğü illegal organizasyonlar, terör örgütleri, hırsızlık ve gasp çeteleri, mafya ve türevleri bugün başlı başına birer sorun olarak Lübnan’ın zaten pamuk ipliğine bağlı olan hatta belki de olmayan istikrarını ciddi anlamda tehdit ettiği açıkça görülebiliyor. Lübnan’ın kendi iç sorunları, biri bitip biri başlayan zincirleme siyasal krizleri, neredeyse rutin hale gelen siyasi cinayetleri, ekonomik ve toplumsal sorunları yetmezmiş gibi Filistin mülteci kamplarındaki huzursuzluklar ve Filistin’den ihraç edilen çatışmalar Lübnan’ın geçmişin gölgesinden kurtulmasına engel oluyor. Madalyonun öbür yüzünde de yine dramatik, trajik bir Filistin hikayesi yaşanıyor 60 yıldır. Yerlerinden, yurtlarından edilmiş yüz binlerce Filistinli sığındıkları kardeş topraklarda insanca yaşama imkanı bulamadılar. Bir çok insani haktan yoksun kaldılar, işsiz, aşsız kaldılar sonunda sorun içinde sorun haline geldiler. Sonuç olarak Filistin sorunu adil bir barış ile son bulmadıkça bu ve bunun gibi sorunlar da hem kendini hem de etrafını yakıp yıkarak sürüp gidecek gibi görünmüyor. LÜBNAN’IN FİLİSTİN SORUNU Bu noktada Filistinli mültecilerin Lübnan’da nasıl olup da bu denli derin, bu denli çetrefilli bir sorun haline geldiği sorusuna yeniden kafa yormak gerekiyor. Zira mevcut durumu anlayabilmek, olay ve olguları doğru okuyabilmek için yakın geçmişin aynasına bakmak her zaman için önemli bir yol gösterici olmuştur. İşte bu yoldan gidip tarihin Lübnan’daki kamplarda bulunan Filistinliler...