24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 24 Kasım 2008/230 ST R A T E J İ c Obama ve Biden... 9 TÜRKİYE’Yİ NELER BEKLİYOR? ABD seçim sisteminde Demokratların geleneksel destekçileri olan Ermeni ve Rum lobilerinin ObamaBiden ikilisine verdikleri destek ve bu destek karşılığında ikilinin onlara verildiği iddia edilen sözler (Kongre’de Demokratların kazandıkları üstünlük dahil) bizim açımızdan büyük önem arz ediyor. Çünkü yönetimde ilk 6 ayda ağırlıklı olarak dikkatini ekonomik sorunlara yöneltmesi beklenen Obama’nın bu meşguliyetinde Amerikan siyasetçileri arasından en önde gelen Türk düşmanı olarak bilinen seçilmiş Başkan Yardımcısı Joseph Biden’in neler yapacağı önemli olacak. Geçmişte, silah ambargoları, sözde Ermeni Soykırımı, Kıbrıs sorunu ve PKK’ya bakışlarıyla bizce karnesi çok zayıf olan Biden’in Amerikan Kurumsal Sistemi’ne karşın belli taşları oynatıp, politik ilişki dengesini bozması olası. Bu bakımdan Türkiye tarafında iktidar ve diplomatların; Amerika tarafında ise ilişkilerin önemini çok iyi bilen bürokratların bu ilk 6 ayda çok dikkatli olmaları gerek. Bu bağlamda, ABD’nin gelişi güzel adımlarla Türkiye’nin onuruna dokunacak, hükümranlık haklarını zedeleyecek veya Türkiye üzerinde potansiyel rahatsızlıklar yaratacak bir seçeneğinin olmadığı tarafımızdan behemehal anlatılmalıdır. ABD bu coğrafyada, özellikle de Rusya’nın giderek güçlendiği bir ortamda Türkiye’ye muhtaçtır. Mevcut konjonktürde ABD, Türkiye’ye rağmen hiçbir şey yapamaz. Türkiye dirayetli, kararlı bir politik hamle ile bu kartlarını açıkça ortaya koymalıdır. Amerikalıların Bush dönemindeki keyfi adımları Biden faktörü ile Obama döneminde Türkiye ile ilişkili konularda benzer bir şekilde yaratılırsa ABD bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktır. ile sendikaların çalışmalarına bağımlı olan Demokratlar, bu sefer işi çok sıkı tuttu. Binlerce mahalle takımı örgütlenip bunların seçimden altı ay önce eğitilmesi ve katılan kişilerin haftada en az 4050 saat seçmenlere dönük şekilde çalışması sistemi başarılı oldu. Yine Obama halkla ilişkiler açısından da çok başarılıydı. Ayakkabısının delik tabanlarını (yanlışlıkla !!!) basın mensuplarına gösterdi. Seçimden bir gün önce öldüğü iddia edilen beyaz anneannesinin cenazesi için gözyaşları döktü. Kendisine yöneltilen deneyim eksikliğini de yine çok ustaca yanıtlayarak “önemli olan deneyim değil, değişimdir” diyerek savuşturdu. Seçimden bir gün önce 4 milyon dolar harcanarak Obama’nın ulusal televizyon kanallarının izlenme oranı yüksek saatlerinde yarım saatlik konuşmasının yayınlanması da önemli bir reklam oldu. Ve tüm bunların sonucunda artık Obama ABD Başkanı olarak dünya sahnesine çıktı. Önünde acilen çare bulması gereken yaşamsal sorunlar var. Finansal ve ekonomik krizin bir çığ gibi büyüyen, hatta daha da büyüyecek olan etkileri ve sonuçları, yerine getirilmesi gereken ve ABD’deki dar gelirlilerinin beklentisi olan vergi indirimleri, işsizlik, emeklilik fonlarının sorunları ve bunun sonuçlarının yaşlılara yansıtılmaması, devlet kontrolü altına girmiş finans sisteminin yönetilmesi, dışarıdaki süregelen Irak, Afganistan, Pakistan batağı ve küresel ısınma ile ilgili alınması gereken önlemler ve çıkarılacak yasaların Kongre’ye rağmen geçirilmesi bu bağlamda başta gelen hususlar. Ne var ki Amerikan Kurumsal Sistemi (Derin Devlet) tarafından özellikle dışarıda imaj değişikliği amacıyla efsane haline getirilmeye çalışılan Barack Obama’nın kendinden büyük beklentileri olan yerli ve yabancı kitleleri aynı anda mutlu etmesi olanaksız. Çünkü önündeki sorunlar selefi George Bush tarafından içinden Geçmişinde belirgin bir başarısı olmayan Obama’nın ilk işinin ekonomi olacağı, daha sonra dış konulara yöneleceği tahmin edilebilir. Türkiye’nin bu aşamada Başkan Yardımcısı Biden’e dikkat etmesi gerekiyor. çıkılmaz hale getirilmiş durumda. Kendisinden beklenen mucizeler ise çok boyutlu ve neredeyse gerçekleştirilmesi imkansıza yakın. Bu bağlamda Obama’nın önündeki ilk adım çok girift sorunları çözmekten, beklentileri karşılamaktan ziyade, işin kolayına kaçıp her halde öncelikle kimleri sükutu hayale uğratacağına karar vermek olacaktır. T Barış DOSTER arihi, neyi nasıl yaptığımızı ve neleri neden yapamadığımızı anlamak için okuruz. Ama ne yazık ki, tarihi öğrenmek yerine çarpıtmanın, dahası tarihsel kişiliklere saldırıp, prim yapmanın moda olduğu günlerden geçiyoruz. “Alternatif tarih”, “resmi olmayan tarih”, “gayri resmi tarih”, “tarihimizle barışmak”, “ders kitaplarından ırkçı söylemleri ayıklamak” adı altında Yazar: Ozan Örmeci en yalın Güncel Yayıncılık gerçekler bile inkâr ya da tahrif ediliyor. Özellikle numaracı cumhuriyetçi, etnik bölücü ve siyasal İslamcı çevrelerin sık başvurdukları bu yöntemle, Soros’tan destek alan kimi sözde bilim kurumları ve sivil toplum örgütlerinin destek oldukları çalışmalarla adeta yeni bir tarih yazılıyor. “Yaratıcı ve çağdaş bir tarih eğitimi” adı altında küreselleşme propagandası yapılırken, “ötekiyi anlamak” adına, Türk çocukları Türk ulusuna yabancılaştırılıyor. Örneğin, “Birinci Dünya Savaşı sonrası Yunan İzmir’e çıkıyor. Sonrasında Türkler İzmir’i alıyor”. Osmanlıca bilmeyen, arşiv görmemiş bir “tarihçi”, sözde Ermeni soykırımı gibi bir konuda en keskin fetvaları verirken, intihal yaptığı saptanıyor. Ama yine de ders vermeyi, köşe yazmayı, TV programı yapmayı sürdürüyor. Genç araştırmacı Ozan Örmeci’nin “Türk Siyasal Tarihi” adlı çalışması, bilgi kirliliğinin yoğun olduğu bir dönemde, hem bilimsel titizliği, hem de sağlam ideolojik örgüsüyle dikkat çekiyor. Konunun oldukça kapsamlı ve zorlu olmasına karşın Örmeci, hem kaynak seçimi, hem de konu başlıklarının saptanması konusunda meseleyi doğru noktalardan kavrıyor: Kemalizm ve TÜRK SİYASAL TARİHİ Tek Parti, Çok Partili Dönem ve Askeri Müdahaleler, Türkiye’de Sol Hareketler, Lider Portreleri, Türk Dış Politikası. Türkiye’nin özgün koşullarının, kendine has gelişim sürecinin ve tarihsel bir kırılma noktasında savaş ve devrimle kurulan bir Cumhuriyet olduğunun bilincinde olan yazar, toplum bilimcilerimizde yaygın bir hastalık olan Batı merkezli, Batıcı bakış açısını da eleştiriyor. Türk modernleşmesinin istisnai olduğunun farkında ve Batı şablonuyla, Batı kavramlarıyla Türkiye’yi açıklayıp, anlama yanılgısına düşmüyor. “Kemalizm’in yeniden doğuşuna” dikkat çeken Örmeci, bu iddiasını temellendirirken, iç ve dış dinamiklerle, politik ve ekonomik gerekçelerle, laikliğe, ulusal yapıya ve sosyal devlete yönelik tehditlerle birlikte çok boyutlu bir tahlil yapıyor. Hem “ılımlı İslam” projesinin, hem küreselleşme sürecinin, hem ayrılıkçı terörün bu yeniden doğuştaki etkilerini sıralarken, çözüm önerisi olarak da, sadece ülkemizi yönetenlerin değil, Atatürkçülerin de yıllardır ihmal ettikleri halkçılığı ve devletçiliği gündeme almak gerektiğini vurguluyor. İttihat ve Terakki’den AKP’ye
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear