24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 HALK VE DEVLET Devletin ilk görevi halkımızın can ve mal emniyetini sağlamaktır ama sağlayamıyor; her yerde toplumsal olaylar, atılan bombalar, nerede ne zaman ne olacağı belli olmayan karanlık bir gidişat, halk kuşkulu. Devletin ilk görevi halkın geleceğini güvenlik altına almak ama alamıyor; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükümranlık haklarına yabancı ülkeden gelen silahlı güçler saldırıda bulunuyor ama devlet bu eşkıyanın peşinden gitmiyor, halk geleceğinden endişeli. 3225 köy ve mezra terör nedeniyle boşaltılmış, bir milyon insan yerinden yurdundan göç etmiş ama haliniz nicedir diye soran yok. Önceden PKK şimdi ise DTP bu göçün peşini bırakmıyor; İstanbul, İzmir ve Mersin’deki olayların içine çekiyor çaresiz vatandaşımızı, devletin gözü sanki kör olmuş bu gerçeği göremiyor. Yüzyıllardır süregelen feodal yapının ağırlığı altında çökmüş halkımızı bir PKK vuruyor, bir DTP vuruyor, bir kaçak vuruyor, bir şeyhlerşıhlar vuruyor ve bir de devlet. Feodal baskı, aşırı nüfus, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik ve cehalet, göçler, kaçakçılık ve terör bir kâbus gibi halkımızın üzerine çökmüş, nefes bile alamıyor artık. Bugün ve yarınından endişeli ve kuşkulu bir halkın varlığı demokrasiyi gölgeliyor; demokrasi demek insan hakları demek, demokrasi demek özgür irade demek ama halkımızın ne özgür iradesi kalıyor ne de insan hakları, güvensizlik yıkıyor, parçalıyor tüm değerleri. Halk var ama devletin gücü ve otoritesi zaafta, devlet AKP’nin yanında, halk ise bir başına, çaresiz. ST R A T E J İ c arasından, bu konunun da AB ile ciddiyetle ele alınması, hükümete baskı yapmalarının sağlanması gerek, kısacası bu yıl işi zor teröristlerin çünkü kış uykusuna yatabilmeleri için fazla zamanları yok. Devletin güvenlik güçlerine gelince, zaten geçen yılki önemli operasyonlardan dolayı yorgun; kimi istirahatte, kimi küçük çaplı operasyonlarda olacak, karakol inşaatları yapacak, eksik gedik giderilecek gelecek yıla hazırlanmak için her yıl ki gibi, onların da işi zor. Diyarbakır’daki olaylardan... Cumhuriyet Strateji 24 Kasım 2008/230 oyuncular belli. Zamanında güvenliği sağlayamamış devlet gücü yine şaşıracak, çoluk çocuğun sataşmasından çıldıracak; ya müdahale edecek şiddeti artıracak ya da sessiz kalıp devleti ve otoriteyi, DTP işbirlikçilerine terk edecek, başka seçenek yok. Her iki halde de halk devletinden yine kuşku duyacak, çıkan olaylardan yine endişelenecek, korkacak ve kabuğuna çekilecek, başka çaresi yok. Bu kuşku ve endişe halkı umutsuzluğa düşürecek ve bu duygu ve düşüncelerin herkes bunu. Halkın özgür iradesinin olmadığı bir seçim demokratik değildir, ulusal medya yazmalı bunu. Bütün siyasi partilerin seçime hazırlanamadığı bir ortamda demokrasi olmaz, nerde demokrasi ve insan hakları tellalları, neden sesleri çıkmıyor! Hem iç güvenlik hem de ulusal güvenliğin tehdit altında bulunduğu bir ortamda insan haklarından bahsedilemez; hani can ve mal emniyeti, hani halkın güvenliği, hani özgür irade, hani özgürlükler! Terörü ardına almış bir siyasi partinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yıkmak için seferber olduğu bir ülkede demokrasi olmaz. Anayasa Mahkemesi’nce suçu sabit görülen ve devletin laik düzenine karşı eyleme geçmiş bir siyasi partinin iktidar olduğu bir ülkede demokrasi cumhuriyetin temel değerleri üzerinde inşa edilemez. PKK terör örgütüne karşı savunmaya geçmiş bir güvenlik kuvveti ülkenin genelinde halkın mal ve can emniyetini sağlamıyorsa böyle demokrasi olmaz. Bize öğretilen demokrasi bu değil, devlet bu değil, devletin güç ve otoritesi bu değil, devletin varlığını ve bekasını koruma yöntemi bu değil. ÇÖZÜM Önce iç güvenlik ve beraberinde ulusal güvenlik sağlanmalıdır; demokrasinin hüküm sürdüğünün iddia edildiği bir ülkede devlet güç ve otoritesinin dışında bir güç halk üzerinde otorite olamaz. Irak’a kapsamlı bir kara harekâtı yapılmalıdır; varlığını ve bekasını korumak isteyen bir devlet, Irak’taki potansiyel tehditlere seyirci kalamaz. Terörden doğan yaralar sarılmalıdır; otuz yıldır terörden acı çekmiş bir halk bunca acıya artık dayanamaz. İç göçlere karşı tedbir alınmalıdır; 3225 köyün boşaltıldığı, bir milyondan fazla vatandaşın can güvenliği nedeniyle göç ettiği bir ülkede, devlet vatandaşının çaresizliğine seyirci kalamaz. Ulusal olmayan medyanın hem iç hem de ulusal güvenliği zayıflatıcı yayınlarına son verilmelidir; demokratik bir ülkede ulusal olan bir medya devletin ve halkın ulusal direncini zayıflatıcı yayın yapamaz. AB ile ilişkiler gözden geçirilmelidir; AB’ye üye olmak isteyen bir devlet bu ülkelerin PKK terör örgütüne verdiği desteği görmezden gelemez. ABD ile Kerkük’te masaya oturulmalıdır; ulusal çıkarlarımızın çatıştığı bir ülkeden müttefik olamaz. Mevcut siyasi irade tüm bunları yapar mı? Yapmaz, yapacak olsaydı zaten bu durumlara düşmezdik. Mevcut siyasi partiler, içinde bulunduğumuz tehditleri anlatmak için halka iner mi? İnmez; inecek olsaydı zaten çoktan inerdi, bunca tehdide göz yumulabilir mi hiç! Sivil toplum örgütleri halktan toplumsal reflekslerini göstermesini isteyebilir mi? İsteyemez çünkü sesi çıkanın sesini kesmek için her türlü iktidar gücünün kullanıldığı bir dönemden geçiyoruz. Halk kendiliğinden tepkisini topluca ortaya koyabilir mi? Zor, çünkü halkımızı borçlandırdılar hem de gırtlağına kadar, nefes alacak hali kalmadı. Peki, ne olacak? Sizce bin yılı aşkın bir süredir Anadolu’da hüküm süren Türk varlığı, Türk devleti ve Türk milleti böylesi sahipsiz midir? PKK VE DEVLET Bu yaz ve sonbaharda hem yurt içinde hem de Irak kuzeyinde önemli darbeler yiyen teröristler her yıl olduğu gibi bu yıl da kış uykusuna çekilmeyecektir, bunu görmek gerek; Hakurk ve Kandil’de, bir önceki yıldan gelen kayıplarını gidermek için AB ülkeleri, Irak, Suriye ve İran’dan terörist adaylarını toplayacak, yetiştirecek ve gelecek yıla hazırlayacaktır, tarih tekerrür ediyor. Teröristler kış uykusuna bu yıl yatamayacak çünkü bir kısım eli ayağı düzgün teröristlerin sivil elbise giydirilip, şehirlere gönderilmesi ve seçimler için DTP adına çalıştırılması ama çok çalıştırılması gerek. Onlar olmasa halkı sokağa kim, nasıl dökebilir ki! Kış uykusuna yatamayacaklar çünkü başta Tunceli ve Şırnak olmak üzere şehirlerin giriş ve çıkışlarına döşenecek mayınları şimdiden toplamak gerek, fırsat olursa şehir içinde patlatılacak bombaları şimdiden hazırlamak gerek, tarih tekerrür ediyor. Üstelik gün geçtikçe ağırlığını hissettiren hava harekatı hırpalıyor PKK’yı, bu konuların ABD ile görüşülmesi gerek. Bununla birlikte, örgütten kaçanlar, kopanlar, yaralananlar Barzani’ye gitmiş, Barzani özel birlikler kurmuş, bu teröristlerin geri alınması gerek, bu konuların da Barzani ile görüşülmesi gerek, kış uykusuna yatmak için nasıl fırsat bulacak ki PKK? Öte yandan İmralı’da yatan bölücü başı öfkeli, bir an önce kurtulmak istiyor dört duvar Mart sonunda yapılacak yerel seçimlerin mücadelesi erken başladı. Terörün yoğun olduğu illerdeki belediye başkanlıkları için yapılacak seçimlerde iktidar partisi ile karşıtı arasındaki mücadele nedeniyle halk arada kalmış durumda. DEMOKRATİK SEÇİM TRAJEDİSİ Bu tablo içerisinde gerçekleşecek olan 29 Mart seçimlerinden kim ne bekleyebilir ki? Üstelik 29 Mart’ta yerel seçim olacak ama seçim öncesi yapılacak olan Nevruz kutlamalarından bahseden yok, neler olabileceğini öngören yok. Halkımız Nevruz’a karşı hassastır; bir bayram onun için ve bu bayramda sokağa çıkacak allı yeşilli elbiseleriyle, çoluk çocuk, kadın kız, eğlenecek; tek düşünceleri sokağa çıkıp eğlenmek. Ama PKK işbirlikçi gücünü yanına almış DTP buna izin vermeyecek, o da sokağa çıkacak ve halkı devlete karşı kullanmak için elinden geleni yapacak, tıpkı geçen yıllarda izlediğimiz bir film gibi cereyan edecek her şey, senaryo belli, karmaşasında seçim için oy vermeye gidecek 29 Mart günü. Kime oy verecek; muhalif partiler meydanda olmadığına göre ya DTP’ye ya da AKP’ye oy verecek ne de olsa demokratik bir seçim bu. Sonuçta bir kısım belediyelikleri AKP alacak kalanını da DTP, başkası olabilir mi? AKP, bu seçim sonuçlarını demokrasinin zaferi olarak ilan edecek ve bu sonuçtan Barzani ve Talabani de memnun olacak, DTP ise PKK terör örgütünün zaferi diyecek ama kimse bu sonucun halkın özgür iradesini yansıtmadığını söylemeyecek, demokrasi bu değil, demeyecek, ta 90’lardan beri izlediğimiz trajik bir film bu. BU DEMOKRASİ DEĞİL Böyle demokrasi olmaz, haykırmalı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear