24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 ürkmen” şehri olarak Kerkük, Irak’ın bölünmüşlüğü tartışmalarında neredeyse bir sembol haline geldi/getirildi. “Referandum” tartışmalarından sonra şimdi de “Irak Yerel Seçim Yasası” ile Kerkük yeniden gündeme oturdu. 22 Temmuz 2008 tarihinde Irak Meclisi’nde 127 oyla kabul edilen Yerel Seçim Yasası, Devlet Başkanı Celal Talabani tarafından reddedilerek, geçersiz hale geldi. Eski yasaya ilişkin birçok tartışmadan sonra 24 Eylül 2008’de yeni bir Yerel Seçim Yasası kabul edildi. Eski yasa incelendiğinde ve Meclis’ten geçtiği andan itibaren özellikle Kürt kesiminden gelen itirazlara bakıldığında, eski yasanın neden kabul edilmediği açıkça ortaya çıkmaktadır. Eski yasanın dikkat çeken ve Kürtlerin itirazlarına neden olduğu düşünülen hükümleri şu şekildedir: Yasanın 1. maddesinde, “Kerkük Vilayet Meclisi’nin seçimleri, aşağıdaki dördüncü şık gereğince kurulan Komisyonun görevi tamamlanıncaya kadar ertelenir…” hükmü yer alırken, 2. maddede, “Otorite’nin üç başlıca unsur (Araplar, Türkmenler, Kürtler) arasında her unsura yüzde 32 ile Hıristiyanlara yüzde 4 oranında bölüştürüleceği” ifade edilmektedir. Otoriteden kasıt, üç önemli makam (Meclis Başkanı, Vali, Vali Yardımcısı), Meclis Komisyon Başkanlıkları ve her düzeydeki kamu makamları dahil, Bakanlığa bağlı ya da bağlı olmayan tüm emniyet ve sivil daireleridir. 3. maddede ise “Kerkük vilayetinin güvenliğinin, kurulan Komisyonun özgürce ve güvenli bir şekilde çalışmalarını yürütebilmesi için Komisyonun çalışmaları süresince, halen mevcut askeri birlikler yerine Irak’ın güneyinden ve orta bölgesinden getirilen askeri birliklerce sağlanacağı” belirtilmektedir. Eski yasada, Kerkük’e ilişkin bu hükümlerin yanı sıra, genel olarak bakıldığında, azınlıklara belirli kotalar sağlanması, kadın adaylara yer verme zorunluluğu, dini sembollerin kullanılması gibi birçok tartışmalı husus yer almasına rağmen, yasanın reddedilişinin temel nedeni “tarafların Kerkük konusunda anlaşmazlık içine düşmelerinden” kaynaklanmaktadır. Nitekim, yasa Meclis’ten geçtiği andan itibaren Kürt unsurlardan itirazlar yükselmeye başlamıştır. ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 17 Kasım 2008/229 “T Prof. Dr. Türel YILMAZ Sıra Musul’da Barzani’nin Kerkük üzerine yürüttüğü çalışmalar kendisi açısından son aşamaya gelmiş durumda. İtiraz edilen yasa değiştirildi. Kerkük konusunda ilerleme sağlayan Kürt gurupların şimdiki hedefi Musul. Bölgedeki Hıristiyanlar göçe zorlanıyor… yerlerinden ateşe verildi ve en önemlisi de bu saldırılar yapılırken Türkmenlere de ateş açıldı. Diğer bir deyişle, doğrudan Türkmenler hedef alındı. Dohuk’ta da 31 Temmuz 2008 tarihinde bir gösteri düzenlendi ve bu gösteride, “24. maddeyi hedef alan pankartlar” açıldı. Kürtlerden gelen bu tepkiler, genel olarak seçim yasasından ziyade Kerkük’e ilişkin maddeye duyulan rahatsızlığı açıkça kanıtlamıştır. Söz konusu gösteriden bir gün önce KDP ve KYB Politbüroları, 30 Temmuz 2008 günü, Bağdat’ta Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin de katıldıkları bir toplantı düzenleyerek, bir açıklama yaptılar. Açıklamada; “Yasa’ya karşı Irak’ın kuzeyindeki halkın gösterdiği tepkinin ve düzenlenen gösterilerin takdir edildiği, 140. maddenin ileride yapılacak tüm anlaşmalarda temel alınacağının tüm Iraklı taraflarca bilinmesi gerektiği (burada KDP ve KYB’nin altını çizdiği ve vurguladığı husus, referandumun mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğidir), BM temsilcisi Staffan De Mistura’nın önerilerinde 140. maddeyi dikkate almayan bir tutum sergilediği (Mistura’nın Kerkük’e ilişkin önerisi; Kerkük’te yapılacak seçimlerin 6 ay ertelenmesi, bu süreç içinde Irak Meclisi tarafından bir Komisyon oluşturulması, Komisyonun 2003 öncesi ve 2003 sonrası nüfus yapısını araştıran bir çalışma yürütmesi hususlarını içermekteydi), hiçbir kararın veya anlaşmanın 140. maddeye aykırı olamayacağı” açık bir şekilde ifade edilmiştir. Iraklı Kürtlerin itirazları ve tepkileri bununla da kalmamıştır. KDP’nin yönetim kadroları, Irak Meclis Başkanı Mahmut Meşhedani’yi hedef alan açıklamalar yaparak, “Irak Meclisi’nden geçirilen 24. maddenin planlı bir hareket olduğunu” söylemiştir. Süleymaniye Valisi Dana Ahmet Mecid, 30 Temmuz 2008 günü yaptığı bir açıklamada, “Mahmut Meşhedani, eğer Kerkük’ü etnik gruplar bazında bölmek istiyorsa, Bağdat, Diyala ve Musul’un da aynı şekilde bölünmesi gerektiğini, Meşhedani’nin bu kararının Kerkük halkına karşı ayırım yapmaktan başka bir özellik taşımadığını, Süleymaniye Valiliği olarak 24. maddeye karşı imzaların toplanmasına yönelik çalışma başlatıldığını” ifade etmiştir. Bilindiği gibi 2003 yılında Irak’ın işgalinden itibaren Kerkük’e yönelik olarak yoğun bir Kürt göçü yaşanmıştır. Bu göçler neticesinde, Kerkük nüfusunun çoğunluğunu oluşturduklarını düşünen Kürtler, kentin Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimine katılması amacıyla bir referandum yapılması konusunda ısrarcı oldular. Veto edilen eski yasada söz konusu hususun yer almaması nedeniyle Kürt gruplar, onun yerine geçecek yeni yasada başarılı olabilmek amacıyla yoğun kulis faaliyetlerine giriştiler. Barzani, Kerkük’ü yutma konusunda ilerleme kaydetti… SIRA MUSUL’DA… 24 Eylül 2008’de kabul edilen yeni yasa incelendiğinde, Kürt unsurların eski yasada itiraz ettikleri önemli konuların yer almadığı gözlenmektedir. Yeni yasanın 1. maddesinde genel görevlerin üç ana unsur arasında paylaşımından söz edilirken, PROVOKASYON VE SALDIRI Bu kapsamdaki en kanlı protesto eylemi Kerkük’te gerçekleşti. Kürtlerin, eski yasayı protestosu sırasında girişilen intihar eylemi Kerkük´ü kan gölüne çevirdi. Olayın ardından Kürt gruplar, Irak Türkmen Cephesi´ne (ITC) ait bürolara, Türkmeneli TV ve Türkmen İstişare Meclisi´ne saldırdılar. Binalar yağmalandı, bazı Iraklı Kürtler... Hıristiyan unsurlara eski yasada verilen yüzde 4’lük oran çıkarıldığı gibi, Vilayet Meclisi’nde çoğunluğa sahip olan unsurun (ki, bu 2003’ten beri göz yumulan yoğun göçler neticesinde Kürtler gibi görünmektedir) vali veya vali yardımcısı veya vilayet meclisi başkanlığı görevlerinden birini seçme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmaktadır. Yukarıda ifade edilen ve eski yasada yer alan “Kerkük’ün güvenliğinin Komisyon’un çalışmaları süresince, halen mevcut askeri birlikler (peşmergeler) yerine, Irak’ın güney ve orta bölgelerinden getirilecek askeri birliklere bırakılması” hususu, yeni yasada yer almamış, diğer bir deyişle tamamen kaldırılmıştır. Bütün bu gelişmelere bakıldığında, Kürtlerin Kerkük’ü sahiplenme ve Bağdat’tan ayırma faaliyetlerinin devam etmekte olduğu görülmektedir. Bölgedeki Kürtler, artık sadece Türkmenleri değil, Hıristiyan oluşumları da hedef almış görünmektedirler. Yeni yasada Hıristiyanlara ilişkin hükmün kaldırılmasından sonra bölgede özellikle de Musul’da yoğun bir Hıristiyan göçü başlamıştır. Medyaya yansıdığı şekliyle sayıları 5 bin kişiye tekabül eden Hıristiyan’ın bölgeden kaçmak zorunda kaldıkları ifade edilmektedir. Sistematik bir şekilde temizliğe uğradıklarını dile getiren Hıristiyanlar, bu temizlik kampanyasından Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetimini sorumlu tutmaktadırlar. Şimdi, Bölgesel Kürt Yönetiminin, “Musul’u da ele geçirme çabası içinde olduğuna” ilişkin yorumlar yapılmaktadır. Bu gelişme, sadece Irak’ın bütünlüğü hususunu tehlikeye atmakla kalmayıp, Irak’ın komşuları Türkiye, İran ve Suriye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Irak’ın kuzeyindeki bu yönetim, Türkiye’yi de hedef alarak, hasmane bir tutum sergilemektedir. Aslında bu durum Barzani açısından bakıldığında bir çelişkidir. Çünkü medyada da sıklıkla vurgulandığı üzere Barzani’nin Türkiye’deki serveti, milyar dolarlarla ifade edilmektedir. İstanbul’dan Mersin’e ve GAP bölgesine kadar uzanan şirketler zinciri ile Barzani ve aşireti büyük nemalar elde etmektedir. Kozlar Türkiye’nin elindeyken, yapılması gereken yapılmalı ve Barzani’nin şirketlerinin Türkiye’deki faaliyetleri engellenmelidir. Barzani’ye şu husus net bir şekilde anlatılmalıdır: “ABD bölgeden ayrıldığı andan itibaren Barzani’nin, Türkiye dışında uluslararası arenaya/topluma açılma şansı bulunmamaktadır”. Türkiye’nin Kürt gruplarla barış ve işbirliği temelinde ilişkilerini geliştirmesi son derece normaldir ve desteklenmelidir. Ancak, “KDP’nin, Irak’ın kuzeyindeki terör örgütü PKK’ya destek vermesi/lojistik destek sağlaması, Kerkük’e ve şimdilerde Musul’a ilişkin yayılmacı emelleri, Türkmenleri azınlık olarak gösterme çabaları” Türkiye ve Türk toplumu tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. KDP’nin ve Barzani’nin bu politikalarını gözden geçirerek, Türk toplumunun hassasiyetlerini dikkate alması gerekmektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear