Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 17 Kasım 2008/229 5 Prof. Dr. Nadim MACİT TUSAM Danışmanı Kasım 2008’de açıklanan AB ilerleme raporu ‘Türkiye denen meçhul’ anlatımına uygun düşen ifadelerle dolu. Takdir edilen ya da edilmeyen kişiler ve kurumlara yer verilmekte “öyle ama aslında öyle değil”, “öyle değil ama aslında öyle” ironisi üzerinden Türkiye’nin AB üyeliği macerasının bitmeyen hikaye olduğu anlatılıyor. Ana cümle şu: Türkiye, beklenen reform sürecini tamamlayamadı. AB üyeliğine alınan ülkeler açısından bu gerekçenin ikna edici olmadığı yönünde yöneltilen soruya, Olli Rehn şu cevabı veriyor: “AB yolu bahanelerden değil, siyasi reformlardan geçiyor.” Siyasi reformlar ifadesine yüklenen anlama ve isteklere bakıldığı zaman; demokratikleşme talebinin ötesine düşen ve politikmesiyanik genişlemeyi hedefleyen isteklerin yer aldığı görülüyor. Din özgürlüğü bölümüne baktığımızda ‘demokratikleşme isteğine’ eklenen hususlarla, Türkiye’ye giydirilmek istenen gömleğin ne olduğunu görebiliriz. AB’nin ‘din takıntısı’ Türkiye’ye ilişkin yayımlanan ilerleme raporunda din konusu özgürlük adı altında farklı noktalara çekiliyor. Dinsel hak ve hukuk alanından yola çıkan ifadeler, misyonerlik yoluyla Kürt grupları Hıristiyanlaştırmayı öngörüyor. Fener’deki patriğin ekümeniklik talebi ise tamamen başka siyasi hedefler güdüyor. 2008’de Başbakan Tayyip Erdoğan, Ekümeniklik olayının devletin karara bağlayacağı bir konu olmadığını söylemiştir. mallar üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler, (Madde: 12) hükmü getirilmiştir. ? Vakıflar, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabilirler, yardım ayni ve nakdi yardım da bulunabilirler. (Madde:25) ? Yeni vakıflarda iç denetim esastır. (Madde: 33)Yurt içi ve yurtdışında vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla gerçek ve tüzel kişiler …her türlü harcama yapabilirler ve bu harcamaların tamamı gelir ve kurumlar vergisi matrahından düşürülür. (Madde:77) AB kriterlerine uyum adına çıkarılan bu yasa; (a) denetimi kaldırmakta, (b) yerleşik olmayan yabancılara açık alan sağlamakta, (c) mallar üzerinde her türlü tasarruf imkânını vermekte, (d) yurt dışından ayni ve nakdi yardım alma ve yapmanın önünü açmakta, (e) Vakıf kültürünü yayma, misal olarak misyonerlik faaliyetlerini destekleme, yayma ve benzeri faaliyetler yapma gibi etkinlikler altında yapılan harcamalar vergiden düşürülecektir. Daha açıkçası devlet bizzat kendi parası ve desteğiyle misyonerlik faaliyeti yapacaktır. Ekonomik ve mesiyanik faaliyetin önünü açan bu yasa övülmektedir. Çünkü bu yasa, reform adı altında Osmanlı Devleti’nin çıkardığı yasaların ikiz kardeşidir. Her ne suretle olursa olsun nefsi İlerleme raporunda önemli yer kaplıyor… müdafaa etme hakkı dışında bir insana yönelik şiddet insanlık dışıdır. Bir insanı öldürmek ise insani alanın dışına çıkmaktır. Dini inanç ve ibadet özgürlüğü ve inancını anlatma hukuki bir haktır. Din ve vicdan özgürlüğü içinde yer alır. Bu da yasaların teminatı altındadır. Hukuk; bir insanın hayatına kast eden ve onu öldüren kişi kim olursa olsun cezalandırabildiği zaman hukuktur. Ancak şu kaydı koymamız gerekir: Demokratik kültür ve din özgürlüğü, din adı altında bir toplumun dokusunu parçalama, onun inançlarını aşağılama, bürokratik ve politik mahfilleri kullanarak ülkenin ortak değerlerini parçalama hakkı vermez. Bu noktada yapılması gereken şey; Batı dünyasının aslında politik faaliyet olarak kullandığı tarihi olarak tespit ve tescil edilmiş misyonerlik faaliyetinden vazgeçmesidir. Dini, politik araç olarak kullandığı sürece hiçbir aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği üzüntülü olaylar yaşanabilir. İslâm inancını fikri ve ahlaki düzeyden kopararak şiddetin aracı yapanlar ise bilmelidir ki hiçbir düşünce şiddetle ayakta duramaz. KÜRT HEDEFLİ PROPAGANDA AB yetkilileri bilmelidir ki Türkiye’de faaliyet gösteren misyonerler dinin sınırlarını aşan meselelerle uğraşmaktadırlar: “Kürtler, aslında Hıristiyan bir kavimdir’ telkini ve Irak’ın kuzeyindeki yapılanmaya kadar uzanan etnik ve dini ayrımcılığa dayalı faaliyetlerin dini mesele olduğunu hiç kimse ileri süremez. Eğer mesele demokrasi, hukuk ve din özgürlüğü ise AB ilerleme raporu bu siyasi faaliyetlere yer vermeli ve kınamalıdır. A. Rıza Bayzan(1), belgelere dayalı olarak Protestan bir misyoner olan Douglas Layton’un faaliyetlerini ortaya koymaktadır. Acaba din özgürlüğünden ve ihlallerden bahseden AB misyon şefleri şu faaliyetler hakkında ne der? ? D. Layton, yazmış olduğu Kurds In The BibleKurd Dinaf (Tevrat ve İncil’de Kürtler) kitapta şöyle der: “Kürtler aslında Hıristiyan bir kavimdir. Kitabı Mukaddes’te Med kavmi olarak geçmektedir. Kürtler, Med kimliğine bürünmelidirler.” Denilebilir ki bu bir düşüncedir. Peki, devamına bakalım. ? Kürdistan Gelişme Organizasyonu (KDC) direktörü olan Amerikalı D. Layton’a göre ‘uluslararası bir hava alanı ve işleyen bir banka, yabancı yatırımları çekmenin şartları arasındadır. Havaalanı baharda açılacak ve hemen sonra Irak’ın kuzeyi olan Kürdistan’da bankalar da açılacaktır. Mevcut durumda Erbil’den dışarıya banka transferi yapmak mümkün değil, bütün ödeme ve alışveriş elden yapılmaktadır. Bu nedenle gelişme organizasyonun büyük bir Avrupa bankası ile anlaşma yapması gerekmektedir. Aynı şekilde organizasyon Bağdat hükümeti tarafından verilen 45 lisanstan birine sahiptir. Aldığı lisansla sadece KDC şimdiye kadar 18 milyon dolar miktarında yatırımı aktive etti. 2005 yılı sonuna kadar Kuzey Irak’ın büyük şehirlerinde bankanın şubeleri açılmalıdır.’ Şimdi soralım, bu faaliyet İncil’in neresinde yer almaktadır. Hangi dini faaliyetin ve özgürlüğün uzantısıdır? RAPORDAKİ SORUNLAR ? Türkiye’de inanç özgürlüğüne genel BEĞENİLEN DÜZENLEMELER anlamda saygı duyuluyor. 2008 yılında Türkiye pratikte din özgürlüğü için tam kabul edilen Vakıflar Yasası maddeleri anlamıyla saygıyı tesis edecek bir ortam arasında Müslüman olmayan azınlıklara yaratmak için daha çok çaba sarfetmelidir, ilişkin mülk konularına değinilmesi çeşitli dini topluluklarla diyalogu önemli bir adımdır. geliştirmeyi amaçlayan istikrarlı teşebbüsler ? Nisan 2007’de Malatya’da yürütmelidir. öldürülen üç Protestan ile ilgili dava 20 Şubat 2008 kabul edilen 27 Şubat devam ediyor. Önde gelen bir savunma 2008’de resmi gazete yayınlanan Vakıflar avukatı tehditler aldığı için korunmaya Yasası ilerleme raporunda önemli bir adım alındı. Sınırlı sayıda mahkeme kararı olarak görülmektedir. Parantez içi şunu Müslüman olmayan azınlıkların belirtelim ki raporda ‘Müslüman olmayan temsilcilerine yönelik tehdit ve saldırı azınlıklar’ ifadesi kullanılarak ülkemizde hareketlerine aleyhte hüküm verebiliyor. ‘Müslüman olan azınlıklar’ olduğunu ? Bir çok ilde Müslüman olmayan vurgulanmış oluyor. Peki yasa, neden ruhbanlara ve ibadet yerlerine saldırıda önemli bir adım görülüyor? bulunuldu. Misyonerler hala ülkenin ve ? Türkiye’de yerleşik olan yabancılar: İslam dininin bütünlüğü için bir tehdit Türkiye’de kurulu bir vakfın yönetim olarak algılanıyor. Türk Protestan organında görev alabilirler. Türkiye’de Kiliseleri Birliği Türkiye’deki dini yerleşik olmayan yabancılar Türkiye’de azınlıkların durumu ile ilgili olarak kurulu bir vakfın yönetim organında Parlemento’nun İnsan Hakları çoğunluk oluşturmamak kaydıyla görev Komitesi’ne rapor sundu. Bu rapora göre alabilirler. (Madde: 6) ülkedeki Müslüman olmayan gruplar ? Bu kanunda daha önceki sınırlamalar saldırıların hedefi oluyor, raporun yanı sıra kaldırılmış ve herkesin vakıf kurucusu olaylarla ilgili bir liste sundular ve hiçbir olabilmesi sağlanmıştır. Vakıflar Genel şüphelinin tutuklanmadığını belirttiler. Müslüman olmayan azınlıkların özgürlüğü Müdürlüğü’nün izni ile mal alıpsatma kaldırılmış: Vakıflar mal edinebilirler ve bu konusunda 19 Haziran 2007 tarihli genelgenin uygulanması henüz istenen etkiyi yaratmamıştır. Barroso ve Rehn’in Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyareti... ? Müslüman olmayan topluluklar dini grupların organize olmuş bir hali olarakhala yasal bir kimlikten yoksundur. Ruhbanların eğitimi konusunda kısıtlamalar devam etmektedir. Türk yasaları bu topluluklara yüksek derecede, özel dini eğitim imkanı sağlamamakta ve kamu eğitim sisteminde böyle bir imkan bulunmamaktadır. Heybeliada Yunan Ortodoks Papaz Okulu hala kapalıdır. Yabancı ruhbanlar Türkiye de çalışmak için çalışma izni almada problemlerle karşılaşmaktadır. ? Ekümenik Patrik, hiçbir münasabette Ekümenik ünvanını kullanamamaktadır. Ocak