Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 17 Kasım 2008/229 ST R A T E J İ c Rum Patrikhanesi’nde bir tören... 15 boşaltmaya ve Türk Milleti’nin birlikte yaşamasını sağlayan ortak değerleri çarpıtmaya yönelik teknik bir çalışma izlenimi vermektedir. Gerek seçilen ifadeler, gerekse yapılan tanımlar ve reform adı altında Türkiye’den talep edilen hususlar dikkatle incelenirse AB üyeliği maceramızın başka yönlere kaydığı görülür. Ülkemizde yaşanan kalkışma hareketlerinin temelinde “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer”, “Diyarbakır BOP’un yıldızı olacaktır” sözleri ve bu yöndeki faaliyetler yatmaktadır. Giderek ülkemiz şu noktaya doğru sürüklenmektedir: Türkiye, birbirinden kopuk dini ve etnik azınlıkların yaşadığı bir ülkedir! Dışarıdan demokratikleşme adına dayatılan konular ve içeride yaşanan gerilimler ve kurtarılmış bölge sendromları bunu göstermektedir. Bunun adı özgürlük değil, bunun adı özgürlük büyüsü ile meczuplaşmaktır! Dipnotlar: 1 Bkz: Ali Rıza Bayzan, Küresel Vaftiz, İst: 2007, 259, 266. 2 Akt: Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Ankara: 2007, 43. (H. Şentürk, “Fener’in Sinyalleri”, Panorama, 2026 Nisan 1994, 27) 3 Gözde Kılıç Yaşın, “Türkiye’nin İçine Sürüklendiği Ruhban Okulu Çıkmazı”, Cumhuriyet Strateji, S.72, 14.11.2005, s. 20 4 Bkz: Nadim Macit, İmparatorluk Politikalarında TeoStratejiler ve Türkiye, Ankara: 2007. RUHBAN OKULU Ruhban okulu meselesine gelince, Ruhban Okulu, 1971’de bizzat FenerRum Patrikhanesi tarafından kapatılmış ve eğitim faaliyetlerine son verilmiştir. Daha sonra yeniden açma girişimleri ise ‘özel ve imtiyaza dayalı eğitim hakkı’ isteğini içermektedir. Nitekim FenerRum Patriği yazılı açıklamasında şöyle der: “Ruhban Okulu’nun açılması ve orada okuyacak yabancı tabiiyetli öğrencilerden, mezuniyetlerini müteakip kurumumuzda kalmayı arzu edenlerin Türk tabiiyetine geçişlerinin kabulü konularında patrikhane olarak defalarca hükümetimize ricalarda bulunduk.”(2) Bu sözler ve taleplerin düğümlendiği nokta şudur: Patrik; Ruhban Okulu’nun devlet denetimi ve gözetimi olmaksızın yabancı öğrenci ve öğretmen alımına izin verilerek açılmasını istiyor. Kabul etmek gerekir ki bu talep, ‘Rum azınlığın’ ihtiyaçlarını aşan yepyeni bir durumdur. Ve “Rum azınlığın” ihtiyaçları ve dini özgürlüklerin sağlanması ile doğrudan bir alakası yoktur. Yabancı uyruklu öğrenci alımının serbest bırakılmasının pratikte ne faydası olabilir? Bu sorunun cevabını G. Kılıç Yaşın şöyle vermektedir: “Türkiye’de yetişmiş bir yabancı uyruklunun ülkede kalması için Türkiye Cumhuriyeti Devleti makamlarından alınmış bir izin, metropolit ya da Patrik seçilebilmesi için de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının sağlanması gerekecektir. Eklemek gerekir ki öğrencilerin bir kısmı da çeşitli ülkelerde Patrikhane’nin yetkisini tanıyan Yunan asıllı Ortodoksların kiliselerine atanacak ve böylece ekümeniklik iddiası güçlendirilmeye çalışılacaktır. Böyle bir süreç, okulun açılmasının ardından Türkiye için yeni dış kaynaklı baskıları getirecektir. Üstelik Türkiye’nin azınlıklarına karşı sorumluluğu da dünya üzerinde yayılmış Yunan asıllı diğer tüm Ortodokslar lehine genişletilmiş olacaktır.”(3) Patrikliğin yasal konumunu ve Rum azınlığın dini faaliyetlerini yerine getirme görevini aşan böylesi talep ve çıkışlar politiktir ve başka amaçlara yöneliktir. Zaten Ekümenik Patrik meselesi de dini değil, politik bir konudur. Gerek tarihi veriler gerekse Hıristiyan geleneğinin temeli olan konsüllerde alınan kararlar bunu göstermektedir.(4) Dolayısıyla Ruhban Okulu’nun açılması konusunda hukuki ve dini sınırları aşan talepler getirip, kabul görmeyince de meseleyi merkezi güçlerin mahfillerine taşımanın, oradan da ‘bitmeyen hikâyenin’ raporlarına yerleştirmenin din özgürlüğü ile bir alakası yoktur. Din ve inanç özgürlüğü kapsamında yer alan bütün meseleler Türkiye’nin siyasi geleneğinin, kuruluş esaslarının içini Barış DOSTER Savaş Üzerine Strateji Üzerine Dört Kitap malzeme” olarak niteleyen Clausewitz, “Araştırma ve gözlem, felsefe ve deneyim asla birbirini küçük görmemeli ve hiçbir zaman biri diğerini işe karıştırmamaya kalkışmamalıdır, aksine birbirlerini karşılıklı desteklemelidirler” demektedir. Savaşı, “düşmanı irademizi kabule zorlamak için bir kuvvet kullanma eylemi” olarak tanımlayan yazar, savaşla politik amaç, harcanan çaba ile hedefin büyüklüğü arasındaki orantıyı büyük bir yetkinlikle ele almaktadır. birer sanat olarak gören ve tarzlarının ortak olduğunu belirten yazar, diyalog biçiminde yazdığı Savaş Sanatı’nda hem kuramsal, hem de pratik düzlemde çok önemli çözümlemeler yapmaktadır. Kitapta yer alan konular, sorulan sorular ve verilen yanıtlar, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Oxford Üniversitesi’nde askerlik tarihi okuyan yazar, fotoğraf, resim ve şekillerin de yer aldığı kitabında, savaşın nedenleri arasında çıkar çatışmaları, paylaşım kavgaları, güçlü olma iddiasını sayarken, savaşın kültürel boyutuna da dikkat çekmektedir. Yazar: Carl Von Clausewitz Doruk Yayımcılık Savaşın tüm kötülüğüne karşın, barış için savaşa hazır olmak gerektiği tarihin bir tunç yasasıdır: “Hazır ol cenge ister isen sulhu salah”. “Yurtta barış, dünyada barış” diyen Atatürk’ün, Çanakkale’de yendiğimiz düşman askerlerinin annelerine seslenirken, gözyaşlarını dindirmelerini istemesi ve onların evlatlarını “kahramanlar” diyerek anması, büyük devrimcinin barışseverliğinin göstergesidir. Mustafa Kemal Paşa’nın, 1912 yılındaki şu sözleri ise mesleğine verdiği değerin ve mükemmeliyetçiliğinin kanıtıdır: “Ben askerliğin her şeyden ziyade sanatkârlığını severim”. Savaş, askerlik ve strateji alanıyla ilgilenenlerin çok iyi bildiği Clausewitz’in “Savaş Üzerine” isimli kitabı, alanında yazılan kitapların en ünlüsüdür. Prusya ve Rusya ordularında savaşmış, harp okullarında yöneticilik yapmış olan yazar, bu dev eserinde savaşın doğasından başlayarak, kuramını, stratejisini, savaş teknik ve taktiklerini, silahlı kuvvetlerin yapısını, savunma, taarruz ve savaş planlarını anlatır. Kitabını, “hazır bir öğretiden çok, üzerinde çalışılması gereken bir Savaş Sanatı Tarihi Askerliği bir bilim olarak gören ve dünyanın önde gelen savaş kuramcılarından olan John Keegan, Taş Devri’nden Nükleer Çağ’a dek savaşı, savaşlarda değişen teknikleri, genel olarak savaş tarihini incelediği çalışmasında son derece gerçekçi bir yaklaşım sergilemektedir. İnsanlık ve uygarlık tarihinin, savaş tarihi ele alınmadan incelenemeyeceğini belirten Keegan, Bozkırın atlı kavimlerinden Hunlara, Yunanlılardan Roma İmparatorluğu’na dek farklı uygarlıkların yaptığı savaşları incelerken, istihkâmdan, lojistik ve desteğe kadar savaşın teknik boyutunu da incelemektedir. Askerleri ve askerliği çok yakından tanıma olanağı bulan ve Modern Stratejinin Ustaları Alanında uzman olan çok sayıda yazarın katkısıyla ortaya çıkan kitapta, Machiavelli’den Napoleon’a, Clausewitz’den Troçki’ye, Marx ve Engels’den Guibert’e dek savaş ve askerlik üzerine düşünen, ordulara komutanlık eden, strateji üzerine yazan çok sayıda isim ele alınmakta, ayrıca konunun politik, ekonomik, toplumsal tahlili yapılmaktadır. Topyekun savaştan jeopolitik kavramına, Majino Hattı’ndan deniz gücü doktrinlerine, Hitler’in Nazi savaşı kavramından, hava savaşıyla ilgili kuramlara dek savaş ve stratejiye ilişkin çok sayıda yaklaşımın, örneklerle ele alındığı çalışmada, sık sık teknik ile askeri gücün uyumlu birlikteliğinin önemine de dikkat çekmektedir. Yazar: John Keegan Doruk Yayımcılık Yazar: Edward Mead Earle Doruk Yayımcılık Savaş Sanatı Dilimize “Prens” ya da “Hükümdar” olarak çevrilen ünlü kitabıyla tanınan İtalyan diplomat ve düşünür için Voltaire, “Avrupa’ya savaşmayı öğretti” der. Machiavelli’nin “Savaş Sanatı” adlı eseri de, diğer kitapları gibi, gerçekçiliğinin ve politik hayata ilişkin çarpıcı saptamalarının bulunduğu çok önemli bir kaynaktır. Askeri gücü, sivil topluluğun da temeli sayan Machiavelli, iyi düzenlenmiş ve örgütlenmiş bir askeri kurumun, toplum için de birleştirici bir unsur olduğuna inanır. Askerliği ve politikayı aynı zamanda Yazar: Niccolo Machiavelli Doruk Yayımcılık