24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ST R A T E J İ c üresel finans krizine çözüm bulabilmek için her geçen gün çeşitli düzeylerde zirveler yapılıyor. AB’de doğal olarak bu modayı yakından takip ediyor. Maliye bakanları, ekonomi bakanları ve son olarak liderler zirvesi yaparak çözüm yolları tartışılıyor. Ancak şu ana kadar para pompalamak gibi günlük çözümlerden başka bir şey ortaya konabilmiş değil. Sistemi kurtarmaya çalışmanın herhangi bir işe yaramayacağını görmeden de başka bir çözüm bulabilmek mümkün görünmüyor. Çünkü krizi yaratan sistemin ta kendisidir ve öncelikle kabul edilmesi gereken olgu budur. Çözüm yolları bu ön kabulden sonra tartışılmaya başlanmalıdır. 100 SORUDA SiViL TOPLUM Türkan SAYLAN gelişmekte olan ülkelere de sorumluluk verilmesini istedi. Brezilya, Hindistan, Çin ve Rusya IMF ve Dünya Bankası'nda kendilerine daha fazla temsil hakkı tanınmasını istiyor. Eğer ki AB ve ABD bu sorumlulukları vermekten kaçınırsa ki öyle görünüyor, artık kendi aralarında yönetmenlik oynarlar. Çünkü “diğerleri” de artık son derece ustalaştı ve figüranlıktan, en azından, yardımcı oyunculuğa terfi bekliyorlar. Terfi alamazlarsa da kendi filmlerini kendileri çekmeye kararlılar. Bu tehlikeli kararlılık halini dünya daha önce iki kere yaşadı ve sonuç olarak iki dünya savaşı yaşadı. Sadece ekonomik kriz olarak görmek ve önemini kavrayamamak çok tehlikeli sonuçları olan bir aymazlık olur. Problemin analizi yapılmadan sonuçları tahmin edilmeden fırsata çevirebileceğini düşünmek sadece cahil cesaretine sahip olanlara özel bir düşüncedir. K Orhan PEHLİVANLI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası opehlivanli@tusam.net Krizle yüzleşmek Krize karşı Avrupalı liderler önlem arayışlarını sürdürüyor. Ancak sorunun özüne, kapitalizmin felsefesine ve yeniden yapılanma sürecinde zaaflara yönelik önlem arayışı bulunmuyor. Türkiye ise önlem çağrılarını bile engelleyerek, kötü sona yaklaşıyor. zirvesinde alınabilen kararlar bize AB’nin siyasi olarak ne kadar ayrışmış olduğunu tekrar hatırlattı. Almanya ve Fransa’nın aynı birlik içerisinde iki farklı hareket tarzı izlemelerinin yanında etraflarında da diğer üye devletlerle iki farklı birlik gibi hareket etmeleri birlik için yeni sıkıntıların habercisi gibidir. Yapılan zirvelerde karar almış olmak için alınan göstermelik maddelerin bile uygulanamaması, önemli yapısal ve bağlayıcı kararların alınamaması, birlik üyelerinin bağımsız çözümlere yönelmesi aday ülkelere dayatmalar yapan AB’nin kendi içerisinde sadece şeklen var olduğunun ispatıdır. “Birlik” oluşturan Avrupa ülkeleri deniz bitip sistem iflas edince aslında ne kadar ayrı olduklarını göstermişlerdir. Ulus devletlerin hatta ulus kavramlarının bittiğini iddia edenler bu krizle birlikte ulusların nasıl kendi içine dönük olarak çalıştıklarını üzüntüyle seyrediyorlar. Söz konusu ilerleme raporunda Türkiye’nin övgü aldığı belki de tek konu olan ekonominin haline bakınca AB konusunda akıl karışıklığı yaşamamak mümkün olmuyor. Özelleştirmeler ve fiyat liberalleştirmelerinden sonra özel sektörün GSYİH içindeki payının yüzde 89 olmasından övgüyle bahseden AB ülkeleri aynı günlerde bankaları ve finans kurumlarını devletleştirip, fiyatlar ve piyasalarda devlet denetimini artırıcı kararlar alarak piyasaya müdahaleyi “sadece kendileri” için meşrulaştırıyorlar. “Diğerleri” olarak gördükleri devletlere ise figüran roller vererek devam etmek istiyorlar. Ancak bu noktaya aynı politika yüzünden gelip tıkandıklarını, krizi bu noktaya getirenin bu sistem olduğunu unutuyorlar. Gelişmekte olan ülkeler tarafından dile getirilmeye başlanan ve rahatsızlıklarını ifade eden sözler şimdiden her platformda söyleniyor. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, yeni finans sisteminin şekillendirilmesinde Çözüm arayışları sürüyor… ZAMAN YİTİRİLMEMELİ Türkiye’de krizin etkilerinin çok derinden yaşanacağı günlere doğru gidiliyor. Öncelikle üreticileri vurmaya başlayan kriz, adım adım herkesi içine alacaktır. Özellikle yerel seçimlerin yaklaşmasıyla başlayan seçim yatırımları sebebiyle artan ve daha da artacak olan kamu harcamaları, kriz sebebiyle ihracattaki mecburi düşüş, güven eksikliği nedeniyle yatırımlardaki muhtemel azalma sonunda krizi derinleştirecektir. En önemlisi de yüksek döviz borcu bulunan özel sektörün dövizdeki artışlarla beraber borcu katlanmış ve AB’nin krizin merkezi olmasından dolayı en büyük pazarı olan AB’ye ihracatı yani satışları düşmüştür. Ödeme güçlüğü yaşayan şirketlerin artmasıyla panik havasına girilmesi muhtemeldir. Bu muhtemel olaylara karşı hiçbir tedbir alınmaması bir yana tedbirler konuşulmuyor bile. Dile getirenleri de kriz tellalı ilan eden zihniyet her şeyi kadercilikle açıklayabilme potansiyeline sahip olduğundan önleyici tedbirleri önemsiz ayrıntılar olarak görüyorlar. Türkiye’deki büyük kuruluşlardan birisi olan Sönmez Filament’in zararlarla başa çıkamayarak kapanması küçük işletmelerin ve genel durumun bir fotoğrafıdır. Bu fotoğrafın anlattıklarının asıl muhatapları biran önce harekete geçmelidirler. Bu kadar geç kalmanın faturası zaten yeterince yüklüdür ve hesabı bir an önce kapatmak zorunludur. Aksi halde ne sonuçlar doğuracağını tahmin etmek olası değildir ve gerçekten de “kader ve kısmete” kalacaktır! ŞEKLEN VARLIK Ancak şu ana kadar gözüken AB ve ABD’nin bir reform paketiyle bu krizi bertaraf etme istekleridir ve çok da mümkün gözükmemektedir. Kendilerinin yarattığı sömürüye dayalı neoliberalizmin, paraya tapınmanın, ulus devletlerin ve millet olgusunun yok edildiği ve sermayenin tek belirleyici olduğu bu vahşi kapitalizmin sonunun geldiğini ilan etmesi gerekenler, acı bir şekilde, yine yaratıcıları olmuştur. Bunu kabul etmelerinin zor olması anlaşılabilir ama kaçınılmaz olanı bir an önce görmeleri gerekiyor. ''Hiçbir finans kuruluşu, hiçbir piyasa segmenti ve hiç bir otorite uygun ve yeterli düzenlemeden ya da en azından denetimden kaçamaz. Liderler zirvesinde AB’nin aldığı bu karar aslında iflasın ilanıdır ancak şimdilik böyle üstü kapalı olarak vurgulamalar yapılmaktadır. “Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” sözlerine ilahi emir gözüyle bakanlardan bu kararın çıkması kararın önemini daha da artırmaktadır. Liderler zirvesinde ayrıca IMF’nin güçlendirilerek merkezi rol verilmesi, yeni uluslararası finansal sistem hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerine dayanması gerektiği yeni krizlerin önlenebilmesi için yeni finans siteminin risklerin doğru değerlendirilmesine imkan vermesi gibi detaylar konusunda kararlar alınmasına rağmen esasa yönelik hiçbir vurgu yapılmaması aslında çok şey anlatıyor, tabii anlamak isteyenlere… AB liderler ÖNLEMLER KİMİN İÇİN? Türkiye için de 2008 ilerleme raporunun açıklanmasıyla başlayan AB tartışmalarının yoğunlaştığı bu günlerde AB’nin ne kadar birlik olduğunu iyi analiz etmemiz gerekiyor. Siyasi birlikten çok ekonomik birlik dediğimiz AB’nin aslında ekonomik olarak da birlik olmadığını bu krizle görmüş olduk. Fransa’nın korumacılık ve devletleştirme politikasına dönmesi Almanya’yı çok rahatsız etmiş ve karşı çıkmaya başlamıştır. Her şey güzel giderken, AB ve ABD “diğerlerini” yönetip zenginlikleri paylaşırken AB liderleri krizi görüştü...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear