Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
miydi? Bugün Pakistan’ı Pakistan’daki terörü önleyememekle protesto suçlayan ABD’nin gösterilerinden... argümanlarına karşı, Pervez Müşerref’in "ABD terörü, büyük ve son derece ileri teknolojilere ve bizim 100 katımız bir askeri bütçe ile önleyememekteyse bizim hemen önlememizi nasıl bekler?" şeklindeki sorgulaması Amerikalıların yaptıkları yanlışı yüzlerine vurmuyor mu? Kaldı ki ABD, bir yandan atom silahlarının yanlış ellere düşeceğinden şikâyet ederken, öte yandan Pervez Müşerref’ten sıkıyönetimi derhal kaldırmasını istemesi de her halde yanlış bir yaklaşımdır ve işlerin daha da karmaşıklığa dönüşmesine yol açabilecek niyetler besleyebilir. Çünkü bu kadar karışık bir ortamda, sırf demokrasi uğruna, sıkıyönetimin kaldırılmasını istemek yanlış stratejileri oluşturmak demektir. İşte o zaman, Pakistan’daki nükleer silahların geleceği daha da endişe verici bir noktaya uzanır. Zira, Pakistan’ın içinde bulunduğu ortamın boyutları son derece hassastır. Pakistan Ordusu ve istihbaratı içinde birçok görevlinin Taliban ve ElKaide ile ilişkileri olduğu veya en azından bu örgütlere sempati besledikleri de bilinmektedir. Bu husus Pakistan’ın eski istihbarat Başkanı Hamid Gül tarafından, kendisinin geçmişteki konumu ve Taliban’a sempatisi dâhil, geçen ay Alman "Der Spiegel" dergisinde açıklanmıştır. C S TRATEJİ 17 idari hususlarda çalışmalar yapmaktır. Silahların operasyonel kontrolü ise temelde NCA’dadır. Nükleer silah ve tesislerin güvenliği ile ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir başka husus da, nükleer başlıklarla sevk unsurlarının ayrı yerlerde korunması ve nükleer çekirdeklerin de patlayıcılardan ayrı tutulmasıdır. Ayrıca güvenliği arttırmak amacıyla nükleer başlıkların 6 ayrı parçaya ayrılıp korunduğundan bile söz edilmektedir. Pakistan’ın halen çalışmakta olan Karaçi’deki Kanupp(125MW gücünde) ve Chashma1(300MW gücünde) Nükleer Elektrik Santralleri ile Ravalpindi’deki I ve II numaralı Araştırma reaktörleri halen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) denetiminde çalışmaktadır. Ne var ki çeşitli ve nükleer silah üretimiyle ilgili tesisler IAEA’nın denetimine tabi değildir. Bunların birinin Kahuta’daki Araştırma Laboratuarı ve ötekilerin de Golra, Sihala ve Gadval’daki tesisler olduğu iddia edilmektedir. Yine çok önemli bir Plutonyum üretim tesisi olan Kuşhab ve Ravalpindi’deki New Laboratories gibi özellikle bomba imaline uygun Plutonyum üreten tesislerin de varlığından ve bunların da IAEA denetimine tabi olmadıkları da iddia edilen hususlardandır. Batılıların güvenlik konusunda tereddütlerini ileri sürdükleri noktalarda, Pakistan’ın ilgili kuruluşlarının son zamanlarda tesislerin iç ve dış güvenliğine elektronik unsurlarla ağırlık verdikleri ve bu hususu istihbarat unsurlarıyla destekledikleri de söylenmektedir. Ayrıca ülkenin içinde bulunduğu karmaşık durum ile teröristlerin sisteme sızmalarını önlemek amacıyla çok etkin ve kapsamlı bir Personel Güvenlik Programının uygulanmaya konulmuş olması da önemlidir. Bu programlarda yer alan ve nükleer tesislerde çalışan herkes çeşitli istihbarat kuruluşlarının güvenlik soruşturmasından geçmektedir. Yine bu çalışanlar ve hatta emekliye ayrılanların periyodik olarak güvenlik soruşturmasına tabi tutuldukları (2 yılda bir veya görev değişikliklerinde) bilinmektedir. Ayrıca sistemin güvenliğini sağlamak için rasgele yapılan kontrol ve soruşturmaların, geçmiş, siyasal eğilim, alışkanlıklar ve eğitim kariyerine kadar derinleştirildiği de bilinmektedir. Geçmişte Pakistan’ın teknoloji aktarımı konusunda başını ağrıtan konuların gelecekte engellenmesi amacıyla, SPD 2000 yılında bütün nükleer kurumları kapsayan ayrıntılı bir çalışmaya başlamış ve 2004 yılında Export Kontrol Kanununu da yürürlüğe koymuştur. Sonuç olarak Pakistan’ın nükleer silahlar ve ilgili malzemelerin, teknolojilerin kontrolü, güvenliği konusunda uluslararası standartlara uygun bir şekilde gerekli önlemleri aldığını söylemek mümkündür. Nitekim ülkedeki bütün karmaşaya karşın bu kriz döneminde nükleer konusunda herhangi bir zafiyetin ortaya çıkmamış olması kurulmuş olan sistemin güvenilirliğini kanıtlamaktadır. Bu konuda Pakistan yönetiminin insanlığa karşı gereken sorumluluğun bilincinde olarak özellikle Amerika’yı rahatsız eden güvenlik konusunda duyarlı çalışmalar yürüttüğü ve hatta sistemin güvenilirliğini daha da geliştireceğini bilmenin rahatlığı ile dost, kardeş Pakistan’a gıpta ve hayranlıkla izlediğimiz nükleer çalışmalarında başarılar dileriz. Nükleer teknoloji transferi iddialarının ardından Pakistan’ın bu tesislerde aldığı güvenlik önlemler üst düzeyde. Nükleer silahların radikal unsurların eline geçme olasılığı şu an olanaklı görülmüyor. gelinebileceği anlaşılmıştır. Yine, NCA’nın çalışmaları ele alması ve geliştirilmiş olan nükleer doktrin ışığında gereken istihbarat, keşif ve haberleşme sistemleri de entegre ve kriz anlarında kullanılmak üzere en güvenilir komutakontrol unsurlarını bu kurum emrine vermiştir. NÜKLEER ENDİŞESİ Pakistan’ın elindeki nükleer envanteri koruması hususunda söz konusu olabilecek senaryoların her biri bir diğerinden daha çarpıcıdır. Bunlar; Nükleer unsur veya teknolojilerin yanlış ellere düşme olasılığı, ki bundan kasıt ElKaide ve Taliban militanlarıdır. Siyasal gelişmelerin sonunda hükümetin düşmesi ve radikal grupların etkin olabileceği bir yönetimin iktidara gelmesi durumu, Önemli anahtar liderlerin saf dışı bırakılması veya suikaste uğraması nedeniyle nükleer program üzerindeki kontrolün elden gitmesi, istenmeyen kişi veya grupların eline geçmesi ve bu kişilerin nükleer programı istedikleri şekilde yönlendirmeleri olasılığı, Nükleer çalışmaların, teknolojilerin bizzat içindeki uygulayıcı teknokratlar tarafından istenmeyen devlet, grup veya kişilere aktarılması gibi hususlardır. Özellikle bu son husus, Pakistan’ı nükleer bir güç haline getiren Dr. Abdülkadir Han’ın gizli şekilde ve kurduğu bir ağ ile çeşitli ülkelere teknoloji transferi yapması şeklinde gerçekleşmiştir. Bundan ders alan Pakistan yönetimi, kurulan NCA ve SPD vasıtasıyla, nükleer tesisleri ve buralarda çalışanları daha sıkı bir şekilde denetlemeye başlamıştır. Özellikle NCA’nın aynı zamanda Genel Sekreterya görevini gören SPD’nin nükleer programı yürütmesi, stratejik platformların, malzemelerinin idaresi, kurumlar arası ilişkiler ve ilgili bütçenin kontrolünde çok önemli bir işlevi vardır. Yine bu kuruluş, stratejik altyapının korunması ile ilgili olarak yaklaşık 10.000 kişilik bir güvenlik birimini de kontrol eder. SPD’nin; Operasyon ve Planlama Dairesi, CCCCIISR (Bilgisayar Kontrollü Komuta, Kontrol, Haberleşme, İletişim, İstihbarat ve gözetleme) Dairesi, Stratejik Silahlar Geliştirme Dairesi ve Silahsızlanma Konuları Dairesi gibi 4 ana departmanı vardır. Pakistan’da NCA ve SPD’nin dışındaki önemli bir başka ilgili kuruluş da Silahlı KuvvetlerStratejik Kuvvetler Komutanlığı’dır. Kuruluş, teknik, eğitim ve ATOM SİLAHLARININ GÜVENLİĞİ Bush yönetimince adeta bir kâbus olarak ele alınmaya başlanan ve dünya kamuoyuna bu şekilde takdim edilen Pakistan’ın durumu ABD’nin özellikle Asya’da yeni bir dünya düzeni ve egemenlik alanı inşası için bahaneler dizisinin bir parçası olarak düşünülebilir. Yani Pakistan’ın elindeki atom silahlarını koruyamayacağı ve bunların ABD için somut tehditler oluşturduğu da giderek amaçlı bir şekilde ön plana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ancak Amerikalıların bütün iddia ve telaşlarına karşın Pakistanlı yetkililer ülkelerinin nükleer silahlarının en etkin şekilde korunduğunu söylemektedirler. Ayrıntılara inerek bakıldığında, Pakistan nükleer envanteri Pakistan Nükleer Silahlanma Programı Ulusal Kumanda Gücü’nün (National Command AuthorityNCA) ciddi bir denetim ve kontrolü altında olduğu görülür. Kolektif bir işleyiş arz eden bu kurum, Devlet Başkanı, Dışişleri ve İçişleri Bakanları ve Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Komutanlarının birlikteliğinden oluşur. Ayrıca bunda, Genelkurmay’ın Stratejik Plan Başkanlığını yürüten bir Korgeneral de yetkili ve sorumludur. Yine NCA’ye bağlı ve Genelkurmay Başkanının tasarrufunda olan, Stratejik Plan Başkanlığı (SPD) Geliştirme Kontrol Komitesi(C3), ki Komuta Kontrol ve Haberleşme Sistemiyle ilgili hususları ve askeri güç ile bu silahların ilgili gelişmeleri izler. İstihdam Kontrol Komitesi (Employment Control Committee) da Pakistan’ın gelecekteki Atom programının gerçekleştirilmesi ile hususları kontrol eder. Sırasıyla 1999 ve 2000 yıllarında çalışmaya başlayan NCA ve SPD’nin çalışmaları bizzat yürütmeye başlamaları ile daha önceki gevşek yönetime son verilmiştir. Çünkü önceleri çoğunlukla bağımsız veya az bir kontrolle çalışmakta olan nükleer araştırmageliştirme tesislerinin zafiyetleri ve özellikle, İran, Libya gibi ülkelere teknoloji transferlerinin yaratmış olduğu sıkıntıların üstesinden ancak böyle