25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

toplumların özgürlük dilek ve umuduyla, Nazi yandaşlığına düştükleri anlaşılıyor. Bazı Kürt önderleri böyle hareket etmiş olsalar da, Kürtler Nazi sempatizanı olmadılar.(6) ? İkinci Dünya Savaşı sonunda toplanan Kaliforniya Konferansı’nda İnsan Hakları ve Siyasi Eşitliklerin yeterliliği ilke halini aldı.(Kültürel haklar verilmedi). Ulus Devletler türdeş toplum amaçladıkları için, asimilasyona giden yollara yeşil ışık yakıldı. Yurttaşlığa dayanan ulusçuluk da zamanla eritilmeye rıza gösterdiği için, sonuçta asimilasyona yardım eder. Güvenlik kaygıları, ulusal çıkarlar ve uluslararası barış ve istikrar endişeleri, ulusal toplulukların kültürel ve siyasi kimliklerinin gelişmesine engel oldu.(7) ? İran ve Osmanlılarda yaşanan sorunlarda, bu devletlerin en güçsüz oldukları dönemlerde de, Kürtler daha güçsüz oldukları için kazanamadılar. Bu nedenle dış güçlerin yardımı belirleyici oldu ve bunu elde edemeyen Kürtler sıklıkla kaybettiler.(8) Avrupa ve Rusya’nın güvencesini arama değişmez kural oldu denebilir. Uzun tarihleri boyunca Kürtlerin en korktukları; mülteci konumuna düşmeleridir. Gittikleri yerlerde ekonomik ve fiziksel kıyımlar yaşandı. Mülteci olma korkusunun Mesut Barzani ve Celal Talabani’yi Selahattin ve Süleymaniye’de tuttuğu söylenmektedir. ? Kürtlerde görülen bir diğer husus da, Nakşibendî Tarikatının siyasetle ilişkili ve aktif bir konuma müsait olmasıydı.(9) İslamcı toplumsal ve siyasi düşünceye uygunluğu nedeniyle Kürtlerde potansiyel olarak İslamcı ve Kürt kimlikli bir öz söz konusuydu. Batı dünyasının sömürgeci anlayışı karşısında Nakşibendîliğin karşı konum alması ve entelektüelleri etkilemesi taşra Kürtlerinde de etkin oldu. Ancak tarikat halifeliğine bağlılığın insanların ruhunda yarattığı itaat etme, boyun eğme, kölece bağlılık gibi bireyin kimliğini geliştirmeyen olumsuzluklar da var. 1925 Şeyh Sait isyanına müritlerin dışındaki Kürtlerin çok azı katıldı ve büyük yoğunluk Şeyhin Nakşibendî müritleriydi. Mahkemede Şeyh Sait ve diğerleri Kürt dili, kültürü ve gördükleri baskıları ne kadar dile getirdiler. Kürt milliyetçiliği isyanı, pür milliyetçi olarak kabullendi. İslamcılar ise hareketi İslamcı bir başkaldırı olarak savundular. İlginçtir, Nakşibendî tarikatında otorite oldukları kabul edilen belirli aileler isyana katılmadılar. Norşin, Hizan; Küfra şeyhleri, Bingöl’ün Hezan yöresi şeyhi Selim ve Saidi Kürdi(Nursi) böyle davrandılar. Oysa tümü de Şeyh Said isyanının cereyan ettiği coğrafyanın dini liderleri. Bu şeyhler birbirlerinin müridi değil karşıtıydılar. Söylemlerde şeriat istemleri var da Kürt kültürel talepleri yok. C S TRATEJİ 15 günleri mumla arayacaktır. AB başkentinin bulunduğu Belçika’da halen nüfusun yüzde 15’ni teşkil eden 1,5 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı(11), Avusturya’da nüfusun yüzde 30’nun kiliseden sürekli yoksulluk yardımı aldığını burada hatırlamada fayda bulunmaktadır.(12) Küresel ekonomik düzen, insana öncelik vermekle öğünen Avrupa’nın bile sosyal yapısını tahrip etmeye başlamıştır. Düşen ücretler, artan sigorta primleri, yükseltilen emeklilik yaşları bunu göstermektedir. ? Batıdaki gelişmiş il ve ilçeler ile anılan bölgelerdeki il ve ilçeler kardeş kent ilan edilerek sosyal, kültürel ve ekonomik iletişim güçlendirilmelidir. Anılan bölgelerdeki Kürt halkının sosyal ve ekonomik durumunun düzeltilmesi için aşiret ve ağalık sistemine son verilmelidir. Yerel yöneticilerin bölücülük yapmalarına kesinlikle izin verilmemelidir. ? ABD ve AB’ye şu mesajlar açık ve net olarak verilmelidir: Türkiye’nin üniter yapısını bozmaya yönelik her hareket, Batının da çıkarlarına aykırıdır ve bölgede kargaşa yaratır. Bölgedeki 1000 yıllık kültür birikimi, dini ve etnik kökene dayalı adet ve ananeler ancak zaman içinde, teknolojik ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak değişecektir. Bunun anlamı demokrasinin şartları bugün için Ortadoğu’da (hatta güney ve doğu Anadolu’da) mevcut değildir. Huzur ve mutluluk vermeyen zenginlik bir işe yaramaz. Bölge kendi haline bırakılırsa, daha kolay istikrara kavuşur. Burada Türk hükümetlerine düşen görev, içinde bulunulan tehlikeli sürecin iyi yönetilerek ulusal çıkarların gerektiği adımların atılmasında ve pozisyon alınmasında geç kalınmamasıdır. Dipnotlar: 1 Son seçimlerde bağımsız aday olmuş ancak seçilememiştir. Seçilseydi bugün DTP saflarında olacaktı. 2 Atatürk’ün işaret ettiği gibi Türkleri de olumsuz etkiledi. 3 Şimdi ki AB projesine ne kadar benziyor. Uzlaşı içinde beraberce çok büyük hedeflere ulaşılabilecekken Kürtler yine Batı tarafından kullanılmaktadır. 4 Jeopolitik gerçekler ışığında oluşan dünya çapında güç dengeleri nedeniyle her topluluğa bu şansın tanınması mümkün olamazdı ve olmadı. 5 Bugün de Irak’ın kuzeyindeki ve Türkiye’deki bazı Kürt grupları koyu bir Amerikan ve Avrupa sever kesilmiş durumdalar 6 Soğuk Savaş şartları blokları teşkil eden devletlerin daha fazla bölünmesine izin vermedi. 7 Bu günde Kürtler için aynı tehlike söz konusudur. Sağduyulu ve gerçekten bu toprakları vatan kabul eden Kürt kardeşlerimiz ile birlikte sorunlar iyi niyetle çözülebilir ve tarihin tekerrür etmesi önlenebilir. 8 22 Temmuz 2007 seçimlerinde AKP’ye 70 den fazla Kürt kökenli milletvekili kazandıran toplumsal dinamiklerin arkasında Nakşibendî Tarikatının rolü olduğu konusunda bir kısım duyum ve değerlendirmeler de yapılmaktadır. 9 Çok ironik olarak bu kabil talepler doğrudan ülke içinden de yapılabilmektedir. 10 New Europe No: 655 s. 19 11 A.g.e. s.21 Türkiye, siyaseti, toplumsal yapısının yanı sıra bölgesel dengeleri de gözetmek durumunda. Irak’ta ABD öncülüğündeki bloğun ve diğer küresel aktörlerin tutumları göze alınarak zorlu süreç başarıyla yönetilebilir. Bu ve benzeri taleplerin ABD ve AB’nin desteği olmadan ortaya konması mümkün değildir. AB sürecindeki gevşek politikalar, Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın önemli bir bölümünü de bu ülküye inandırmıştır. ? Türkiye’nin Lozan Antlaşması ile çizilmiş sınırlarının değiştirilmesi topyekun bir savaş olmadan mümkün değildir. Sevr Anlaşması’nda Kürtler için gündeme getirilen kendi geleceğine karar verme (Self Determinasyon) hakkını bugün dile getirmek, uluslararası hukuk açısından Türkiye Cumhuriyetini tehdit etmek anlamına gelmektedir.(10) Bu durumda Türkiye, BM Sözleşmesinin 51. maddesi gereğince kendisini savunmak için her türlü askeri tedbiri alabilir. Böyle bir hareket, Türkiye Cumhuriyeti için uluslararası hukuk açısından haklı bir savaş nedeni (Casus Belli) sayılabilir. ? Hâlihazırdaki coğrafi mevcut durum içinde, kuzey Irak’taki Kürdistan’ın Türkiye olmadan yaşaması ve hayatiyetini sürdürmesi imkânsızdır. ? Batı’nın, İslam düşmanlığı ve Türk zulmü gübresi ile Ortadoğu’ya 100 yıl önce ektiği Türk düşmanlığı tohumları tutmuştur. Yetişen üçüncü kuşağın zihnindeki Türk kavramı, ürkütücü boyutunu almış ve ArapKürt kültürüne yerleşmiştir. Saddam’dan kaçan Kürtlere yapılan yardımlar bile bu kültür içinde eriyip gitmiştir ve bundan sonra yapılacak yardımların da fazla bir şey değiştirmeyeceği asla unutulmamalıdır. Artık yaklaşımlar ekonomik ve güvenlik çıkarlarına dayanmalıdır. TÜRKİYE’NİN ÇIKIŞI ? Hiç bir yerel veya politik kurumun etnik ve kültürel ayrıma dayanan sözlü veya fiili uygulamasına izin verilmemelidir. Yaşanan bazı olayların isyan ve kalkışma niteliği taşıdığı yabancı ve hatta yerli medya tarafından bile dile getirilmesine rağmen, birçok olaya karşı sessiz ve yaptırımsız kalınmıştır. ? Türkiye’nin neresinde yaşarsa yaşasın, bütün Kürt vatandaşlarımızın şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, Türkiye bölünürse veya elden giderse herkes bu KUZEY IRAK’TAKİ GERÇEK ? Kuzey Irak Kürtleri Türkiye’den toprak talep ederek Türkiye’deki Kürtlerle birlikte, denize çıkışı da olan "büyük Kürdistan"ı kurmak istemektedirler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear