Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net ürkiye’de seçimlere son bir hafta kalmışken partilerin programları eleştiri toplamaya devam ediyor. Ekonomi vaatleri her partide aşağı yukarı aynı doğrultuda ilerliyor. Değişen sadece öncelikler. Kimi partiler önceliği istihdama ve özelleştirmeye verirken kimilerinin listesinde birinci sırada güncel ekonomik sorunlarla mücadele yer alıyor. Genellikle partilerin büyük kısmı IMF ile yeni bir standby anlaşması yapılmayacağını duyuruyor. Ve geçen beş yılın kötü deneyimlerini bir daha yaşatmamak adına pek çok söz veriliyor: Yabancılara banka satışı sınırlandırılacak, özelleştirme gelirleri yatırıma aktarılacak, yabancı sermayeye yatırım şartı getirilecek. Görünen o ki, siyasi partilerin programlarında büyük bir değişiklik ve aralarında bir fark bulunmuyor. Seçim sonrası oluşacak tablo merak konusu… C S TRATEJİ Bunun yanında diğer tüm partiler gibi istihdam sorununun önemine dikkat çekiyor ve öncelik olarak işsizliğin giderilmesi gerektiğini vurguluyor. AKP’nin büyük ölçüde eleştirildiği özelleştirme konusunda MHP diğer konularda olduğu gibi esnek. Bu haliyle özelleştirme yapılmasına karşı olan MHP, yabancılar konusunda da diğer muhalif partiler kadar tutucu değil. Partiye göre yasal çerçeve içinde yerli ya da yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinde bir sakınca yok. Meclise girip giremeyeceği konusunda zaman zaman tartışma yaşanan Demokrat Parti’de (DP) çok daha radikal ekonomik kararların alındığı görülüyor. IMF ile yeni bir anlaşma yapılması kesinlikle düşünülmüyor, KDV’nin tüm ürünlerde yüzde 8’e çekilmesi öngörülüyor. Bu tutumun yanında yabancı sermaye konusunda bir sınırlama getirdiğini ifade eden bir beyanı bulunmuyor DP’nin. Ancak DP de işsizlikle mücadele konusunu en az diğer partiler kadar önemsiyor. Adil vergilendirme, Merkez Bankası özerkliği ve üretim odaklı politikalar diğer partilerde olduğu gibi DP’de de mevcut. T Partilerin ekononomik vaatleri AKP’NİN GİZLİ KABULLERİ Meclise girmesi muhtemel partilerin programlarındaki ekonomi vaatlerine bakacak olursak bahsettiğimiz benzerlikler daha iyi anlaşılacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı boyunca olduğu gibi IMF ile ilişkilere ara vermeyi düşünmüyor. Buna karşın IMF’ye yönelik eleştirileri görmüş olsa gerek, "IMF ile ilgili değerlendirme 2008’de yapılacak" ibaresini programa ekleyerek kesin bir ilişkiden söz etmekten kaçınıyor. Parti, işsizliği önleyemediğini kabul edercesine öncelik olarak istihdamı artırmayı taahhüt ediyor ve ArGe çalışmalarını önemsediğini ifade ediyor programında. Yine farkına varılan bir başka sorun olan cari açık için de bir formül bulmuş AKP; ihracata dayalı büyüme yaklaşımı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından düzenli olarak açıklanan dış ticaret verilerinden sonra hükümetten gelen "İhracat arttı" mesajındaki eksiklik fark edilmiş olacak ki artık ihracattan daha hızlı oranda artan ithalatın önüne geçebilmek için ihracat odaklı büyüme stratejisi benimsenecek. Partinin iktidarı boyunca verdiği yüksek faizlerle zengin ettiği pek çok yabancı, AKP tekrar iktidara gelirse, eskisi gibi paralarını kolay yoldan artıramayacaklar gibi gözüküyor. Çünkü AKP’nin programı faizlerde düşüşü de içeriyor. Son olarak belki de en önemlisi vergi gelirlerinde adaletin sağlanması yönünde verilen söz. Ne de olsa doğrudan vergilerin toplanmasını programına ekleyen AKP, vergi indirimi ve muafiyeti uyguladığı için büyük ölçüde eleştirilmişti. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ekonomi konusundaki vaatleri daha çok AKP’nin eleştirildiği konular üzerine yoğunlaşıyor. Yabancıya banka satışından mülk satışına, adil vergilendirmeden Merkez Bankası bağımsızlığına kadar pek çok konuda çözüm üretmeye çalışan CHP için bu çok da zor değil. Lakin AKP’nin zaten eleştirilen politikaları hedef alınmak suretiyle vaatlerin taahhüde, taahhütlerin de icraatlara dönüşmesi mümkün gözüküyor. CHP de pek çok parti gibi IMF ile ilgili olarak AKP’den farklı düşünüyor. IMF’nin görevini tamamladığını bu sebeple yeni anlaşmalara gerek olmadığını programının ilk sırasına yerleştiren parti ayrıca büyüme hedefi olarak da yüzde 7’yi belirlemiş. Baykal Genel seçim öncesinde barajı aşması muhtemel muhalefet partilerinin ekonomik vaatlerinde benzerlikler dikkat çekiyor. AKP ise yeni vaatleriyle, bir anlamda, iktidarında yapamadıklarını gizli olarak kabul ediyor. Yabancılar AKP’ye üstü kapalı destek verirken, seçim öncesi PARTİLERİN REKABETİ tedirginlik nedeniyle borsadan 50 Her ne kadar kulağa hoş gelse de bu vaatlerin uygulanabilir olup olmadığı binlik çıkış dikkat çekiyor. konusunda tereddüt yaşanıyor. AKP, bu CHP’nin büyüme hedefiyle paralellik gösteren stratejisi ise Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin yatırım yapması konusundaki gerekliliği esas alan bir özelleştirme politikası. Özetle CHP, üretimi teşvik eden ve üreticinin de önünü tıkayan vergi adaleti konusunda sağlam bir politika oluşturma çabasında. Meclise gireceği düşünülen üçüncü parti olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ise özellikle IMF ve yabancı sermaye konusunda AKP’den daha tutucu, CHP’den ise daha esnek bir politika sergiliyor. Belki de bu yüzden CHP’nin dahi oylarını çalmaya aday bir parti MHP. Üretimi ve istihdamı hedef alan MHP, doğrudan yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme konusunda kararlı gözüküyor. Bu doğrultuda yabancı sermaye ile barışık, IMF ile ilişkilerde diğer muhalif partilere göre daha esnek bir politika benimsiyor MHP. IMF ile ilişkilerin 2008’de tekrar sorgulanacağı, uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerin bugünden yarına değişemeyeceğinin kabulü ve doğrudan yabancı yatırımların teşvik edilmesi MHP’nin programına eklediği en önemli maddeler arasında. vaatleri gerçekleştirmek için vakti varken bunu yapmadığı, CHP hedeflerini gerçekleştiremeyeceği, DP de vaatleri uygulanabilir olmadığı düşünüldüğünden eleştiriliyor. MHP ise ekonomik programına yönelen eleştirilere Prof. Dr. Vedat Bilgin ile cevap verebiliyor. Bu kadar eleştirinin yanında bir de yabancı kuruluşların tek parti iktidarı istediklerini gösteren açıklamaları iktidarın elini kuvvetlendiriyor tabiatıyla. Kendi dönemlerinde istikrarın oluştuğunu ve ekonomik performansın çok güçlü olduğunu iddia eden AKP için yabancı ilgisi çok önemli. Lakin yabancı yatırımcılar da kendi yaptırdıkları anketlerde tek başına iktidar göstererek bir anlamda AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor. Yabancı yatırımcıların beklentilerinin ardından 50.000’e dayanan borsadaki bu çıkış ise oldukça düşündürücü. Zira seçim, tezkere ve terör konusunda böylesine hararetli bir dönemde borsadaki bu çıkış, borsanın hangi ellerde olduğunu da açıklıyor aslında. Ancak görünen o ki, seçimlerde AKP’yi yabancı desteği bile kurtaramayacak. Çünkü büyüme rakamlarında sanallığın artık vatandaş da farkında. Gelir dağılımındaki adaletsizliği sorguluyor seçmen. AKP’nin eski kurmaylarından Abdüllatif Şener bile ekonomik kriz olasılığı konusunda uyarılarda bulunuyor. Şener "Genelde herkesin memnun olduğu bu oyun ani olarak durduğunda ne olacağını kimse bilmemektedir. Bu durumda olası bir finansal türbülansın, beraberinde ekonomik ve siyasi dalgalanmaları da getireceğini hesaba katmak gerekir" şeklindeki açıklamasıyla olayın ciddiyeti üzerinde duruyor. Ekonomideki sözde yükselişi 23 Temmuz’da da görmek istiyor halk. Bahceli Erdoğan