23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

sınırlar, aynı zamanda geri dönüş noktalarıdır. Öyleyse kendi siyasi çemberini oluşturan sınırları korumak için her yol geçerlidir. Kendisini kökenine adamış fert için terör, kara para, uyuşturucu ve entrika amaca ulaşmanın gerekli araçlarıdır. Bu araçların dışına çekilen, daha doğrusu bilginin ve hukukun konusu yapılan bölücülük varlığını kaybeder. Bu nedenle aşırı taleplerde bulunur. Ülkemizde etnik ayrımcılık üzerinden oynanan oyunun tam adı, budur. Etnik ayrımcılık yapan siyasi hareketin temel amacı, siyasi eylemin vazgeçilmez parçası olmak ve bunun peşi sıra hukuki taleplerde bulunmaktır. Ülkemizde faaliyet gösteren bölücülerin küresel güçlerin siyasistratejik amaçlarına yaslanmalarının nedeni de budur. Böyle bir şeye demokrasi ve özgürlük adına kapı aralamanın ulaşacağı sınır, ülkeyi bölmektir. Etnik bölücülüğün lideri Öcalan... C S TRATEJİ 9 yaşama gerçekliğini salt kan bağıyla açıklamak, bizzat millet tasavvurunun içeriğine aykırıdır. Bir milletin tasavvuru varlık, bilgi, değer ve bunların her alandaki oluşum süreçlerine eşlik eden ilişkiler ağından oluşur. Kendine özgü tasavvuru olan ve başka kültürlere açık bir milletin ufku, azınlık kavramının çizdiği dar kalıplara sığmaz. Böylesi indirgemeci yaklaşımlar özel stratejinin uzantısı olup bu milletin ufkunu daraltmaya yöneliktir. Irka dayalı ayrışma isteğinin gerekçelerinden biri de ortada iki farklı milletin olduğu görüşüdür. Bu görüşün özeti şudur: İki farklı milletten birini diğerine dâhil etmek mümkün değildir. Fakat iki milletin bir arada yaşaması mümkündür. Bu nasıl olacak denildiğinde verilen cevap, her iki milletin kendi dillerine ve kültürlerine uygun bir düzenlemenin sağlanması şeklindedir. Bu anlayış dört açıdan geçersizdir: Birincisi; söz konusu anlayış, reddettiğini çok kaba biçimde üreten, ırkçı, ayrışmayı siyasi stratejisinin değişmez şartı yapan, ön yargılı ve dış destekli bakışın uzantısıdır. İkincisi; bu anlayış hem rasyonel değil hem de sosyolojik esaslara aykırıdır. Sosyolojik açıdan temelsizdir; çünkü anılan ayrımı farazi olarak kabul edersek gerek nüfus yoğunluğu gerekse etnik ayrımcılığı talep eden tarafın kendisinden saydığı insanların ana bünyeden kopma isteğinin ulaştığı sınır oldukça sınırlıdır. Rasyonel değildir; çünkü bir arada yaşamanın felsefi, kültürel ve siyasi şartları, ifade edilen ayrımı kaldıramaz. Dolayısıyla ileri sürülen tez; millet olmanın hem zorunlu hem gerekli koşullarına aykırıdır. Misal olarak iki dille eğitim bir arada yaşamayı değil ayrışmayı besler. Dolayısıyla iki farklı milletiki farklı halk ifadesi zihinlerindeki ayrımı denkleştirme girişiminden başka bir şey değildir. Özel bir amacı gerçekleştirmek için üretilmiş ve inceltilmiş siyasi bölücülüktür. Üçüncüsü; iki halktan biri diğerine dâhil edilemez ifadesidir. Bu ifade de felsefi temelden yoksun ve geçersiz bir ifadedir. Çünkü bu ifade Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş mantığını oluşturan esaslara aykırıdır. Dış güçlere karşı birlikte mücadele veren ve Cumhuriyeti kuran herkes Türk Milleti olarak tanımlanmıştır. Dördüncüsü; Etnik ayrımcılık demokrasinin ve özgürlüğün unsuru değildir. Birlikte yaşama şartını etnik ayrımcılığa bağlamak kelimenin tam anlamıyla politik dil oyunudur. Çünkü böyle bir talebin bizzat kendisi demokrasi ve özgürlüğe aykırıdır. Salt kökene dayalı düşünce, özgürlüğün ve demokrasinin mantığıyla bağdaşmadığına göre değerlere giydirilen ifadelerle meseleyi sunmanın politik amaca yönelik olduğu ortadadır. Kaldı ki "21. yüzyılda 150 devletin içinde 2500 ulusal ve etnik grup yaşamaktadır."(5) Böyle bir şeyin kapısını küresel demokratik yaklaşım edebiyatına bağlamak dünyayı kan gölüne çevirmenin zeminini oluşturmaktır. Böyle bir "demokratik prensip" işletildiği zaman hiçbir devlet kendisini bölünmekten kurtaramaz… IRKÇILIK Etnisite üzerinden siyaset yapan, bilgiden değil kökenden hareket eder. Irkçıdır. Verili duruma değer yükler. Bu nedenle etnik ayrımcılık, yabancılaşmanın bir türüdür. Üstelik bölücü hareketin bilgi arayışı kendi siyasi hedefleriyle sınırlıdır. Ülkemizde siyasi zemine taşınan bu anlayışın iç ve dış sözcüleri aynı noktada buluşmaktadır. Dış sözcülerden birisi, "Türk nüfusunun içyapısı, geçmişte genel olarak açıkça kabul edilmeyen bir şekilde çok etnik görünüyor" derken; iç sözcülerden birisi, "Ülkemizde dini ve etnik azınlıklar vardır. Bunların varlığını kabul etmek bölünmemizi değil, daha da güçlenmemizi sağlar" demektedir. Bu sözlerin birincisi yıllardır ülkemizde kalmış ve etkili kişilerle dostluklar geliştirmiş bir CIA ajanıdır. Bu ajan "Türkiye’nin Yeni Stratejik Konumu" ve "Siyasal İslâm" üzerinde fikirler üreten Fuller’dir. Fakat bu ülkenin Liberalİslamcı aydının aynı görüşleri paylaşması ve aktarması düşündürücüdür. Bu ülkenin kuruluş felsefesine karşı tavır geliştirenlerin sözleri hep özgürlük üzerinedir. Böyle bir fikri duruş için özgürlük ve demokrasi amaca ulaşmak için araçtır. Etnik ayrımcılığın ve ona destek çıkan liberal aydınların bu savunma görevini felsefi temelleri adına değil salt verili bir görevi yerine getirmek adına yaptıklarını gösteren en önemli kanıt, içine düştükleri çelişkilerdir. Etnik ayrımcılık, kimlik üzerinden siyaset yaparken bir zamanlar kendine devrimci Marksist antikapitalist bir söylemi referans almaktaydı. Totaliter ve gerçekte ırkçı bir söylem üzerine şimdi ise sözde özgürlükçü, liberalist değerleri ekleyebilmektedir. Liberal aydınlar ise, ırkçı, etnik ve totaliter bir ayrılıkçı hareketi savunmakta hiçbir çelişki görmemektedirler. PKK terör örgütünün devrimci Marksizm’den liberal söyleme eklemlenebilmesi ile liberal aydınların bu hareketi desteklemeleri arasındaki ilişki felsefi olarak değil salt pragmatik bir görev ilişkisi ile açıklanabilir. Günümüzde 150 devlet bünyesinde 2 bin 500 etnik grup yaşıyor. Sözde ‘küresel demokrasi’ arayışı dünyayı kan gölüne dönüştürmeye yeterli olur. Küresel demokratik yaklaşımla hiçbir ülke kendisini bölünmekten kurtaramaz. olacak hem de bu tarihi tecrübeyi ve kültürü ortak paylaşan, gerek ekonomik gerekse ortak yasal hak ve görevleri paylaşma noktasında aynı hakka sahip olan insanlar birbirinden ayrı ve farklı görülecektir veya gösterilecektir? Ülkenin bağımsızlığa kavuşmasında yer alan, sistemin kuruluşuna katkı sağlayan insanlar hangi geçerli sebeplere dayanarak azınlık görülebilir? Böyle bir şey söz konusu edilemez, çünkü bu ülkenin kuruluşu sadece tarihi ve sembolik unsurlara değil, aynı zamanda fiziki ve fiili unsurlara dayanır. Bu ülkenin geçmişinde herkesin payı vardır. Bu ülkede bir takım problemler olmakla birlikte, herkes için geçerli ve eşit uygulanan hukuki ve siyasi prensipler vardır. Hukuki ölçütlere bağlı olarak iş yapabilen, hakkını arayan, eğitim gören, seçen ve seçilen, ülkenin yönetimine talip olan ve yöneten insanlar azınlık değil, bu ülkenin gerçek sahipleridir. Baskı altında olduğu söylenen insanlarla özenle korunduğu ileri sürülen insanlar arasında bir kıyaslama yapılsa şu anda baskı altında olduğu söylenen insanların gerek ekonomik ve politik gerekse eğitim ve yargı alanında etkin oldukları görülür. Devletin en ciddi kurumlarındaki kıyaslama da buna dâhildir. Bu durum, yani rasyonel ölçütler etnisite üzerinden geliştirilen siyasi tutumların ve bunları tahrik eden iç ve dış mahfillerin ileri sürdüğü görüşlerin tutarsız olduğunu gösteren somut kanıttır. Ne var ki ayrılıkçı siyasi hareketin iç ve dış sözcüleri aynı noktada buluşuyor ve aynı noktaya vuruyor. Tam anlamıyla ırka dayalı politik dili simgeleyen bu yaklaşım özgürlük ve demokrasinin gereği olarak kabul ediliyor. Oysa böyle bir yaklaşım, ırk merkezli yaklaşımdır ve düpedüz ırkçılıktır. Çünkü politik ufkun döndüğü eksen belli bir ırkın özel dünyasıyla sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla bu anlayış, her şeyden önce tarihi ve sosyal olgulara aykırıdır. Bir arada yaşayan insanların kırılma ve çözülme döneminde iç ve dış düşmanlara karşı birlikte verdikleri mücadele, etnik ayrışma için sunulan bütün gerekçeleri yalanlar. İnsanî ilişkiler ve bir arada yaşamayı gerekli kılan faktörler çok yönlü ve birbiriyle bağlantılıdır. Birlikte İDDİALAR VE GERÇEKLER Bir milleti bir arada yaşatan unsur tek başına ne ırk ne de "özel dildir". Bir milleti birlikte yaşatan bütün halka mal olmuş tarih, tarihi ve kültürel olarak belirlenmiş ölçüler, ortak akıl, ortak kader ve mücadele, bütünleşmiş kültürel unsurlar ve herkesin katıldığı eğitim ve iradeye dayalı politik katılımdır.(4) Ülkeyi birlikte savunan ve birlikte kuran, bir ülkenin eğitiminde, birçok kurumunda, hatta yönetiminde etkin olan, seçen ve seçilen insanlar nasıl azınlık olabilir? Nasıl olur da bir milletin tarihi, üzerinde yaşadığı toprağı, mitleri, tarihi belleği hem ortak Dipnotlar: 1 Anthony Smith (2004:41) Milli Kimlik, (Çev: B. Sina Şener) İst: İletişim Yay. 2 William Petersen (1980:235) "Concepts of Ethnicity" Harward Encyclopedia of Ethnic Group, (Ed: S. Thermstorm) Cambridge: Harward University. 3 Bkz: Nadim Macit (2006) Küresel Güç Politikaları Türkiye ve İslam, Ank: Fark Yay. 4 Ernest Gellner (1992: 104105), Uluslar ve Ulusculuk, (Çev: B. Ersanlı Behar, G. Göksu Özdoğan) İst: İnsan Yay. 5Yevgeniy Primakov (2004: 35) 11 Eylül ve Irak’a Müdahale Sonrası Dünya, (Çev: Fatma, Serdar Arıkan) İst: Doğan Ofset Yay.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear