Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
alacağı teşvik ve kredileri kendisi için ‘itibar’ görüyor. Gazete sayfalarını ve ekranları bu ülkeye ait olmayan ve içinde ‘milletin olmadığı’ haberlerle işgal ediyor. Artık medya da bu millete yabancı… Türkiye’nin en önemli kuruluşlarına bakın… Türkiye’nin fabrikalarına, limanlarına, bankalarına, sigorta şirketlerine, mağazalarına bakın… Bir de sahiplerine bakın… Sonra da bunun adına yabancılaşma mı, çağdaşlaşma mı diyeceksiniz siz karar verin… Türkiye’nin diline bakın… Dinine bakın… Gördüğünüz yabancılaşma sizi de tedirgin etmiyor mu? Anadilimiz Türkçenin yabancı kelimelerin istilasına uğraması, yüce dinimizin ‘ılımlı İslam’ yozlaşmasıyla tehdit edilmesi sizce de bir oyunun parçası değil mi? ‘Milli’ olmak… İşte bunu başarmamız gerekiyor… Çünkü, örümcek, olanca hızıyla kuşatmaya devam ediyor. Eğer, Türkiye’nin içinde bulunduğu kuşatmaya karşı ‘milli bir dayanışma’ oluşturmazsak, ‘sivil örümceğin ağındaki Türkiye’ için umutlu da olamayız… Kendi ülkemizin kurumlarına, kuruluşlarına, C S TRATEJİ 5 Yabancılaştırma, emperyalizmin kuşatmalarda kullandığı akıllı bir silahtır. Bu silah öldürmez… Önce cazibesiyle beyinleri, zihinleri etki ve kontrol altına alır. Kendi zararlarını ‘fayda’ diyerek algılanmasını sağlayarak, toplumun kendisine karşı bir güç birliği içine girmesini önler. Kuşattığı topraklardaki insanlar, milli duygulardan uzaklaşır, bu duyguları unutur. En sonunda da kendine ait hiçbir değeri kalmayan ülkeleri ve insanları kendisine mecbur ve mahkum eder… İşte ölüm budur… Türkiye böyle bir sonu hak etmiyor… Bu ülkeyi böyle bir sona mahkum etmek isteyenler yanılıyor… Çünkü Türkiye, artık gerçekleri görüyor… Çünkü Türkiye artık uyanıyor. Toprağımıza da değerlerimize de bayrağımıza da sahip çıkmamız gerekiyor… Zihinlerimizi yabancılaşmadan kurtarmamız gerekiyor.. Bizleri birbirimize yabancılaştırmak isteyenlere karşı el ele vermemiz gerekiyor. Başka çaremiz yok… Örümceğin başını ezmemiz gerekiyor. boyut da taşıyor. Abdullah Gül açıkça bu ziyareti, Pakistan'ın içişlerine bir müdahale olarak değil de bir dostluk mesajı olarak nitelemiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın müsteşarı Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ile beraber İslamabad'a gitti. Davutoğlu, bu ziyaretin Pakistan'da yaşanan son gelişmelerden önce planlandığını açıklamıştır. Abdullah Gül, Pakistanlılara siyasi krizi çözmek için barışcı ve demokratik yolları seçmelerini söyledi. Gül, Pakistan'da yaşanan olayın Afganistan olayından ayrılamayacağını ve olayların daha kötüye gitmesi durumunda Pakistan'ın ikinci bir Afganistan ve Irak'a dönüşeceğini iyi biliyor. Türkiye bu gelişmelerden rahatsız, çünkü el Kaide örgütünün temsil ettiği "terör" yayılacak ve büyüyecek ve ABD'nin teröre karşı mücadelesinde bahane olarak kullandığı "ılımlı İslam örneğini de" bitirecek. Abdullah Gül, kurumlar işlerini demokratik bir şekilde düzenlerse Pakistan'ın teröre karşı savaşında elini güçlendireceğini ve Türkiye dostu olan Pakistan'ın yaralandığını görmek istemediğini ve Ankara'nın da böyle zorlu dönemlerden geçtiğini açıkça ifade etmiştir. Gül'e refakat eden basın mensuplarına göre, Abdullah Gül'ün Pervez Müşerref'e esas mesajı, demokrasinin kendi kendine yürümesi; muhalefete verdiği mesaj ise, Pakistan'ın birliğine dikkat edilmesi ve iç bölünmenin derinleşmesine izin verilmemesidir. Gül'den Türkiye'nin deneyimi hakkında bilgi alan Butto, söz konusu deneyime çok önem verdiğini söylemiştir. Gül, bu ziyarette muhalefet liderleriyle görüştü. Bunlardan ikisi Navaz Şerif ve Cemaati İslami lideri Gazi Hüseyin'dir. değerlerine, insanlarına, toprağına, kültürüne sahip çıkmamız gerekiyor. Bütün bunların göz göre elimizden alınmasına,yok edilmesine ve ‘çağdaşlaşma’ kılıfıyla Türkiye’nin ve Türk Milletinin hem ülkesine hem de kendisine yabancılaşmasına seyirci kalırsak, yakın gelecekte kendimize ‘vatan’ diyeceğimiz topraklardan da ‘olmamız’ işten bile değil… Muhammed NUREDDİN Beyrut / 06.12.2007 akistan, Türkiye'ye en yakın ve en çok benzeyen ülkelerden biri olarak sayılır. İki ülke arasındaki ilişkiler Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk'ün zamanında başlamıştı. Pakistan ile Türkiye arasındaki birçok konuda ortak noktalar bulunmaktadır. İki ülkenin siyaseti ve güvenliği Batının normlarını izlemektedir. Ve iki ülke Batı ülkelerinin ve Amerikanın, komünizme karşı mücadelesinde iki esaslı unsurdu. İki ülke "askeri demokrasiler" için en önemli iki örnektir. Bu iki ülkede siyasi yollar birbirine çok benzemektedir: Demokratik seçimler, ama hala iki ülkede de son söz askerindir. Buna rağmen, Abdullah Gül'ün iki günlük Pakistan ziyareti çok önem Müşerref kazandı. Söz konusu ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini bile geçti. Çünkü bu ziyaret Ankara'ya ve Abdullah Gül'e İslam coğrafyasında yeni bir arabuluculuk rolü çizdi. Bu rolün ilk görüntüsü Pakistan'ı ilgilendiriyordu, Pakistan ve İsrail dışişleri bakanlarının önemli toplantısı Ankara'da gerçekleşmesine rağmen Abdullah Gül toplantıya Dışişleri Bakanı sıfatıyla katılmamıştı. Söylentilere göre İslamabad, Ankara'dan, toplantının orada yapılmasını isteyen taraftı. Arabulucunun yakın zamandaki en önemli rolü, bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla Abdullah Gül'ün İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ve Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas arasında geçen ay Ankara'da gerçekleşen "tarihi" toplantıyı düzenlemiş olmasıydı. Öte yandan, İsrail ile Suriye arasındaki "gizli arabulucunun" Abdullah Gül olduğunu söylersek P As Safir: Gül arabulucu… "uluslararası arabulucu" sıfatının en çok Türkiye Cumhurbaşkanı'na uygun olduğu görülür. Böylece Abdullah Gül, Jimmy Carter gibi diğer kişilerin oynadığı önemli rollere katılacaktır. Gül'ün İslamabad ziyareti, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref ile Benazir Butto ve Navaz Şerif liderliğindeki muhalefet arasında yaşanan iç krizin tırmandığı bir döneme rastlamıştır. Pakistan, ABD ve düşmanları arasında yaşanan savaşlarda temel bir rol oynadığı için bu kriz uluslararası bir Gül