25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S iktidarını belirleme gücü yok… TRATEJİ 13 ‘yeni Putin’ yapılan olumsuz değerlendirmelere aldırış etmedi. Duma seçimlerini, "Putin’e güven referandumuna" dönüştüren Rus yönetimi, süregiden iktidar devri sürecine halktan onay aldığını varsaydı. İlginç olan, bu varsayımın gerçeklerden çok da uzak olmamasıdır. Duma seçimlerini eleştiren Batı yorumcularına göre bile, usulsüzlük ve muhalefete baskının yapılmaması durumunda seçimler yine de Putin’in desteklediği partinin kesin zaferiyle sonuçlanırdı. Kimi Batı yorumcularına göre ise Rus halkı bilinçli bir şekilde demokrasiden yana değil, refah, istikrar ve güvenlikten yana oy kullandı. Açıkça, bugünkü Rus demokrasisi, daha önceden dar bir çevre tarafından alınan kararların halk tarafından seçimler yoluyla onaylaması haline geldi. Ne var ki, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Rus halkı seçimlerde bir alternatifin bulunmasından yana olsa da, yine de sunulan kararı onaylamaya, mesela Putin’i desteklemeye meyillidir. MUHALEFET Bugün Batı medyasında o kadar itibarlı, ancak Rus halkı nazarında bir o kadar itibarsız olan liberal partilerin durumu da, 1990’lardaki reformların sonucudur. Bugün liberal muhalefet tarafından yapılan gösterilerin Batı basınında Rus basınından daha fazla gündem oluşturmasının sebebi, aslında zannedilebileceği gibi sadece medya üzerindeki kontrol değildir. Sorun şu ki, bugün de, yüzyıllardır olduğu gibi, Rus Batıcı aydını halktan kopuk olmaya devam ediyor. Bugün Rus siyasi partileri bırakın arkasından kitleleri sürükleyebilecek program ve faaliyetlere sahip olmasını, İnternational Herald Tribune’de yayınlanan "Neden Rus liberalleri kaybetti?" makalesinde belirtildiği gibi, güçlenen orta sınıfın derdine deva olmaktan da çok uzaktır. Yapılan medya araştırmalarına göre, en büyük Rus TV kanallarında siyasi partilere ayrılan vaktin yaklaşık olarak yüzde 14’ü, iki önde gelen liberal parti olan Sağ Güçler Bloku ve Yabloko ile ilgili haberlere ayrılmıştı. Bu oran düşük görünebilir, ancak yine de bu partilerin bugüne kadar sahip oldukları seçmen oranından çok daha yüksektir. (Nicolai N. Petro, İHT, 5 Aralık 2007) Aslında 1990’larda olsun bugün olsun, Rus toplumunda reel halk desteğine sahip olan tek gerçek muhalefet partisi Komünist Partisi’dir. Putin’in birçok politikasına (özellikle dış politika konusunda) arka çıktığı için Batı tarafından gerçek muhalif parti olarak itibar görmeyebilir, ancak bu husus Rus halkının tercihlerini değiştirmiyor. Yeltsin yıllarından bu yana Komünist Partisi’nin gücünden rahatsız olan Kremlin, bugünlerde kendi sol partisini oluşturmuş durumda. Bu parti, seçimlerde dördüncü gelen Adil Rusya partisidir. Kimisine göre Kremlin stratejistlerinin gönlünden geçen aslında Birleşik Rusya’yı dengeleyebilecek güçlü bir sol partisinin yaratılması ve böylece ABD örneğindeki iki partili sisteme geçilmesidir. Sovyet döneminde Batı demokrasileri "burjuva demokrasisi" olarak eleştirilir ve bu ülkelerdeki partilerin temel değerleri itibariyle aslında özü bir oldukları ve iktidarın bunlar arasında değiştiği iddia edilirdi. Gel gelelim bugünlerde kurgulanan sistem tam da bu şekildedir. Rus yönetimi, Batı ülkelerindeki gibi temel milli çıkarlar konusunda uzlaşma içerisinde olan partilerden oluşan bir siyasi sistemin temellerini atıyor gibidir. Ne var ki, bir Rus atasözünde denildiği gibi, Rusya’da çoğu zaman olduğu gibi, "bir el yapıyor, diğeri ise bozuyor". Bugün Rus yönetimi bir ikilem karşısında bulunu ELEŞTİRİLER VE ÇIKARLAR Seçimlerle ilgili olarak yapılan çoğu iddiaların haklı, ancak bu iddialardan yola çıkan eleştirilerin çoğu zaman son derece taraflı olduğu söylenebilir. Rusya’nın bir demokrasi ülkesi olarak hatta demokratikleşmekte olan bir ülke olarak tanımlanmasının zor olduğu ortadadır. Ne var ki, bu ortam Rusya’ya has bir ortam olmadığı gibi, Batı tarafından demokratik olarak kabul edilsin veya edilmesin bütün Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinin ortak hastalığıdır. Gerçek şudur ki, BDT alanında AGİT tarafından meşruiyeti sorgulanan seçimler olsun, "ileriye atılan bir adım" olarak kabul edilen seçimler olsun, aslında benzer şekilde yapılıyor. Ne var ki, özellikle resmi düzeyde (ancak genel olarak medya düzeyinde de) Batı ülkelerinden yöneltilen eleştiri veya övgülerin Batı ülkelerinin çıkarlarına göre ayarlandığı çıplak gözle görülmektedir. Dolayısıyla, Batı ülkelerinin gerçekten de Rus demokrasisinin derdinde oldukları iddiası inandırıcılığını kaybediyor. Rusya’ya yönelik geleneksel Batı bakışı, Batı medyasında Yeltsin’in ölümüyle ilgili yapılan yayınlarda kendisini gösterdi. Halen Batı kamuoyunda Yeltsin dönemi Rus demokrasisinin yeşerdiği ve geliştiği dönemmiş gibi sunuluyor. Ne var ki, bugünkü otoriter rejimin temeli, 1993’de Sovyet döneminden kalma parlamentonun bombalanması ve onun yerine devlet başkanı karşısında güçsüz bir parlamentonun tasarlandığı 1993 anayasasının geçirilmesiyle atılmıştı. Yeltsin döneminde yapılan seçimler usulsüzlükler açısından herhalde bugünkü seçimlerden çok farklı değildi. Ne var ki, o dönemde Yeltsin’in karşısında Rusya Komünist Partisi vardı, dolayısıyla Yeltsin’in 1996’da ne şekilde tekrar seçildiği konusu fazla sorgulanan bir konu değildi. Bugün örnek olarak gösterilen Yeltsin dönemindeki bağımsız medya aslında bağımsız değil, değişik siyasi çıkarları olan özelleştirme zenginlerioligarkların elindeydi. Devletin zenginliği de zaten bu oligarklar tarafından paylaşılmıştı. Belki 1990’larda geçerli olan bu durum kimisine göre çoğulculuk ve rekabet ortamının mevcut olduğu bir ortamdı. Rus halkının büyük bir çoğunluğu açısından ise o dönem, devlet mallarının talan edildiği ve Rusya milli gururunun yerle bir edildiği sefalet ve zafiyet dönemiydi. Putin dönemi ise Rus halkı açısından istikrar ve toparlanma dönemidir. 1990’larda ekonomik çöküntü yaşayan bir Rusya 2007’ye gelindiğinde tekrar çöküntü öncesi 1990’daki milli gelir seviyesine kavuştu ve 1990’larda biriktirilen bütün dış borçlarını ödedi. Dünya Bankası’nın verilerine göre 2001 yılında yaklaşık olarak 100 dolar olan ortalama maaş bugün 500 doları aştı. Putin Batı’nın bakışıyla Rusya’da bir "demokrasi olmadığı" ne kadar gerçekse, savunulan koşulların Batı’nın çıkarlarını gözettiği de o kadar gerçek. "Ülkeyi parçalanmaktan kurtaran ve milli onuru koruyan lider" olarak değerlendiren Putin’in de Rus halkından onay aldığı, Batılı demokrasiyi savunan Rus aydınların da "halktan kopuk olduğu" da diğer gerçekler… yor. Bir taraftan, devletin geleceği açısından sağlam devlet kurumlarının oluşması ve bunlar arasında da yapıcı bir rekabetin olması gerekiyor. Gerçekte ise yasama ve yargıyı kontrol altına alan bir yürütme kuvvetiKremlin ile karşı karşıyayız. Bütün siyasi mücadele Kremlin’de ve etrafında kümelenen çıkar grupları arasında perde arkasında yapılıyor. İşleri daha da zorlaştıran iktidar devri meselesinden bahsetmeye bile gerek yok. PutinKaldı ki, son seçimler açıkça gösterdi ki, bütün çabalara rağmen, Kremlin tarafından kurdurulan Birleşik Rusya Partisi ve Adil Rusya Partisi’nin aslında bağımsız kimlikleri oluşabilmiş değildir. Birleşik Rusya Partisi’nin seçimlerdeki başarısı tamamen Putin’in adaylığına bağlıdır. Parti, seçim propagandasını da zaten "Putin’in planını" hayata geçirecek olması iddiası üzerine kurgulamıştı. Bu planın ne olduğu açıklanmasa da belli ki Putin’in bugüne kadar yaptıklarından ve ulusa sesleniş konuşmalarında ifade ettiklerinden oluşmaktadır. Rusların gözünde Putin, her şeyden önce ülkeyi parçalanmaktan kurtaran ve milli onurunu onaran bir liderdir. Putin’in icraatlarından memnun olan Rus halkı, Putin’in oluşturmaya çalıştığı uluslararası arenada bağımsız olarak hareket edebilen güçlü bir Rusya’dan yanadır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear