Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Arş. Masası dfidanoglu@tusam.net ürk ekonomisinin can damarlarından biri olarak kabul edebileceğimiz bankaların pek çoğu, hızla geliştikleri bir dönemde batırılmak ya da el konulmak suretiyle yok edildi. Bunlara bir de özelleştirme kapsamına alınarak satışa çıkarılan bankalar eklenince sektör daha da kötüleşti. Dışbank, Türkiye Ekonomi Bankası (TEB), Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Finansbank, Tekfenbank derken son olarak Denizbank, Şekerbank ve Adabank da satışa çıkarılan bankalar arasında yerini aldı. Bankaların satışı, yabancı sermayenin bu sektöre olan ilgisini de beraberinde getirdi. Türkiye’de 1980’de 4 adet yabancı sermayeli banka varken bu sayı 1990’da 19’a yükselmişti. Yaşanan krizler sonucunda, yabancı sermayeli bankaların sayısı 2000 yılında 15’e düşmüş ancak 2004 yılında yeniden 21’e yükselmişti. Haziran 2006 itibariyle tamamı yabancı sermayeli olan banka sayısı ise 13’tür. Türk bankalarına ortak olan ve % 50’ye yakını yabancıların elinde olan bankalar da ilave edildiğinde bu rakam daha da artmaktadır. Günümüzde bankacılık sektöründe yabancı sermaye oranıyla ilgili hiçbir kısıtlamanın bulunmaması bu sayının giderek artacağı konusunda, başta iş dünyası olmak üzere birçok kesimde endişelere neden olmaktadır. Türk bankaları kapanma tehlikesi ile karşı karşıya... C S TRATEJİ birlikte, bankacılık sektöründeki yabancı payı yaklaşık % 25’e ulaşmıştır. Ancak daha da önemlisi giderek artan bu payla birlikte yabancı bankaların karları da artmaya başladı. Merkez Bankası'nın hazırladığı rapora göre 2004 yılında 241 milyon YTL olan yabancı bankaların karı, 2005 yılında 510 milyon YTL'ye yükseldi. Demirbank’ın HSBC’ye satışı ile başlayan bu süreç, Türk Bankacılık sektörünü olumsuz etkilemekte ve yabancı bankalar karşısında rekabet edemez hale gelen Türk bankalar satılmakta ya da kapanmaktadır. 1999 yılında faaliyet gösteren yerli banka sayısı 81 iken bugün 47’ye düşmüştür. Bu kadar kısa bir dönemde banka sayısının nerdeyse yarıya inmesi bankalara olan güveni de sarsmaktadır. Görücüye çıkan bankaların satışıyla sektördeki yabancı payının, borsada satın alınan hisselerle beraber % 50'yi bulacağı hesaplanırken, Sermaye Piyasası Kurulu’nun ''Önlem alınmazsa yabancı payı % 90'lara çıkar'' şeklindeki uyarısı dikkat çekicidir. Milli bankalarımızın, yabancı bankaların sektördeki payının artmasıyla birlikte ve bu yabancı bankaların aktif büyüklüklerinin neredeyse Türk bankacılık sektörünün tamamı kadar olması sebebiyle, rekabet edemez hale gelen bankacılık sektörü yabancılaşmaktadır. Aslında bankacılık sektöründe şu anda yaklaşık % 25 civarında olan yabancı payının gelişmiş ülkelerde daha düşük olması, milli servetlerin korunması gerektiği konusunda ipucu vermektedir. Ulusal bankalardaki yabancı payı % 50’nin üzerine çıktıkça, sektörün kontrolü de yabancıların eline geçiyor. Ekonominin kilidi rolündeki bankaların yabancılara devri ve devrin gerçekleştirildiği ülke ile olası bir anlaşmazlık neticesinde alınacak tavırlar düşündürücüdür. Nitekim Netwerk Vlaanderen adlı kuruluşun yaptığı bir araştırmaya göre Fortis Bank’ın, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından üretimi yasaklanan bombaları üreten bir şirkete ortak olduğu ortaya çıkmıştı. Bu bağlamda Türk firmalarının yabancı ülkelerde bu tür bir girişimde bulunmaları halinde, bu durumun nasıl karşılanacağı da düşünülerek en azından bu satışların belli oranlarda yapılması için bir sınırlama getirilmesi ile küçük de olsa bir önlem alınmış olabilir. Endişe yaratan en önemli konu, yabancı bankaların büyük sermayeli müşterilere hizmet götürüp küçük müşterilere istenen hizmeti vermemeleri, küçük işletmelere kredi vermekten kaçınmaları ve belki de en önemlisi herhangi bir kriz anında piyasadan çekilmeleridir. Ankara Ticaret Odası’nın yaptığı araştırmada, gelişmiş Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bankacılık sektöründe yabancıların payının düşük olduğu tespit edilmiş. Bu araştırmaya göre AB’nin daha az gelişmiş olan ülkelerinde ise yabancı bankaların sektör içerisindeki payı oldukça yüksek. Örneğin Slovenya’da % 19.1, Letonya’da % 48, Macaristan’da % 62.5, Polonya’da % 67.3, Malta’da % 71.8, Litvanya’da % 92.3, Çek Cumhuriyeti’nde % 96.2, Slovakya’da % 92.9, Estonya’da % 98.5. buna karşın bu oran Avusturya ve Yunanistan’da % 20, Fransa’da % 19, Danimarka’da % 17, Hollanda’da % 11, İspanya’da % 10, İtalya’da % 8 ve Almanya’da % 5. ABD’de ise bankacılık sektöründeki yabancı payı 2004 verilerine göre toplam varlıklarda % 19.7, toplam kredilerde % 11.4, toplam mevduatta % 16.3. Elde edilen bu rakamlara göre AB üyesi ülkelerin, Türkiye’de yabancı sermayenin artırılması yolunu izledikleri, buna karşılık kendi ülkelerinde bunun tam tersi bir politika benimsedikleri bu rakamlardan açıkça görülmektedir. 2004 verilerine göre IMF politikalarının uygulandığı gelişmekte olan piyasalarda bankacılık sektöründeki yabancı payına baktığımızda yine benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz: Brezilya’da % 27, Venezüella’da % 34, Şili’de % 42, Peru’da % 46, Arjantin’de % 48, Meksika’da % 82. T Bankacılık sistemi yok oluyor Grubu’nun Sümerbank’ı aldıktan sonra, satış sınırlaması ile ilgili sürenin 10 Ağustos’ta dolması nedeniyle, satışın bu tarihten sonra gerçekleşmesi de mümkün gözüküyor. Talipler arasındaki en güçlü isimler ise Garanti Bankası ve Citibank. Özel bankaların ardından ise sırada kamu bankaları var. 1960’lı yıllarda sayıları 14 olan kamuya ait bankalardan, geriye sadece 3 tane kaldı. Bunlardan Halk Bankası'nın bu yılın son çeyreğinde özelleştirilmesi için yeniden yapılandırma çalışmaları tamamlandı ve banka özelleştirme sürecine girdi. Kamuya ait olan 3 bankadan geriye Vakıfbank ile Ziraat Bankası kalıyor. Onların akıbeti ise şimdilik meçhul. Bankacılık sektöründeki yabancı payının, IMF’nin uyguladığı politikalar sonucunda gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelerden daha yüksek olduğu görülmekte. Rusya’da yabancı bankaların oranı milli bankaların % 25’ini geçemiyor, ABD’de ise bankalar istedikleri eyalette şube açamıyor. Buna karşın gelişmekte olan ülkelerde kamu bankaları özelleştirilmeye devam ediliyor. IMF’nin uyguladığı politikaların gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha ağırlıklı olarak hissedilmesi, gelişmiş ülkelerde yabancı banka oranlarının daha düşük olması ve ekonomi ile ilgili izlenen yolun ne kadar doğru olduğu konusunda endişelere yol açmaktadır. Aynı programın uygulandığı Meksika’da bankacılık sektöründeki yabancı payı % 82’lere çıkarken, Endonezya’da ulusal banka sayısı 68’den 4’e inmiştir. Türkiye’de de Denizbank’ta dümene BelçikaFransa’nın geçmesi, Şekerbank’ın Kazaklara ve son olarak Adabank’ın Kuveyt’e satışıyla Demirbank’ın HSBC’ye satışı ile başlayan yabancılaşma, Türk bankacılık sektörünü olumsuz etkilerken, yabancı bankalar karşısında rekabet edemez hale gelen yerli bankalar kapanmak ya da satılmak ile karşı karşıya geliyor. YABANCI BANKALARIN PAYLARI Türkiye’de yabancılara satışı gerçekleştirilen bankalara göz atacak olursak; ? Demirbank Eylül 2001’de 350 milyon Dolar karşılığında HSBC’ye satıldı, ? TMSF bünyesindeki Sitebank Aralık 2001’de Yunan NovaBank’a satıldı, ? TEB’in % 50’si Şubat 2005’de Fransız BNP Paribas’a 217 milyon Dolar’a satıldı, ? % 57,4’ü TMSF’ye ait olan Yapı Kredi Bankası (YKB)2005 yılında Koçbank’a devredildi. Koç Holding ve İtalyan UniCredit’in ortak olduğu Koçbank, YKB için 1 milyar 182 milyon Euro ödedi, ? Dışbank’ın % 90’ı Nisan 2005’de HollandaBelçika sermayeli Fortis Bank’a 880 milyon Euro’ya satıldı. ? Garanti Bankası’nın % 25,5’ini Ağustos 2005’de ABD, GE Consumer Finance (GECF) 1 milyar 556 milyon Dolar’a satın aldı, ? C Kredi ve Kalkınma Bankası’nın % 58’i 2005 yılı sonunda İsrail Bank Hapoalim’e 113 milyon Dolar’a satıldı, ? Finansbank’ın % 46’sı Nisan 2005’de Yunan National Bank of Greece’e (NBG) 2 milyar 291 milyon Euro’ya satıldı. ? Tekfenbank’ın % 70’i Mayıs 2006’da Yunan EFG Eurobank’a 260 milyon Dolar’a satıldı, ? Denizbank’ın % 75’i Mayıs 2006’da FransızBelçika ortaklığı Dexia’ya 2,4 milyar Dolar’a satıldı, ? Şekerbank’ın % 34’ü Haziran 2006’da Kazakistan’dan Bank TuranAlem’e 425 milyon YTL ’ye satıldı. Şekerbank satışının en büyük özelliği, bir Türk bankasının ilk kez Orta Asya’dan bir bankaya satılmış olmasıydı. ? Adabank’ın % 99,99’u Kuveyt merkezli The International Investor şirketine 45 milyon 100 bin YTL'ye satıldı. ? Türkiye’nin en büyük özel sektör bankalarından bir olan Akbank ise çoğunluk hisselerinin elinde kalması şartıyla yabancı ortaklığa kapılarını açtı. 2006’nın başından beri görüşmelere devam eden Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Oyak Bank’ın tamamının satışı için düğmeye basmış durumda. Oyak