24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net Türkiye’nin çıkarlarını zedeleyecek... C S TRATEJİ defalar dile getiren Rum yönetiminin Baf Havaalanını “askeri amaçlar” için Fransız askeri uçaklarına sunması şüphe verici. Rum yönetiminin, sadece Fransa’nın AB içindeki görüşlerini desteklemesini sağlamak için anlaşmaya olur verdiğini düşünmek de mümkün değil. Anlaşmanın imzalanması durumunda bunun GKRY’nin Yunanistan dışında bir ülke ile imzalayacağı ilk anlaşma olması ise durumu anlaşılır kılıyor. Nitekim Türkiye’nin Fransa’ya verdiği sözlü nota da bununla ilgiliydi. Görüşmeleri Kıbrıs ile değil Kıbrıs Rumları ile yapmakta olduğunu Fransa’ya ileten Türkiye antlaşmanın yeni bir anlaşma olmadığı cevabıyla karşılaştı. Türkiye, GKRY’nin tek başına bütün adayı ilgilendiren bir uluslararası anlaşma imzalamaya yetkisinin bulunmadığından bahisle görüşmelerin sona erdirilmesini istemişti. Fransa’nın Güney Kıbrıs Büyükelçisi Hadelin de la TourduPin söz konusu askeri işbirliği anlaşmasının, askeri ittifak veya başka komşu ülkeler aleyhine bir anlaşma olmadığını öne sürse de bu, GKRY’nin böylesi bir uluslararası anlaşma imzalayabileceğini göstermeyecektir. Büyükelçi’nin bu anlaşmanın Avrupa Savunma ve Güvenlik Politikası (AGSP) çerçevesinde Fransa’nın birçok ülkeyle imzaladığı anlaşmaların aynısı olduğunu söylemesi ise Türkiye’nin geçmişle muhasebesini gerektiriyor. GKRY’nin AB üyesi olmasını engelleyemeyen yetkililer bugün bu hatalarının bedelini Türkiye’ye ödetiyorlar. Anlaşma ile Fransa Ortadoğu’daki rolünü büyütürken, Rum Yönetimi ise Türkiye’ye Ada’da meşru statü sağlayan Garanti ve İttifak Antlaşmalarında yeni bir ihlal gerçekleştirmiş olmanın zaferini kutlayacak. 1960 Garantörlük Anlaşması’nın hükümleri çiğnenirken İngiliz, Türk ya da Yunan haricinde başka bir devletin askeri de yıllar sonra ilk kez Ada’ya yerleşme hazırlıklarına başladı. Nitekim Garanti Anlaşması sadece iki anavatana ve İngiltere’ye Ada’da askeri varlık bulundurma yetkisi veriyordu. Stratejik önemi nedeniyle tek bir devletin egemenliğine bırakılmak istenmeyen ve bu nedenle de bölünmüşlüğü gizliden gizliye bugüne dek desteklenen Kıbrıs’taki gelişmeleri Türkiye’nin “nota”larla engellemeye çalışması gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Bu anlaşma önlenemediği takdirde bunun arkası gelecek GKRY diğer AB ülkeleri ile de aynı türden anlaşmalar yapmaya girişecektir. Fransa’nın Ada’ya yerleşmesinden memnun olmayan ABD ve İngiltere ile işbirliği yapılması ve onların silahının da bu mücadeleye dahil edilmesi gerekiyor. Nitekim kendisi de “Garantör” ülke olan İngiltere’nin ustalıklı bir kriz politikası yürütmesi mümkün. Ne var ki, İngiltere’nin daha önce Ada’daki katliamların durdurulması konusunda Türkiye’yi yalnız bıraktığı hesaba katıldığında savaşın başka cephelerde de sürdürülmesi gerektiği ortaya çıkıyor. KKTC ile yapılacak derinleştirilmiş iktisadi, askeri ve siyasi anlaşmalar, bir gün BM eliyle gelecek bir çözüm esnasında dikkate alınması gerekecek sonuçlar doğuracaktır. Geçersizliği istenecek nitelikte anlaşmalar en azından Türk tarafına da aynı taleplerde bulunma eşitliğini sağlayacaktır. Öte yandan KKTC ile Türkiye arasında Kıbrıs’ın denizlerinde petrol ve doğalgaz arama anlaşmalarının yapılması da yine KKTC’nin ya da Kıbrıs’taki Türklerin bilgisi ve izni alınmaksızın MısırSuriyeGKRY arasında imzalanan petrol ve doğalgaz çıkarma anlaşmasına eşit bir durum yaratacaktır. BD’de 11 Eylül 2001’de terörist saldırının gerçekleşmesinin hemen ardından masaya serilen yeni Ortadoğu haritaları, dünyaya, özellikle de bu bölgede hareket kabiliyetini arttırmayı planlayan güçlere Kıbrıs’ın önemini hatırlattı. Büyüyen, genişleyen hatta genişlemesi Kuzey Afrika’nın batı sahillerini bulan “Ortadoğu”nun merkezinde yer alan Kıbrıs’ın “sabit bir üs” ve “batmayan uçak gemisi” olma özelliği bu süreçte –tekrar– gündeme geldi. Yine aynı dönemde Kıbrıs başka nedenlerle de anılır oldu. 40 yıldır süren ama çözümsüzlüğü nedense en çok bu dönemde rahatsız eden “Kıbrıs Sorunu” için çok boyutlu ve tarafları zorlayıcı girişimler oldu, mevcut çabalar ciddi ölçüde hız kazandı. Avrupa’nın savunulması açısından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) AB üyeliğinin önemli olduğu ve BM nezdinde sürdürülen görüşmelerin AB’nin Kıbrıs’a ilişkin tasarruflarını etkilemeyeceği konuları AB belgelerinde yer almaya başladı. Nihayetinde “Garanti” ve “İttifak” Anlaşmalarının hükümleri çiğnenerek GKRY, AB’nin tam üyesi yapıldı. Türkiye’nin sessizliğinden faydalanılarak. AB’nin bölünmüş haliyle kabul ettiği Kıbrıs(!) için BM’nin iki toplumlu federatif bir devlet temelinde kullanımını, yedek parça ve teknik destek verilmesini birleşmeye yönelik planları devam ediyordu. Bu de kapsıyor. Teferruatı bir yana bırakıldığında askeri dönemde BM’nin hızlanan birleştirici faaliyetleri her işbirliği anlaşması, Türkiye ile olası çatışmalara karşı nasılsa desteğini ABD ve AB ülkelerinden alan Kıbrıs’ın savunulması amacıyla Yunanistan tarafından “yaptırım gücü” kazandı. Taraflar arasında sonuçsuz inşa edilen Andreas Papandreu Havaalanının Fransa’nın kalan malum görüşmeleri Bürgenstock’taki “orta yol” sürekli kullanımına bırakılması esası üzerine oturtulmuş formülü ve bir oldubittiye getirilmiş olan referandum durumda. Fransa’nın bahsi geçen eğitim, teknik konular izledi. Bu dönemde Ada’nın stratejik değerinden benzeri desteğinin zaten anlaşma öncesinde de mevcut bahsedenlerin Türkiye’de “hamaset yapmak”la olduğu düşünülürse gündeme getirilen askeri işbirliği suçlandıklarını ve Kıbrıs’ın öneminin reddedildiğini de anlaşmasının ana hedefinin Rum askeri alt yapısının hatırlamak gerekir. Ortadoğu’ya yeniden şekil verilmek Fransız savaş uçakları ve gemilerinin kullanımı için istendiğinde gündeme gelen Ada, savaşın Akdeniz Fransa’nın hizmetine verilmesi olduğu anlaşılıyor. kıyılarına ulaşmasıyla daha da önem kazandı. Ortadoğu’ya müdahale yeteneğini arttırmaya Kıbrıs, İsrail’in saldırısı üzerine Lübnan’dan çalışması bakımından Fransa’nın bu girişimi çok kaçanların ilk uğrak yeri oldu. “Ortadoğu Krizi”, kara anlaşılır olmakla birlikte GKRY’nin anlaşma için bu para aklama noktası, her türlü kaçakçılığın ve terörün kadar istekli olması oldukça ilginç bir durum geçiş noktası PKK’nın ise yerleşkesi olan Güney Kıbrıs oluşturuyor. Ada’nın askersizleştirilmesi konusunda için tam bir “altın fırsat” oldu. Yabancıların Lübnan’dan canhıraş bir çaba gösteren, BM görüşmelerinde tahliyesinde ve Lübnan’a ulaştırılacak insani yardımda Türkiye’nin çekilmesini ön şart olarak ileri süren, ön plana çıkan GKRY, adını temizlemede, tanıtımında üstelik İngiliz üslerinden duyduğu rahatsızlığı da çeşitli ve dış politikasında paha biçilmez kazanımlar elde etti. AB’den ve BM’den mali destek talebinde bulunan Rum yönetimi KKTC’nin yardım talebini ise kesin dille reddederek bu konudaki ketum ve uzlaşmaz tutumunu sürdürdü. Cehennem haritası çizilirken Kıbrıs askeri planlarda da yer alıyor. Lübnan’daki vatandaşlarının tahliyesi için Baf’taki Andreas Papandreu Havaalanı’nı kullanan ülkelerden biri olan Fransa, Rum Yönetimi’ne her türlü askeri destek karşılığında askeri işbirliği anlaşması teklif ediyor. Anlaşmanın can alıcı noktası Fransa’nın talep ettiği üs. Fransa bu askeri üs ile sürekli kullanabileceği bir havaalanına kavuşmayı ümit ediyor. İki ülke arasında imzalanacak askeri iş birliği anlaşması Limasol Limanı’nın Fransız savaş gemilerine açılmasını, ortak Fransız Deniz Kuvvetleri... askeri tatbikatları, RMMO askerlerinin eğitimini, askeri tesislerin A Fransız çıkarması Fransa’nın GKRY’deki Baf Hava Üssü’nü kullanmasına olanak sağlayacak antlaşmanın gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin Kıbrıs politikası tamamen zedeleniyor. Anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda Kıbrıs’ın stratejik önemi nedeniyle sadece Fransa’nın değil diğer AB ülkelerinin de bu ülke ile askeri anlaşma yapmak için sıraya gireceği belirtiliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear