Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
haline dönüşecekler. Bu ülkelerin istikrarının sürekliliği sağlanarak her birinin birer güçlü ve işleyen devlet haline dönüşmesi ise yukarıda belirtilen Amerikan Strateji belgelerinin ana teması ve Türkiye ile yakından bağlantılı. Kasım 2003 Gürcistan ve Kasım 2004 Ukrayna ‘devrimleri’ ise bu temanın uygulama örnekleri olarak görülmeli. Bilindiği üzere küresel düzeyde RusAmerikan rekabetinde Amerika’nın başarısı, Rusya’nın yenilgisi ve nüfuz alanını kaybetmesi şeklinde değerlendirmelerin yapılmasına neden olan bu gelişmeler, devamında Beyaz Rusya, Moldova, Özbekistan, Kazakistan, Ermenistan ve Azerbaycan’da karşımıza çıkacağı varsayılan yeni "devrimlerle" her geçen gün artan bir biçimde önemseniyor. Bölgeye NATO’nun Barış İçin Ortaklık Programı ile başlayıp üyelikle sonuçlanması hedeflenen genişlemesi, AB’nin Komşuluk Politikası ile TACISTRASECAABD’ye liman INOGATE ve diğer kiralayabileceğini bölgesel açıklayan Gürcistan girişimler/projeleriyle Devlet Başkanı etkinlik kurmaya Saakaşvili’nin NATO çalışması ve AGİT temaslarından... faaliyetleri Karadeniz çevresine verilen önemin ve gösterilen ilginin yansıması. ABD’nin bölgeye yönelik doğrudan etkinlik kurma yönündeki yeni girişimi ise tüm bunların Amerikan karar alıcılarınca yeterli bulunmadığı ve "Dünyada Amerikan nüfuzunun girmediği yer kalmayacak" prensibi çerçevesinde nüfuz tesis edilmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu nüfuz tesisinin ister Rusya’yı isterse başka bir karşıt unsuru çevrelemekten ve gerekirse baskı altına almaktan çekinmeyeceği verilen mesajlardan, yayınlanan hedef belgelerinden açıkça anlaşılmakta. Bu noktada karşı karşıya kalınan gelişmelerin özellikle Irak’ta ortaya çıkan durum sonrasında Türkiye’nin ABD’ye bakışında belirginleşen güvensizlik duygusuyla birleşerek Türkiye’nin bu türde Amerikan girişimlerinden haklı olarak rahatsız olması sonucunu doğurduğunu görmekteyiz. Bu rahatsızlık ve güvensizliğin kısa vadede sorun yaşamadığımız başta Karadeniz havzası olmak üzere diğer alanlarda yeni sıkıntılar yaratması ihtimali ve bu sıkıntıların Türkiye’yi hiç de istemediği ve çözümünün elinden gelmediği istikrarsızlıklara taşıması korkusu hâkim. Özellikle Türkiye’nin Batı dünyasının bir parçası olarak Karadeniz’de geliştirdiği ve Rusya dâhil kıyıdaş ülkelerin tamamınca desteklenen Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (Blackseafor) ve ‘Black Sea Harmony’ gibi gayet başarılı operasyonel işbirliği girişimleri varken. Benzer AB ve NATO merkezli ortak politikaların ötesinde ABD’nin bu ortak girişimleri kenarda bırakan girişimlerde bulunması ise yine haklı olarak istenilmeyen hareket tarzı ve bir güvensizlik belirtisi olarak gözüküyor. Bunun yarattığı rahatsızlıklar ise kaderin bir cilvesi olarak yıllarca karşı cephelerde birbirlerini dengelemek için ittifaklar oluşturan ve politikalar geliştiren Rusya ile Türkiye’yi aynı sepete yerleştiriyor. Rahatsızlık yaratan bu gelişmelerin yeni bir stratejik ittifak yaratacağı ya da yaratması gerektiği düşünceleri ise dikkatlice değerlendirilmesi gereken seçenekler olarak belirginleşmekte. RUSYA KONJONKTÜREL ORTAK Son dönemde her ne kadar dengeler Türkiye’nin aleyhinde de olsa gelişen TürkRus ekonomik ilişkilerini merkeze oturtarak başlatılan TürkRus ortaklığı söylemleri bir ittifak hatta stratejik ortaklık noktasına ulaşarak Türkiye’nin ABD ile ya da Batı dünyası ile olan ilişkilerine bir alternatif oluşturabilir mi? Bunun çok gerçekçi bir beklenti olduğu söylenemez. Stratejik ortaklığın ekonomik işbirliği, artan turist sayısı ve büyük müteahhitlik hizmetleri gibi başlıkların çok ötesinde, daha önemli ve kapsamlı başlıkları kapsadığı biliniyor. Türkiye’nin Kıbrıs gibi, Türk cumhuriyetleriyle ilişkiler gibi, Kafkasya’daki gelişmeler, çatışmalar ve etnik sorunlar gibi ve Kürt sorunu gibi yaşamsal siyasi ve dış politika konularında Rusya ile ciddi düzeyde C S TRATEJİ 7 Türkiye’de en büyük rahatsızlık nedeni ve Montrö’yü kaşıdığı için Rusya’ya yüzünü dönme tercihini akla getirmekte. Bilindiği üzere Montrö’nün önemi Türkiye’nin Çanakkale ve İstanbul boğazları ile Marmara Denizi’ni kapsayan Boğazlar üzerindeki tam hâkimiyetini sağlayan ve bu bağlamda Cumhuriyetin kuruluşunda kabullenilmek zorunda kalınan tavizlerin sonuncularını ortadan kaldıran anlaşma olmasından kaynaklanıyor. Bu anlaşmanın tartışılması, revize edilmesi ya da ortadan kaldırılması ise tam bağımsızlığın sonu olarak kabul ediliyor. Bilindiği üzere teknik olarak imzacı ülkelerin dörtte üçünün isteğiyle Montrö’de değişiklik yapılması gündeme gelebilir. Hatta imzacı ülkelerden herhangi biri iki yıl önceden sözleşmenin feshini dahi isteyebilir. Fakat Türkiye’nin rızası olmadan atılacak bu yöndeki bir adımın sadece TürkAmerikan ilişkilerinde değil başta NATO olmak üzere Batı ittifakında ciddi bir çatlamaya yol açacağı akılda tutulmalıdır. Amerika’nın yönlendirmesiyle bu türde bir durum ile karşılaşılabilir. Fakat bunun gerek bölgesel gerekse küresel dengelerle yakından ilişkili olduğu akılda tutulmalıdır. Ortada ortak çıkarlar varken işbirliği konusunda bir takım sıkıntıların yaşanmaması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Bu şartlarda karşımıza çıkacak bir değişiklik talebinde ise Türkiye’nin Boğazları kontrol eden ve geçiş rejimini belirleyen ve belirleyecek ülke olduğu da unutulmamalıdır. Bu Türkiye’nin Karadeniz havzasındaki gücünü ve belirleyiciliğini tanımlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu bağlamda Türkiye’nin genel ittifak ilişkilerini ve dış politikasının yönünü tartışmaktan çok oluşabilecek farklı durumlara göre Batı ittifakı içinde izleyeceği alternatif senaryoları değerlendirmesi gerekiyor. Hatırlanacağı üzere Türkiye 1994 ve 1998 Boğazlardan geçişle ilgili tüzükleri hazırlayıp yürürlüğe koymadan önce de bunun yolunu araştırmış Montrö’de düzeltmeye gitmektense iç hukuk uygulamalarıyla hareket etmeyi tercih etmişti. Türkiye’nin bu çerçevede, telaş etmek yerine değişen koşulları da dikkate alarak kendi lehine bir takım değişimleri yapması da mümkündür. Önemli olan ittifak üyelerimize Türkiye’nin tezlerinin ve çıkarlarının anlatılarak ortak akılla bir yol bulmak ve politikalar geliştirmektir. Bu politikaların oluşturulması sürecinin dışında kalıp çekişmektense bu sürece aktif bir biçimde katılma ve kararları şekillendirme gerekliliği bulunmaktadır. Türkiye bu bağlamda tüm girişimlerde ve bölgesel çatışmaların çözümü dâhil her türlü çabada aktif bir rol yüklenmelidir. Bu girişimlere rağmen Türkiye’nin çıkarlarına tam anlamıyla aykırı düşecek bir adım atıldığı takdirde Türkiye’nin kendi güvenliği ve çıkarlarına uygun ve bunları garanti altına alacak uygulama ve düzenlemeleri yapacağını en iyi Türkiye’nin müttefikleri bilmektedir. Mesele ise telaş edip hamasi söylemlerde bulunmak yerine akılcı politika tercihleri oluşturarak ülkeyi bu noktaya taşımamaktan ibarettir. Türkiye’nin bunu gerçekleştirebilecek bir alt yapısı bulunmaktadır. Aksi takdirde karşımıza çıkacak alternatif izolasyondur. farklılıkları olduğu bir sır değil. Tarihsel anlaşmazlıklıların ve söylemlerin perde arkasında varlığını hala sürdürdüğü bir gerçek. Doğalgaz ve petrol taşımacılığı, bu kaynakların kesintisiz ve uygun fiyatlarla temini konusunda Rusya’nın hala çok da güvenilir bir ortak olmadığı da Ukrayna ve diğer bir takım örneklerle sabit. Hatta bu durumun Türkiye açısından da artık stratejik güvenlik sorunu olarak algılandığı ve bu yönde bir MGK kararı söz konusu olduğu akla getirildiğinde. Bu durum konjonktürel işbirliği ve yakın komşuluk ilişkilerinin ötesine geçecek bir birlikteliğe, hele yeni bir stratejik ortaklığa asla izin vermeyecektir. TÜRKİYE NE YAPMALI? Diğer taraftan genelde stratejik ortaklık anlamında özelde ise Karadeniz’deki muhtemel gelişmeler anlamında Amerika ile ilişkilerimizin keyif verici olmadığı da açık. Artık aramızda bir güven kaybı söz konusu ve bu bağlamda Amerika ile eskisi kadar yakın olmak çok zor. Özellikle Amerikalıların desteği ve yönlendirmesiyle ister Romenler isterse Gürcü veya Bulgarlarca yürütülen Demokratik Tercihler Topluluğu (Community of Democratic Choices) ya da Karadeniz Forumu (Black Sea Forum) gibi Karadeniz İşbirliği Örgütü’ne alternatif hatta bu yapılanmayı kapsayıcı, atıl kılıcı girişimlerin varlığı söz konusuyken. Bu türde yapılanmalar ve girişimler