26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 ‘Büyük oyun’un yeni sahnesi… C S TRATEJİ Karadeniz’de kılıçlar çekiliyor Yrd. Doç. Dr. Mitat ÇELİKPALA TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi akın çevresinde meydana gelen gelişmeler ve değişimlerle bağlantılı olarak dış politika alanında bir takım sıkıntılar yaşayan Türkiye, Karadeniz üzerine başlayan tartışmalarla ilintili yeni bir takım olumsuzluklarla karşı karşıya kalacak gibi gözüküyor. Bu türde yeni gelişmeler doğal olarak var olan politik uygulamalar, hâkim hava ve alışkanlıklarda bir takım değişimleri de zorunlu kılınca karar alıcılarda ve karar almaya yardımcı olan bürokratik yapılanmalarda zaman zaman sıkıntılara neden oluyor. Hele bu durum çıkar tanımlamalarını ve ittifak ilişkilerini etkiliyorsa durum biraz daha karmaşıklaşıyor. Bu çerçevede değerlendirilebilecek yeni muhtemel sıkıntının merkezinde Karadeniz havzasının bir güvenlik boşluğu alanı şeklinde nitelenerek bu boşluğun yok edilebilmesi için dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi bölgeye Amerikan askeri varlığının yerleştirilmesi gerektiği tartışmaları yer almakta. Bu yaklaşım ABD’nin gerek 2002 gerekse Mart 2006 Ulusal Güvenlik Strateji belgelerine bakıldığında çok da şaşırtıcı gelmemeli. Türkiye ve Rusya Federasyonu dışında kalan, başta Romanya ve Gürcistan olmak üzere Karadeniz’e kıyıdaş diğer ülkelerin bu Amerikan stratejisine temayül gösteren yaklaşım ve söylemleri tartışmayı daha somut bir sıkıntıya dönüştürüyor. Bu söylemlere Romanya ve Gürcistan’da karşımıza çıkan Amerikan askeri varlığını somutlaştırarak meşrulaştıracak liman kiralaması, askeri tesis inşası ve eğitim programları gibi bir takım uygulamaların eklenmesi ise Türkiye’de alarm zillerinin çalmasını beraberinde getirdi. Bu zillerle birlikte sürece Montrö Sözleşmesi’nin tartışılması, gözden geçirilmesi ya da tamamen ortadan kaldırılması ihtimallerinin eklenmesi birçoklarına ülkemizin egemenliğinin tartışılmasını Y ABD’nin yeni stratejileri çerçevesinde ‘güvenlik boşluğu’ olan alanları doldurma isteği, dümeni Karadeniz’e kırmasına neden oldu. Geçen yüzyılın başlarında bölge hukukunun oluşmasını sağlayan Türkiye, Karadeniz’in hırçın sularında denge oyununu yeniden kurmaya çabalıyor. yaratacak bir sona gidilmesi ihtimalini dahi düşündürmekte. Gerçekten de gelişmeler bu yöne doğru mu gidiyor? Türkiye’nin çıkarları ‘stratejik’ boyutunu zaten kaybettiğimiz geleneksel ‘ortağımız’ Amerika ile tamamen farklılaşarak bizi yolun sonuna mı getirdi? Yeni çıkar tanımlamalarımız artık yeni bir ‘stratejik ortak’ mı gerektiriyor? Bu gelişmeler Türkiye’yi çok farklı bir dünyaya mı taşıyacak? Sorular çerçevesinde gelişmeleri tartışmaya çalışacağız… yerini farklı cephede tanımlayan tek ülke durumundadır. Türkiye, NATO’nun temel aktörlerinden biri olmanın ötesinde AB ile sıkıntılı da olsa bağlantı içinde ve bu yönde büyük siyasi, ekonomik ve hukuki değişimler geçiren bir ülke konumunda. Türkiye’nin yukarıda ismi geçen ülkelerin neredeyse tamamıyla yakın ve dostane ilişkileri söz konusu. Bölgenin genelinde Soğuk Savaş sonrasının askeri, siyasi ve ekonomik yeniden yapılandırılmasında ABD dâhil Batı dünyasında en aktif rol oynayan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bu ülkemizin ve müttefiklerimizin çıkar tanımlamalarının ve değerler sisteminin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Rusya ise bu resimde adı geçen ülkelerin hemen tamamının bağımsızlıklarının ve kendi başlarına ayağa kalkarak sağlam durmalarının önündeki en büyük bölgesel güç, engel ya da eski ağabey olarak nitelenebilir. Bölgesel anlaşmazlıkların çözümlenmemesinin, dondurularak korunmasının başlıca nedeninin Rusya olduğu unutulmamalıdır. Bu Türk dış politikasının yönünü belirleyen ve bundan sonra da belirlemesi gereken temel unsurdur. RUSYA’NIN ‘DEMİR ALMA’ NİYETİ YOK Doğudan batıya yaklaşık 1200, kuzeyden güneye 600 kilometre uzunluğunda bir alana sahip olan Karadeniz’in çevresinde batıdan başlayarak saat yönünde bakıldığında Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya, Gürcistan ve Rusya yer almakta. Bu siyasi yapılar içerisinde ya da yakınında yer alan ve bir takım sıkıntıların da merkezi olan Moldova, Kırım ve Abhazya’yı da özellikle belirtmekte fayda var. Bu devletlerden Bulgaristan ve Romanya’nın yeni NATO üyesi ülkeler oldukları ve 2007 ya da en geç 2008 itibarıyla AB üyesi ülkeler olacakları belirtilmelidir. Gürcistan ve Ukrayna’nın ise AB tarafından komşuluk politikası çerçevesinde yakından takip edildikleri ve NATO ile de daha resmi organik bağlar kurdukları özellikle dikkate alınmalıdır. Türkiye ise bu ülkeler arasında İkinci Dünya Savaşı sonrasında KARADENİZ’DE ABD DALGALARI Bilindiği üzere sıkıntıların ortaya çıktığı son birkaç yıla kadar ki sürede Karadeniz dünyanın en izole denizlerinden bir tanesiydi. Soğuk Savaş döneminin koşullarının bu durumu güçlendirdiği de belirtilmelidir. Fakat stratejik anlamda 20 yıl öncesine kıyasla ciddi bir değişim söz konusu. Artık Sovyetler yok ve Rusya şimdi Karadeniz’e yalnızca Kuban sahilindeki Novorossiysk’ten ve Azak Denizi’nin sığ balıkçı limanlarından bakabiliyor. Liman şehri Odessa, yeni liman İliçevsk, Nikolayev’deki tersaneler, Balaklava ve Kerç rıhtımlarının tamamı Moskova’nın kontrolünden çıktı. Belki de hepsinden önemlisi Kırım’daki Sivastopol Karadeniz Donanma Üssü ve Karadeniz donanmasının durumu artık çok farklı. Belirtilmesi gereken diğer önemli bir nokta ise bilinen ya da yazılan tarihlerden itibaren Karadeniz’in kuzey kıyısında zenginliğin daima iki koşula bağlı olduğudur: İç steplerde istikrarlı barış ve Karadeniz’le Akdeniz arasında serbest geçiş. Türkiye bu iki koşul için de kilit öneme sahip ülke konumunda. Karadeniz ve Türkiye’nin kilit bir rol yüklenerek belirlediği bu durum özellikle Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Gürcistan için yaşamsal önem içeriyor. Aksi takdirde bu ülkeler denize çıkışı olmayan kara ülkeleri Bulgar askerleri NATO tatbikatında...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear