24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Başbakan Berlusconi ile sol birliğin başında bulunan Prodi yarışacak C S TRATEJİ İtalya seçime hazırlanıyor Cemile AKÇA ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net 96–2001 yılları arasında İtalya’da iktidarda olan sol partiler koalisyonu L ’Ulivo’nun (Zeytin Ağacı) isim değiştirip yeniden yapılanmış hali olan L ’Ulivio’nun (Birlik) başında bulunan Avrupa Komisyonu eski başkanı Romano Prodi, geçtiğimiz hafta, Silvio Berlusconi’ye ayrılan süre ve sayfa sayısına işaret ederek medyanın kendilerini ısrarla görmezden gelmesine isyan etti. Prodi, "geçtiğimiz on beş gün içerisinde televizyonlarda Berlusconi’ye günde ortalama üç saat ayrılırken bana sadece sekiz dakika uygun görüldü" diyerek bu durumun düzeltilmesi talebinde bulundu. Mediaset adındaki medya imparatorluğunun sahibi olan ve başbakan sıfatıyla RAI’yi de kontrol altında tutabilen Berlusconi, başbakanlığının başından beri son derece yoğun bir günlük program takip ederek sadece haber ve tartışma programlarında değil kültür, sohbet ve spor programlarında da arzı endam etmeye gayret göstermekteydi. Medyadaki etkinliğini politikadaki etkinliğinin vazgeçilmez bir aracı olarak gördüğü için davetli olmadığı programlara kendini davet ettirmesi, genellikle dostlarının yönettiği programlara defalarca katılması veya telefonla sürpriz bağlantılar yapması, İtalyan kamuoyunun alıştığı eylemler arasındaydı. Ancak Berlusconi, 9 Nisan’daki genel seçimler için 29 Ocak’ta yürürlüğe girmesi öngörülen ve "par condicio" (eşit muamele) yasasının gerektirdiği "bütün iktidar ve muhalefet partilerine medyada eşit süre ve yer ayrılması" şartının uygulanmasına günler kala, medyadaki girişimlerini daha da hızlandırdı. Dolayısıyla, şimşekleri iyice üstüne çekti. Örneğin 9 Ocak tarihinde, Kanal 7’deki akşam kuşağını kapsayan programa, Fransız basınının deyimiyle, "postu sermesi" uluslararası yankı buldu. 10 Ocak’ta ise, RAI 1 televizyonunun sabah programına katıldıktan birkaç saat sonra, öğlen saatlerinde aynı kanalın radyosunda konuşuyordu. 29 Ocak’a kadar olan süreyi çok önemli fırsat olarak gören Berlusconi’nin bu ataklarıyla ibreyi belirgin bir şekilde Prodi’nin aleyhine döndürmesi üzerine Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, RAI yöneticilerini arayarak "parti başkanlarına eşit ve adil davranılmasına dikkat edilmesi" için çağrı yaptı. Söz konusu çağrı ile ilgili ne düşündüğü sorulan Berlusconi ise "Böyle bir uyarının benimle ilgili olduğunu düşünmüyorum" diyerek konunun kendi meselesi olmadığını açıkladı. Ne var ki, İtalyan Başbakanı’nın "par condicio"nun başlangıç tarihini Şubat ortasına kadar geciktirme girişimleri de diğer taraftan Parlamento bünyesinde devam ediyor. MEDYA VE İKTİDAR Ciampi ile Berlusconi’nin "par condicio" yasası ve Berlusconi’nin medyadaki hâkimiyeti yüzünden yaşadıkları ilk çatışma bu değil. Berlusconi’nin "par condicio" yasasına "Marksist anlayışı yansıtan demokrasiden uzak" bir durum yarattığı gerekçesi ile düşman olduğu biliniyor. Cumhurbaşkanı ise, bu yasanın kaldırılması veya kapsamının değiştirilmesi için yapılan girişimleri her seferinde "anayasaya aykırı bir durum" olarak nitelendirerek engelliyor. Görev süresi boyunca Ciampi’nin, bütçe haricinde veto yetkisini kullandığı tek durum, medyada tekelleşmeye yol açacak yasa teklifleri oldu ve bu tekliflerin hepsi, iktidardaki merkez sağ partileri koalisyonunun başkanı Berlusconi’den geldi. Başbakan’ın 2003 yılında, belli koşulların dışında kalan medya organlarının gelir kaynaklarına Mediaset’in lehine kısıtlama getirme çabası Cumhurbaşkanı’nın vetosuna takıldı. Ancak Berlusconi, aynı yasa teklifini Parlamento’dan koalisyon ortaklarının desteği ile değiştirmeden geçirdi ve politik nezaketsizliklerine bir başka örnek olarak "Eğer Cumhurbaşkanı’nın gerekçeleri akıllıca olsa idi Parlamento, onu dinlerdi" diyerek Ciampi’ye karşı zaferini ilan etti. Ne var ki, bu yasa, Başbakan ve ailesinin medyadaki kontrolünün toplumda yarattığı hoşnutsuzluğu artırdı. Sonunda, kendini temize çıkarma gereğini daha fazla göz ardı edemeyeceğini anlayan Berlusconi, Mediaset’teki hisselerinin çoğunu sattı. Durumun aslını ise, topluma –kendine ayrılan kısıtlı satır ve dakikalarda Prodi anlattı: Mediaset’teki hisselerinin çoğunluğunu elden çıkaran Berlusconi ve ailesi, karar alma aşamasında çoğunluk oyunu hâlâ elinde tutmaktaydı. 2001 yılının aksine, Berlusconi’nin altındaki zemin artık sağlam değil. İtalyanlar, Avro bölgesine girdiklerinden beri yoksullaştılar. İtalya bu sene de, yüzde 0.2 ile AB’nin en düşük büyüme oranlarından birine sahip oldu. Tüketici, piyasadaki fiyat mekanizmasına inancını yitirmiş durumda. Ülkedeki ekonomik göstergeler, özellikle işsizlik, iç açıcı bir tablo sergilemezken Fortune Dergisi, Berlusconi’nin kişisel servetini 12 milyar dolar olarak açıkladı ve kendisini 2005 yılının dünya çapında en zengin 25. kişisi olarak ilan etti. Böylece ekonominin kötü gidişi, daha göze çarpar bir hâl aldı. Siyasi yönetim anlamında da Berlusconi’nin güvenilirliği büyük erozyona uğradı. İtalyanlar yavaş yavaş, Başbakanlarının ülkenin neredeyse bütün kurumlarını de facto bir tek yönetim altında topladığı, "sorgusuz itaat modeli" uyguladığı ve İngiliz yazar Geoff Andrews’un deyimiyle "devlet adamından" ziyade "satış elemanı" olduğu gerçeğine uyanıyorlar. Yargıyı aşağılayan sözleri ve kendisini de dâhil edecek şekilde devlet protokolündeki ilk beş yetkili için "dokunulmazlık" getirmiş olması da Berlusconi’nin bu olumsuz imajını daha da kötüleştiriyor. Yeşiller Partisi’ne mensup parlamenter Tana de Zulueta, Berlusconi’yi "İtalya’nın demokratik kurumlarında kalıcı hasara yol açmak" ve "Parlamento’nun güvenilirliğini ve adalet sistemine olan inancı zedelemek"le suçluyor. 19 SEÇİM YAKLAŞIRKEN 9 Nisan yaklaşırken hükümetin baskısını her alanda hisseden İtalyan kamuoyu, "Peki, biz Berlusconi’yi neden seçmiştik o zaman?" sorusunun yanıtını arıyor. Çoğunluğa göre Berlusconi’nin bugün iktidarda olmasının tek nedeni, 1996–2001 yılları arasında ülkeyi yöneten sol koalisyonun başarısızlığı. L ’Ulivio’nun içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle söz konusu beş yıl içerisinde İtalya, dört hükümet üç başbakan gördü. Bıçak sırtı konular karşısında sol partiler atalet içinde kaldılar. Böylece topluma politik etkinsizlikten kaynaklanan bir yılgınlık hâkim oldu ve bundan da Berlusconi kârlı çıktı. Kamuoyunu meşgul eden diğer bir soru da "Berlusconi’nin nasıl bir politikacı olduğunun neden bu kadar geç hatırlandığı"dır. Bunun cevabı da hiç şüphesiz Berlusconi’nin medya hâkimiyetinde gizli. Muhalefetin görüşüne neredeyse hiç yer vermeyen veya iktidarın vahim hatalarını es geçen Berlusconi medyası, Başbakan için kolektif olarak çok parlak bir imaj hazırladı ve halka her fırsatta bunu sundu. İktidarın ilk üç yılında bu imaja kanan İtalyanlar şimdi artık hesap sormaya hazırlanıyor. Prodi’ye olan destek bazı anketlerde yüzde 51’i buluyor.Prodi’nin arkasındaki desteğin giderek artmasının iktidar kaynaklı siyasi baskı ve ekonomik başarısızlık haricindeki bir başka nedenini de bize günümüz İtalyan politikası analizleriyle tanınan İngiliz tarihçi Paul Ginsberg hatırlatıyor: "Eğer 2006 Baharı’nda Berlusconi yeniden seçilirse, hiç şüphesiz ki cumhurbaşkanlığına aday olacak." Dolayısıyla İtalyanlar, Prodi’yi desteklerlerken bu noktayı da hesaba katıyorlar. İtalya Sol Birlik Başkanı Prodi İtalya’da, 19962001 yıllarında işbaşında bulunan sol iktidarın başarısızlıkları nedeniyle iktidara gelen Berlusconi’nin, ‘devlet adamından’ çok ‘satış elemanına’ benzediği yorumları yapılıyor. Kamuoyu yoklamaları sol birliğin başında bulunan Prodi’yi, medya patronu Berlusconi’nin önünde gösteriyor. İtalya Başbakanı Berlusconi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear