Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OECD Genel Sekreteri Donald Jdhnson Yabancı yatırımcılar, Türk ekonomisinin istikrar reçetesini yine özelleştirmeye bağladı. Yabancı ‘para’ya bel bağlayan hükümetin bu konuda fazlaca şansı ol T madığı değerlendiriliyor. oturumlarda, dünya ekonomisinde 2006'da meydana gelecek olan değişimlerin Türkiye gibi piyasaları nasıl etkileyeceği ve Türkiye'nin en önemli makro ekonomik sorunu olan cari açıkla mücadelede nasıl bir yol izlenmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye'deki yüksek kamu borç stokunun ekonomiyi hassaslaştırdığı dikkate alındığında, cari açığın borçla finanse edilemeyeceğinin altının çizilmesi gerekiyor. Yerli ya da yabancı para akışına değil, yerli ya da yabancı yatırıma ihtiyaç duyulması, Türkiye'nin parası olanın ve yatırım vaat edenin yanında yer almasına sebep oluyor. Bu da IMF ile ilişkilerde olduğu gibi bağımlı bir ekonomiyi kaçınılmaz kılıyor. Yapılması gerekenin iç üretim yollarının kapatılmaması olduğu unutuluyor. Enflasyonla mücadele ederken üstelik 2005'in sonuna doğru artışa geçen bir enflasyonla karşı karşıyayız artan işsizlik konusunda hiç bir şey yapılmaması ekonomiyi daha hassas ve daha dışa bağımlı hale getiriyor. Türkiye'de yeni istihdam alanlarının yaratılabilmesi ve yeni karşılaştırmalı üstünlüklerin sağlanabilmesi, alternatif yatırım yollarının gözden geçirilmesini gerektiriyor. Türkiye'nin bulunduğu jeostratejik konumun avantaja dönüştürülmesi şart gözüküyor. büyüyebileceğini söyleyerek, fabrika yatırımlarına fiyatlarındaki dalgalanmaların dünya ekonomisi sıcak bakmadığını itiraf eden Jonston, doğrudan üzerinde eskisi gibi (1973'teki gibi) bir etki yabancı yatırımların faydasının yakın zamanda yaratmadığı görüldü. Aynı şekilde Türkiye anlaşılacağını belirtiyor. ekonomisini de çok derinden İşsizlik ve yoksulluk etkilemeyen petrol çareleri arayan zengin fiyatlarındaki ülkelerin üretimi değil istikrarsızlığın, 2006 özelleştirmeyi teşvik yılında da aynı etkiyi etmeleri, hedeften yaratıp yaratmayacağı e sonrası, 1) 2000 yılında düzenlenen Zirv sapıldığını ve gerçek Zirve'nin tartışma yaşandı. misyonun artık dünya konularından biriydi. dünyada büyük ekonomik krizler e sonrası, 2) 2001 yılında düzenlenen Zirv refahını artırmak Forum'a katılan r yaşandı. olmadığını gösteriyor. Ekonomiden Sorumlu dünya borsalarında büyük düşüşle kez bu zirve Dünya refahından çok Devlet Bakanı Ali Küreselleşme karşıtı eylemler ilk kendi refahları için bir Babacan da bu konuda ile gerçekleşti. enlenen 3) 2002 yılında New York'ta düz araya gelen ülkeler, değerlendirmelerde gin oldu. daha çok kar elde bulundu, Türkiye'nin artık Zirve sonrası, zenginler daha zen e sonrası, 4) 2003 yılında düzenlenen Zirv edebilecekleri yeni dış şoklardan eskisi kadar için tehdit pazarlar mı arıyor etkilenmediğinin, bunun Çin "büyük" ve "gelişmiş" ülkeler r ayrımı bir bilinmez ama görünen ekonomik istikrarın oluşturmaya başladı. Zenginfaki bir gerçek var ki o da, sağlanmasının bir işareti kez daha su yüzüne çıktı. e sonrası, 5) 2004 yılında düzenlenen Zirv Türkiye'yi sömürme olarak kabul İslam olarak çalışmalarının artarak edilebileceğini savundu. küreselleşmenin önündeki engel . Türkiye'de devam edeceğidir. Enerjinin önümüzdeki görüldü ve İslam’a saldırı başladı çıktığı döYabancı kaynaklara 30–40 yıl daha stratejik bir de türban tartışmalarının ayyuka bağlı bir ekonomi sektör olacağı ve bu sayede nemdi. e sonrası, 6) 2005 yılında düzenlenen Zirv olduğu tüm çevrelerce enerji zengini ülkelerle beyinler ve kabul edilen Türkiye enerji kıtlığı çeken gelişmiş ülkeler kendilerine taze çıkmış gibiyiçin, Davos Zirvesi'nde ülkelerin yoğun yeni pazarlar bulabilmek için ava gelişmekte belirlenen büyüme mücadelesine sahne diler. Bunun için adeta kura çeken ü çekti. stratejisi olunacağı aşikârdır. Her iki olan ülkelerden Türkiye ise kısa çöp e sonrası, 7) 2006 yılında düzenlenen Zirv özelleştirmeler ve kesim de bunun farkına ve Türkiye yabancı sermaye. varmış gibi gözüküyor ki, önümüzdeki süreçte dünya Ancak uluslararası karşılıklı çıkarların ekonomisine katkısı görülecektir. kuruluş ve şirket eşitlendiği bir durum bir yetkililerinin kendi türlü ortaya çıkamıyor. Her ülkeleri ve şirketleri söz konusu olunca "kesinlikle iki taraf ta bu durumdan daha fazla yararlanmaya yatırım" söylemini dillerinden düşürmemeleri, buna çalışıyor. Bu süreçte üçüncü aktörlerin de çembere karşın Türkiye'ye karşı "yeter ki para gelsin" dâhil olması kaçınılmaz oluyor. Türkiye'nin de bu felsefesini benimsemeleri dikkat çekicidir. Bu süreçte üçüncü aktör olduğu tezi ve ekonominin düşünce Türkiye'nin gelişmekte olan ülke dışa bağımlı kalması halinde aktörlükten dublörlüğe konumunda kalmasını isteyenlerin çoğunlukta geçeceği tüm riskleri yaşamasına karşın hiç bir olduğunu gösteriyor. Yüksek büyüme oranı elde fayda sağlayamayacağı gerçeği, Türkiye'nin, ederek pek çok gelişmiş ülkeyi korkutan Hindistan ekonomik savaşta en etkili silahlarla vurulmak ve Çin gibi Türkiye’nin de ayak bağı olmasını istendiğini göstermektedir. istemeyen ve karşılarında başka "süper güçler" ÜRKİYE ÜZERİNE YORUMLAR görmeyi kaldıramayan ülkelerin Türkiye için biçtikleri rolü sadece Türkiye değiştirebilir. Ünlü küresel finans kuruluşlarından olan JP C S TRATEJİ 17 FORUM TARİHÇESİ DAVOS’TE ENERJİ RÜZGARI Davos 2006 Zirvesi'nde tartışılan bir diğer konu petrol fiyatlarının seyridir. 2005 yılında beklenmedik bir artışla 70 doları bulan petrol Morgan International Başkanı Andrew Crockette'e göre Türkiye'nin yüksek büyüme oranı elde etmesindeki temel aktörler, makro ekonomik politikaların hayata geçirilmesi ve yapısal reformların sürdürülmesi. Türkiye'deki risklerin küresel ekonomideki risklerle benzerlik gösterdiğini ve gelişmiş ülkelerle aynı sonuçların alındığını kaydeden Crockette, IMF ile ilişkilerin sürdürülmesi gerektiğini düşünüyor. Enflasyonla mücadelenin devam ettirilmesi, dış dengenin iyileştirilmesi ve büyümenin sürdürülebilir olması halinde Türkiye'nin kredi notunun yatırım düzeyine gelebileceğini vurgulayan JP Morgan Başkanı, dalgalı kur rejiminin ülke ekonomisi için güvenlik mekanizması oluşturduğunun da altını çiziyor. Hem ekonomide güven hem de makro ekonomik dengeler açısından reform ve politikaların sürdürülmesi gerektiğine inanan bir diğer isim ise Carlyle Grup Kurucusu David Rubenstein. AB sürecinin Türkiye ekonomisini güçlendirdiğine inanan Rubenstein, enerji sektöründeki özelleştirmeleri takip ettiklerini itiraf ediyor. Ekonominin dinamik yapısının bozulmaması için özelleştirmelerin gerekli olduğunu düşünen Rubenstein da, diğer pek çok "özelleştirme girişimcisi" gibi esas amaçlarını gözler önüne seriyor. Yabancı paraların Türkiye ekonomisini işgalinin sürmesinden yana olduğunu söyleyen başka bir isim ise OECD Genel Sekreteri Donald Jonston. Jonston'a göre küresel büyüme, OECD ülkelerinin büyümesi demek. Fabrika yatırımları olmasa bile Türkiye'nin özelleştirmelerle de Dünya Ekonomik Forumu Genel Sekreteri Klaus Schwab