26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 C S TRATEJİ Bölgede Türk varlığı yok sayılıyor… Balkanların gerçeği Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araş. Mrk. Başkanvekili akulebi@tusam.net T ürklüğe düşman tutum takınan Sırpların Osmanlı'ya, dolayısıyla Türklere kini, bundan 6 asır öncesine dayanıyor. 1389'da Priştine'nin kuzeybatısında yaşanan ve 1. Kosova Savaşı olarak tarih kitaplarına adını yazdıran Kosova Meydan Savaşı’nı Sultan 1. Murat’ın kazanmasıyla Balkanlar’a 500 yıldan fazla bir süre için kalıcı olarak yerleşen Türkler Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybetmeye başlamasıyla ard arda gelen en büyük darbeleri yine Balkanlar’da aldılar. Osmanlının gelişinden önce Balkanlara yerleşmiş olan Türklerin Balkanlar’da 500 yılın da ötesindeki varlığının Osmanlı’nın bu uzun egemenlik sürecinin kalıcı ve kabul edilebilirliliğinde önemli bir rol oynadığını da bu vesile ile vurgulamak gerekir. MS IV. yüzyılda Oğuz, Peçenek, Hun ve Avar Türklerinin Makedonya ve Sırbistan’ın içlerine yerleşmeye başlamış olduklarını ve yine Oğuz, Peçenek ve Kıpçaklar gibi birçok Türk boyunun da Karadeniz’in batı kıyılarına, bu günkü Romanya’ya ve çevresine yerleşmiş olduklarını yine bu vesile ile belirtmekte yarar var. Karadeniz’in kuzeyinden Bulgaristan’a inen Kuman (Kıpçak), Peçenek ve Oğuzlar da X. asırdan itibaren bu topraklara yerleşirken, bir süre sonra da, 1263 yılında Selçuklu Türkleri Trakya’ya ayak basarak yerleşmişti. Türklerin Balkanlar’daki varlığını perçinleyen Osmanlı İmparatorluğu’nun, tebaasına olan hoşgörülü yaklaşımı süreç içinde Balkanlar’da yaşayan milletlerce yüksek bir hoşnutlukla kabul görmüş ve bütün Balkan topraklarında yaşayan topluluklar, Ortaçağın zalim kargaşasından ve engizisyon örneği baskılardan uzak, müreffeh bir hayat sürmüştür. İstemiş olsaydı, çoğunluğu Hıristiyan Ortodoks olan olgunun temellerini oluşturmaktadır. bütün Balkan milletlerinin çok kısa sürede Müslüman Balkanlardan Türklerin çekilmesinden sonra, olmalarını sağlayabilecek olan Osmanlı yönetimi, Osmanlı’nın bütün topraklarında bu gün devam eden Türk Devletleri’nin geleneksel, adil ve hoşgörülü kargaşa Batılı emperyalistlerin zorla uyandırdıkları idaresi nedeniyle bu yola başvurmamıştı. Bu milliyetçi duygular, çizilmiş olan yapay sınırlar ve hoşgörülü yaklaşım nedeniyle ve bu toplulukların parçala, böl, dışarıdan sömürge gibi yönet felsefesi çoğu da o zamanlar Müslüman bir yönetimi büyük ölçüde devam etmektedir. Irak, Basra Körfezi, Katoliklik yönetimlere gönülden tercih etmiştir. Ne Lübnan ve Orta Doğu’nun birçok bölgesinde süren var ki, bugün konuyu daha derin bir şekilde kargaşa ve katliamlar, Osmanlı Türklerinin adil irdelediğimizde, İmparatorluk yönetiminin bu yönetiminin olmadığı yerlerde neler stratejisinin yanlış olduğunu söyleyebiliriz. olabileceğini Balkanlar’da da göstermiştir. Çünkü böyle davranılmasaydı, daha Avrupa Birliği’nin yüz karası ve önce birçok Türk boyunun yerleşmiş ikiyüzlülüğün en somut örneği olan olduğu Balkanlarda bu boyların Bosna’daki katliamlar, Kosova, mensuplarının Slavlaştırılmış ve Makedonya ve Sırbistan’ın birçok Ortodoks dinini kabul etmeye yerinde meydana gelen olaylar zorlanmış olması gerçeği, bu bunun örnekleridir. topluluklardaki Türk mayasının Bugünkü başka bir görünüm de, din yoluyla tekrar Balkan ülkelerinin, Osmanlı’dan uyandırılmasını sağlayabilir ve elde etmiş oldukları hatta Slavları da bağımsızlıklarının ve bir millet Müslümanlaştırarak, Osmanlı olma gayretlerinin abartılarak, İmparatorluğu’nun Avrupa’da sınırlarını, komşularının kalıcı en büyük güçlerden biri topraklarına tecavüzleri veya olmasına yol açabilirdi. üzerinde hak iddia etmeleriyle ortaya Buna karşın, özellikle çıkmaktadır. Bu olgu 1912/1913 1880’lerden itibaren Avrupa Balkan Savaşlarından bu yana böyle devletlerince kışkırtılan ve 1789 sürmektedir. Bu çizgi ve ihtirasın Fransız İhtilalinden sonra Batı Trakya Türkleri’nin sürmesiyle, "Büyük Bulgaristan", Balkanlar’da alabildiğine desteklenen hakları için mücadele eden "Büyük Yunanistan", "Büyük milliyetçilik hareketleri sonucu, Dr. Sadık Ahmet Sırbistan" ve "Büyük Arnavutluk" gibi İmparatorluğun Avrupa toprakları hayaller bölgenin gelecekteki süreç içinde birer birer kaybedildiği istikrarını daha uzun bir zaman etkileyecek ve daha gibi, Balkanlar’daki Türkler de ana vatandan kopmuş, çok cana mal olabilecektir. bir kısmı Türklükleri’ni dahi unutmuş veya unutturulmuşlardır. İçlerinden ancak Anadolu’ya göç ALKAN GERÇEKLİĞİ edebilenler kurtulmuştur. Yalnız Balkanlar’da değil, daha ötede Macaristan’da, Kırım’da da olaylar böyle Balkanlar’da süregelen çatışmalar ve katliamların gelişmiştir. Rus, Sırp, Yunan, Bulgar ve Almanların temeli, Balkan ülkelerinin, sınırlarını baskılarıyla 1800’lerden itibaren bu şekilde Türkler komşularınınkine göz dikerek genişletme emellerinin üzerinde uygulanan zulüm ve yıldırma politikaları, ötesinde bir hususa dayanır. Bu husus da, bugün için yine Türkleri Anadolu’dan atma "ötekilerden" ölesiye nefret duygusudur. Osmanlı emelleriyle büyük paralellik aksettirmekte ve hatta bu Ordusu’nda uzun süre önemli görevler yapan Arnavut B Mamuşa’da görev yapan Türk Birliği’nin katkılarıyla gerçekleştirilen bir düğün ve Boşnak askerler ve bunların vezirlik, paşalık gibi üst kademelere yükselen mensuplarının Balkan milletleri ile geçmişteki ilişkilerinin tarihsel olumsuz anılarının özellikle Sırplar ve bir ölçüde Bulgarlar, Makedonlar ve hatta Yunanlılar üzerindeki etkisinde bu nefretin kalıcı köklerine inebiliriz. Bu gerçeklerden hareketle, Balkanlar’ın sürekli bir cadı kazanı görünümü vereceğini söylemek abartılı bir kehanet olmayacaktır. Ayrıca Balkan toplulukları arasındaki din ve mezhep ayrılıkları ve Slav ağırlıklı bu bölgede, Slav olmayan unsurların da bulunmasının bu tarihsel nefreti körüklediği de söylenebilir. YunanOrtodoks, YunanKatolik, RomaKatoliği, Protestan, Müslüman ve Musevi gibi din ve mezheplerin Balkanlarda hemen her yerde iç içe olması önemli bir gerçekliktir. Yine bugünkü durum ile ilgili olarak; Yukarıda değindiğimiz gibi etnik, dini ve mezhebe dayanan ayrılıklar olması, Kurulan Balkan ülkelerinin amaçlarının, "Tek Devlet, Tek Millet" söylemi çizgisinde etnik olarak saf olmayı amaçlaması ve bunun da zaman zaman diğer unsurların, "öteki"lerin katledilmesini gündeme getirmesi, Osmanlı’yı parçalayarak Balkanlarda kendilerine
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear