Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"kutsal yazıların herhangi bir dil şekline tercümesinin kutsal Yunan Kilise Sinodu ve İsa’nın Büyük Kilisesi’nin (İstanbul’daki Patrikhanenin) izni alınmadan yapılmasının yasak olduğu" da anayasada hükme bağlanmıştır. C S Papa, İstanbul Valisi Güler ile birlikte... TRATEJİ 19 saldıran Polonya ve Macaristan Kralı Ladislas ve Jan Hünyad komutasındaki Haçlı ordusu 1443 Kasım ve Aralık aylarında Osmanlı ordusunu yenerek Filibe ovasına yayıldı. Ancak sert kış koşulları nedenile geri döndü. Bu seferin sonucunda İkinci Murad Macar elçileri ile 12 Temmuz 1444 de Edirne’de bir barış anlaşması yaptı. Bu anlaşma karşı tarafça uzun tereddütlerden sonra Segedin’de 12 Temmuz 1444 de imzalanmıştır. Ancak Papa 10 gün sonra, kendisinin onaylamadığı anlaşmanın geçersiz olduğu gerekçesi ile Haçlı Kralları yeniden savaşa teşvik etti. Macar, Polonya, Eflak, Hırvat ve Venedik karma kuvveti Osmanlı topraklarına girdi. Bu arada Bizans İmparatoru da rehin tutulan Şehzade Orhan’ı serbest bıraktı. Şehzade Orhan Padişahlığını ilan etti ancak Osmanlı kuvvetlerine karşı askeri bir başarı sağlayamadan tekrar Bizans’a sığındı. İkinci Murad’ın ordusu bu Haçlı ordusunu Varna önünde 10 Kasım 1444 günü yapılan ve 9 saat süren bir savaşta yendi. Bu savaşı özendiren Papa’nın temsilcisi Kardinal Julien Sezarini savaşa katılmış ve Polonya Kralı ile birlikte bu savaşta hayatını kaybetmiştir. Daha sonra Jan Hünyad komutasında daha büyük bir Haçlı ordusu 1448 Ekim ayında Kosova‘ya girdi. Bu defa Alman ve Bohemya güçleri ile de takviye edilmiş olan bu haçlı ordusu da Osmanlı Ordusu’na yenildi. Böylece Türkler Rumeli’ye yerleşirken Papa hazretlerinin de Haçlı ordusu düzenletip Türklerin üzerine salmak gibi uygulamalardan bir süre vaz geçtiler. Burada sözü edilen her iki savaş da İslamiyetin kılıç yolu ile yayılması için yapılmış savaşlar olmayıp bizzat dönemin Roma Katolik Kilise Devleti’nin başındaki Papa tarafından yönlendirilen haçlı ordularının Osmanlı mülküne saldırması ile başlamış ve Türklerin galibiyeti ile sonuçlanmış savaşlardır. Bu savaşları Haçlılar kazansaydı iki kilise çoktan birleşmiş olacak ve bu gün Paleologos muhabbeti yapılamayacaktı. Türklere gelince, Türkler Rumelinden atılacaktı. Bu amaç Vatikan’da Papalık Makamı’na oturan Papaların süregelen siyaseti olmuştur. Günümüzde dahi zaman zaman Haçlı ruhunu tazeleyen, eski sömürgeci Batı Avrupa ülkelerindeki, oy sağlamak için katolik yobaz çevreyi ve etnik çevreleri ön plana çıkaran günümüzdeki Haçlı Komutan görüntüsü veren bazı siyasetiçilere rastlanıyor. PUTİN’E MESAJ Bu hükümlere bakarak Papa’nın Patrik Phazretlerinin "Ökümeniklik" sıfatını tanımasında, Yunanistan’a bir çiçek atma davranışı yok değil diyebiliriz.. Nitekim yakında Yunan Kilise Sinodu’nun Başkanı Metropolit Hristodulo Vatikan’ı ziyaret edecekmiş... Ancak asıl hedef Moskova’da oturan Ortodoks Patriği Aleksis Hazretleri gibi görünüyor. Çünkü Rusya Federasyonu Misyoner faaliyetinden rahatsızlığını açığa vurdu. Papa Hazretlerinin Rusya Federasyonu’na girmesi vizeye tabidir. Vize alıp alamayacağı da önceden belli değildir. Rusya Federasyonu’nun böyle bir uygulamasına karşılık Papa Hazretleri Patrik Hazretleri ile bir işbirliği bildirisi yayınlayarak, İstanbul’daki Doğu Ortodoks Kilisesi’nin Patriğini evrenselleştirmek suretiyle kilise hiyerarşisinde Moskova’daki öteki Ortodoks Patriği Aleksis’i yerine oturtuyor olmasınlar sakın? Bu gösteriye, ara sıra televizyon yayınlarında Moskova Patriği ile birlikte bir elini incile basarak yer alan ve Rus Kilisesi ile Rus Devleti’nin işbirliğini sergileyen Başkan Putin ne der bilinmez. Ama Papa ile Patrik Hazretleri Başkan Putin’e de böylece bir mesaj ilettiler.. Patrikle birlikte imzalanan bildiride hiçbirşey şifrelenmedi. Laiklikten duyulan rahatsızlık dile getirildi. Patrikliğin ekümenikliğinin tanınması ise Putin’e verilen bir mesajı içeriyor. denetim ve gözetiminde yapılması" gereği, Yüksek Ruhban Okulu’nu, bir diğer deyimle kilisenin kendi bildiğince özel eğitim vereceği üniversite düzeyindeki bir ruhban okulunu faaliyete geçiremediği için şikayetçi olabilir. Bunu siyasi baskılar sayesinde, din özgürlüğü başlıkları altında sıralanabilecek çeşitli yöntemlerle gerçekleştirmek için öteden beri gayret sarfedenler var. Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti’nin de anayasal bir yapısı var. Mevcut anayasal yapıyı değiştirmeden özel dini okullar kurulması konusu hep tartışılan ve çözülmeyen bir sorun olarak kalabilir. Hele Patrikhanenin bir Türk kurumu olduğu da unutulmaz ve akılda tutulursa, Papa Hazretlerinin ziyareti sırasında olası işbirliği denemelerinin bu alanda sonuç veremeyecği bizzat Vatikan tarafından da bilinir. Nitekim Papa, Patrik Hazretlerine verebileceği desteği verdi. LAİKLİK VE KİLİSE Laiklikten endişe duyulmasına gelince gerçekten her iki Kilise başkanına hak vermek gerekir. Papa hazretleri laiklikten 1789 yılından beri şikayetçidir. Nitekim Katolik Fransa’da devlet yönetiminin başına bir ruhban sınıfı oturmuşken, bir ihtilal sonucunda Fransa’da Katolik Kilise devlet yönetiminden uzaklaştırıldı. Bunun üzerine Papa’nın nasıl bir kıyamet kopardığı ve Avrupa’nın diğer krallarının Fransa üzerine nasıl yürütmüş olduğu tarih kitaplarında yazılıdır. Daha sonra 1905 de ise Kiliseye ve hiçbir din teşkilatına devletin herhangi bir şekilde destek sağalaması yolu kapatıldı. Günümüzde durum böyle değil tabii, fakat özetle laiklik ilkesi uzun maceralardan sonra Fransa Anayasası’na da girdi. Fransa’da, Vichy Yönetimi’nin dönemi dışında Papalığın ve ona bağlı katolik kilisesinin mensuplarının laiklikten hayli zaman çok çekmiş oldukları bilinir. Aynı şekilde Doğu Ortodoks Kilisesi Patriği de Laiklik’ten şikayetçi olabilir. İslamiyetin Halifeliğini de üstlenmiş olan Osmanlı Devleti’nin yönetiminde, İslamiyet dahil herhangi bir din makamı, Katolik Kilise’nin ruhban sınıfının Fransa Devlet teşkilatı üzerinde sürdürmüş olduğu egemenliğinin tam aksine, hiç bir zaman Devlet yönetimine karışmamıştır. Dolayısı ile Patrikhane, Papalığın aksine, elinden bir yönetim ve nüfuz imkanı alındı diye laiklikten şikayetçi olamaz. Olsa olsa, diğer bir nedenle, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın 24. maddesinde kayıtlı olan "din eğitiminin devlet İNCELİKLİ POLİTİKA Vatikan’a döndükten sonra da ziyaretinin ne kadar yararlı olduğunu herkese iletti. Sayın Nilgün Cerrahoğlu’nun Roma’dan aktardığı bilgilere göre Papa Hazretleri aslında taşları yerinden oynatmadan bir diplomatik gösteri yaptı. İşe Paleologos muhabbeti ile başladı, sonra Türkiye’nin dansa daveti üzerine bir çırpıda Ankara’da herkesle diplomatik vals yaptı ve herkesin başını döndürdü. Papa Hazretlerinin düzgün ve inceliklerle dolu diplomasisi her yerde, özellikle ülkemiz basınında saygı uyandırmadı değil. Papa hazretleri barışçı yaklaşımları ile silahlı saldırılardan hiç söz etmedi. Ankara’da büyükelçilerle karşılaşmasında Lübnan Büyükelçisinin Kordiplomatik adına yaptığı konuşmasına karşılık İsrail’in Lübnan’a sayldırısı sonucunda ölen insanlar için görünür şekilde dua edebilirdi, etmedi Lübnan’ın sözünü dahi etmedi. Oysa tarihteki Papalar çok farklıydı. Evvelce silah kuşanıp savaşan kardinaller vardı. Bu cümleden olarak İstanbul’un fethinden önce yapılan son iki haçlı seferini hatırlayabiliriz. Paleologos muhabbetine dönersek Batı ve Doğu Kiliselerini birleştirmek yolunda hayli taraftar toplamış olan İkinci Manuel zamanında, Papa’nın teşviki ile Osmanlı Devleti’ne 16. BENEDİKT GERÇEĞİ Roma Katolik Kilise Devleti tarihte diğer Devletler gibi büyümüş, küçülmüş, savaşmış, barışmış bir devlettir. Evvelce Katolik ülkelerin Devlet yönetiminde egemen olmuş, sonuçta günümüzdeki haline erişmiştir. Ruhban sınıfının yeniden katolik ülkelerin devlet yönetimleri üzerinde egemen olmasını sağlayamasa da, özellikle katolik eğilimli yönetimler üzerinde etkin olduğunun kabul edilmesi yararlı olur. Türkiye’nin bu devletle de dostluk ilişkileri sürdürmesinde yarar vardır. Nitekim Papa, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmasını da destekliyormuş. Sayın Nilgün Cerrahoğlu’nun da bir yazısında belirtmiş olduğu gibi şu sırada herhalde "Ankara’da birinci sınıf diplomatlar Onaltıncı Benedikt gerçeğini masaya yatırmaktadırlar."