Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
olduğunun da inkar edilecek yeri kalmadı. Bütün bu savaşlarda kararı ABD halkı değil, politikacıları verdiler. Bazı zaman yanıldıklarından, bazı zaman ülkenin uzun vadedeki çıkarlarının gereğine inanarak, bazen de çokuluslu şirketler gibi belirli bir kesimin çıkarlarına uygun olduğu için, halkın gıyabında karar aldılar. C S TRATEJİ ABD askerlerinin Irak’taki yaygın uygulamaları... 17 çıkmış olanların nasıl arkada bırakıldığını kanıtladı. Bu gerçekleri –Bize olmaz, saflığıyla, veya kısa vadeli kişisel çıkarlar, yahut politik ihtiraslar nedeniyle, görmezlikten gelmek gafletine düşmemeliyiz. Bu gaflete düşmeye mani olacak tek güç halkımızın gücüdür. Şayet biz bu bilinci yaratamaz, bu gücü halkın kullanmasını sağlayamazsak, başımızda dolaşan felaketler, üzerimizi kaplayacaktır. POLİTİKACI KARAR VERİR HALK ÖLÜR Cepheye gidip savaşacak olanlar politikacılar kendileri değil, halkın evlatlarıdır. Karardan sonra onların hiçbir hakkı kalmaz. Emre itiraz, vatan hainliğine dönüşür. Evvelce kişiliği olan bir genç, karar verildikten sonra, satranç tahtasındaki piyondan farkı değildir. Kişiliği boynunda asılı isim zincirindeki numaradan ibarettir. Çok zaman kaç tanesinin yok olması kabul edileceği, evvelden belirlenmiştir. İşte içinde yaşadığımız çağ, bu çağdır. İşte uygar geçinen Batı ülkeleri, bu kadar hunhar ve duygusuz olabiliyorlar: Kore’de: 54.500 batı, 673.000 G.Kore, 2.5 milyon K. Kore, 300.000 sivil, Vietnam: 60.000 batı, 600.000 Vietkong, 1 milyon sivil. Afgannistan: 500 batı, 1500 El Kaide, 5.500 Taliban, Irak: 2900 batı, 6.392 Saddam askerleri, 200.000 sivil, bugüne kadar politikacılar yüzünden 5.404.292 kişi hayatını kaybetti. Kore, Vietnam, Kuveyt, Afganistan ve Irak’ta gençlerin ölümüyle, Batı için hiçbir olumlu, belirli, kalıcı bir sonuca varılmadı. Alınan yanlış politik kararlar nedeniyle milyonlar canını verdi. Hangi uygarlık böyle bir bencilliği doğrulayabilir, böyle bir vahşeti mazur gösterebilir? TÜRKİYE YALNIZ BIRAKILIR Neresinden bakılırsa bakılsın, ABD bir şekilde Irak’tan paçayı kurtarmaya çalıştığında, bundan evvel olduğu gibi, kendisiyle beraber olanların durumu ona vız gelir. Bugün Lübnan nedeniyle, İsrail’in korumasında, ABD yanında yer alanlar, Ortadoğu’da ABD politikasına hala bel bağlayıp çıkarlar peşinde taviz verenler, kendilerini yok yere düşman ettikleri ülkeler arasında bulacaklar. İşte o zaman bizde de, politikacılar bizim evlatlarımızın savaşmasına karar verecek, o evlatlar da vatan vazifesidir diye kanlarını dökmek zorunda kalacaklar. Bugün bağrımıza bastığımız evlatlarımız da, diğerleri gibi, politikacıların bir sayısından ibaret olacak. Atatürk’ün ön gayesi vatanı düşmandan kurtarmak, egemenliğimizi sağlamaktı. Bugünkü zorluklardan kurtulmak için bir Atatürk bekleyemeyiz. Fakat onun gösterdiği yönde, onun ilkeleriyle ilerleyebiliriz. Onun tutumunun, onun yolunun yegane uygar, çağdaş ve olumlu yol olduğu kanıtlanmış bir gerçektir. ABD yönetiminin ara seçimlerle geldiği nokta, önümüzde ders alınması gereken, ideoloji noksanlığının kanıtı, sadece maddi çıkarların düşünülmesiyle varılmış, utanç verici bir devirdir. Biraz aklımız varsa, biraz vatanımızı düşünüyorsak, onun bir tekrarını yurdumuzda yaşamamalıyız. Savaş kararını ABD halkı vermiyor, ama yöneticileri de bu halk içinden çıkıyor. Türk halkı da kendi yöneticilerini seçerken, ileride savaş yaratmayacak liderler çıkarabilmeli. MUHALEFET’E DÜŞEN diktatörler ve politikacılar vermiştir. Halkın bir savaş kararı verdiği nadir görülen bir olaydır. İstiklal savaşımız bu nadir olaylardan birisidir. 1. Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılarak, Asya ve Avrupa’da haritaların yeniden çizilmesine neden oldu, başımıza bugün bütün dünyayı felakete sürükleyen Ortadoğu sorunu çıktı. 1. Dünya Savaşı’ndan doğan yegane olumlu sonuç Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratılabilmiş olmasıdır. Şerefle yaşamış bir imparatorluktan, şerefle doğmuş Türkiye Cumhuriyeti, 83 yıldan beri şerefle barış içinde yaşamıştır. Türk halkı Atatürk’ün "Yurtta sulh/Cihanda sulh" ilkesine daima sadık kalmış, hiçbir komşusuna kem gözle bile bakmamıştır. Bugün Türkiye ile hiçbir ülke ortak olmaktan çekinmeyecektir. GÖREV Batı’ya hayran olanların, onların politikacılarının neler yaptıklarını hatırlamaları, belki kendi gerçeklerimizi görebilmelerini sağlar. Şayet halk bu gerçekleri anlamazsa, sonuç evlatlarımızın canlarını vermelerine oy vermekten farklı değildir. Evladının da bir boyun zinciri üzerindeki numaraya dönüşmesini istemiyorsa, halk Milli İrade’yi eline almalıdır. ABD yönetiminin bütün yanlış tutumuna rağmen, Amerikan toplumu kusurlarını öğrendiğinde, onların üstüne çıkabilecek kültür ve güçtedir. Bizim sorunlarımız; kendi gücümüzü bilmemekten, kaderimizi başkalarına teslim etmekten, kişisel çıkarları milli çıkarların önüne almaktan kaynaklanıyor. Muhalefet’e düşen sorumluluk hiçbir zaman bu kadar önemli olmamıştı. İstiklal savaşında Atatürk, halkın inancına, egemenlik arzusuna dayanarak bu milleti kurtarmıştı. Bu politikacıların katılımını sağlamaktan daha kolaydı dersek pek de yanlış olmaz. Politikacılar için alışkanlıklardan kurtulmak zor olabilir. Ancak onlardan vazgeçememenin her şeyin kaybolması olduğu anlaşılırsa, belki değişim daha kolay gelir. Gereken değişikliğin en etkin olacağı yer de, yeni bir yönetim altında, diktasından arınmış bir siyasi birliğin öncülük yaparak yolu arkadan gelenlere, yeni bir çığıra, açması olmalıdır. Benim arkama gelin çağrısı yanlıştır. Sağ sol diye ayırmak da yanlıştır. HALK POLİTİKACILARIN KURBANI OLDU Sorulması gereken, suçun yalnız politikacılarda olup olmadığıdır. Munis, eşitliğe değer veren, çağdaş yaşayan Amerikan halkı olanlardan hiç memnun değil. Ancak; politikacılar uzaydan gelmediğine, halktan çıkmış, halk tarafından seçilmiş, halkın bir parçası olduklarına göre, suçu halkın da paylaşmasını kabul etmek gerekiyor. Yani neticede suçlu olan da, ezilen de halktır. Toplumlar layık oldukları idareleri seçerler sözünü unutmamak gerekiyor. Kişisel çıkarlar için, hiçbir hayati değer taşımayan partizanlık tutkuları için, doğru dürüst ne yapacakları belli olmadan başa getirilen politikacıların vebali halkındır. İşte Türkiye iktidarlarının beraber yatağa girmeyi defaatle seçtikleri ABD bu durumdadır. "Kör ile yatan/Şaşı kalkar" misali, Türkiye uçurumun kenarına gelmiştir ve alacağı kararlarla nereye gideceğini tayin etmekle karşı karşıyadır. ORTAKLIK Tarafların geçmişteki izleri böyle iken, ABD ile Stratejik Ortaklığı, diğer bir değişle, sözlük manasında, harp uygulamasına dayanan bir ortaklığı kabul etmemizi anlamak ise, kolay değildir. Türkiye’nin harp ortaklığıyla ilgisi tamamen milli barış anlayışımıza aykırıdır. Atatürk "Yurdu müdafaa için yapılmayan savaş cinayettir" demişti. Bizim başkalarının gayelerine hizmet eden savaşlarda ne işimiz olabilir? Bu tutum bütün ilkelerimize, ve karakterimize aykırıdır. Geçmiş olaylar bize ABD’ye bel bağlayarak yola ORTAK TÜRKİYE Eski çağlardan beri, savaş kararlarını, krallar,