Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Yrd. Doç. Dr. Neriman SAYGILI TUSAM Kıbrıs Temsilcisi Adada, son ve ciddi kırılma noktasına doğru… C S TRATEJİ izolasyonların kaldırılmasını isteyen Türkiye’nin müzakerelerde tıkanmasının, AB deyimi ile "tren kazasına" uğramasının önüne geçmek için hazırlanan Fin önerisi üç maddeden oluşuyordu: 1 Maraş’ın iki yıllığına BM denetimine devredilmesi isteniyor. Oysa Maraş’taki taşınmazların tamamı, elde edilen arşiv bilgileri ve KKTC mahkemelerinde yer alan belgeler temelinde tespit edildiği üzere Türk Vakıfları’na aittir (Lala Mustafa Paşa ve Abdullah Ağa). Fakat Rumlar, İngiliz sömürge yönetimi döneminde bu malları yasal olmayan yollarla üzerlerine geçirmiş ve hatta Türk tarafı belgeleri AİHM’ye zamanında vermemiş olması nedeniyle Arestis Davası’nda tazminat ödemekle karşı karşıya kalmıştır. Arestis Davası sonucu baz alındığında ve Fin önerileri göz önünde bulundurulduğunda Maraş’ın BM denetiminde açılması, genel anlamda gerçek bir çözüm sürecini beklemeksizin Rumların bu taşınmazlara yerleşmesine, sonraki aşamada ise AİHM’deki mülkiyet davaları yoluyla Vakıf Malları’na sahip çıkmalarına neden olacaktır. Denetimin iki yıllığına BM’ye devri ise bir aldatmacadan ibarettir. AB’nin ya da BM’nin verdikleri sözleri ne kadar yerine getirdiği incelenirse; anlaşmalar çerçevesinde devredilen bir alanın daha sonra geri alınmasının imkânsız hale geleceği, gerek Kıbrıs Türk halkının egemenlik haklarının gerekse kapsamlı bir çözümün hayata geçirilmesinin tehlikeye düşeceği görülecektir. Finlandiya önerileri bugünün koşullarında kabul görmese dahi, burada vereceğimiz hatalı ödünler ilerde her tür pazarlıkta karşımıza çıkacaktır. 2 Mağusa Limanı’nın da BM/AB denetiminde dış ticarete açılması isteniyor. 32 yıldır Türkiye aracılığıyla da olsa uluslararası ticarete açık olan Mağusa Limanı, bu öneri kabul edilirse sadece AB ülkeleriyle ticaret yapacak ve tüm egemenlik haklarını BM/AB’ye kaptıracaktır. Daha da önemlisi dünya deniz taşımacılığında beşinci sırada bulunan Rumlar karşısında büyük yaralar alacaktır. BaküCeyhanTiflis boru hattının gündeme geldiği andan itibaren Mağusa Limanı başta olmak üzere Türkiye limanlarının da kendisine açılmasını isteyen Rumlar, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüme ulaşmadan, AB’yi kullanarak Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin bölgedeki etkinliğini ya da egemenliğini sonlandırarak Akdeniz’deki parsayı tek başına götürebilmenin hesabı içindedir. Rum yönetimi kontrolündeki limanları dikkate almaksızın Mağusa Limanı’nın ısrarla seçilmesinde dikkat çekici bir özellik daha vardır. Önerinin kabulü halinde Kıbrıs’ta barışı sağlamak ve korumak üzere gelen Türk ordusunun lojistik destek ve her türlü ikmal yolu tıkanacaktır. Mağusa Limanı’nın AB/BM denetimine devri sadece Kıbrıs Türklerine değil, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’ne de darbe vurma anlamını taşıyor. Bir başka gerçek ise ABD’nin "Büyük Ortadoğu Projesi" kapsamında ilgili bölgelerde oynadığı oyunun daha da etkili hale getirilmesi çabasıdır. Mısır, Suriye ve Kıbrıs üçgeninde yer alan deniz altında zengin petrol kaynakları vardır. BM’yi her fırsatta kendi emelleri çerçevesinde kullanmayı başaran ABD, Mağusa Limanı’nı gerek ticari, gerekse savaş, ikmal ve bölgeyi denetim amacıyla rahatlıkla kullanacak duruma gelecektir. Böylesi bir durumda iki yıllık devir istemi ne kadar inandırıcı olabilir. Bir trateji uzmanı Zhang Yu’ya göre "Stratejin derin ve uzağı gören cinsten ise daha savaşmadan sen kazanırsın. Stratejik düşüncen sığ ve kısa erimli ise daha savaşmadan sen kaybedersin. Zengin strateji yoksul stratejiye üstün gelir, stratejisi olmayanlar yıkılmaya mahkumdur." AB sürecindeki strateji hataları, Türkiye’yi ve Kıbrıs Türkünü köşeye sıkıştırmıştır. Bu, AKP Hükümeti döneminde daha da belirgin hale geldi. 2002’de iktidara gelen AKP’nin inanılmaz bir zaaf ve teslimiyet içine girmesi, tepkisiz ve çaresiz bir siyaset izlemesi AB’nin bu zaafı acımasızca Türk insanına karşı kullanmasını gündeme getirdi. Geçmişte Türkiye hükümetlerinin "Kıbrıs bizim milli davamızdır" diyen bir politikası vardı. Bugün ise milli dava unsuru, Kıbrıs sorununun çözümü için en büyük engel görülmektedir. AKP döneminde "çözümsüzlük çözüm değildir" politikasıyla oluşan yeni durum ise Kıbrıs Türklerinin tamamen devre dışı bırakıldığı bir hale dönüşmüştür. Artık Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde en büyük sorun "Kıbrıs sorunudur" algılayışı mevcut hükümette yerleşmiştir. "KKTC de dâhil, herşeyi pazarlamak benim görevimdir" diyen Başbakan Erdoğan sürdürdüğü siyasette Dışişleri Bakanlığı’nı, uzmanları ya da örgütleri devre dışı bırakarak; özellikle AB konusunda tüm stratejik kararları birkaç özel danışmanıyla yürütmeyi tercih ediyor. Bu tercih ona pazarlama hatasını getirmiş ve uluslararası alanda geriye dönüşü olmayan ödünlerin yolunu açmıştır. Finlandiya önerileri de bu ödünlerin acı tablosunu sergiler. Bu öneriler ile KKTC safdışı bırakılıyor, AB müzakereleri Türkiye’ye şantaj olarak Errki dayatılıyor. Tuomioja S Kıbrıs’ta ‘toprak devri’ tartışılıyor ‘Milli dava’ Kıbrıs’ta dönüşü olmayan noktaya gelinmiş durumda… ‘Türkiye’nin AB sürecindeki engel’ olarak sunulan Kıbrıs sorununda Mağusa Limanı ve Maraş bölgesinin AB ve BM’ye devri tartışılıyor. FİN ÖNERİSİ ÖNCESİ GELİŞMELER 1 Türkiye’de AKP ve KKTC’de CTP’nin iktidara gelişi ve ABD ve AB’nin milyonlarca dolar ve Avro harcayarak yaptıkları propagandayla Annan Planı’na 24 Nisan 2004 referandumunda evet denmesi için verilen vaatler, 2 AB İlerleme Raporu kapsamında AKP Hükümeti’nin TBMM’yi hiçe sayarak Ek Protokolü imzalaması ve birçok taahhüt altına girmesi, 3 Paris’te Papadopulos–Annan görüşmesi ve mutabakatı, 4 Gambari’nin Papadopulos ve Talat’la görüşmesi, 5 Türkiye’nin 24 Ocak 2006 tarihli 10 maddelik Eylem Planı ve KKTC’nin saf dışı bırakılarak "Kıbrıs" deyiminin kayıtlara geçilmesi, 6 Avrupa Parlamentosu’nun "Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nün tüm AB üyelerine eksiksiz olarak uygulaması, hava ve deniz limanlarını Rum yönetimine açması, Rum yönetimiyle ilişkilerini normalleştirmesi ve belli bir takvim çerçevesinde Kıbrıs’tan asker çekmesi" isteminde bulunduğu 27 Eylül 2006 onay tarihli Türkiye raporu. FİN PLANININ İÇERİĞİ Bugüne kadar Ek Protokol’ü kabul etmesine rağmen uygulamayan ve her fırsatta; önce KKTC üzerindeki