Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Çeviri: Deniz Berktay C S TRATEJİ Yabancı basından İran krizi değerlendirmeleri... Molla takımı oyununu, bu sefer de aynı senaryonun gerçekleşeceği varsayımı üzerine kurup oynuyor: Avrupa ülkeleri yine yatıştırma politikası izleyecekler, ya da Rusya ve Çin, Güvenlik Konseyi’nin ciddi bir tavır almasının önüne geçecek. Avrupalılar sert bir tavır koymaları ve UAEA’nın bir karar kabul etmesi durumunda bile, Rusya ve Çin’in araya girmeleri, muhtemelen iyi bir beklenti. Daha geçenlerde İran’la 1 milyar dolarlık silah anlaşması yapmış olan Rusya, Batı girişimlerine gittikçe daha düşmanca bir tavır takınmakta; Çin ise, İran petrollerinin belli başlı tüketicileri arasında yer alıyor. Bu durumda Batılı hükümetlerin, bir yandan Güvenlik Konseyi’nin önlemleri devreye sokulmaya çalışırken, bir yandan da bir koalisyon oluşturarak İran’a yönelik yaptırım ve çevreleme politikasına başlamaları gerekiyor. Bu politikanın, İran’daki baskıcı dinsel düzenden kurtulmak isteyen yerli unsurların büyük bölümüyle de uyum içinde olması şart. Eğer İran’daki nükleer tesislere karşı askeri operasyon seçeneğine –ya da açıkça İsrail’i haritadan silmekten bahseden bir rejimin nükleer silahlara sahip olması seçeneğine karşı kayda değer bir seçenek varsa, o zaman ABD ile Avrupa’nın bu seçenek üzerinde uzlaşmalarının zamanı gelmiştir. Zaten, sıfırdan yaratılmış nükleer programlara yönelik herhangi bir "kaygı" için yeterince önemli neden bulunuyor. Tam nükleer yakıt santralleri, ilk olarak pek çok ülkede, sadece nükleer silahların elde edilmesi amacıyla kullanılmış, ancak çok sonradan barışçıl programlar için kullanılmasına geçilmişti. Bu hususta, bir devlet barışçıl amaçlar izlese bile bu, sürecin ters yönde işlemesine engel değil. Bu kaygıları derinleştiren bir husus daha var: Tam nükleer yakıt sisteminin kurulması, ileri teknolojiye sahip bir devlet tarafından bile olsa, çok masraflı bir süreç; özellikle de hazır nükleer yakıtı başka yerden sağlamak çok daha hesaplıyken. İngiltere ve Japonya da, ne nükleer yeterliliklerinin ortadan kalkmasından ne de kendi egemenliklerinden kaygı duymayarak, bu ikinci yolu seçtiler. Tahran, sürekli olarak, İran’ın hazır nükleer yakıt elde etme yoluna sevk edilmesinin, güya, onun nükleer teknoloji alanındaki doğal gelişimini durduracağını söylüyor. Bu durumda Rus seçeneği, gayet güzel, zira Rusya, İranlı uzmanların kendi ülkesinde uranyum zenginleştirme sürecine katılmalarını teklif ediyor. İran’daki nükleer soruna "Rus çözümü", öyle son günlerde ortaya atılmış bir çözüm önerisi değil. Rus topraklarında uranyumu işleyecek bir Rusİran ortaklığının oluşturulması düşüncesi, İran ile AB arasındaki müzakere sürecinde ortaya çıkmıştı. Bu düşünce, en iyi biçimde, İran’ın nükleer programı etrafındaki siyasi kaygıları ortadan kaldırmak için soruna çok yönlü yaklaşımı savunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Muhammed el Baradey tarafından ifade edilmişti. İran sorununa bu "Rus çözümü" konusu, özellikle İran ile AB arasındaki Paris raundundan sonra tartışıldı. O dönemde Tahran, uranyum zenginleştirme programının geçici olarak askıya alınması ve İsfahan’la Natanze’deki nükleer tesislerin UAEA uzmanları tarafından mühürlenmesine ilişkin uzlaşma metnini imzalamıştı. AB tarafı da, karşılık olarak, İran’ın atom enerjisi girişimini durdurmasından kaynaklanacak zararı telafi etmek üzere ekonomik ve siyasi öneriler paketi hazırlama ve müzakereleri İran’ın çıkarlarını gözetecek biçimde uzlaşmacı bir noktaya taşıma yükümlüğü altına giriyordu. Bu uzlaşı, olsa olsa "Rus çözümü"nü ifade ediyordu. Buna başka bir seçenek, halen de mevcut değil. Aslında bizzat İran’ın kendisi, alternatif öne sürmüyor. Ve şimdi, İran tarafının bütün demeçlerinden, açıklamalarından sonra onların nükleer silahların yayılma sınırlarını aşma arzusunda olmaları, gayet akla yatkın bir senaryo olarak karşımızda duruyor. Peki bundan sonra ne olacak? İran’ı bu Ocak ayında, nükleer programla ilgili olarak AB’yle yapacağı oldukça çetin geçecek bir müzakere süreci bekliyor. Ondan, dünya kamuoyuna inandırıcı olabilmesi için büyük çabalar sarfetmesi istenecek. Şayet Rus seçeneği kabul edilmiş olsaydı, bu görüşmeler gayet yapıcı bir noktaya gelebilmiş olurlardı. Rusya, haklı olarak Tahran’dan yanıt bekliyor. ABD’den Washington Post: ‘Barışçı çözüm kapısı kapanıyor’ ran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarına yeniden başlaması, bu ülkedeki İslami rejimin nükleer silahlara sahip olmasını istemeyen Batılı devletlerin seçeneklerini sınırlamaktadır. Tahran, salı günü Natanz’daki tesisin mührünü kırarak, İngiltere, Fransa ve Almanya ile 2004 yılında yaptığı, uranyum zenginleştirme çalışmalarına dair anlaşmayı açıkça çiğnedi. Bu durum, Avrupalıların, ekonomik çıkarların sorunları ilelebet donduracağına yönelik umutlarına da bir son vermiş olmalı. Rusya’nın İran’a uranyum zenginleştirilmesi konusunda yaptığı önerinin de bundan daha fazla başarı şansı yok: İran, Moskova’nın önerisine yanıt vermeden önce, kendi geliştirdiği çalışmayı duyurdu. İran’la Batı arasındaki karşılıklı ekonomik kar anlayışı da, Yahudi Soykırımı’nı, İran’ın nükleer silahlara sahip olduğuna yönelik iddiaları reddettiği durumdan daha kesin bir dille inkar eden Ahmedinecad’ın palavralarıyla tam bir çıkmaza girdi. Bu durum, İran sorununu BM Güvenlik Konseyi’ne götürmek için tek başına çaba sarfeden ABD’nin bu stratejisinin de terkini beraberinde getirecektir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEK) yapması gereken bir hamle de büyük bir ihtimalle İran’ın tavrını değiştirmesine ya da Güvenlik konseyi’nin harekete geçmesi sonucunu doğurmayacaktır. Kuzey Kore sorunu, üç yıldır hiçbir sonuç çıkmadan Konsey’de duruyor. Ancak İngilterede Batı, önceden, İran’ı İran’ın uranyum protesto zenginleştirme gösterilerinden... çalışmalarına yeniden başlaması durumunda böylesi bir tedbiri alacağını söylediği için, artık harekete geçilmesi gerekiyor. İran’ı Güvenlik Konsey’ine götürmekten kaçınılması, Batı’nın İran’daki bütün inandırıcılığına son verir ve sorunun barışçıl yollardan çözülme imkanını da ortadan kaldırır. İran’ın Ağustos ayında bir uranyum dönüştürme tesisini yeniden açtığı son provokasyona gösterilen tepkilerin cılızlığı hiç şüphe yok ki, bu haftaki gerilimin ortaya çıkmasına neden oldu. O dönmede Avrupalı hükümetler öfkeli açıklamalarda bulunmuşlar ve İran’ın kesin tarihi verilmemiş bir dönemde Konsey’e çağırılmasından söz eden bir UAEA kararının çıkmasına katkıda bulunmuşlardı. Bununla beraber Avrupalı hükümetler izleyen haftalarda, İran’la görüşmelere başlamayı teklif edip Rusya’nın müdahalesini destekleyerek evvelce iflas etmiş müzakere stratejisine geri dönmüşlerdi. Bush yönetimi de aynı şekilde, güdülecek taktikler konusunda müttefikleriyle sürtüşme yaşamak yerine bir koalisyon dahilinde bu stratejiyi desteklemişti. Bunun sonucunda, İran’ın savaşçı tutumu, yatıştırma politikasıyla karşılık buluyordu. İ Moskova’nın Tahran’a önerisi ‘Rusya’da ortak tesis kuralım’ RİA Novosti Ajansı yorumcularından Pyotr Gonçarov’un’un İran nükleer krizine ilişkin değerlendirmesinin özeti şöyle: Tahran, uranyum zenginleştirilmesine ilişkin Rusya’dan hiçbir "somut" teklifin gelmediğini söylüyor. Oysa geçtiğimiz günlerde, Rusya’nın Tahran Büyükelçiliği, İran makamlarına, evvelce İran’a Rusya tarafından yapılan, Rus topraklarında ortaklaşa bir girişim oluşturma yönündeki teklifin halen geçerli olduğunu belirten resmi bir nota verdi. Teklif, bundan daha somut olamazdı. Rusya’nın teklifi, İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarını, İran topraklarında değil, Rusya’da gerçekleştirmesi gerektiğini içeriyor. Nitekim günümüzde bu, belki de İran ile AB arasındaki Tahran’ın nükleer programı hakkındaki müzakereleri girdiği çıkmazdan kurtaracak ve uzlaşma sağlayacak tek yoldur. Her halde İran açısından "somut" teklif, sadece kendisinin İran toprakları üzerinde uranyum zenginleştirilme hakkının tanınması. Başka bir deyişle Tahran, müzakere sürecini, AB açısından kabul edilemez bir noktaya getiriyor. Buşehr nükleer tesislerindeki uranyum zenginleştirme çalışmalarından...