Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Prof. Dr Alpaslan Işıklı ile Paris olayları ve Latin Amerika’da ‘Latin Amerika, mazlum Işık KANSU A NKARA Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Latin Amerika’da "küresel dip dalganın yeni tezahürleri" diye nitelendirdiği sol iktidarların başardıkları ulusal ölçekteki mücadeleyi mazlum milletler dayanışması ile bütünlemeye özen gösterdiklerini belirterek, "Mazlum milletlerinin kurtuluşunun öncülüğünü yapmış olan Gazi’nin ülkesinin bu gelişmelerin dışında kalması elbette ki çok uzun süremez" değerlendirmesini yaptı. Prof. Işıklı, Cumhuriyet’in son yaşanan Paris olayları ve Latin Amerika’da solun yükselişine ilişkin sorularına şu yanıtları verdi: Küreselleşme ile kabaran neoliberal dalgada bir kırılmadan söz edebilir miyiz? Neoliberal dalgada bir kırılma her zaman oldu. Ancak, bu kırılma, neoliberalizmin sonunun geldiği veya onun yerine başka bir alternatifin oluştuğu anlamına gelmeyebilir. Bugüne dek, hiçbir egemen güç, artık zamanının geldiğine ve insanlık için çok zararlı olduğunun anlaşıldığına hükmederek kendiliğinden tarih sahnesinden çekilmiş değildir. Herhangi bir yaratığın cansız cesedinin ortalıktan kaldırılması için bile onu çekip sürükleyecek bir güç gerekir. Unutmamak gerekir ki, bugün küresel imparatorluğun kalesi olan Amerika, askeri harcamalara kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıyla işgal ettiği Irak’tan 273 kere daha fazla pay ayırmaktadır. Keza, Amerika’nın askeri harcamaları, "haydut ülke" ilan ettiği yedi ülkeninkinden 26 kat daha fazladır. Üstelik, bu imparatorluğun tepesinde yıldızların ötesinden aldığı talimatlarla çağdaş bir haçlı seferini başlattığını ilan etmiş olan birisi bulunuyor. Öte yandan, küresel egemenlerin, olup bitenlerden ders aldıklarını söylemek de mümkün değildir. Irak’ta içine saplandıkları batağa rağmen, açık açık İran’a havadan bir "cerrahi müdahale"de bulunacaklarını ve 22 kadar ülkenin coğrafyasını değiştireceklerini ilan etmişlerdir. Putin’in, başka kimsenin sahip olamayacağı ve atom bombasından daha etkili bir silaha sahip olduklarını açıklaması, Rusya ile Çin’in gösterişli ortak manevralar yapmaları, herhalde yersiz bir korkudan kaynaklanmamaktadır. Amerika, çevresel felâkete karşı Kyoto anlaşmasından imzasını çekmekle, gezegenimizin mahvını umursamadığını göstermiştir. Aynı sorumsuzluk, bir 3. Dünya Savaşı tehlikesini de gündeme getirebilir. Böyle bir tehlike karşısında, Amerikan kamuoyunun tepkileri başlıca belirleyici unsurdur. Vietnam, bağımsızlık savaşını geniş ölçüde bu sayede kazanabilmişti. Kuşkusuz, Amerikan kamuoyunun kendisinden beklenen tepkileri gösterebilmesi bakımından da yeryüzünde ABD emperyalizmine karşı gerçekleştirilen direniş hareketlerinin büyük önemi vardır. ABD yönetiminin gerçekleri kamuoyundan gizleyebilmek için ağır bir denetim uygulamasının nedeni de budur. Paris’in dış mahallelerinde meydana gelen olaylar aynı çerçevede bakıldığında nasıl değerlendirilebilir? Paris, tarihi boyunca pek çok ayaklanma gördü. Gene bu kentte iki yüzyıldan fazla bir zaman önce patlak vermiş olan ayaklanmalar, yalnızca Fransa açısından değil, tüm dünya tarihi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ‘Latin Amerika’daki iktidarlar, başardıkları ulusal ölçekteki mücadeleyi mazlum milletler dayanışması ile bütünlemeye özen gösteriyorlar.’ açısından önemli bir dönüm noktası oluşturan 1789 tarihli Büyük Fransız Devrimi’ni doğurdu. 1789’un devrimcileri, "özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve zulme karşı direnme hakkı" gibi değerlere önemli bir vurgu kazandırdılar. Öte yandan, Fransa, dünyanın önde gelen sömürgeci ülkelerindendir. Özellikle Cezayir’de, acımasız işkence uygulamalarını da içeren yöntemlere dayalı bir sömürgeciliği yıllarca sürdürmüştür. Bugün bile, başta Madagaskar olmak üzere değişik Afrika ülkelerinden, ailelerinden koparılıp Fransa’ya getirilerek çalıştırılanların dramı, ICFTU yayınlarında "çağdaş kölelik" olarak nitelendirilecek kadar acımasız boyutlara varmıştır. 2005 yılı sonlarında bir patlama halinde ayaklanma başlatmış olan gençler, vaktiyle Fransız sömürgecileri tarafından ellerindeki avuçlarındaki alınmış, ülkeleri talan edilmiş olan insanların çocukları veya torunlarıdır. Paris’in ve başka bazı kentlerin kenar mahallerinde yaşayan bu gençler, bugün de eşit eğitim, sağlık ve mesken koşullarından yoksundurlar. Kenar mahallerde yaşayan genç ve yoksul göçmenlerin, tarihten devraldıkları böylesine derin bir adaletsizlik karşısındaki tepkileri, esas olarak araba yakma türündeki eylemler biçiminde ortaya çıkmıştır. Yalnızca 27 Ekim ve 17 Kasım tarihleri arasında yakılan araba sayısı, dokuz bini aşmıştır. Ancak, öyle anlaşılıyor ki kaşarlanmış, görmüş geçirmiş Fransız burjuvazisi, kenar mahalleli gençlerin başkaldırısını bastırmakta veya olumsuzluğa kanalize etmekte fazla zorlanmamıştır. Ayaklanan gençler, geniş ölçüde, medyada sürdürülen yayın politikasının katkısıyla halkın çoğunluğunun desteğinden ve ittifakından yoksun kalmışlar; tam tersine, halkın çoğunluğunda ayaklanmacılara karşı ırkçı duyguların tahriki sağlanabilmiştir. Böylece olayların gerçek nedenleri gizlenebilmiş; ırkçılık, bir kere daha kapitalist sömürünün "incir yaprağı" olma işlevini görmüştür. Sonuçta, olağanüstü hal ilan edilmiş; kenar mahalle insanları üzerindeki baskıları kolaylaştırıcı bir ortam sağlanmıştır. Fransız hükümeti, olup bitenler karşısında gerçekleri örtbas etmeyi başlıca çözüm yolu olarak benimsemiştir. Fransa, ülkesinde azınlık olduğunu kabul etmez. Irk farkına dayalı araştırma yapmak ve istatistik yayınlamak yasaktır. 23 Şubat 2005 tarihli yasa ise, eğitim ve öğrenim özgürlüğünü hiçe sayan bir anlayışla, okullarda ve üniversitelerde, Fransa’nın sömürgeci atalarının övülmesini ve "denizaşırı ülkelerdeki, özellikle Kuzey Afrika’daki