27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tavas ve Kale yöresinde tarım ölüyor Dr. Mehmet Ali IŞIKSOLUĞU Emekli Öğretim Üyesi D enizli'nin Tavas ve Kale ilçeleri, köyleriyle birlikte tarım ve hayvancılıkla geçinen bir yöredir. İklim, kışları yağışlı ve soğuk, ilk ve sonbahar ayları dışında yazları sıcak ve yağışsız geçer. Yörede, sulamaya elverişli akarsu olmadığı gibi yeraltı suları da yetersizdir. Topraklar ise, miras yoluyla bir evleğe kadar bölünmüş, ekip biçmek ekonomik olmaktan çıkmış, bir kısım tarlalar da ekilmez hale gelmiştir. Yörede kuraklık gün geçtikçe artıyor. Su göletleri çoktan kurumuş, yeraltı suları büyük çapta çekilmiş, meyve ve sebze bahçeleri bile susuz kalmıştır. Yörede genellikle, aileye dayalı kuru tarım yapılmakta, daha çok buğday, nohut ve tütün ekilmektedir. Bu yıl ekilen, ya bitmemiş ya da tarlada kalmış. Tütünler neredeyse dikildiği gibi, cılız ve yapraksız. Çapa yapan köylüye sorduğumda çaresizlik içinde "Ne yapalım, bir umut" demişti. Oysa umutlar çoktan tükenmiş. Eskiden orman içi köylerle yaylalarda çok sayıda keçi, koyun ve büyükbaş hayvan yetiştirilirdi. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği çoktan bitmiş, Aydoğdu'da olduğu gibi, bazı köylerde süt inekçiliği yapılıyor. Ama yetiştirici teknolojik bilgi ve işletme sermayesinden yoksun, yol gösterici yok. Ahırlar geleneksel hayvan damı şeklinde yapıldığından hayvanların dışkıları, özellikle idrarlarındaki amonyak ve benzeri bileşenler bakıcı ve hayvanları olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle gözler büyük zarar görmüş. Keçi sürüleri, ormanların korunması nedeniyle büyük çapta tavsiye edilmiş, koyundaki artış ise otlakları kurutmakta, bitki örtüsünü yok etmektedir. Örneğin, eskiden hayvanların hiç dokunmadığı gevenlerin sadece kökleri kalmış. 1960’larda başlayan iç ve dış göç hızlanarak devam ettiğinden, yerleşim yerlerinin çoğu boşalmış, geride, emeklilerle yaşlılar, özellikle kadınlar kalmış. Köylerin çoğunda genç ve yeterli işgücü yok. Tarım ve hayvancılığın geliştirilebilmesi için öncelikle bu sorunun çözümlenmesi gerekiyor. Yaz aylarında tatilcilerle şenlenen yöre, kışın sessizliğe gömülüyor. Yaban yaşamı tümüyle bitmiş gibi. Yörede, baharın habercisi olan ne leylek ve ne de kırlangıçlar var. Oysa benim çocukluğumda köy evlerinde üçdört yuva bulunur, gökyüzü kırlangıç uçuşlarıyla şenlenirdi. Buna karşın, bulduğu her şeyi yiyip bitiren domuz sayısında önemli bir artış var. Köyde kaldığım sürede, sabahları erken kalkmama rağmen ne horoz, ne köpek ve ne de hayvan sesi duydum. Merkepler ise tarihe karışmış. Sokaklar, egzozları zehir saçan taşıtlarla doluydu. Uygarlık, nedense bir tarafı yaparken bir tarafı da yıkıyor. Yitirilen sadece doğa, tarım ve hayvancılık değil; geleneksel kültür ve el sanatları da unutulup gitmiş. İzlediğim düğünlerde, geçmişten hiçbir iz yoktu. Ne davul, ne zurna ve ne de eski türkü ve oyunlar vardı. Her şey arabeskti. Kültür yozlaşması da giderek artıyor. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Geçmişe dönmek mümkün olmadığına göre, kırsal kesimde yaşayan insanların refah düzeylerini yükseltmek için, yöredeki toprak, tarım ve hayvancılığın yeniden yapılandırılması gerekiyor. Aksi halde, devam eden iç ve dış göç sonunda, XVI ve XVII. Yüzyıllarda terk edilen köyler gibi geride viraneler kalabilir. O halde ne yapmalı? 1. Topraklar, yörenin özelliklerine göre, teknik ve verimli tarım yapılabilecek şekilde birleştirilip işletilmeli, katılımcılara da kâr payı ödenmelidir. 2. Yörede yetiştirilecek ürün yelpazesi, değişen iklim ve toprak koşullarına göre yeniden belirlenmeli; yüzyıllardan beri yetiştirilmekte olan buğday, arpa, nohut gibi geleneksel ürünler ıslah edilerek daha verimli hale getirilmelidir. 3. Yörede çok eskiden beri yapılan bağcılık neredeyse ortadan kalkmaktadır. Bağcılık, üzüm ve Kuraklık incir fiyatını uçurdu Tevfik AKBAŞ AYDINAydın'daki üreticilerin başlıca geçim kaynaklarından incir rekoltesi, yaşanan kuraklık nedeniyle bu sezon yarı yarıya düştü. Geçen yıl üreticilerden kilogramı 2 YTL'ye satın alınan incir, şimdi 5.5 6 YTL'ye dek elden çıkarılabiliyor. Oluşan fiyatlar ve incire olan talebin artmasından memnuniyet duyduklarını belirten Aydın Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı, "Kuraklık nedeniyle incir rekoltesinde yüzde 50'leri bulan azalma oldu. Geçen yıl ürünümüzün büyük bir bölümünü dış pazarlarda değerlendiriyoruk. Bu sezon inciri iç pazarda değerlendiriyoruz.Ürün az olduğu için fiyatlarda beklenmedik bir yükselme oldu. Rekoltedeki düşüklüğü elimizdeki ürünün fiyatının artmasıyla telafi ettik" dedi. Beklentilerinin, bu yıl ciddi zararlara neden olan kuraklığın önümüzdeki yıllarda devam etmemesi olduğunu vurgulayan üreticiler de, "Yine kuraklık olması durumunda, bu kez ağaçlar kuruyacak" diye konuştular. Dünyanın en kaliteli incirinin üretildiği Aydın bölgesinde, ağaçları kuruma noktasına geldi. Aydın Ticaret Borsası yetkilileri, "Özellikle rekolte düşüşü incirde çok fazla yaşandı. 70 bin ton olan incir bu yıl 30 bin tona kadar düştü. Üretilen incirin yüzde 70' i de kalitesiz, bu durum da ihracatçıları zora soktu. Önümüzdeki yıl için tehlike sinyalleri çalıyor. Ağaçlar kuruma noktasına geldi, bu yüzden Çine barajı bir an önce bitirilmeli" dediler. pekmez elde etmenin yanı sıra, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi. Üzümler olgunlaşmaya başladığında bağlara göçülür, pekmez kaynatılıncaya kadar orada kalınırdı. Örneğin, Tavas ilçe merkezi, pazarıyla birlikte bağlar yöresine taşınır, orada farklı bir yaşam ortamı oluştururdu. Bağcılığı sürdürebilmek için, Pazar koşullarına uygun yeni omca/asma türleri belirlenip mevcutlar ıslah edilmeli; üzüm, yemeklik ve şaraplık ayrımıyla ticari bir ürüne dönüştürülmelidir. 4. Yörede eskiden beri badem, ceviz, erik, elma, armut gibi geleneksel meyveler yetişmekte ise de, çekirdekten üreyen ağaçlar hastalık, yozlaşma ve bakımsızlık gibi nedenlerle ürün vermez hale gelmiştir. Örneğin, Aydoğdu ve Kızılca’da çok sayıda badem, erik ve ceviz ağacı olmasına karşın, benzer nedenlerle ağaçlar meyvesizdir. Oysa benim çocukluğumda badem önemli bir Pazar ürünüydü. Dağ eteklerinde, aşılı fidanla ceviz ve badem yetiştiriciliği teşvik edilmeli; kiraz, vişne gibi yeni ürünlere de yer verilmelidir. Bazı yörelerdeki yabani erik ve armut çöğürü, değişik meyvelere aşılanarak üretken hale getirilmelidir. 5. Uzun yıllardan beri üretilmekte olan, "Kale biberi", "Uzunpınar kavunu" gibi yöreye özgü bazı ürünler ıslah edilip ticari hale getirilmelidir. 6. Otlak ve meralar, kuraklık, aşırı otlatma ve erozyon gibi nedenlerle büyük çapta tahrip olmuş, otlak olmaktan çıkmıştır. Buralar planlı bir şekilde ıslah edilmelidir. 7. Keçi ve koyun gibi küçükbaş hayvan yetiştiriciliği gözden geçirilerek yöreye özgü, et, süt ya da yavru elde etmeye yönelik hayvan türleri belirlenmeli, yetiştiricilerin tercihlerinde yardımcı olunmalıdır. 8. Yöredeki el sanatlarının çoğu yok olmuştur. Kızılcabölük’teki tekstil son yıllarda gelişmekte ise de yatırım, pazarlama, sermaye, mesleki bilgi ve beceri yönünden desteklenmesi gerekiyor. Eskiden Tavas’ta ayakkabı üretimi oldukça yaygındı. Zaman içinde yok olup gitti. Benzer durum Kızılca’daki leblebi üretiminde de gözleniyor. Bu tür üretim alanları yeniden devreye sokulup tarım dışı iş alanları yaratılmalıdır. 9. Yörede sanayi tesisi yok gibidir. Un fabrikaları bile yaşatılamamıştır. Kömür, mermer, krom, demir gibi yer altı kaynakları işletici beklemektedir. Devletin unuttuğu bu yöreye yatırım yapılması, madenlerin işletilmesi gerekiyor. 10. Yer altı sularının çıkarılması için yeterli istek ve çaba görülmüyor. Oysa bölgenin, sulama bir yana, içme suyu gereksinimi giderek artmaktadır. Devletin zaman kaybetmeden acil önlemler alması gerekiyor. 11. Yörenin milletvekilleri sorunlara daha duyarlı olmalı, yeni iş alanları açılması için çaba göstermeli; yerel yöneticiler proje üretmeli, vatandaşlar da seçtiklerinden hizmet istemelidir. 12. Köy ve beldelerde tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, devlet ve yerel yönetimlerce, görsel ve işitsel yöntemlerle eğitilmeli, uğraş alanlarıyla ilgili mesleki bilgi ve becerileri geliştirilmelidir. Ayrıca üretici proje, sermaye, tesis, veterinerlik hizmetleri, ilaç, yem, tohum, fidan, damızlık, pazarlama gibi yönlerden desteklenmeli; öncü yetiştirici eğitimine önem verilmelidir. Bütün bu sorunları çözümleyecek, vatandaşa hizmet götürecek olan devlettir. Oysa devlet, anayasadaki yükümlülüklerine rağmen tarım ve hayvancılık kesimini gözden çıkarmış görünüyor. Kentlerde durmadan süpermarket, hipermarket açılıyor. Ama ortada yeterli ürün yok. Açık dış alımlarla kapatılmaya çalışılıyor. İlgililere sormak gerekiyor: Gidiş nereye? 28
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear