27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Temmuz’da çiftçi neden AKP’ye oy verdi? İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Temmuz seçimleri öncesinde yapılan tüm seçim tahminleri, AKP’nin kırsal yörelerde önemli oy kaybına uğrayacağı şeklindeydi. Bu beklentilere kaynaklık eden olgu ise 20022007 yılları arasında ürün fiyatlarındaki artışın girdi fiyatlarındaki artışın gerisinde kalması nedeniyle yaşanan yoksullaşma olgusuydu. Seçim sonuçları açıklandığında en fazla hayret uyandıran konu, AKP’nin kırsal kesimde tüm beklentilerin tersine oy oranını önemli ölçüde yükseltmesi oldu. Bu olgunun toplumun geniş kesimlerinde tartışılması beklenirdi; özellikle de kırsal kesimden gelecek oylarla bu iktidarı zayıflatmayı ya da işbaşından uzaklaştırmayı amaçlayan muhalefet partileri açısından... Ne var ki, böyle bir tartışma olmadı. Bu olayı en fazla incelemesi gereken siyasetçiler, seçim havası içinde yapılmış gelişigüzel, sistemsiz değerlendirmelerle işi geçiştirdiler. 22 yapıldı. 1 milyon 700 bin aile kömür yardımı aldı. 14 milyon öğrencinin masasına ücretsiz kitap konuldu. Bu yaklaşık beş milyon aile demektir. Bunlar yoksulluk sınırının altında olan tarım kesiminde işsizlikle boğuşan bir kesim açısından çok önemliydi. En fazla yoksulluk Doğu ve Güneydoğu'da. Bunu seçim sonuçlarına endekslediğimiz zaman, yoksul kesimin nüfusun yüzde 50’sinden fazlasını oluşturduğu illerde AKP’nin oy oranının yüzde 6070’e yaklaştığını görüyoruz; buna karşılık yoksulluğun en az olduğu Ege bölgesinde AKP’nin aldığı oy oranı, ülke genelindeki ortalamanın çok altında. Yani yoksullukla AKP’nin seçimlerdeki başarısı arasında doğrudan bir orantı var. Bir sonraki unsura baktığımızda bunlar KÖYDES’le ilgili yatırımlar. 2006 yılında 2 katrilyonluk bir yatırım var. Diyarbakır, Şanlıurfa hem 2006, hem 2007 yılları içerisinde yatırımlar açısından ilk ikide. Hani hep eleştirildi, fındık *** Bu nedenle, Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin 58. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla bu konuyu ele alan bir panel düzenledik. Panelistler olarak da, fındık mitingini düzenleyen Ordu Ziraat Odası Başkanı Onur Şahin, önemli tarım ekonomistlerimizden Doç. Dr. Bülent Gülçubuk, kamuoyu araştırmacısı ve danışman Erhan Göksel ve ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şen’i belirledik. Konuşmacılar, gerçekten de çiftçilerimizin seçimlerdeki davranışları konusunu irdelemek isteyen herkese ışık tutacak çok önemli saptamalar yaptılar. Eğer yerimiz müsait olsaydı, tüm konuşmacıların saptamalarını özet olarak da olsa aktarmak isterdim. Ancak bu mümkün olmadığından, özellikle Onur Şahin’in ve Erhan Göksel’in yaptığı değerlendirmelerin bazı bölümlerini yorum katmadan aktarmak istiyorum. (*) *** "Tablolara baktık, dedik ki işte ürün fiyatlarına yüzde 48 zam oldu, bir sonrakine geldiğimizde maliyetlere baktık artış yüzde 96. Tarım kesiminin durumu çok kötü, tarım kesimi bunun hesabını sorar, dedik. Ama bir şeyi atladık. Yani yoksullukla ilgili uygulanan bazı politikaların alınacak sonuçlara ne etki yapacağını çok fazla dikkate almadık. Tabii ki seçimden evvel yapılan bazı çalışmalar oldu: 5.2 katrilyonluk tarım bütçesinin 5 katrilyonluk kısmının temmuzdan evvel ödenmesi, don hasar bedellerinin temmuzdan önce ödenmesi, ama asıl önemli olan üreticinin tercihinde etki eden unsurlardan başta geleni sosyal destek ödemeleriydi. Sosyal destek ödemelerini biz çok fazla dikkate almadık. Mesela sağlıkta şartlı nakit transferi diye tabir ettiğimiz bir bir destekleme vardı. Bu destekleme ile 1 milyona yakın aileye destek sağlandı ve bu 34 yıl boyunca yapıldı. 2 milyona yakın öğrenciye 50 trilyona yakın bir destekleme kanalıyla fındıkta alıcı oldu. Bu sene de alıcı oldu, 4 milyon 700 bin liradan girdi; devlet şu anda fındığa öyle bir girdi ki çıkma şansı yok. Yani üreticinin o mitingi yaparken ileri sürdüğü ana talep, devletin fındığa sahip çıkması, bu da destekleme alımıdırgerçekleşti. Bu da bir yerde 22 Temmuz’da hesaplaşma unsurunu ortadan kaldırmış oldu. Bir sonraki unsura baktığımızda, bakınız ne oldu, don hasar bedelleri vardı, bu önemli unsurdur. Bakınız sayı 71 bin, orada da oy kullanan insanlar 350 bin kişiydi zaten. Yani beş ile çarparsan hemen her aile. Bu dört ildeki 71 bin insanın 2004’ten kalan don hasar bedeli vardı ve 2005’te bunun yüzde 15’i ödenmişti , yüzde 85’i de hemen temmuz ayı içerisinde ödendi. Yani fındık üreticilerinin hemen hemen tamamı bu rakamdan pay aldı. Haliyle hem sosyal destek yardımları, hem diğer yardımlar, üreticinin tercihini etkiledi. Tabii bir de şu oldu: çeşitli sosyal destek kazanımlarını sanki devletin sosyal desteği değil de, iktidarın desteği gibi değerlendirdi üretici ve iktidarın değişmesi halinde, bu sosyal destek kazanımları kaybedeceğini düşündü. Niçin? Çünkü burada siyaset çok iyi işledi: Bakın kömürü biz getirdik, kitap yardımını biz getirdik, bizler olmazsak bunlar gider gibisinden. Ve özellikle medya ağırlıklı bir şekilde, iktidarın dışında bir koalisyon olduğunda bu olumsuzluk yaratır gibi bir hava yaratınca, üretici de bir yerde o havadan etkilendi. Diğer politikaları çok önemsemedi. Muhalefetin özellikle işte mazot 1 ytl olacak gibi beklentilerini aşan talepleri, bir yerde diğer ayakları yere basan programlarının da gözden kaçmasına sebep oldu." *** Bir diğer konuşmacı Erhan Göksel de, konunun bir başka boyutuna şu sözlerle dikkat çekti: "Peki bu dönüşüm sadece bir şeyler dağıtıldığı için mi veya muhalefet olmadığı için mi? Gerçekçi olalım, AKP bir şeyi çok iyi kullandı, din faktörünü. Bu konuda burada çok kamuoyu önünde açık açık konuşulacak bir konu değil, ama benim araştırma ekiplerim iki ayrı yerde ilk defa teşkilatları tarafından "dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğiz" temasının profesyonelce kullanıldığını gördü. Bunun dışında DEHAP, 2002’de 1 milyon 995 bin, yani 2 milyondan 50 bin, 45 bin oy eksik almıştır. Bu seçimlerde hepiniz biliyorsunuz ki 23 yerde bağımsız olarak seçime girdiler. 2002 seçimlerinde 23 yerde aldıkları oy, 1 milyon 45 bindi. Seçime girmedikleri yerde 950 bin oyları var. Bu oy nereye gitti diye baktığımızda, bu oyun yüzde 99.9’unun AK Partiye gittiğini görüyoruz." *** Yukarıdaki saptamalar AKP’nin yükselen grafiğinin çok iyi incelenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki, etnik ve dinsel ögelerin de işin içine karıştığı yoksulluğun kullanılmasına dayalı bir "sürdürülebilir yoksulluk" politikası ile karşı karşıyayız ve yeni tip bir siyaset anlayışı sahneye egemen oluyor. mitingini yapan Karadeniz Bölgesi nasıl böyle yaptı. Karadeniz’de fındığın yüzde 70’ini üreten dört il, 2 katrilyonluk KÖYDES yatırımlarının yüzde 10.5’ini aldı. Bir sonraki, yani 2007 bütçesine de aynı iller sabit kalmak kaydıyla payları arttı. Biz bunu görmedik. Seçim günü en fazla aranan başkandım; saat 11’de, 12’de. "Başkan her şeyi anladık da, bu fındık mitingini yaptınız, 11 saat yolu kapadınız, Türkiye’nin gündemine geldiniz, ama ne oldu da AKP yüzde 56 oy aldı" . Fındık mitinginden sonraki gelişmeleri kimse takip etmedi. Herkes fındık mitinginde kaldı, tamam dedi, üretici bunun hesabını sandıkta sorar. O aradaki boşluğu hiç kimse dikkate almadı. Fındık mitinginin sebebi 2005 yılındaki ani fiyat düşüklüğüydü, 6.3 milyondan 2 milyon liraya kadar düşmüştü fiyat ve millet ayağa kalkmıştı. Aslında 2003 ve 2004’te bir sıkıntı olmamıştı, çünkü fiyatı yüzde 146 artan tek ürün fındık olmuştu. Bu da, altını çiziyorum, ziraat odalarının, FİSKOBİRLİK’in, üretici birliklerinin büyük bir gayretiyle olmuştu o dönemde, hiçbir zaman da iktidarın direkt bir destekleme alımı olmamıştı. Bakınız fındık mitingi, devletin fındığa destek olması, sahip çıkması için yapıldı. Mitingin ardından ne oldu? TMO’nun kanunu değiştirildi, fındıkta alıcı yapıldı. Bir yerde üretici refleksinin karşılığını aldı; ne isteniyordu? Devlet fındığa sahip çıksın. Ne yapıldı? Devlet zorunlu olarak TMO 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear