28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Besi işletmeleri çağdaş yapıya kavuşamadı Araş. Gör. Yılmaz ARAL (Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi) B esicilik; kasaplık hayvanlarda et ve yağ miktarının artırılması ve et kalitesinin yükseltilmesi yanında, çeşitli hayvan yemleri ve endüstri kalıntılarının etkin şekilde değerlendirilmesine olanak yaratması, kırmızı et sanayine hammadde sağlaması bakımından büyük önem taşıyan, aynı zamanda istihdam alanı yaratmak suretiyle hayvancılık sektörü ve ulusal ekonomiye büyük ölçüde katkıda bulunan bir işletme koludur. Sığır besi işletmelerinin çoğunun üretim yapısı itibariyle küçük ölçekte, modernize ve organize olamamış durumda bulunmaları, ekonomik bilinç ve bilimsellikten uzak şekilde, geleneksel anlamda üretime devam etmeleri ve hayvancılıkta ihtisaslaşma oranının düşük olması, sektörün gelişmesinin ve dış ticarette rekabet şansı yakalayabilmesinin önünde büyük engel teşkil etmektedir. Diğer taraftan sığır besiciliğinin; bina ve ekipman olarak yüksek düzeyde bir yatırımı gerektirmemesi, sermaye devir hızının yüksek ve gelire dönüşümünün kısa olması, işçilik giderlerinin nispeten düşük düzeyde bulunması, sığır besiciliğinde, süt sığırcılık işletmelerinden besi materyali olarak alınan genç ve erkek hayvanların kullanılabilmesi, bütün yıl boyunca üretimin süreklilik göstermesi, ayrıca düşük yatırım miktarı ile istihdam yaratılması gibi üstün tarafları nedeniyle diğer hayvancılık alt sektörlerine göre önemli avantajları bulunmaktadır. Tüm dünyada, insan sağlığı için gerekli besin maddelerinin başında gelen kırmızı etin kişi başına yıllık tüketim miktarları genel olarak, ülkelerin kalkınma ve gelişmişlik seviyesi ile o ülke vatandaşlarının refah düzeyini ortaya koyan önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Bu anlamda, FAO verilerine göre ülkemizde 2004 yılı tüketim rakamları incelendiğinde; kişi başı yıllık ortalama sığır ve dana eti tüketimi 5,5 kg. olarak bildirilmiştir. Bu rakam Batı Avrupa ülkelerinde 20,0 kg., Okyanusya ülkelerinde 34,2 kg. ve Kuzey Amerika’da 42,2 kg. olan tüketim rakamlarının çok altında olup, 9,9 kg olan Dünya ortalamasının bile oldukça gerisindedir. Sığır besi işletmelerinin kârlı ve rasyonel bir şekilde faaliyet gösterebilmesi üzerinde, işletmelerin kuruluş yerlerinin seçimi, uygulanan besi sistemi, kredi ve yatırım finansmanının temini, hammadde (yem, canlı hayvan besi materyali vb.) ve diğer girdilerin temini, stok kontrolü, işletmelerde kayıt tutma, tüketim merkezlerine uzaklık, ürün pazarlama olanakları, üreticilerin örgütlenmesi, pazarlama zinciri ve kanallarının prodüktivitesi gibi ekonomik faktörler etkili olmaktadır. Bir sığırın besi süresi içinde ka zandığı canlı ağırlık artışı ve yemden yararlanma kabiliyeti "besi performansı" olarak tanımlanmaktadır. Besi performansı bakım ve besleme gibi çevre faktörlerinden etkilenmekle birlikte esas itibariyle kasaplık hayvanın genetik yapısı ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Bu bilimsel gerçeğin ışığı altında, yüksek canlı ağırlık artışı sağlayacak sığır ırklarının besi materyali olarak seçilip satın alınması ve besiye tabii tutulması sığır besiciliğinde temel ilke olarak benimsenmelidir. Besi materyalinin genetik kapasitesi yanında besi süresi ve kesim kararının zamanlama olarak isabeti de sığır besiciliğinde kârlılığı etkileyen önemli bir faktördür. Bir kasaplık hayvanın besi olgunluğu, genetik olarak ulaşabileceği en yüksek canlı ağırlık seviyesi değildir. Besi olgunluğu işletmeye en yüksek kârlılığın sağlandığı andaki canlı ağırlık seviyesidir. Sığır besiciliği ekonomik bir faaliyet olduğuna göre, besi süresinin ve besi olgunluğunun tespitinde, diğer bir deyişle besi sonu ağırlığının tespitinde en önemli etken ekonomik koşullardır. Bu ekonomik koşulların başında yem fiyatları ve toptan (karkas et) satış fiyatları gelmektedir. Bu nedenle besi süresinin veya kesim zamanının tespitinde marjinal gelirin marjinal gidere eşit olduğu nokta esas alınmalıdır. Sığır besiciliğinde maliyeti oluşturan masraf unsurlarının masraflar genel toplamı içindeki payının bilinmesi de maliyetleri kontrol edebilmek açısından büyük önem taşımaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda toplam işletme masrafları içinde, besi materyali maliyetinin yaklaşık olarak yüzde 6570, yem giderlerinin yüzde 2025, işçilik giderlerinin yüzde 510 ve veterinersağlık giderlerinin yüzde 12 civarında bir paya sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizde yem sanayinin yeteri düzeyde geliştirilememiş olması, hayvancılığın ihtiyaç duyduğu miktar ve kalitede yem üretim ve teminini güçleştirmektedir. Sığır besi işletmeleri için kritik öneme sahip yem bitkisi ekim alanlarının kullanımının tahıl vb. bitkisel üretime kayması, mera ve çayırların alan, kapasite ve kalite olarak giderek azalması, yem fiyatlarını artırmakta dolayısıyla sığır besiciliğinin üretim maliyetlerini yukarılara çekerek işletme karlılığını olumsuz etkilemektedir. Yığın halinde üretim yapan, gerçek anlamda ihtisaslaşmış sığır besi işletmelerinin özendirilmesi ve desteklenmesi, kasaplık canlı hayvan ve karkasların kalite, randıman ve karkas et sınıflandırılmasına tabii tutularak alımlarda ve tüketim aşamasında AB’de olduğu gibi kalitefiyat ilişkisinin kurulması, sığır besi işletmelerinin üretimi ve gelişimi üzerinde olumlu ve önemli katkılar yapacaktır. Ülkemizde hayvan üreticisi ve besicisinin çağdaş, bilimsel ve ülke gerçeklerine uygun bir biçimde örgütlenmesi, ilk başta sektörün irrasyonellik sorununa çözüm getirecektir. Hayvan üreticisi ve besicilerinin kırsal alanda ürün bazında uzmanlaşmış yetiştirici birlikleri ve kooperatifler şeklinde örgütlenmesi; sektörde sosyal ve ekonomik refahın yükseltilmesi, hayvancılıkta varolan potansiyelin harekete geçirilmesi, üreticilerin pazarda ve mevcut piyasa koşullarında elinin güçlenmesi, genel ekonomik kalkınmanın istikrar içinde başarılabilmesi amacına yönelik çok önemli bir fonksiyon üstlenebilecektir. Türkiye’de, üretici ve tüketici kesimde örgütlenmenin sağlanması kadar sektörde pazarlama alt yapısının güçlendirilerek, pazarlama kanallarındaki aracı sayısının azaltılıp prodüktif bir hale getirilmesi ve üretici marjlarının artırılması gerekliliği de hem sığır besiciliğinin iyileştirilmesinde hem de sektörün AB’ne uyum aşamasında karşımızda ön bir şart olarak durmaktadır. Ayrıca tüm hayvancılık alt sektörlerinde olduğu gibi sığır besi işletmelerinin de kredi ve finansman sorunlarının bulunduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu anlamda T.C. Ziraat Bankasınca verilen toplam tarımsal krediler içerisinde düşük pay alan (örn: 2002 yılında yüzde5,01) hayvancılığa verilen kredilerin miktarının arttırılması, faiz hadlerinin aşağı çekilerek üreticinin daha düşük maliyetle yatırım ve işletme sermayesi kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Böylelikle kırsal ekonomik kalkınmanın lokomotifi olan hayvancılık sektörünün gelişmesi ve ilerlemesi sağlanmış olacaktır. Besi faaliyeti sonucunda üreticinin gelir elde etme amacıyla et sanayine girdi olarak sunduğu kasaplık hayvanların, nakil esnasında ve kesim öncesinde maruz kaldığı olumsuz fiziksel koşullar ve stres faktörleri sığırların canlı ve karkas et ağırlık olarak önemli oranlarda fire vermesine neden olmaktadır. Bu da üretim maliyetlerini arttırarak üretici gelirlerini düşürmektedir. Sığır besi işletmelerinin üretimden pazarlama aşamasına kadar daha rantabl ve rasyonel şekilde çalışması, istikrar açısından et piyasasının düzenlenmesi, üretimde girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve verimliliklerin artırılması, besicilik alanına dönük talepte bulunan müteşebbisleri cesaretlendirerek bu alanda yeni yatırımları teşvik edici rol oynayacaktır. Tarımda kullanılan kimyasallar insan sağlığını tehdit ediyor 20 GAZİANTEP (A.A) Gaziantep Ticaret Odası (GTO) bünyesinde bulunan Avrupa Bilgi Bürosu (ABB) Koordinatörü Figen Öğüt, tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Öğüt, ABB ve Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği (ORGÜDER) işbirliği ile düzenlenen, ''Organik Ürün Üretimi ve Pazarlanması'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, organik üretimin çok önem li olduğunu ve dünyada giderek öneminin arttığını belirtti. Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararlarının artarak kendisini göstermesinin organik tarım ürünlerinin önem kazanmasına neden olduğuna dikkat çeken Öğüt, şöyle dedi: ''Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal mücadele ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerine aynı görevi yapan organik gübre ve benzeri yöntemlerin kullanılması temeline dayanan ekolojik tarım sistemi geliştirilmiştir.'' Öğüt, gelir düzeyi yüksek olan ülkeler başta olmak üzere bir çok ülkede örgütlenen üretici ve tüketicilerin, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih ettiğini kaydetti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear