19 Temmuz 2025 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Şiirle doğup şiirle yaşamak: Alain Bosquet! ben dünyaya” derken insanları küçük görmek gibi bir eğili- FERDA FİDAN mi yoktur, zira alaycı bakışını kendi yaşamı ve yapıtları üze- rinde de etkili bir şekilde uygulamaya koyar. ‘ŞİİRSİZ YAŞAMAK İMKÂNSIZ. BENİM İÇİN Öyle ki insan yaşamının çilelerini mesafeli bir biçemle be- YAŞAMAK SIRA DIŞI BİR İMGE ARAMAKTIR!’ timlemek amacıyla kara mizah öğelerini bile şiirine dahil eder. Rusya’da doğmuş, Bulgaristan’da ve Belçika’da yaşayan, Kendi yazınsal ya da varoluşsal iddialarıyla eğlenirken 2. Dünya Savaşı’ndan ABD ordusuna katılarak Normandiya kendilerini fazlasıyla ön plana çıkarmakta beis görmeyen ki- çıkartmasında savaşan, Berlin’e kadar gitmiş, savaş sonrasın- birli meslektaşlarına da gönderme yapar: “Ben sadece bir da Almanya’da diplomatik görevler üstlenen Alain Bosquet nesneyim: Eski bir telefon gibi seçilirim, bir keman, bir yaz -asıl adıyla Anatoliy Bisk- (1919 / 1998), sonunda Fransa’ya şapkası, devamı olmayan bir dizi gibi…” yerleşerek Fransız vatandaşlığına geçmiş, tam anlamıyla koz- Kuşkularından hiç kurtulamaz ve lirik şairlere karşı tavır mopolit bir şairdir. alırken Arthur Rimbaud’nun manzum şiirlerinde yaptığı gibi “Daha okuma yazma öğrenmeden, şiirle tanıştım” der Ala- aşk şiirlerine bile mizahi ögeler ekleyerek eğlenceli dizeler in Bosquet. Gerçek bir şiir tutkunu olarak tanımladığı babası, üretir: “Zekâ, aşkın onu rahatsız ettiğini söyler / Aşk, zekâyı Rilke ve Régnier gibi şairleri Rusçaya aktarmış sıkı bir çevir- kıskandığını söyler.” mendir. Akşamları başka babalar çocuklarına masallar anla- Kınadığı bilgiç ve gösterişçi şairler gibi olmaktan korktu- tırken o her gece bir iki şiir okur oğluna. ğu için, kendi şiiriyle arasına belli bir mesafe koymak ister. Bu nedenle yaşamı şiirle yoğrulmuş, çok sayıda roman ve Bu da Samuel Beckett ve Emil Cioran’ın yakın dostu olmak- deneme de yazmış olmasına karşın her zaman şiirin romana tan gurur duyan Bosquet’nin yazarlık konumu hakkında onlar- üstün geldiğini belirtmiştir: “Düzyazıda ben istiyorum. Şiir- la aynı görüşü paylaştığını gösterir: “Yazı sanatının kutsal bir de ise benim için, benim aracılığımla, neredeyse bensiz isti- yanı yoktur ve yaşamın saçmalığından kaygılanmak yerine, ak- yorlar. Sözel uyuşturucular. İsimlerdeki şırıngalar.” sine bu durumu üstlenmek, kabullenmek gerekir: ‘Ölümlü mü- Böylelikle, genelde esin perisi denilen gizemli enerjinin sünüz? Ne acı! Ölümsüz müsünüz? Ne sıkıcı!’” etkisi altında yazdığını vurgulayarak “Sağlıklı bir insan bir- Hem kişisel yolculuğunu hem de entelektüel ve varoluşsal kaç gün yemeksiz kalabilir ama şiirsiz asla” diyen Baudela- sorunlarını dizelere dökerken doğduğu günden beri yaşadığı ire gibi diğer edebi türlerden vazgeçebileceğini ancak şiirsiz sürgün yaşamını da alaya alır: yaşamanın imkânsız olduğunu ifade eder: “Rusya’da doğmak, Belçika’da büyümek, Amerika Birleşik “Benim için yaşamak sıra dışı bir imge aramaktır.” Devletleri’ne kaçmak, Almanya’da barışı öğrenmek, Fransa’da Kendini günde üç kitap (!) okuyan bir edebiyat tutkunu yaşamak: pek ciddi gelmiyor. Bu benim kaderim” diyen Alain olarak tanımlayan Bosquet, büyük yazarların aynı zamanda Bosquet’nin şiiri de doğal olarak bu daimi sürgünün izlerini taşır: doyumsuz okuyucular olduğunu hatırlatır bize. le tamamen belirsiz bir dünyada insanın ne kadar özgür olabile- Sabit kökleri olmayan, her zaman hareket halinde bir dünyanın Ne var ki çok okumak da yetmez, aynı zamanda siyasal ve ceğini araştırır, zira şiir, içsel bir yolculuk ve düşünme alanıdır. ıstırabına empatik bir bakışla yaklaşan bireyin şiirleridir metinleri. toplumsal olayları da düzenli olarak takip etmediği takdirde tek Biçemiyle de sıra dışıdır Bosquet, şiirin mutlaka anlaşılma- ‘TANRI: BİN SORU, SIFIR YANIT!’ bir satır yazı yazamayacağını söyler. sı güç ögelerden oluşması gerektiğine inanmaz ve hermetik şa- Alain Bosquet bir yandan doğanın gizemini, insanın evrende- ‘DÜNYA BEN ONU RAHATSIZ ETTİĞİM irlerin aksine güçlü ancak deşifre edilebilir imgeler aracılığıyla, ki yalnızlığını, yaşamın boşluğunu dizelerine dökerken bir yan- genellikle düzyazıya yakın, berrak bir dili tercih ederek okura SÜRECE GERÇEKTİR!’ dan da ontolojik soyutlanmışlığının bilincinde olduğu halde, onu karmaşık dil oyunlarına hapsetmeden ulaşmaya çalışır. Her gün hiç sektirmeden yedi sekiz sayfa yazan, edebiyatın doğanın insan acısına kayıtsızlığını kabullenemeyen birey ola- Biçemsel yalınlığını varoluşsal bir derinlikle birleştiren, ama en üretken yazarlarından sayılan Bosquet, zihinleri yatıştırmak rak çıkar karşımıza. insani boyutundan hiç kopmayan Bosquet’nin, gerçeği bü- için değil karıştırmak amacıyla yazar, çünkü şiir sanatının mut- Ölüm kavramının keskin bilinciyle bezenmiş şiirleri insanın ev- tün detaylarıyla yansıtmak gibi bir iddiası yoktur, zira yalnızca laka kışkırtıcı bir misyonu olmalıdır: rendeki yeri ve hiçliğe ilişkin derin bir sorgulama içerir. Aslında “gerçekliğin bireysel bir versiyonunu” ortaya koymaya çalışır. “Dünya ben onu rahatsız ettiğim sürece gerçektir”. hiçbir zaman erişemeyeceğini gayet iyi bildiği yanıtlardır aradıkları. Şairin esas görevi insana insanlığını hatırlatmak, bütün engelle- Tabii salt rahatsız etmek değildir amacı: Kuralları bozar, de- Bu yüzden karanlık bir evrende çırpınıp duran insanlığın, Tanrı’nın re karşın yaşamı yaşamasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle en so- ğiştirir ve sorgular. Her türlü lirik ya da kâhince duruşu yadsı- umursamazlığı karşısındaki bitkinliğini anlatır çoğu dizelerinde: mut gerçeklikten kesinlikle kopmamalı ve herkese hitap etmelidir. yarak dile karşı derin bir güvensizlik besler. “Tanrı: Bin soru sıfır yanıt.” “Şair ev eşyalarına aittir; budama makasları, lastikler, mus- O denli ki şiirsel söz artık vahyin değil, şüphenin habercisi hali- Aşkınlık kavramı önemli bir yer tutar Alain Bosquet’nin şiir- luklar ve çiviler arasında bulunabilir” diye başladığı şiirini şu ne gelir. Varoluşsal, kimliksel bir kuşkudur bu, hatta kendi yazdık- lerinde. Tanrı ile diyaloglara girişir, ona sıkça ithamda bulunur, dizelerle bitirir: “Çünkü onun uzmanlık alanı duvarlara/ çama- ları konusunda dahi bir güvensizlik söz konusudur metinlerinde: bazen de bir dost olarak hitap eder. Kendine özgü bir arayıştır bu: şır makinesine, ocağa ve çöp kovasına yaydığı/ dayanılmaz ve “Balkondan attım / sokaktan geçen küçük çocuklara / son şiirle- Şair, geleneksel Tanrı figürünün ötesinde, değişik bir simgenin tatlı bir bahar havasıdır.” rimi / İçlerinden biri bana şöyle dedi: / ‘Mandalina daha güzel.’” peşindedir. Her şeyden önce rasyonelliğin yanılsamalarını yerer. Alain Bosquet kendinden sonrasını da merak eder: Bensiz Ya- Bu tavrın sonucu olarak yapıtının metafizik bir boyutu da ol- “Bir tatlı su şairi değilim ben” gibi yapıtlarında dünyanın şi- rın adlı yapıtında bir gün artık var olmayacağı bir dünyanın na- duğunu görüyoruz: Alain Bosquet, yaşamın ve ölümün anla- ir yoluyla gün ışığına çıkarabilecek bir anlamı olduğu fikrine sıl olabileceğini hayal etmeye çalışır ve şiirin ömrünün kendi mı, Tanrı’nın varlığı gibi izlekleri öne çıkarırken kesin yanıtlar karşı çıkarken yaşam yolundaki engebeleri aşabilmek uğruna ömründen daha uzun olacağı fikriyle biraz olsun teselli bulur: üretmek gibi bir amaç gütmez. hiçlikle cebelleşmesini anlatır: “Elinden kayıp giden varlığını, bir oyun gibi baştan yaratmak Zaten Tanrı, dinsel bir figür değil, evrensel sessizliğin, anla- “Yaşamdan önce hiçbir şey, yaşam esnasında üç kat hiçbir onun onuru değil midir? Her şiir yarının şiiridir, şairi olmadan.” şılmazlığın bir simgesidir ve bu simge aracılığıyla şair irdele- mekten kendini alamadığı sonluluğu, ölümü ve filozofların bi- şey, sonrasında yine hiçbir şey ve bana mutlu ol diyorlar!” TÜRK EDEBİYATINA YAKIN İLGİSİ le kesin bir tanımını yapmaktan aciz oldukları zaman kavramını Alain Bosquet en ciddi konular üzerinde yazarken bile miza- VE DOSTU YAŞAR KEMAL! sorgular: “Zamanı anlamakla geçiriyorum zamanımı.” Özellik- hi öğeler kullanır. “Anlamak için değil şaşırtmak için geldim Öyle ki şairlerin ölümsüzlüğüne inandığı için, bize her zaman, her yerde, doğanın kalbinden seslenece- ğini haber verir: “Ben kaybolmadım / çünkü nehre eğilip bakmak yeter- lidir / o dolunaylı gecelerde / usul- ca fısıldaşan benim sözlerimdir.” Ve Yaşar Kemal ile dostluk iliş- kisinden de Türk edebiyatına ilgi- sini çok iyi bildiğimiz Alain Bosqu- et, Nâzım Hikmet’ten esinler taşıyan şu iyimser dizelerle bitirir şiirini: “Çok yakındayım / çınar ağacı- na bakın / eski tavırlarıma bürü- nen / kırgınlık ve umutla.” n 4 17 Temmuz 2025
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear