Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Deniz Gezgin: Anlayan göz, anlatılan bakış!
eniz Gezgin, Ahraz (*) romanında dır orada. Yeri olmayanların öyküsüdür
toplumun günah keçisine dönüştür- onun kurdukları. Hiçleştirildikleri ortamda
D düğü bir anne ile ahraz oğlunun öy- varlıklarını (direnerek) sürdürebilen insan /
küsünü anlatır. canlı öyküleri…
Adile ve İsrafil kasaba tarafından dışlan- Bunu Gözler Kanatlar Çiçekler
Kuyruklar’da da YerKuşAğı anlatılarında da
mış ve ötekileştirilmiştir. Bu anlamda Ahraz,
gözleriz. (***)
bir varlık-yokluk hikâyesidir.
Bir yanıyla bedenin hafızasından söz
Toplumdaki ötelenmiş insanların gerçek-
eder, öte yanıyla da kanayan belleğin la-
liğini bir anlatıya taşımak... Doğayla hemhal
birentlerinde gezindirir bizi. Köksüzlük,
olmaya bırakılmış canlıların öyküsüdür bu
bir yere ait olamama, yersiz yurtsuzluk,
adeta! Diğer yanıyla da köksüzleşme, ken-
ötekileş(tiril)me Gezgin’in başta izlekleridir.
dini bulma hikâyesi.
Giderek kötüleşen bir dünyada hoyratla-
Burada doğa, anlatının odağında bir “kah-
şan insan ilişkilerini dramatik diyebileceği-
raman”... Sürükleniş, sığınış, arayış öyküsü-
miz hikâyeler üzerinden anlatır. İnsanın tek
nün simgesi... Yer yer mitolojik kökenli ina-
sığınağı doğa ve düşleridir.
nışlar, ekolojik imgeler…
Ahraz, bir bakıma, “kolektif kötülük”ün
Romanda gerçekliği yansıtılan insanların
simgesi bir romandır. Hasta, hatta şizofre-
dramında yer alan acı çekme, günah (keçisi
nik bir toplumun neredeyse bütün nüveleri-
olma hali), taciz ve acizlik… duygularımızı, örselenmiş bilincimizi…
nin simgeleştiği Adile>İsrafil>Yusuf eksenindeki öyküler-
Masalsı, yer yer çoğulcu bir anlatım evreni yaratarak Fark edilmeyenin fark edilme anını yansıtırken de anla-
le anlatılır.
tının gerçekle düşselliğinin iç içe nasıl sarmalanarak ge-
her kahramana da kendi mitik hikâyesinin taşıyıcı motif-
Aslında, en temel iki sorunun debisini de gösterir bize
liştiğini gösterir bize:
lerini yükler. İsrafil’i balık, Adile’yi istiridye, Yusuf’u ağaç
Gezgin: Aile, toprak meselesi.
“İlk günün sabahı hiç kimse bir öncekinde olduğu gibi
sembolleriyle yansıtır. İçkindir buradaki bakışı, benzetimi.
Buradan da kirlenen toplumun dipteki yaşamlarına dö-
“Yaratılış / varoluş” mitlerini andıran bir yansıtma biçimi yıkıntıların üzerinde başlayan inşaatı fark etmedi fakat
nüp bakıyor. Kirlenme; çürümenin, yozlaşmanın, çözül-
vardır Gezgin’in. Onun her bir satırını okurken öyküsünün birkaç gün sonra orada yeni bir kule yükseldiği büsbütün
menin, erozyona uğramanın da bir gösterisidir.
derinlikli yanlarına bakarsınız kaçınılmaz olarak. belli olunca yine koptu bir yaygara.
Kötülüğün birçok yönünü gösterir bize. Yalnızca içte,
Gerçekliğini yansıttığı her karakterin duruşu / bakışı / Önceki kuleyi yıkanlardan bir genç, ‘Manyak bu
dışta olanını değil; yaşadığımız ortamdaki insan davranış-
şerefsizim, bu defa gidip onun boyunu devirelim, bitsin
gerçekliğinde şunların olduğunu da hatırlatır size:
larında, akıl sağlığında ve gelenek diye dayatılanlarda.
bu iş’ diye kabardı kahvehanede toplanan kalabalığın
“Eğer bedenimiz daima geçmişimizin bir simgesi ise
Önyargılı bir toplum nasıl oluşturulur, buna bir ağıttır
üzerindeki yaralar da kimliğimizin kalıcı tanıklarıdır.” (**) uğultusu büyüyordu.”
Ahraz. Ötekileştirmenin nerede nasıl başlayabildiğini, kö-
Yara-beden ilişkisi, hafızaya kazınanların nasıl bir Anlatının o düşsellik dokusunu da şöyle okuruz:
tücülü “ahlak” diye dayatan zihniyetlerin yıkıcılığını anlatır
kabuklaşma yarattığı, insan bedeniyle toplumun “Elbette kocasının sözlerine inanmıyordu, tıpkı baykuşların
bize Adile ile İsrafil’in öyküsü.
kabuklaşmasının gerçekliğini yüzleştirmesi öne çıkan asıl uğursuzluğuna inanmadığı gibi ahraz bir meleğin diktiği
Gelinen yerde bir arada yaşamak yalnızca soyut bir ri-
izlekleridir Ahraz’ın. sevda kulesinin bir ecinniyi barındırmayacağını da biliyordu.
tüel sanki! Oysa aynılaştırılmak istenene yapılan kötülük,
Ötede ise toplumsal kötülük mitinin toplumsal yaşam- Al Karısı’nı ilk duyduğunda daha çocuktu, annesiyle
duygu körleşmesinin bir nişanesidir.
daki karşılıklarını göstermesi, bunu da toplumun kirini / beraber mahalledeki bir yenidoğan mevlidine gitmişlerdi.
İradesi tutsak alınmış bir toplumda ne saflık ne de ma-
çöpünü toplayarak bedenine ve ruhuna kabuk bağlatan Yaşlılardan biri loğusa kadının sofraya koyduğu meyve
sumiyetten söz edilir. Adile de İsrafil de bir bakıma öylesi
Adile’nin gerçeği, doğurduğu çocuğun bir “piç” olarak ni- tabağına bakarak ‘Aman kızım sakın ha bu elmalardan
bir toplumun “kurban”larıdır.
telendirilmesi, arızalı doğumu toplumdaki linç anlayışının portakallardan yemeyesin’ demişti bilmişçe. ‘Top gibi
Gezgin, buradan hareketle bir varlık-yokluk hikâyesini
nerelerde nasıl uç verdiğini de hatırlatır bize. yuvarlak meyvelerden sakın ha yeme… Odanın eşiğinden
anlatır aslında. Ama o varoluşsallık içinde bir toplumun
Dıştaki sertlik içte de / bedende de yaralı bir hafı- atlayarak geç… Alyansından başka ziynet takma…
ruh arkeolojisini de ortaya koyar. Sonraki anlatılarına açı-
za meydana getirir ve toplumun dışına itilmenin getirdi- Başındaki kurdeleyi kırk gün çıkarma…”
lan geniş bir kapıdır Ahraz.
n
ği haksızlık, maruz kalmanın yarattığı düşkünlük, sonun- Alıp taşıdıklarında yeniden yaratım bilinci vardır onun anla-
da da “ceza”landırma! tıcılığında. İnsanın, yeryüzünün bilcümle canlısının kendisini (*) Ahraz, Deniz Gezgin, YKY, 2024, 147 s.
Ahraz’da itilmişlerin, ötekileştirilmişlerin, yarası bilme / iyileştirme hikâyelerini anlatıyor bize Deniz Gezgin. (**) Dennis Patrick Slattery, Alıntılayan: Mauren
olanların gerçeklikleri anlatılırken bir yüzleşme öyküsü Mitik olan bir fantezi olarak değil, yaşama bilgisi / bi- Murdock, Mit Yaratımı, Çev. Selnur Güneş, Beyaz
kurar Gezgin. linci olarak onun anlatısının gövdesini oluşturur. Kurduğu Baykuş Yay., 208 s., 2025.
İşte burada da bize, bedenin ve yerin hafızasını hikâyelerin kahramanları adeta bunlarla simgeleşir. (***) Gözler Kanatlar Çiçekler Kuyruklar, Deniz
anlatıyor. Kaçışlarımızı, sığınışlarımızı… Göz göz olmuş Gezgin, Can Yay., 96 s., 2023.
Bu anlamda Ahraz adeta bir Camus anlatısı gibi de du-
YerKuşAğı, Deniz Gezgin, YKY., 76 s., 2025.
yaralarımızı, dilimizin düğümlerini, kabuk bağlamış rur karşımızda. Akdenizli bir yazarın bilinci / bakışı da var-
MERDAN YANARDAĞ’DAN ‘YENİ MUHAFAZAKÂRLIK: NEO-CONLAR
- DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE POST-MODERN GERİCİLİK’
eorge W. Bush’un 20 Ocak 2001’de ABD başkanlığına getirilmesi, muhafazakârlığına daha yakın duruyor.
yeni muhafazakârların da Hıristiyan köktencilerle ittifak halinde
Merdan Yanardağ gözden geçirip genişlettiği, Kırmızı Kedi
G ilk kez ve doğrudan iktidara ulaşmalarını sağlıyordu.
Yayınevi’nce yayımlanan Yeni Muhafazakârlık Neo-Conlar - Dünyada
Ancak yeni muhafazakârların Amerikan elitinin üzerindeki etkinliği
ve Türkiye’de Post-Modern Gericilik adlı incelemesinde, ABD ve
Bush yönetimiyle sınırlı olamayacak bir genişlik ve tarihsel derinliğe
Türkiye’nin iç-dış politikasının yeniden yapılanmasında önemli rol
sahipti. Kökleri 1960’lı yıllara kadar gidiyordu.
oynayan yeni muhafazakârlık konusunu felsefi, siyasal, tarihsel ve
Türkiye’de ise Recep Tayyip Erdoğan başbakan olduğunda “ılımlı
örgütsel düzeyleriyle ele alıyor.
n
İslam” denilen bir siyasal İslamcı hareket Türkiye’de ilk kez doğrudan
iktidara ulaşıyordu. Onların da kökleri 1960’lı yıllara kadar gidiyordu.
Yeni Muhafazakârlık: Neo-Conlar - Dünyada ve Türkiye’de
Post-Modern Gericilik / Merdan Yanardağ / Kırmızı Kedi
İşte bu bağlantılar nedeniyle AKP’nin ortaya attığı “muhafazakâr
demokrasi” kavramı Avrupa muhafazakârlığından çok, Amerikan yeni Yayınevi / 184 s. / 2025.
12 17 Temmuz 2025