17 Temmuz 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

1933’e kadar varlığını sürdüren Yedi Meşaleciler, her ne kadar ni ve buradaki yaşamını konu alır. Yıllar sonra karşılaştığı sınıf ‘YEDİ MEŞ’ALE’ çok uzun ömürlü olmasa da edebiyatta genç yazarların da görül- arkadaşları bambaşka yaşamların içindedir artık. Bu yedi genç yazar, bu düşünceden hareketle, Serveti Fünun mesi gerektiğine dikkat çekmesi, yok sayılan genç yazarların se- Kimisi türlü yoldan zengin olmuştur, kimine göre yozlaşma dergisinin 22 Mart 1928 tarihli sayısında, o güne kadar yazdıkla- sini güçlü şekilde duyurması nedeniyle günümüzde de sağlam bir denilen şey yaşamın kendisidir kimi ise hâlâ karnını doyurmak- rını Yedi Meş’ale adında bir kitapta toplayacaklarını ilan ettiler. duruşun, edebiyat tarihinde kalıcı bir sembolü olmayı başarmıştır. ta zorlanmaktadır. Kitap, 1928 Nisan’ında Akşam matbaasında basıldı. “İnsanlık mı değişiyor, insan mı değişiyor” soruları Cevdet Kitabın önsözü şu sözlerle başlar: “Bu eser size her türlü müş- ‘SINIF ARKADAŞLARI’ Kudret’in üç romanının da ana örgüsünü oluşturur. külata rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir se- “Süleyman’ı sevdiğin, bir yandan da beceriksizliklerine kız- Ana karakter Süleyman, bu soruların yanıtlarını, neredeyse nelik edebi mahsulünü takdim ediyor. dığın için onun dünyasını sana armağan ediyorum”. Cev- bir ömürlük bir yaşamı anlatan hikâyesinin içinde verirken Biz bu eserle, gençliğin yazılarını takip etme külfetine bile det Kudret bir üçleme niteliğindeki romanlarının ilki, 1943’te Cevdet Kudret adeta okuyucusuna bir kez daha seslenir: girmeden, yalnız fuzuli bir tefahür ve malumat-füruşlukla ‘Ede- yazdığı Sınıf Arkadaşları’na böyle bir ithaf ile başlar.İthaf “Süleyman’ı sevdiğin, bir yandan da beceriksizliklerine biyatımız öldü, ölüyor!’ diye kıyametler koparan bazı sanat İhsan’a’dır. Ancak okuyucu üç kitabı da bitirdiğinde anlar ki o kızdığın için onun dünyasını sana armağan ediyorum.” kâhinlerine yanıldıklarını ispat etmek istiyoruz. ithaf Kudret’in satırlarında Süleyman’la tanışan herkes içindir. Hem gazete sütunlarını hem de okuyucuların sabrını suiisti- 1914’te babasının umumi harbe gitmesiyle Süleyman da okula TÜRKİYE’Yİ SIRTINDA TAŞIYAN ATLAS ADAM! mal ederek boş sözlerle vakit geçirmektense cevabımızı müspet başlar. Annesi, zorlu bir mücadele ile Süleyman’ın büyük adam Aziz Nesin, 1946’da Sabahattin Ali ile Markopaşa’yı bir misalle vermeyi tercih ettik. olması, okuması için yollar arar. Küçük bir düzen içinde kimseyi çıkardıktan 11 yıl sonra 1957’de Kemal Tahir ile birlikte Mamafih zannedilmesin ki biz, kendilerini dev aynasında gö- diğerinden aşağıya düşürmeyecek çarelerle ulaşılacak bir yol… Düşün Yayınevi’ni kurar. renlerdeniz. Hayır, cihan edebiyatına nazaran ne kadar ehem- Süleyman farklı karakterlerde edindiği arkadaşlarının Cevdet Kudret de Havada Bulut Yok romanını basması için miyetsiz kaldığımızı pekâlâ takdir ediyoruz. arasında büyürken içinde iyilik yapma isteği vardır. Bir insan Aziz Nesin’e getirir. Yalnız göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz ki taklitten, edebiya- iyilik edince, kendi başına gelecek kötülüklerden kurtulur diye Aziz Nesin, Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim kita- tın bu baş belâsından kendimizi kurtarmayı en büyük vazife bildik. düşünür. Ancak çocukluğun ilk masumiyetinde annesinin ve bında yer verdiği, “Teşvikiye / 29 Ekim 1991” tarihli yazısında Eline her kalem alanın neşriyat sahasına atılarak okuyucu bul- kendisinin yaşadığı tüm zorluklar ona tek bir şey öğretir: Cevdet Kudret’in bu romanıyla ilgili şu anısından bahseder: duğu bu zamanda, sanat eserlerini bekleyenlerin de bulunduğunu “İyilik, kötülüğü de beraberinde getirebilir!” “Dostum ve sevgili arkadaşım Kemal Tahir’le sık sık tartışır biliyor, eserimizi onlara ithaf etmekle büyük bir zevk duyuyoruz.” anlaşamazdık. Cevdet Kudret’in romanı Havada Bulut Yok için ‘HAVADA BULUT YOK’ de böyle oldu. Kemal, bu romanın Düşün Yayınevi’nde basıl- MEŞALE DERGİSİ Kayseri Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı yıllar da (1934 / masını istemiyordu, ben basılması için direniyordum. Topluluk, kitabın yanı sıra kendi dergilerini de çıkarmak is- 1938) yine bu romanlara taşınacak, taşra memurluğunda geçen Olayın en ilginç yanı şudur: Bu konuyu aramızda tartışırken tedi; 1928 yılının temmuz ayında ilk sayısını yayımladıkları mücadele dolu günleri Havada Bulut Yok romanının ana hatla- ikimiz de dahaca romanı okumamıştık. Ben sonradan okudum. Meşale dergisini ancak sekiz sayı çıkartabildiler. rını oluşturacaktır. İşte Havada Bulut Yok, Düşün Yayınevi’nde böyle bulutlu, Meşale dergisinin kapanışından sonraki günleri Cevdet Kudret, Eğitim sistemindeki çöküş; kimi zaman kendine saray yavru- fırtınalı bir havada yayımlanmıştır. Nisan 1978 tarihli Varlık dergisinde, “50. Yıldönümünde Yedi Me- su odalar ayırıp, okulda yatılı kalan çocuklara bir idare lambası- Bir bakıma küçümencik, bir bakıma kocaman dünyamızı sırt- şale Üzerine Anılar” başlıklı yazıda şu sözlerle dile getirecektir: nı çok gören bir müdürün gözünden ya da öğrencilerine yaşam- larında taşıyan Atlas kişilerin sayısı çok azdır. “Meşale dergisi kapandıktan bir süre sonra, Milliyet gaze- la ilgili zehirli ayrımlar aşılayan öğretmenlerin karşısında duran tesinin sanat sayfasını bize verdiler. Gazete ile bağlantıyı yine Cevdet Kudret ve daha birkaç sanatçımız, Türkiye’yi sırtla- Süleyman’ın müfettişler tarafından soruşturulmasıyla anlatılır. Yaşar Nabi sağlıyordu. Oradaki çalışma da iki ay sürdü sanı- rında taşıyan Atlas’larımızdır. Onlar onurlu yaşadılar, yaşıyor- Nitekim romanın sonunda, günümüzün de ironik bir yansıma- yorum. Tabii yine on para alamadık. lar, hepimizin de onuru oldular. sı gibi işini layıkıyla yapan idealist öğretmen Süleyman’ın görev- Basın ağaları başlarımızı ‘Harç Yerine’ kullanıyordu. Daha O atlas adamlardan Cevdet Kudret ustanın Türkiye’yi daha uzun den alınışına tanık oluruz ki Türk okuyucusu için yazıldıktan tam sonra ne oldu? Hepimiz okulları bitirip başka yerlerde, başka yıllar sırtında taşımasını, bu görevini sürdürmesini diliyorum.” 67 yıl sonra, 2025 yılında hiç de şaşırtıcı bir sonuç değildir bu. başka işler tutmaya başladık. Birbirimizle bağlarımız gevşedi.” 10 Temmuz 1992’de İstanbul’da yaşama veda eden, sonsuza Yedi Meşaleciler topluluğu canlılık, samimiyet, yenilik anla- ‘KARINCA’YI TANIRSINIZ’ kadar yaşamanın yolunu bıraktığı yapıtlarla bulan, saklı hazine- yışıyla yola çıkmış; Serveti Fünun ve Fecri Ati’den sonra Türk Cevdet Kudret’in ve üçlemenin son romanı Karınca’yı Ta- lerimizden Cevdet Kudret, Aziz Nesin’in dediği gibi Türk yazı- edebiyatının en önemli topluluklarından biri olmuştur. nırsınız (1976) ise Süleyman’ın Kayseri’den İstanbul’a gelişi- nında onuruyla var olmuş o koskoca atlas insanlardandır. n TOLGA GÜMÜŞAY’DAN ‘KAÇAK ROMAN’ ‘Zihinsel koşuyu yazdıkça ilerlettim!’ Tolga Gümüşay’a oturduğum semt olan Ortaköy-Dereboyu Caddesi’nde Nezaketle kabul etti. Tolga Gümüşay, çocuk ve ilk gençlik edebiyatı rastladım. Koşmaya gidiyordu. Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan yeni kitaplarıyla ünlenmişti. Roman neredeyse bu kapsamda bir ilk çalışma. romanı Kaçak Roman’ı merak edip okuduğumu, metnin değişik bir havası Kitabın adından başlayarak yadırgatıcı bir izlenim hemen uçup gidiyor. Ve olduğunu söyledim. “Koşu dönüşünde buluşup konuşalım” dedim. ben ilk soruyu yöneltiyorum… arayabiliriz sanıyorum. ÖNER CİRAVOĞLU Ancak sizin romanın arka planı olarak insanların tüm kirleriyle aktığı bir sahilin kıyısında Kaçak Roman’a başlayınca bu koşu olayını n masmavi bir Boğaziçi yan yana. fiziksel bir spor olarak düşünüyor insan. Form Bu ikili yapıyla ne anlatmak istediniz? tutmak, kilo dengesi vs. Ama ilerleyince “koşu”nun salt koşu olmadığını anlıyoruz. Sınırları, ikilikleri eriten bir boyutta kendimize Romanda bu bakışı öne çıkarmak edebiyatımızda yaklaşabiliyoruz ancak. bir yenilik sanki. Ne dersiniz? Benle öteki, hayalle gerçek, ölüyle diri, kıyıyla Hayata katılabilmek için kendi hayatından kaçman deniz iç içe geçtiğinde, hepsi yekpare bir bütün gerekir. Ben de öyle yapıyorum. Hayal kurarak. olarak algılanabildiğinde rahat nefes alabiliyoruz. Koşarak. Veya ikisini birden yaparak. Doğamız böyle. Romanda böyle bir bölüm var. Koşmak da tıpkı Şöyle diyor Mavi: “Kendimden kaçtıkça herkes yazmak gibi kişiyi önce kimliğinden uzaklaştırıp olabiliyorum. Ki bu Tanrısallık. Herkesten kaçtıkça serbestleştiriyor, sonra da yepyeni imgelerle, kendim olabiliyorum. Ki bu insanlık. İnsan gibi fikirlerle buluşturuyor. önsüz, Tanrı gibi sonsuz olmak için yaşıyorum.” Boğaz kıyıları, karakterim Mavi için fiziksel ve - Siz yazar olarak bu romanın içinde düşünsel bir kaçış parkuruna dönüşüyor. neredesiniz? Koşu bu bağlamda ele alınmış mıydı daha önce Hiçbir yerinde ve her yerindeyim. “Belki başkası yazınımızda? Ben rastlamadım. olsam mutlu olurdum. Belki de hiç kimse olmasam” “Yazmak” deyince, Boğaziçi sahilinde koşup n dururken acıları, özlemleri, kaçışları metne cümleleriyle başladım romana. dönüştürmek aslında bir yüzleşme ve yaşamı Yazarken her iki hali de çeşitli biçimlerde derinden sorgulamak olmuyor mu? nasıl olduğunu, onlarda senden ne kadar olduğunu, orada deneyimledim. Fiziksel olarak koşan biriydim zaten. Zihinsel Haklısınız. Derin bir sorgulama biçimi bu. koşuyu da yazdıkça ilerlettim. sen olup olmayacağını… Kendini, içinde yaşadığın toplumu, kalıpları, çatlakları… Tolga Bey, merak duygusunu eşelemeyi şiirde Attilâ n Kaçak Roman / Tolga Gümüşay / Remzi Kitabevi / Öte yandan merak da var kaçma eyleminin içinde. Öteki yerlerde, durumlarda neler olacağını, öteki insanların İlhan’ın, romanda Oğuz Atay’ın insan çözümlemelerinde 160 s. / 2025. 5 10 Temmuz 2025
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear