Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                IŞIL ÖZGENTÜRK’TEN ‘HAYDİ YOLA ÇIKIYORUZ!’
Öyle kukumav kuşu gibi 
oturmak yok; yola çıkıyoruz!
Gaziantep doğumlu olan Işıl Özgentürk daha çocuk yaştayken ailesiyle birlikte yaptığı gezilerde yöredeki 
tarihsel anıtlarla tanıştı. Zeugma antik kentini, Balıklıgöl’ü, Dara harabelerini görerek tutkulu bir gezgin oldu. 
Böylece dünyanın tüm renkleriyle buluşmaya başladı. Dinleri, gelenek ve görenekleri yaşadığı ülkeden çok farklı 
olan coğrafyalarda Asya, Afrika ve Latin Amerika’da dolaştı. Ülkeye döndüğünde kırk iki uygarlığın tüm izleriyle 
dolu, dünyanın en renkli ülkesinde yaşadığına defalarca sevindi. Özgentürk’ün kısa süre önce okuyucularla 
buluşan kitabı Haydi Yola Çıkıyoruz da (Remzi Kitabevi) o gezilerden küçük bir demet.
çok sevdim.” Açar mısınız?
Evet, şöyle bir örnekle başla-
yalım: Örneğin, eski Mısır uy-
garlığı çok renkli, çok değişik 
bir uygarlık. Bunu biliyoruz, ben 
Mısır’a ilk kez, çektiğim “Se-
ni Seviyorum Rosa” filminin İs-
kenderiye Film Festivali’nde 
gösterilmesi nedeniyle davet-
li gittim. İkinci seferimde Hur-
gada’daki muhteşem ötesi Kızıl 
Deniz’de dalmaya, Firavunlar 
Vadisi ve göz kamaştırıcı eski 
Mısırı tavaf etmeye gittim. 
Evet, muhteşem ama tüm bu 
muhteşem uygarlık on gün sonra 
kendini tekrar etmeye başlıyor. 
İşte işin püf noktası bu! Yıllar 
önce bir Kapadokya’da Hollan-
dalı gezgin bir çiftte rastlamış-
tım. Lafladık, iki aydır ülkemizi geziyorlarmış, Ağrı’dan baş-
ölü bedeni sıralanmış köylülerin önünden adım adım geçiri-
lamışlar gele gele henüz Kapadokya’ya gelmişler. Her adım-
BETÜL DURDU
liyor. Sonra neler neler olmuş? Zaman geçmiş ve Che, onu 
larında değişik bir uygarlığın eserleriyle gözleri kamaşmış. 
ihbar eden köyün Aziz’i ilan edilmiş. Adı olmuş Aziz Che. 
Yahu bu topraklardan 42 uygarlık gelip geçmiş, bu ülke 
‘MASAL GİBİ BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM’
Bir araba yoldan çıkıp da devrilmeyince “Aziz Che önle-
uygarlığın beşiği, nasıl sevmezsin? 
 Geçtiğimiz yıl Tanık Olduğum Hikâyeler (Canım Ci- di”, hasta çocuk iyileşince “Aziz Che iyileştirdi” diyorlar. 
n
ğerim Röportajlarım) kitabını yayımladınız, o kitapta ülke-
Ve onu ihbar ettikleri için içten içe vicdan azabı çekiyorlar. 
PARÇALANAN YUGOSLAVYA’DAN 
mizi karış karış dolaşıp, öyle çok olay öyle çok insan hika-
KÜBA’YA, İRAN’DAN MOĞOLİSTAN’A! En çok etkilendiğiniz, sevdiğiniz ülke hangisi oldu?
n
yesi anlatmıştınız ki bir okur olarak şaşırmıştım. Zor bir soru, hepsini sevdim ama İran’ın ve İsfahan’ın bü-
 Kitabınızda çok etkileyici fotoğraflar anlattıklarını-
n
Yeni kitabınız Hadi, Yola Çıkıyoruz!’da (Remzi Kitabe-
yüsünü, şiirini unutamam. Moğolistan’ın sonsuz çöllerini 
za eşlik ediyor, okuyucularla da adeta sohbet ediyorsunuz. 
vi) bu kez farklı coğrafyalarda yaşadığınız hikâyeleri an-
Sizi üzen gezileriniz de olmuş, onlardan da söz edelim. de. Bir de Küba’yı, o sürekli dans eden kadınları, erkekleri 
latıyorsunuz. Siz yerinde duramayan birisiniz. Hep merak ve okullarına neşeyle giden çocukları çok sevdim. 
Üzenlerden başlayalım; iç savaşla parçalanan güzel yurt 
ediyorsunuz, hep bilmek istiyorsunuz ve yorulmuyorsunuz, Yugoslavya’ya savaştan on yıl sonra gittim. İlk gördüğüm, Küba’da Che ve arkadaşlarının anıt mezarına üç arkadaş 
bu dinamizm nereden geliyor?
Saraybosna’da duvarları kurşunlarla delik deşik edilmiş ulu- gitmiştik. Uzun bir sıra vardı ve içeride sadece on dakika 
Ben Gaziantepliyim, yani eski uygarlıkların beşiğinde bü- sal kütüphaneydi. Evet, bir harabeydi artık ve ön kısmında kalabiliyorduk. Uzun sıra bize geldi ve içerideyiz. Az sonra 
yümüşüm. Bu kitabım annem ve babama minnettarlığımın koca koca reklam panoları vardı, Batı’nın ünlü markalarının arkadaşlarımdan biri Nâzım’ın şiirlerini okumaya başladı ve 
küçük bir armağanı. parfüm ve giysi fotoğrafları gözümü alıyordu. 
hep birlikte ağlayıp “Sana Denizlerden ve tüm ölenlerimiz-
Öğretmen olan annem, biz çocuklarını o zamanlar adı Bel- Bu görüntü binlerce insanın öldüğü, binlerce kadına teca-
den, selam getirdik” diye bağırıyorduk. 
vüz edildiği savaşın neden yapıldığını tüm açıklığıyla anla-
kıs harabeleri olan Zeugma antik kentine, Urfa’nın Balıklı- Görevli bir kadın vaktin dolduğunu bildirmek için kapı-
tıyordu. Saraybosna’da ve Hırvatistan’da o kadar çok şehit 
göl’üne, bir masal kenti olan Mardin’e ve Dara harabelerine, yı usulca açtı; evet, süremiz bitmişti ama biz öyle bir coşku 
İskenderun’un dalgasız denizine, Gaziantep’in o zamanlar kim- mezarı gördüm ki, başım döndü, mezarlar arasında dolaşır-
içindeydik ki, kapıyı usulca kapatıp bize bir on dakika ver-
ken dikkat etmek gerekiyordu çünkü patlayıcılar olabilirdi. 
selerin bilmediği Yesemek: Hitit Açıkhava Heykel Müzesi’ne di. Bizi Santa Clara’ya götüren şoförümüz de çıkışta elinde 
Sonra Hırvatistan’ın ortaçağdan kalma Dubrovnik bölge-
götürmeseydi bu kadar meraklı ve gezgin ruhlu olamazdım. üç kırmızı karanfille geldi. 
sinde dolaşırken kent müzesine girmek istedim, sevgili yerel 
Maarif Müdür Muavini olan babam da anneme benzerdi, 
‘BEKLEYİN, ÖTEKİ COĞRAFYALARA DA 
rehberim beni müzeye götürdü ve “Kendisinin içeri girme-
şoför gocuğunu kuşanıp, beni kendi kullandığı cipine atar, 
SIRA GELECEK!’
yeceğini” söyledi. Sordum “Neden?”. 
dillerini bilmediğim, kadınların dövmeli yüzlerine hayretle 
 Okuyucularınıza çağrı yapıyorsunuz “Hadi yola çıkı-
“Çünkü savaş sırasında ağabeyi tepede savaşıyormuş, o n
baktığım, yolları bile olmayan dağ köylerine götürürdü. Do-
yoruz” diye. Onlara neler önerirsiniz?
aileye bakmak için kentte kalmış. Günlerden bir gün, ağabe-
kuz yaşında beni trendeki kişilere emanet edip İzmir’in gü-
Açıkça söyleyeyim, hayatımın genç zamanlarında ken-
yinin ağabeyinin yanına gitmeye karar vermiş çünkü ağabe-
zelim bağlarında yaşayan halamlara göndermişti. 
di ülkesinin sunduğu çok renkliliği görmeden, yaşamadan, 
yin doğumgünüymüş, bir şişe içki alıp tam yola çıkacakken, 
Şimdi bu anlattıklarım yeni kuşaklara masal gibi gelebilir, 
burnunun dibindeki dünyanın en zengin müzelerine gitme-
haber gelmiş ağabeyi o gün vurulmuş. Şimdi müzede ölen 
öyle de! Ben masal gibi bir çocukluk geçirdim. 
den Avrupa’ya, Amerika’ya gidenlere çok kızardım. 
diğer arkadaşlarıyla birlikte ağabeyinin de videosu dönü-
‘BU TOPRAKLARDAN 42 UYGARLIK GELİP GEÇMİŞ, Neyse şimdilerde Türkiye turları arttı. Buna seviniyorum. 
yormuş”. Birlikte ağladık. 
BU ÜLKE UYGARLIĞIN BEŞİĞİ, NASIL SEVMEZSİN!’ Bir de sevgili okurlarım, çocuklarınızı havasız AVM’lerin 
Neyse biraz neşelenelim, şimdi Che’nin Küba Devrimi’nden 
 Kitabınızın bir yerinde şöyle diyorsunuz: “Dünyanın oyun salonlarına mahkûm etmeyin. 
sonra yeni bir devrimin kıvılcımını yakmak için gittiği bir Bo-
n
tüm renklerini gördüm, dinleri, gelenek ve görenekleri ya- Onları müzelere, ören yerlerine götürün çünkü ülkeyi sev-
livya köyündeyiz. Che örgütlenme çalışmaları yaparken bir 
şadığım ülkeden çok farklı coğrafyalarda dolaştım. Ve kürk- yandan da hastaları iyileştiriyor, hamile kadınları doğurtuyor mek böyle başlar. Kendini sevmek de!. 
çü dükkanına, İstanbul’a döndüğümde, 42 uygarlığın tüm 
ama köylüler onu güvenlik güçlerine ihbar ediyorlar. Öğretmenlere, rehberlere öyle çok görev düşüyor ki… Gi-
haşmetiyle var olduğu dünyanın en renkli ülkesinde yaşa- Köy kuşatılıyor, Che de bir teğmen tarafından yüzü bo- din, görün ve nasıl bir ülkede yaşadığımızı öğrenin. Bu ülke 
dığıma defalarca sevindim. Her seferinde ülkemi hep daha zulmasın diye kalbinden vurularak öldürülüyor ve Che’nin sizin. Bekleyin, öteki coğrafyalara da sıra gelecek. 
n
6 6 Şubat 2025
            
    
