26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

GEORGES SIMENON (1903 / 1989) İnsan olmanın dayanılmaz ağırlığı: ‘Kirliydi Kar’ Edebiyat dünyasındaki ünü Sherlock Holmes diğer yapıtlarında ortaya koymak istemişti. Kirliydi Kar (Çeviren: Ümit Moran Altan / Everest ve Hercule Poirot’nun ününe ulaşan Komiser Yayınları) böylesi başyapıtlarından biridir. Kriz içindeki Maigret’nin yaratıcısı Belçikalı yazar Georges bir evrende bireyin sorumluluğunu ve eylemlerinin ne Simenon (1903 / 1989) her şeyden önce tam bir derece özgür olabileceğini sorgulayan eser, varoluşçu edebiyat fenomenidir: akımının da bir parçası olarak kabul edilebilir. 200’e yakın roman ve 158 kısa öyküye imza atmış, “Ben yazdıklarımda hep insanı anlamaya ve anlatmaya tüm dünyada bugüne kadar yaklaşık 600 milyon çalıştım (...) Tek istediğim insanların beni okuması kitabı satılmış ve yapıtlarından sayısız film, tiyatro ve çünkü bu benim onlar hakkında yanılmadığım televizyon uyarlaması yapılmıştır. anlamına gelir” diyen, inanılmaz hümanist kişiliğine Psikolojik polisiye türünün en etkileyici örneklerinden ve yazarlık dehasına Faulkner’den Gide’e, Miller’den, sayılan Maigret romanlarını salt eğlenmek Capote’ye dünyanın en büyük yazarlarının saygı için yazmış olduğunu söyleyen Georges Simenon, asıl yeteneğini duruşunda bulunduğu Georges Simenon’un bugüne kadar insanlık durumunun karmaşıklığını gösteren dilimize yeterince çevrilmemiş olmaması da yayımcılık dünyası ve “sert romanlar” ya da “kader romanları” diye bilinen açısından anlaşılması epey güç ve düş kırıcı bir gerçektir! VAROLUŞÇU BİR BAŞYAPIT! FERDA FİDAN Kirliydi Kar, Georges Simenon’un en sert ro- manlarından ve aynı zamanda insanlığının gize- KARDEŞİ CHRISTIAN’IN İDAMI VE minin tüm karmaşıklığıyla ortaya çıktığı başyapıt- SUÇLULUĞUN ROMANI! larından biridir. Kriz içindeki bir evrende bireyin Georges Simenon’un en başarılı romanlarından, sorumluluğunu ve eylemlerinin ne derece özgür 1948’de 10 gün gibi rekor bir sürede, her gün bir olabileceğini sorgulayan eser, bu açıdan varoluş- bölüm yazarak tamamladığı Kirliydi Kar’ı (Çevi- çu akımının da bir parçası olarak kabul edilebilir. ren: Ümit Moran Altan / Everest Yayınları) kar- “Ben yazdıklarımda hep insanı anlamaya ve deşi Christian’ın Çinhindi Savaşı’nda öldüğünü anlatmaya çalıştım” diyen Simenon’un bütün ro- öğrendikten sonra yazmıştır. manları gibi Kirliydi Kar, “insan olmanın zor za- Belçika’da faşizan bir partiye üye olduktan son- naat olduğu” ana fikrini yansıtır ve insan psiko- ra adı Charleroi bölgesinde işlenen bazı cinayet- lojini irdelerken Freud’dan çok Alfred Adler’in lere karıştığı için Christian Simenon ceza mahke- doğrultusunda giderek insanoğlunun değişmezle- mesi tarafından gıyabında idama mahkûm edilir. rinden birinin suçluluk duygusu olduğunu belirtir. Bunun üzerine gizlice Fransa’ya geçerek, o sıra- İnsan oldukça zayıf ve kırılgan bir varlıktır ve da Paris’te bulunan Georges Simenon’dan yardım yapmak istediklerini ve yapmasını gerekenleri hep ister. Simenon da dostu André Gide’in de yönlen- ertelediği, ya da eksik bıraktığı için bu duygudan dirmesiyle kardeşine Fransız Yabancı Lejyonu’na sıyrılmayı beceremez. Oysa bu duygu insanı boş katılmasını salık verir. yere yoran, bitkin düşüren ve önlemez biçimde Bu fikre uyarak lejyona yazılan kardeşi bir sü- en feci sonuçlara doğru sürükleyen bir duygudur. re sonra tüm bölüğüyle birlikte gönderildiği Çin- İşte bu yüzden Simenon kişisel motto olarak şu hindi Savaşı’nda ölür. Simenon’un bu acı habe- tümceyi seçmiştir: “Anlamak ve yargılamamak”. rin ardından yazdığı Kirliydi Kar bir suçluluk ro- Zira onun gözünde suçlu diye bir şey yoktur ve manı gibi okunabilir. Zira yazar istemeden de ol- romanlarında sadece kurbanlar vardır. Ayrıca in- sa kardeşini kendi eliyle ölüme göndermiş oldu- san ruhunu kemiren korkunç bir duygu daha var- ğu fikrine kapılarak Amerikan kara romanlarını dır ki bu da aşağılık kompleksidir. andıran bir yapıt ortaya çıkarmıştır: Franck Friedmayer’in kişiliğinde de bu iki Yapıt totaliter bir güç tarafından işgal altında karar verir: “Öyle bir an gelir ki, aslında çoktan verilmiş negatif duygu iç içe geçmiştir. Kendini değersiz hisseden tutulan bir ülkede, karlar altında, birtakım tehlikeli örgütle- olduğunun farkında olmadığımız bir kararı vermek, hem bireylerin kaderlerinden sıyrılmaya çabalarken düştükleri rin bir arada yaşadığı, birbirine karıştığı ya da savaştığı kas- kaçınılmaz hem de doğal görünür”. trajik tuzakları anlatır Simenon: “Hayatının büyük bir kıs- vetli bir atmosferde, direnişçiler, kaçakçılar, muhbirler ve O günden itibaren zincirleme olarak, üst üste işleyeceği mını -ah, çok büyük bir kısmını!- neredeyse kişisel bir nef- milislerin kol gezdiği karanlık sokaklarda geçer. Yüzeyde ağır suçlarla kendini, artık dönüşü olmayan bir yolda, boğa- retle kaderden nefret ederek geçirmişti, ona meydan oku- her seyin sakin göründüğü, herkesin herkesten şüphelendi- zına kadar kötülüğe batmaya mahkûm edecektir. Dünyada mak, onunla boğuşmak için …” Ne ki, hiç beklenmedik ği ama şiddetini özenle gizleyen bir dünyadır bu. bir yer, bir kimlik ararken amacına en iğrenç yollardan ula- bir anda, kader Franck’a bir armağan sunacaktır… KABA, ZALİM, GÖSTERİŞÇİ, BOŞ GEZEN şabileceği sanrısına kapılmış, yaşadığı karmaşık evreni ve SIMENON: ‘TEK İSTEDİĞİM İNSANLARIN BENİ FRANCK FRIEDMAYER! insanları anlamakta güçlük çeken bir gencin öyküsüdür bu. OKUMASI ÇÜNKÜ..’ Ana karakter 19 yaşındaki Franck Friedmayer, savaş yıl- Her ne kadar başkalarının hayatını çok merak etse de larının kıtlığı ve dehşeti içinde donup kalmış, adı açıklan- İşte bu nedenle “Tek istediğim insanların beni okuma- haklarında hiçbir şey öğrenemeyeceğinin bilincindedir. sı çünkü bu benim onlar hakkında yanılmadığım anlamı- mayan bir Avrupa kentinde, işgal güçlerinin uğrak yeri olan Ona her bireyin hayatı bir sis perdesi ardında gibi gözü- genelevin sahibesi Lotte’nin oğludur. na gelir” diyen ve inanılmaz hümanist kişiliğine ve ya- kür. Romanda yaşamın bu boyutu Franck’ın kendi kendi- Kaba, zalim, gösterişçi, boş gezen, hayatta hiçbir amacı ne sorduğu yanıtsız sorularla ifade edilir. zarlık dehasına William Faulkner’den André Gide’e, Henry Miller’dan, Truman Capote’ye kadar dünyanın en olmayan genç adam, annesinin pansiyonerleri emrine ama- Nedenini anlayamadığı bir şekilde sıklıkla komşusu tram- de olduğu için sadece sefahate odaklı, savruk bir gençlik vay şoförü Gerhaldt Holst’un genç ve masum kızı Sissy’yi büyük yazarlarının saygı duruşunda bulunduğu Georges yaşayarak serserilik yapmakla övünmektedir. düşünür. Baba kızın yalnız yaşadıklarını bilen Franck şu Simenon’un bugüne kadar dilimize yeterince çevrilme- soruya yanıt bulamaz: “Kimseyle görüştükleri ya da ko- miş olmaması da yayımcılık dünyası açısından anlaşılma- Ama bununla yetinmesi olanaksızdır! Sırf gerçek bir gangster olmak istediğinden bir işgalci subayı öldürmeye nuştukları yok… Aralarında ne konuşuyor olabilirler ki?” sı epey güç ve düş kırıcı bir gerçektir! n 8 21 Mart 2024 STUART HEYDINGER
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear